Yenilenebilir enerji kaynakları, çevre dostu olduğu düşünülen ve doğa olaylarından yararlanarak elde edilen enerji kaynaklarıdır. Birçok Çevre dostu enerji kaynakları vardır. Bu enerji kaynakları, karbon ayak izimizi küçülterek alternatif ve “daha temiz” enerji elde etmemizi sağlar. Bu tür elektrik üretim teknikleri, enerjiyi oluşturmak için herhangi bir kaynağı tüketmedikleri için yenilenebilir enerji kaynakları (sürdürülebilir) olarak tanımlanırlar.
Büyük ölçekli yenilenebilir birçok enerji projesi ve üretimi tesisi bulunsa da yenilenebilir teknolojiler şehir merkezinden uzakta bulunan bölgelerde yaşam ve üretimin devam etmesi amacıyla da kullanılır.
Şehir e bağlı bir enerji şebekesi kurmaktansa bölgesel bir enerji ağı yaratmak daha pratik ve uzun ömürlüdür. Bu makalemizde sizler için yenilenebilir enerji kaynakları nelerdir detaylı olarak anlatacağız. Keyifli okumalar dileriz.
İlginizi çekebilir: Enerji Nedir?
Aşağıdaki menüden Yenilenebilir enerji kaynakları hakkındaki tüm detaylara hızlıca ulaşabilirsiniz.
Gelgit enerjisi | Dalga Enerjisi | Güneş enerjisi | Rüzgâr Enerjisi | Hidroelektrik Enerji | Radyan Enerji | Jeotermal Enerji | Biyokütle Enerjisi | Sıkıştırılmış Doğal Gaz | Nükleer Enerji
10) Gelgit enerjisi (Tidal power)
Gelgit enerjisi iki şekilde üretilebilir, gelgit akıntısı jeneratörleri veya baraj üretimi. Gelgit jeneratörleri tarafından üretilen güç genellikle daha çevre dostudur. Ayrıca yerleşik ekosistemler üzerinde daha az negatif etkiye sahiptir. Gelgit jeneratörleri aynı rüzgâr türbini gibi çalışır fakat su altında bulunur. Hızlı hareket su akıntıları tarafından döndürülür. Günümüzde çok yaygın biçimde görülmese de bu enerji üretim türü gelecek vaat etmektedir.
Gelgitler, rüzgâr enerjisi ve güneş enerjisinden daha öngörülebilirdir. Daha önce hem Avrupa’nın çeşitli yerlerinde hem de ABD’nin Atlantik kıyılarında gelgit değirmenleri kullanılmıştır. Tarihte görülen ilk gelgit değirmen ise Orta Çağ’dan, hatta Roma döneminden kalmadır. Gelgitler, doğrudan Dünya-Ay hareketinden oluşur (ve az miktarda Dünya-Güneş hareketinden) ve bu döngüyü kullanan tek enerji üretim biçimidir. Dünya’nın dönüşü ile birlikte Ay ve Güneş’in çekim gücündeki değişime bağlı olarak gelgitler oluşur.
İngiliz Lunar Energy (Ay Enerjisi) şirketi, Galler’deki Pembrokshire kıyılarında dünyanın ilk gelgit enerjisi çiftliğini inşa edeceklerini duyurdu. Dünyanın ilk derin deniz gelgit enerjisi çiftliği olacak ve 5.000 eve elektrik sağlayacak. Her biri 25 metre uzunluğunda ve 15 metre yüksekliğinde sekiz su altı türbini, St David yarımadasında denizin dibine yerleştirilecek. Deniz altındaki rüzgâr çiftliği olarak adlandırılan ve inşasına 2008 yılında başlanan çiftlik 2010 yılında faaliyete geçmesi için planlanmıştı. Tam kapasiteyle çalışmaya başlamamış olsa da 2010 itibari ile ilk üretimini rötarlı olarak gerçekleştirmiştir.
