Yunan mitolojisindeki favori karakterlerinizden bazıları hakkında kısa ve çirkin bir özet geçelim: Zeus, Afrodit ile karmaşık bir ilişkisi olan ve Herkül’e (Yunan kahramanı Heraklesin Roma versiyonu) 12 işinden birinde yardım eden kızı Athena’ya çok düşkün olan güçlü, Tanrıların Babasıdır.
Şimdiden aklınız mı karıştı?
Tüm bilgileri aklınızda tutun ve artan Yunan mitolojisi bilginize dahasını eklemeye hazır olun çünkü Stanford Üniversitesi’nde klasikler profesörü Richard P. Martin, Antony ve Isabelle Raubitschek’ten, Hades’in eşi Persephone ’u daha iyi tanımak için yardım istedik.
Bazıları Ona “Ölülerin Kraliçesi” Diyor
Persephone tam olarak kimdi? “Kız çocuğu” anlamına gelen diğer adı Kore olarak da bilinen, Persephone onu at arabasıyla kaçıran Hades’in kalbini çalmıştır. Martin mailinde “O, Yeraltı’nın kralı Hades’in eşi, bu yüzden ona Yeraltı’nın Kraliçesi hatta Ölülerin Kraliçesi denebilir. Ancak o korkunç bir cadı figürü değildir, kralın genç ve güzel eşidir. Bu da başka, uzun ve değişik bir hikaye” diyor.
Bu hikayenin özeti şöyledir: Bir gün Hades Persephone ’u çiçek toplarken görür ve ona aşık olur. Onu Yeraltı dünyasına kaçırır. Annesi, ekin ve bereket tanrıçası Demeter, kayıp kızını Dünya’da didik didik arar. Birkaç Yunan karakterinden fazlasına babalık yapan ve Persephone’un babası Zeus, hikayenin bazı versiyonlarında kızını Hades’e teslim etmekten sorumludur. Demeter üzüntüsü yüzünden, hasatı ihmal eder ve geniş çapta kıtlık yaşanır.
Daha sonra Zeus, kızının geri getirilmesini talep eder, fakat bir hile yapılmıştır: Hades’in düzenbazlığı yüzünden, Persephone Yeraltı Dünyası bulunduğu sürede birkaç nar tanesi yemiştir. Yeraltı Dünyası’ndaki yiyecekleri tadan kişiler orada kalmaya mahkum edildiği için Hades Persephone’un ailesiyle bir anlaşma yapar: Persephone, yılda dört ay Hadesle Yeraltı Dünyası’nda, sekiz ay ise Dünya’da yaşar. Günümüzde ilkbaharın tanrıçası olarak bilinen Persephone’un, yılın çorak aylarını eşiyle Yeraltı Dünyası’nda yaşadığı ve topraklar canlandığında Dünya’ya geri döndüğü söylenmektedir.
Martin, “Hades, Persephone’u nar yedirerek kandırdığı için, kızın kendi krallığına yılın üçte birinde dönmesi gerekirdi, ayrıca Yunanların antik zamanlarda dört değil üç mevsim olduğunu düşünmelerini bilmek güzel” diyor ve devam ediyor: “Hikayenin daha sonra çıkan versiyonları yılın yarısında Hadesle, diğer yarısında Dünya’da Demeter ile birlikte yaşadığını söylüyor.”
Antik Ressamlar Onu Genellikle İki Şekilden Biriyle Resmediyorlardı
Martin, “Antik resimde, Persephone’u iki ana motifte görüyoruz” diyor. “Birincisi, Hades tarafından kaçırıldığı an. Hades, yeraltından at arabasıyla çıkar; su ve orman perileri ve fani genç kızlar, Persephone’un oyun arkadaşları, kızı tutup durumu önlemeye çalışırken, Hades onu kaçırır. Bu olayı gösteren, milattan önce 4. yy’da çizilmiş harika bir duvar resmi 20. yy’da, Yunanistan’ın Makedonya’ya ait bir parçası olan Vergina’da bulunmuştur. Bernini ve diğer ressamlar bu sahnenin değişik versiyonlarını çizmişlerdir.”
Martin’e göre ikinci ana motif ise Yeraltı Dünyası’nda Persephone’dur. “Sık sık asil eşinin yanında otururken ve ünlü, ölü kahramanları ve günahkarları izlerken veya, örneğin Orpheus’a ölen karısını geri getirme lütfunu verirken çizilmektedir. Modern resimde, annesiyle kavuşmasının muhteşem resimleri çizilmiştir, fakat antik resimde bu nadirdir.”
Hikayesinde Bazı Ufak Farklılıklar Var
Martin, “Farklılıklar genellikle Hades tarafından kaçırıldığı zamanla alakalı” diyor. “Milattan önce 600’lerden en eski kanıtımız, sözde ‘Demeter’a İlahi’de kız kesinlikle ilkbaharda alıp götürülür. Persephone, başka tür çiçeklerle dolu bir çayırda açan bir nergisten etkilenir ve daha sonra çiçek, bir tuzağın tetikleyicisi gibi davranır. Kız çiçeği koparmaya gider ve Hades at arabasıyla onu uçurur.”
