Sembolizm, sanat ve edebiyatta farklı anlamlara gelen ya da farklı öğeleri simgeleyen çeşitli sembollerin kullanımıdır. Sembolizm akımı 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da doğmuş ve daha sonra diğer ülkelere yayılmıştır. Sembolizm, gerçekliği reddeden, duygusallığa, sezgilere ve hayale önem veren bir akımdır. Sembolist sanatçılar, toplumsal ve siyasi sorunlardan uzaklaşarak, kendi iç dünyalarını ve ruhsal durumlarını semboller aracılığıyla ifade etmeye çalışmışlardır. Sembolizm, romantizmin devamı niteliğinde olmakla birlikte, realizm ve natüralizme karşı bir tepki olarak da ortaya çıkmıştır.
Sembolizmin ortaya çıkış nedenleri şunlardır:
- 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da yaşanan sanayi devrimi, kentleşme, kapitalizm gibi sosyo-ekonomik değişimler, sanatçıları toplumsal gerçeklikten uzaklaştırmıştır.
- Fransa’da 1870-1871 yılları arasında yaşanan Fransa-Prusya Savaşı ve Paris Komünü gibi siyasi olaylar, sanatçıları toplumsal mücadeleden yorulmuş ve hayal kırıklığına uğramıştır.
- Bilim ve teknolojinin gelişmesi, insanların doğa karşısındaki gücünü arttırmış ancak aynı zamanda doğanın gizemini ve büyüsünü kaybettirmiştir.
- Psikoloji biliminin kurucusu sayılan Sigmund Freud’un çalışmaları, insanın bilinçaltını ve rüyalarını keşfetmesine olanak sağlamıştır.
- Doğu kültürleri, mitoloji, ezoterizm, okültizm gibi mistik ve spiritüel akımlar, sanatçıların ilgisini çekmiştir.
Sembolizmin amaçları şunlardır:
- Sanatın özerkliğini savunmak ve sanatın sadece sanat için yapılması gerektiğini ileri sürmek.
- Sanatın gerçeği taklit etmesine karşı çıkmak ve sanatın gerçeği yorumlaması gerektiğini savunmak.
- Sanatın duyulara değil akla hitap etmesine karşı çıkmak ve sanatın duyulara hitap etmesi gerektiğini savunmak.
- Sanatın evrensel değil kişisel olması gerektiğini savunmak ve sanatçının kendi ruhunu sembollerle dışa vurması gerektiğini savunmak.
- Sanatın gündelik hayattan değil hayal gücünden beslenmesi gerektiğini savunmak ve sanatçının hayal gücünü zenginleştirmek için farklı kaynaklardan yararlanması gerektiğini savunmak.
Sembolizmin genel özellikleri şunlardır:
- Sembolizm, sembol adı verilen ve birden fazla anlama gelen ya da başka bir şeyi temsil eden işaretlerden oluşur. Semboller, sanatçının kendi yarattığı ya da kültürel, tarihsel, mitolojik, dini gibi ortak kaynaklardan aldığı işaretler olabilir. Semboller, genellikle soyut, belirsiz, çok anlamlı ve gizemli olurlar.
- Sembolizm, gerçekliği reddeder ve gerçekliğin arkasındaki daha derin ve daha yüksek bir gerçeği arar. Sembolist sanatçılar, gerçekliği olduğu gibi değil, kendi bakış açılarıyla yorumlarlar. Sembolist sanatçılar, gerçekliği semboller aracılığıyla simgelerler.
- Sembolizm, duygusallığa, sezgilere ve hayale önem verir. Sembolist sanatçılar, duygularını ve ruh hallerini sembollerle ifade ederler. Sembolist sanatçılar, sezgilerine ve hayal güçlerine güvenirler. Sembolist sanatçılar, rüyalarını, fantezilerini, vizyonlarını sembollerle aktarırlar.
- Sembolizm, toplumsal ve siyasi sorunlardan uzak durur ve bireyselliği vurgular. Sembolist sanatçılar, toplumun beklenti ve baskılarına karşı çıkarlar ve kendi özgürlüklerini savunurlar. Sembolist sanatçılar, kendi iç dünyalarına çekilirler ve kendi kişiliklerini sembollerle ortaya koyarlar.