9)Dalga Enerjisi (Wave power)
Dalga enerjisi okyanusun yüzey dalgalarının hareketi ile oluşan enerjiyi yakalayıp dönüştürerek kullanılır. Bu enerji; elektrik üretmek, tuzlu suyu arındırmak veya suyu rezervuarlara pompalamak için kullanılır. Okyanusun ve dalga yönlerinin öngörülemez oluşu bu enerjini kullanımını zorlaştırır. Dalga çiftlikleri, Pelamis Dalga Enerji dönüştürücüler de denilen yüzen cihazlar kullanılarak oluşturulur. Şu an Avrupa kıyılarında kullanılmaktadır.
Çoğu dalga gücü sistemi, yüzen şamandıralı bir cihaz kullanır ve sallanarak veya dalgaların tepe ve çukurlarında gezerek yukarı, aşağı mekanik hareketle enerji üretir. (Dalgalanma denen hareketi kullanır.) Dalga enerjisi çoğunlukla gelgit enerjisi ile karıştırılır fakat yön ve düzen bakımından birbirinden farklıdır. Dalga enerjisi üretimi şu anda yaygın olarak kullanılan bir ticari teknoloji değildir, ancak 1890’dan beri kullanım girişimleri vardır. Dünyanın ilk ticari dalga çiftliği Portekiz’deki Aguçadora Dalga Parkı’nda bulunmaktadır ve üç adet 750 kilovatlık Pelamis cihazı kullanır.
Pacific Northwest Generating Cooperative Oregon, ABD’deki Reedsport sehrinde bulunan ticari bir dalga gücü parkının inşasını finanse etmiştir. Proje, modüler olarak okyanusta çalışan ve PowerBuoy (Enerji şamandırası) adı verilen şamandıralar kullanır. Dalgaların yükselip alçalması, şamandıra benzeri yapıyı hareket ettirerek elektriğe dönüştürür ve su altındaki bir iletim hattı üzerinden kıyıya iletir. 40 kW üreten bir şamandıranın çapı 12 fit (4 m) ve uzunluğu 52 fit (16 m) olarak belirlenir. Şamandıra, okyanus yüzeyinden yaklaşık 13 fit yükselir (suyun dışına çıkar). Üç noktalı demirleme sistemini kullanarak, 100 ila 200 fit (60 m) derinlikte ve bir ila beş mil (8 km) açıkta kurulacak şekilde tasarlanmıştır.
8)Güneş enerjisi
Fotovoltaik Güneş enerjisi, elektrik üretmek için güneş enerjisini kullanır. En hızlı gelişen enerji sistemlerinden biri olan güneş panelleri günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Güneş pilleri daha verimli, taşınabilir ve hatta esnek hale gelerek kolay kuruluma izin veren bir sistem halini almaktadır. Fotovoltaik tek bir güneş pili ile çalışan hesap makinesinden tutun, bir dizi güneş pili ile çalışan şebekelere, hatta bağımsız ev ve bina enerji sistemlerine kadar; küçük ve orta ölçekli olarak güç sağlamak amacıyla kullanılabilir.
1973’deki petrol krizi, 1970’lerde ve 1980’lerin başında güneş paneli üretiminde hızlı bir artışı tetikledi. Bununla birlikte, 1980’lerin başlarında sürekli düşen petrol fiyatları, fotovoltaik Ar-Ge firmalarının azalmasına ve 1978 Enerji Vergisi Yasası ile ilişkili vergi kredilerinin kesilmesine yol açtı. Bu faktörler, büyümeyi 1984’ten 1996’ya kadar yılda yaklaşık %15’e kadar düşürdü. 1990’ların ortalarında, güneş enerjisi sektöründeki liderlik ABD’den Japonya ve Almanya’ya kaydı. 1992 ile 1994 arasında Japonya, Ar-Ge firmalarının sayısını artırdı.
İlginizi çekebilir: Uzaydaki Güneş Enerjisi Santralleri Enerji İhtiyacımıza Cevap Olabilir.
