Görünüşe göre son zamanlarda bütün diyet programları mental sağlık ile yakından ilgili. Bunun sebebi birçok gıdanın hormonal salgılamayı etkilemesinden / dengesizleştirmesinden (örneğin balık yağının antidepresan etkisi gibi) kaynaklıdır.
Çalışmalar internette yer alan birçok diyet önerilerinin yanlış anlaşılarak kişinin ruh halini etkilediğini ortaya koymuştur.
Diyet ve ruh hali arasındaki bağlantı önemsiz görünebilir. Fakat beslenme psikolojisinin arkasında yatan temel oldukça basit ve mantıklıdır.
Zararlı gıdaları tüketmeyi bırakmak gibi beslenme değişimleri beynimizin hücre seviyeleri üzerinde, olumlu yönde oldukça etkilidir.
Besinlerin beynimizin yakıtı olduğunu söyleyen Dr. Eva Selhub tükettiğimiz gıdaların direkt olarak beyne etki ederek ruh halimizi de etkilediğini belirtmiştir.
Arabanızın yakıtı arabanız için ne ise, tükettiğiniz gıdalar da sizin için odur. Ne kadar kaliteli yakıt kullanırsanız o kadar verimli sonuç alırsınız. Mantıklı değil mi?
“Vitamin, mineral ve antioksidan bakımından zengin besinler tüketir iseniz beyninizin gelişmesine o kadar çok katkıda bulunarak stresten kendinizi korumuş olursunuz.” Dr. Selhub.
Beslenmenize dikkat etmezseniz;
Eğer beslenmenize dikkat etmeyerek işlenmiş gıdalar tüketmeye devam ederseniz zamanla beyin fonksiyonlarınızın ve buna bağlı olarak ruh halinizin olumsuz yönde etkilendiğini fark edebilirsiniz.
Hepimiz şekerin kilo aldırdığı gerçeğini duyuyoruz.
Dr. Selhub şekerlerin aynı zamanda enflamasyonu ve oksidatif stresi destekleyerek, birçok araştırma ve çalışmanın da kanıtladığı gibi rafine şeker ağırlıklı beslenmenin beyin fonksiyonlarına zarar verdiğini belirtiyor.
Ayrıca araştırmalar şeker ağırlıklı beslenmenin depresyon gibi ruh hali bozukluklarına da sebep olabileceğini kanıtlamıştır.
Sindirimden sorumlu bağırsak ve mide sistemimizde besinleri, sindirmemize yardımcı olan birçok epitelyal hücre mevcuttur. Bu epitelyal hücreler besinleri, sindirime ait yapıcı enzim hücreleri ve sinir hücrelerini sindirmeye büyük ölçüde yardımcı olur.
Bağırsaklarımızda 100 milyondan fazla sınır hücresi bulunmaktadır. Sinir hücreleri bütün sindirim sürecinin düzenli çalışmasından sorumludur ve vücudumuzdaki serotonin hormonunun %90 ni üretmektedir.
Serotonin hormonu düzenli uyku, iştah ve ruh halimiz üzerinde oldukça etki sahibidir. Sonuç olarak tükettiğimiz besinler sadece sindirim sistemimizi değil, bütün hücrelerimizi ve organ sistemimizi, özellikle ruh halimizi etkiler.
Yediğimiz besinler serotonin hormonunun salgılandığı sindirimdeki bakteri çeşitlerini belirlemekte oldukça etkilidir.
2019 yılında yapılan bir araştırmada, insanların ruh haline etki eden zararlı bakteriler içeren mikroskobik atıkları kemirgenlere aktarılması sonucu hayvanların insanlarla aynı davranışları sergiledikleri gözlemlenmiştir.
“Eğer B12, demir ve omega-3 gibi vitaminleri eksik alırsanız, depresyona girebilirsiniz.” Prof. Psikiyatrist Dr. Drew Ramsey – Columbia Üniversitesi
Son dönemlerde yapılan araştırmalar;
Batı diyetinin beyinde yer alan hipokampın (hafıza ve öğrenmeyi etkiler) boyutlarında değişikliğe neden olduğunu göstermektedir. Yapılan ve devam etmekte olan araştırmalar mental sağlık ve beslenme arasındaki bilinmeyen bağlantılara açıklık getirerek kanıtlamaya devam etmektedir.