- Sembolizm, gündelik hayattan kaçar ve hayal gücünü zenginleştirecek farklı kaynaklara yönelir. Sembolist sanatçılar, Doğu kültürleri, mitoloji, ezoterizm, okültizm gibi mistik ve spiritüel akımlardan etkilenirler. Sembolist sanatçılar, psikoloji biliminin keşfettiği bilinçaltı ve rüyalar gibi insan zihninin derinliklerine inerler.
Edebiyatta Sembolizm
Edebiyatta sembolizm, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkan ve daha sonra Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılan bir akımdır. Edebiyatta sembolizmin kurucusu sayılan Charles Baudelaire, 1857 yılında yayımladığı Çiçekler ve Şeytanlaradlı şiir kitabında sembolist şiirin ilk örneklerini vermiştir. Baudelaire, şiirinde gündelik hayatın sıkıcılığından ve çirkinliğinden kaçarak, güzelliği, aşkı, ölümü, şeytanı, çiçekleri, renkleri, kokuları sembollerle anlatmıştır. Baudelaire’in şiirleri, romantik şiirin devamı niteliğinde olmakla birlikte, realizm ve natüralizme karşı bir tepki olarak da görülmüştür.
Baudelaire’in ardından gelen sembolist şairler arasında Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Stéphane Mallarmé, Paul Valéry gibi isimler sayılabilir. Bu şairler, şiirlerinde müzikal bir dil kullanmış, seslerin ve ritmin önemini vurgulamışlardır. Bu şairler, şiirlerinde anlamdan çok duyguya önem vermiş, soyut ve çok anlamlı semboller kullanmışlardır. Bu şairler, şiirlerinde kendi ruh hallerini ve hayal güçlerini yansıtmışlardır.
Sembolist roman yazarları arasında Marcel Proust, André Gide, Oscar Wilde, Joseph Conrad gibi isimler sayılabilir. Bu yazarlar, romanlarında gerçekliği olduğu gibi değil, kendi bakış açılarıyla yorumlamışlardır. Bu yazarlar, romanlarında karakterlerin iç dünyalarına odaklanmış, psikolojik analizlere yer vermişlerdir. Bu yazarlar, romanlarında sembollerle dolu bir dil kullanmışlardır.
Sembolist tiyatro yazarları arasında Maurice Maeterlinck, August Strindberg, Henrik Ibsen gibi isimler sayılabilir. Bu yazarlar, tiyatrolarında gerçekliği reddederek, fantastik ve alegorik bir atmosfer yaratmışlardır. Bu yazarlar, tiyatrolarında karakterlerin ruhsal durumlarını sembollerle ifade etmişlerdir. Bu yazarlar, tiyatrolarında diyalogdan çok hareket ve jestlere önem vermişlerdir.
Edebiyatta sembolizm, 20. yüzyılda etkilediği diğer akımlar arasında modernizm, sürrealizm, dadaizm gibi isimler sayılabilir. Bu akımlar da sembolizmin izinden giderek sanatın özerkliğini savunmuş, gerçekliği reddederek kendi gerçekliklerini yaratmışlardır.
Sanatta Sembolizm
Sanatta sembolizm, 19. yüzyılın sonunda Fransa’da ortaya çıkan ve daha sonra Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılan bir akımdır. Sanatta sembolizmin kurucusu sayılan Gustave Moreau, 1876 yılında sergilediği Salome Dans Ediyoradlı tablosunda sembolist resmin ilk örneklerini vermiştir. Moreau, tablosunda Salome’nin dansını, İsa’nın kellesini isteyen zalim ve güzel bir kadın olarak değil, mistik ve masalsı bir sembol olarak resmetmiştir. Moreau’nun tablosu, akademik resmin devamı niteliğinde olmakla birlikte, realizm ve natüralizme karşı bir tepki olarak da görülmüştür.