Güneş Enerjisi Tesisleri
Konuyla alakalı daha net yönergeler oluşturdu ve konutları güneş enerjisi sistemine teşvik etmek için bir program başlattı. Devlet, bireysel girişimlere maddi destek, teknoloji ve hizmet sağladı. Son yıllarda güneş enerjisi tesisleri de büyük ölçüde yerleşim alanlarına doğru genişlemeye başladı ve hükümetler “yeşil” enerjiyi ekonomik olarak daha uygun bir seçenek haline getirmek için teşvik ve destek programlarına ağırlık verdi. Kanada hükumeti RESOP’u (Yenilenebilir Enerji Standart Teklif Programı) oluşturdu.
Son yıllarda Güneş enerjisi ve temiz enerji denince akla ilk gelen isim olan Elon Musk 1990’ların sonunda bu sektöre gücünü kaybetmeye başlayan ABD’yi yaptığı yatırımla oyuna geri getirdi. 2003 yılında kurulan elektrikli araba şirketi Tesla’yı yaptığı yatırımlarla güçlendiren ve 2006 yılında kurulmuş olan SolarCity isimli Güneş enerjisi üretim şirketini satın alarak Tesla’nın yan kuruluşu yapan Elon Musk; birincil olarak çevre dostu arabalarının kullandığı elektrik enerjisinin üretimini de doğa dostu yapmayı hedeflese de bu projeyi geliştirerek başka bir boyuta taşıdı.
Güneş enerji panelleri ve solar çatı sistemleri üretip satan şirket 2016 yılındaki büyük kazancından sonra bütün ürünlerini Tesla markası üzerinden satışa sundu. Panasonic şirketiyle ortak olan SolarCity 2019 itibariyle evlere ve şahıslara ucuz ve temiz elektrik sağlamaya başladı. Şirket ilerleyen dönemlerde daha büyük ve efektif Güneş enerji çiftlikler kurmayı planlamaya devam ediyor ve sektöre büyük bir marka haline geliyor.
7) Rüzgâr Enerjisi (Wind power)
Rüzgâr enerjisi, rüzgâr türbinlerinin havanın hareketi ile dönerek elektrik veya mekanik enerji üretmesine dayalı çalışan bir sistemdir. Büyük ölçekli rüzgâr çiftlikleri tipik olarak, izole edilmiş alanlara elektrik sağlamak için kullanılan küçük türbinlerle yerel enerji iletim ağına bağlanır. Endüstriyel rüzgâr güllerinin yanı sıra, boyutuna bağlı olarak, küçük ölçekli rüzgâr gülleri de evlere ve büyük elektronik cihazlara enerji sağlayabilecek verimdedir. Geniş tarım arazisine veya hayvan otlatma alanlarına kurulan rüzgâr çiftlikleri, tüm enerji kaynakları arasında en düşük çevresel etkilerden birine sahiptir.
Rüzgâr enerjisi eskiden dünya çapındaki elektrik kullanımının yalnızca %1,5’ini üretmesine rağmen, hızla büyüdü ve 2005 ile 2008 arasındaki üç yılda iki katına çıktı. Şu an ise neredeyse %5 kadarını sağlayan rüzgâr enerjisi günümüzde daha yaygın kullanılır ve akım olarak daha güçlü elektrik üretebilmektedir. Rüzgâr enerjisi kullanımı, Danimarka’daki elektrik üretiminin yaklaşık %41’ini karşılayarak tavan yaparken, İrlanda’da %28, Portekiz’de %24, Almayanda %21, İspanya da%19 olarak kaydedilmiştir (2019 verileri). Çin Halk Cumhuriyeti ise bu yarışta geri kalmış ve %5 dolaylarında kalmıştır.
Rüzgâr enerjisi tarihsel olarak doğrudan yelkenli gemileri itmek için kullanılmıştır.