2015 yılında yayınlanan ve belirli gıdaların sistematik enflamasyona sebep olması ile ilgili olan bu tez; depresyon dahil kronik hastalıklar ile ilgili kilit noktalara açıklık getirebilir.
Sindirimin toksinlerden ve potansiyel öldürücü patojenlerden korunmasında bağırsak mikrobiyomu büyük rol oynamaktadır. Sağlıklı mikrobiyonların önemli görevlerinden bazıları besin emilimini sağlama, enflamasyonu baskı altına alma ve serotonin hormonunun ruh hali ve iştahı kontrol etmesi için aktif noral yollar oluşturmaktır.
Son dönemde probiyotik tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalar, probiyotik tüketiminin anksiyete ve depresyon semptomlarını azalttığını ortaya koymaktadır.
Her ne kadar yapılan araştırmalar umut vadetse de beslenme psikolojisi ile ilgili keşiflerin henüz başlarında olduğumuzu unutmamalıyız. Birçok çalışma şu an için hayvanlar üzerinde yapılan deneylere dayalı olmakla birlikte kısa zamanlı gözlemlerdir.
Fakat bu çalışmalar bizlere uzun vadede yaşamsal ipuçları ve güvenli diyet formülleri ile ilgili ışık tutmaktadır. Umut vadeden bu alan ile ilgili 9 aylık eğitimin ardından beslenme psikolojisi sertifikası veren birçok enstitü ve kurslar açılmaktadır.
Açılan enstitülerin/kursların neredeyse hepsinde eğitimi alınmış olunan ve resmi olarak belirlenen standart tedavi protokollerini içeren sertifika veya resmi geçerliliği bulunan belge ibrazı gerekmektedir.
Brittany Risher bir makalesinde:
“Beslenme psikoloğuna başvurulmadan önce uzmanlara danışılmalı ve her beslenme psikoloğu olduğunu söyleyen kişilere şüphe ile yaklaşılmalı.” şeklinde bir yazı yazmıştır. Teoriler sağlam görünüyor, esas iş ortada ve insanlar hazır görünüyor.
Ancak biraz daha sabırlı olmamız lazım. Besinlere karşı daha seçici ve dikkatli olmamızda fayda var. Tükettiğimiz (sadece tüketirken değil sonraki zamanlarda da) gıdaların bizi nasıl etkilediğini iyi gözlemlemeliyiz. Dr. Selhub 2-3 hafta hiç işlenmiş gıda tüketmeyerek nasıl hissettiğimizi gözlemlememizi öneriyor.
Arınma diyetinin ardından eski beslenmenize geri dönerek sizi nasıl hissettirdiğine veya herhangi ruh hali değişiklikleri oluşturduklarına dair notlar alın.
Birçok kişi arınma diyeti uyguladıklarında fiziksel ve duygusal olarak ne kadar daha iyi olduklarına ve işlenmiş gıdalara geri döndüklerinde ne kadar kötü hissettiklerini farkettiklerinde sonuçlara oldukça şaşırıyorlar.
Şu anki durumları düşünürsek farklı yiyecek tercihleri yaparak, duyularınızı canlandırmak, hislerinizi hafifletmek ve ruh halinizi gözlemlemek için iyi bir zaman olabilir.
Ayrıca lütfen sosyal mesafemizi korumayı, dinlenmeyi, egzersiz yapmayı ve ellerimizi yıkamayı unutmayalım!
Gizem Savtak Korkmaz
Bunlar da ilginizi çekebilir
Sağlıklı Yaşlanma için Akıllı Gıda Seçenekleri
40’lı Yaş ve İlerisinde Vücudunuzu Genç Tutacak 10 Besin!
Yorumlar 4