Moreau’nun ardından gelen sembolist ünlü ressamlar arasında Paul Gauguin, Odilon Redon, Edvard Munch, Gustav Klimt gibi isimler sayılabilir. Bu ressamlar, resimlerinde gerçekliği olduğu gibi değil, kendi bakış açılarıyla yorumlamışlardır. Bu ressamlar, resimlerinde renklerin, biçimlerin, ışığın sembolik anlamlarını kullanmışlardır. Bu ressamlar, resimlerinde kendi ruh hallerini ve hayal güçlerini yansıtmışlardır.
Sembolist müzisyenler arasında Claude Debussy, Maurice Ravel, Richard Wagner, Arnold Schönberg gibi isimler sayılabilir. Bu müzisyenler, müziklerinde geleneksel kuralları yıkarak, yeni armoniler, ritimler, tonlar yaratmışlardır. Bu müzisyenler, müziklerinde duyguları ve atmosferi ön plana çıkarmışlardır. Bu müzisyenler, müziklerinde sembollerle dolu bir dil kullanmışlardır.
Sanatta sembolizm, 20. yüzyılda etkilediği diğer akımlar arasında ekspresyonizm, fovizm, kübizm gibi isimler sayılabilir. Bu akımlar da sembolizmin izinden giderek sanatın özerkliğini savunmuş, gerçekliği reddederek kendi gerçekliklerini yaratmışlardır.
Sonuç
Sembolizm, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da doğmuş ve sanat ve edebiyatın birçok dalında etkili olmuş bir akımdır. Sembolizm, sanatın özerkliğini savunmuş, gerçekliği reddederek kendi gerçekliğini yaratmıştır. Sembolizm, duygusallığa, sezgilere ve hayale önem vermiş, semboller aracılığıyla sanatçının kendi ruhunu ifade etmesini sağlamıştır. Sembolizm, toplumsal ve siyasi sorunlardan uzak durmuş, bireyselliği vurgulamıştır. Sembolizm, gündelik hayattan kaçarak, hayal gücünü zenginleştirecek farklı kaynaklara yönelmiştir.
Sembolizm, sanat ve edebiyata önemli katkılarda bulunmuştur. Sembolizm, sanatın sadece sanat için yapılması gerektiğini ileri sürerek, sanatın özgürlüğünü savunmuştur. Sembolizm, sanatın gerçeği taklit etmesine karşı çıkarak, sanatın gerçeği yorumlaması gerektiğini savunmuştur. Sembolizm, sanatın duyulara değil akla hitap etmesine karşı çıkarak, sanatın duyulara hitap etmesi gerektiğini savunmuştur. Sembolizm, sanatın evrensel değil kişisel olması gerektiğini savunarak, sanatçının kendi kişiliğini ortaya koymasını sağlamıştır. Sembolizm, sanatın gündelik hayattan değil hayal gücünden beslenmesi gerektiğini savunarak, sanatçının hayal gücünü geliştirmesine yardımcı olmuştur.
Sembolizm, günümüzde de sanat ve edebiyatta yansımalarını bulmaktadır. Sembolizmin etkilediği diğer akımlar arasında modernizm, sürrealizm, dadaizm, ekspresyonizm, fovizm, kübizm gibi isimler sayılabilir. Bu akımlar da sembolizmin izinden giderek kendi özgün sanatlarını yaratmışlardır. Günümüzde de sembollerle dolu eserler üreten sanatçılar vardır. Örneğin Türk edebiyatında Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı romanında sembollerle dolu bir dil kullanılmıştır. Örneğin Türk resminde Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Kuş Evleri adlı tablosunda sembollerle dolu bir resim yapılmıştır.
Sembolizm, sanat ve edebiyatta önemli bir yer tutan bir akımdır. Sembolizm, sanatın özerkliğini savunan, gerçekliği reddeden, duygusallığa önem veren, bireyselliği vurgulayan, hayal gücünü zenginleştiren bir akımdır. Sembolizm, sanat ve edebiyata yeni bir dil, yeni bir bakış açısı, yeni bir anlatım getirmiştir. Sembolizm, sanat ve edebiyatın gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Yorumlar 1