Bunun dışında su pompalamak veya tahıl öğütmek için mekanik enerjiye dönüştürülmüştür, ancak günümüzde rüzgâr enerjisinin başlıca uygulaması elektrik üretimidir. Avrupa jeolojik avantajları nedeniyle 2019 yılı itibariyle açık denizden üretilen rüzgâr enerjisi miktarında dünyaya öncülük etmektedir. Bu yaygın kullanım teknolojik gelişmelerdeki liderliğini de beraberinde getirmiştir. Avrupa, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’nin sahip olduğu kuvvetli rüzgâr kaynakları, sığ sular, yoğun nüfus ve karadaki uygunluk durumu bu gelişmelerin başlıca sebeplerindendir.
İlk açık deniz rüzgâr çiftliğini kuran Danimarka 2008 Ekim ayına kadar dünya lideriydi ancak rüzgâr enerjisine yatırım yapmaya başlayan İngiltere, Danimarka’nın önüne geçti. Türkiye’de şu anda dünyada 12 sırada bulunarak Danimarka’nın önünde yer almaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin de dahil olmak üzere rüzgâr enerjisi için diğer büyük pazarlar, öncelikle inşaat maliyetlerinin daha düşük olduğu kara üzerindeki rüzgâr kaynaklarını geliştirmeye odaklandı. (ABD’nin Büyük Ovaları, Çin’de Şanghay ve İç Moğolistan benzer şekilde sert rüzgarlar esen bozkırlara sahipler) ancak dünyanın birçok yerinde kıyı şeridindeki nüfus merkezleri açık deniz rüzgâr kaynaklarına yakındır ve bu da iletim maliyetlerini düşürür. Bu ülkeler içinse boyut ve yerleşim bakımından durum tam tersidir.
6) Hidroelektrik Enerji (Hydroelectricity)
Hidroelektrik, düşen veya akan suyun yerçekimi kuvvetini kullanarak güç üretimidir. Yenilenebilir enerjinin en yaygın kullanılan şeklidir. Bir hidroelektrik kompleksi inşa edildiğinde, proje doğrudan atık üretmez. Küçük ölçekli hidro veya mikro-hidro enerji, özellikle diğer güç kaynaklarının uygun olmadığı, uzak bölgelerde giderek daha popüler bir alternatif enerji kaynağı haline gelmektedir. Küçük ölçekli hidro enerji sistemleri, küçük nehirlere veya akarsulara, çok az veya hiç çevresel etki bırakmadan, balık göçünde kesinti yaratmadan kurulabilir.
Çoğu küçük ölçekli hidroelektrik sistemi, bir baraj veya büyük su engelinden yararlanmaz, bunun yerine enerji üretmek için su çarklarını kullanır. Barajlar akıntı bulunmayan su birikintilerinde akıntı yaratmak veya yavaş akan suları daha şiddetli bir akıntı haline getirmek için kullanılır. Hidroelektrik dünyada kullanılan sürdürülebilir enerjinin %22 sini oluşturmaktadır. Pek çok hidroelektrik projesi kamusal elektrik şebekelerini tedarik ederken, bazıları belirli endüstriyel işletmelere hizmet etmek için oluşturulmuştur.
Örneğin alüminyum elektrolitik santraller için gerekli olan önemli miktarda elektriği sağlamak için özel hidroelektrik projeleri inşa edilir. İskoç Yaylalarında, 20. yüzyılın ilk yıllarında inşa edilen Kinlochleven ve Lochaber’de bunlara örnektir. Uzun süredir dünyanın en büyüğü olan Grand Coulee Barajı, savaştan sonra vatandaşlara (alüminyum gücüne ek olarak) sulama ve enerji sağlamasına izin verilmeden önce, Amerika’nın 2. Dünya Savaşı uçakları için Washington, Bellingham’daki Alcoa alüminyumu desteklemeye geçti. Surinam’da, Brokopondo Rezervuarı, Alcoa alüminyum endüstrisine elektrik sağlamak için inşa edildi.
5) Radyan Enerji (Radiant Energy)
Bu doğal enerji, maliyetin%1’inden daha azıyla sıradan elektrikle aynı harikaları gerçekleştirebilir. Bununla birlikte, tam olarak elektrik gibi davranmaz, bu da bilim camiasının onu yanlış anlamasına sebep olmuştur. İsviçre’deki Methernitha Topluluğu, şu anda bu enerjiyi kullanan, yakıt kullanmayan ayrıca, kendi kendine çalışan 5 veya 6 tane cihaz modeline sahiptir.
Nikola Tesla ‘nın büyüteçli vericisi, T. Henry Moray’ın ışıyan enerji cihazı, Edwin Gray’in EMA motoru ve Paul Baumann’ın Testatika makinesi, ışıyan enerji ile çalışır. Bu doğal enerji formu, doğrudan çevreden toplanabilir veya fraksiyon lama adı verilen yöntemle sıradan elektrikten ayrıştırılabilir. Radyan enerjiye dayanan en eski kablosuz telefonlardan biri Nikola Tesla tarafından icat edilmiştir.
Cihaz, rezonansları aynı frekansa ayarlanmış ve aralarında iletişime izin veren verici ve alıcıları kullanır. Tesla bobini, bir alıcının vericiden gelen sinyalleri alıp almadığını tespit etmenin en kolay yolunun, iletilen akıma manyetik alan uygulamak olduğunu bir cihazdır. Bu yapıldığı zaman düşük frekansta duyulabilir notalar ortaya çıkar.
Nikola Tesla hakkında daha fazla detay için buraya tıklayablirsiniz.
4) Jeotermal Enerji (Geothermal energy)
Jeotermal enerji, doğal süreçlerle dünyadan yenilenebilir bir enerji çıkarmanın çok güçlü ve verimli yoludur. Bu enerji bir yerleşim birimi için ısı sağlamak gibi küçük ölçekte veya jeotermal enerji santrali aracılığıyla enerji üretimi için çok büyük ölçekte gerçekleştirilebilir. Antik Roma dönemlerinden beri yerden çıkan sıcak gazlar ısıtma ve banyo için kullanılıyordu, ancak şimdi elektrik üretimi için kullanılıyor.
Jeotermal enerji uygun maliyetli, güvenilir ve çevre dostudur. Ancak kullanımı daha önceleri coğrafi olarak tektonik plaka sınırlarına yakın alanlarla sınırlıydı. Son teknolojik gelişmeler, özellikle ev ısıtması gibi doğrudan uygulamalar için uygun kaynakların kapsamını ve boyutunu önemli ölçüde geliştirdi. Dünyanın en büyük jeotermal enerji santralleri grubu The Geysers’de bulunmaktadır (Kaliforniya’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir jeotermal alan). 2004 yılı itibarıyla beş ülke (El Salvador, Kenya, Filipinler, İzlanda ve Kosta Rika) elektriğinin%15’inden fazlasını jeotermal kaynaklardan üretmeye başladı.
Jeotermal enerji yakıt gerektirmez. Bu nedenle yakıt maliyetindeki dalgalanmalardan etkilenmez, ancak sermaye maliyetleri yüksektir. Bu gibi teknolojiler kurulurken pahalı olmasının yanında, zaman içerisinde kendi maliyetini çıkarır ve kar sağlar. Sondaj işlemi, jeoelektrik santrallerinin maliyetlerinin çoğunu oluşturur. Ayrıca derinlerdeki kaynakların keşfi çok yüksek finansal riskler gerektirir. Büyük bir jeotermal santral tüm şehirlere enerji sağlayabilirken, daha küçük santraller köyleri besleyebilir veya bireysel evleri ısıtabilir. Jeotermal elektrik, dünya çapında 24 ülkede üretilmekte ve yeni kullanım alanları keşfedilmektedir.
3) Biyokütle Enerjisi (Biomass)
Biokütle, yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak, yakıt olarak veya endüstriyel üretim için kullanılabilen yaşayan ve yakın zamanda ölmüş biyolojik materyali ifade eder. Genelde çürüme ve doğal ayrışma işleminin basınçla birleşmesi ile oluşan gazlar büyük rol oynar. Bu bağlamda biokütle, elektrik ve ısı üretmek için kullanılan öIü ağaçlar, dallar, bahçe kιrpιntιIarι, odun talaşı gibi bioyakıtları, çöpleri ve bu atıkları üretmek için yetiştirilen bitki maddesini ifade eder.
Ayrıca lif, kimyasal veya ısı üretimi için kullanılan bitki veya hayvansal maddeleri içerir. Biokütle ayrıca yakıt olarak yakılabilen biyolojik olarak p∂rç∂I∂n∂biIen atıkları da içerebilir. Endüstriyel biokütle, saz çimi, kenevir, mısır, kavak, söğüt, sorgum, şeker kamışı ve okaliptüsten, palmiye yağına kadar çeşitli ağaç türleri dahil olmak üzere çok sayıda bitki türünden yetiştirilebilir.
Kullanılan bitki, genellikle son ürünler için önemli değildir. Ancak ham maddenin işlenmesini etkiler. Biokütle üretimi, sürdürülebilir yakıt kaynaklarına olan ilgi arttıkça büyüyen bir endüstridir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ticari biokütle enerji üretim endüstrisi, ABD elektrik arzının yaklaşık yüzde 5’ini üretiyor.
Şu anda New Hope Power Partnership, Kuzey Amerika’daki en büyük biokütle enerji santralidir. Tesis, petrole olan bağımlılığı yılda bir milyon varilden fazla azaltmakta ve şeker kamışı ve odun atığını geri dönüştürerek Florida’daki atık ve çöplük alanlarının boyutunu minimalde tutmaktadır.
2) Sıkıştırılmış Doğal Gaz (Compressed natural gas)
Sıkıştırılmış Doğal Gaz (LPG), benzin, dizel veya propan yakıtın yerine kullanılan fosil yakıttır. Yanması sera gazı üretmesine rağmen, bu yakıtlara göre çevre açısından daha temiz bir alternatiftir. Dökülme durumunda diğer yakıtlardan çok daha güvenlidir (doğal gaz havadan daha hafiftir ve salındığında hızla dağılır).
LPG, çift yakıtlı araçlara (benzin / LPG) dönüştürülen, geleneksel benzinli içten yanmalı motorlu araçlarda kullanılmaktadır. Doğal gazlı araçlar, artan benzin fiyatları nedeniyle Avrupa ve Güney Amerika’da giderek daha fazla kullanılıyor.
Yüksek yakıt fiyatları ve çevresel kaygılara yanıt olarak LPG, hizmet ve yolcu taşıtlarında, kamyonetlerde, teslimat kamyonlarında, transit ve okul otobüslerinde hatta trenlerde de kullanılmaya başlanıyor. Gelişen teknolojinin LPG sistemini daha güvenli hale getirmesiyle eskiden korkulan patlama vakaları da sıfıra yaklaştı. İtalya şu anda Avrupa’da en fazla sayıda LPG’li araca sahip ülke ve aktif LPG’li araç sayısı bakımından dünyada 4. sırada.
Kanada da büyük bir doğal gaz üreticisidir. Bu nedenle Kanada’da LPG’nin ekonomik bir motor yakıtı olarak kullanılması da sürpriz değildir. Kanada endüstrisi, LPG yakıtlı kamyon ve otobüs motorları, LPG yakıtlı transit otobüsler, hafif kamyonlar ve taksiler geliştirdi.
Hem LPG hem de propan yakıt ikmal istasyonlarının şehir merkezlerinde kolayca bulunabildiği bir ülkedir. 1970’ler ve 1980’lerde, petrol krizlerinin ardından Yeni Zelanda’da yaygın olarak LPG kullanılıyordu, ancak benzin fiyatları düştükten sonra bu durum değişti.
1) Nükleer Enerji (Nuclear power)
Nükleer güç, kontrollü nükleer reaksiyonlar yoluyla atom çekirdeklerinden kullanılabilir enerji elde etmek için tasarlanmış herhangi bir nükleer teknolojidir. Günümüzde kullanılan tek yöntem nükleer fisyondur ama ileride diğer yöntemler nükleer füzyon ve radyoaktif bοzυImayı içerebilir. Tüm yardımcı ölçekli reaktörler, buhar üretmek için suyu ısıtır. Bu daha sonra elektrik veya tahrik üretmek amacıyla mekanik işe dönüştürülür.
2007’de dünya elektriğinin %14’ü nükleer enerjiden geliyordu; ABD, Fransa ve Japonya birlikte nükleer enerjinin %56,5’ini oluşturuyordu. Dünyada 31 ülkede faaliyet gösteren 439 nükleer güç reaktörü bulunmaktadır. Dünya Nükleer Birliği’ne göre, 1980’lerde küresel olarak ortalama her 17 günde bir yeni bir nükleer reaktör kuruldu, 2015 yılına kadar bu oranın 5 günde bire yükselebileceği öngörülüyordu.
60 Dakika programında yayınlanan 2007 tarihli bir hikâyeye göre, nükleer enerji Fransa’ya sanayileşmiş herhangi bir ülkenin en temiz havasını ve tüm Avrupa’da en ucuz elektriği veriyordu. Fransa, atık kütlesini azaltmak ve daha fazla enerji elde etmek için nükleer atığını yeniden işliyordu. Yeniden işleme, kullanılmış nükleer yakıtta kalan uranyum ve plütonyumu potansiyel olarak%95’e kadar geri kazanabilir.
Ayrıca onu yeni karışık oksit yakıt haline getirebilir. Bunlar büyük ölçüde kısa ömürlü fisyon ürünleri olduğundan ve hacmini%90’ın üzerinde azalttığından, kalan atık içindeki uzun vadeli radyoaktivitede azalmış olur.
Nükleer enerji savunucuları
Böylece tehlikeli atık miktarını da minimalize etmiş oluyorlardı. Nükleer enerjinin savunucuları, nükleer enerjinin, karbon emisyonlarını azaltan ve yabancı petrole bağımlılığı azaltarak enerji güvenliğini artıran sürdürülebilir bir enerji kaynağı olduğunu iddia ediyorlar.
Savunucuları ayrıca, atık depolama risklerinin küçük olduğunu ayrıca yeni reaktörlerde en son teknolojinin kullanılmasıyla daha da azaltılabileceğini ve Batı Dünyasındaki operasyonel güvenlik kaydının diğer büyük enerji santrallerine kıyasla mükemmel olduğunu vurgulamaktadır.
Eleştirmenler, nükleer enerjinin potansiyel olarak tehlikeli bir enerji kaynağı olduğuna ve enerji üretiminde nükleer enerjinin azalan oranına sahip olduğuna inanıyor. Ayrıca risklerin yeni teknolojiyle azaltılıp azaltılamayacağı konusunda tartışıyorlar.
Taraftarlar, fosil yakıtın başlıca uygulanabilir alternatifinin aksine, nükleer enerjinin neredeyse hiç hava kirliliği yaratmadığı fikrini öne sürüyorlar. Taraftarlar ayrıca, çoğu Batı ülkesi için enerji bağımsızlığına ulaşmak için tek geçerli yolun nükleer enerji olduğuna dikkat çekiyorlar.
Eleştirmenler, radyoaktif atıkların depolanması konusuna, kaza veya sabotajla radyoaktif kirlenme tarihçesine, devam eden potansiyeline, nükleer yayılmanın tarihçesine, devam etme olasılığına ve merkezi elektrik üretiminin dezavantajlarına işaret ediyor. En son yaşanan tarihi olaylar ışığındaysa nükleer enerji sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak GÖRÜLMEMEKTEDİR! Yanlış işlem durumunda doğaya, çevreye, insan hayatına bıraktığı darbe onarılamayacak kadar büyüktür.
Bu makale Wikipedia’dan alıntılar içerdiği icin GDFL altında lisanslanmıştır ve eklemeler Wikipedia kullanarak yapılmıştır.
Çeviren / Yazan: Arda Küçük
Bunlar da ilginizi çekebilir
Şeffaf Güneş Pilleri Yeni Bir Enerji Çağı Başlatabilir.
Yorumlar 19