Ancak Martin dinleyicilerin, başından beri bu hikayeyle ilgili sorunları olduğunu söylüyor. “Antik zamanlarda bile, insanlar bu hikayeyle hem çok dokunaklı olduğundan hem de Atina’nın dışındaki bütün önemli Elefsis Gizemleriyle sıkıca bağlantılı olduğundan uğraşıyorlar ve detayları çeşitli yöntemlerle açıklamaya çalışıyor” diyor.
Bu yöntemlerden biri genellikle Yunan mitolojisinin soy ağaçlarındaki kafa karıştırıcı ve rahatsız edici çakışmaları değiştirmek. Martin, “Öncelikle, kendi kız kardeşi Demeter’dan olan Persephone’un babası Zeus’un, kardeşi Hades’e kendi kızını kaçırmasına (hatta ırzına geçmesine) izin vermesi garip ve rahatsız edici” diyor. “Antik zamanlarda, hoş olmayan ve anlaşılmayan hikayeleri açıklamak için alegori temel bir araçtı.
Yani Persephone ilkbahar veya ekinlerin büyümesi olarak alegorize edildi ve annesi tahılların tanrıçasıydı; (Latince ceres, yani “tahıl”) bu da denklemi daha kolay hale getirdi. Kızın ortadan kaybolması da ekinlerin yetişmediği kış mevsimindeki ölülere eş kabul edildi. Bazı versiyonlarda ortadan kaybolması, hikayenin gerçeklere uyması için sonbaharda olmuştur” diye devam ediyor.
Özellikle Persephone ve annesi arasındaki ilişkiyle alakalı başka farklılıklar da var. Martin, “Demeter’a İlahi’de kızının kaçırıldığını öğrendiği için ekinlerin solmasına neden olan Demeter’ın muhteşem bir açlık grevinden sonra Zeus’a, Hades’e kızını Dünya’ya geri getirmesini söylettikten sonra, Persephone annesini görmek için geri döner” diyor. “Demeter’ın güce sahip çünkü tahılı olmadan Tanrılara bağışlayacağı hiçbir şey yok, bu yüzden adeta açlıktan ölürler.” Martin hikayenin özellikle bu versiyonunda ekinlerin yokluğuna sebep olan şeyin Persephone’un kaybolmasının değil, Demeter’ın öfkesi olduğuna dikkat çekiyor: “Tekrarlıyorum; kış mevisimi değil, ilkbaharın ve yazın sonları.”
Persephone Günümüzde Hala Önemli Temaları Temsil Ediyor
Martin, “Antik Yunan’da, bu mitin birden çok anlamı bulunmaktaydı” diyor ve onları şöyle ayırıyor:
Martin, “Bir anne ve bir kız birbirinden ayrılmalı çünkü kız büyür, evlenir, bu da geleneksel kültürlerde genelikle uzağa, kocanın evine ve ailesine taşınma anlamına gelir. Kızın ailesi için bu ‘sosyal bir ölüm’dür, yani bu efsanevi hikaye Yunan kadınlarının günlük deneyimlerinden bazılarını anlatıyor” diyor.
Martin, “Hikaye açıkça mevsim döngüleri ve tarımla bağlantılı” diyor. “İlahi’de Demeter’ın nasıl yas içinde, -günümüzde Atina’nın bir banliyösü olan- Elefsis’e gidiverdiği, orada bir kraliyet ailesine dadı olduğu, ailenin bebeğini onu her gece ateşe tutarak neredeyse ölümsüzleştirdiği, nasıl keşfedildiği ve daha sonra yerel halka, öfkesini dindirmek için ona tapmaları emrini verdiği hakkında önemli bir alt konu var. Anlaşmanın bir parçası ise ailenin yeni tahıl yetiştirme bilgisini tüm dünyaya yaymasıdır.
Martin, “Elefsis, Demeter’ın kaybettiği kızının yasını tutmak için yerleştiği yer olduğundan dolayı, içinde her yer yıl yüzlerce Yunan ve yabancının bir tür gizli bilgi almaya kabul edildiği ve bunu gizli tutmaya yemin ettiği tapınak günümüzde hala sırrını koruyan Gizemler’i kontrol ediyordu” diyor. “Görünüşe göre bu özenli törene katılan herkese ölümden sonra Yeraltı Dünyası’nda mutlu bir varoluş sözü verilmişti. Bunun örneği, geri gelmeye devam edebilmesi sağlanarak ölümü (en azından kısmen) alt eden Persephone’du.”
Martin, “Modern dünyada, birinci ve üçüncü hikayelerin yankıları var” diyor. “Hala ölümden sonranın nasıl olduğu hakkında ve mutluluğumuzu temin eden hikayeler arıyoruz. Hala kız evlendiğinde ve uzağa taşındığında ve “eski” ailelerin bağlarının kısmen koptuğunda yeni aileler oluşmasının sancısı ve karışıklığıyla uğraşıyoruz” diyor.
O ve Annesi “İki Tanrıça” Olarak Biliniyordu
“Persephone, özellikle Yunan kadınları için o kadar aşina bir figürdü ki ona genellikle Kore (“kız çocuğu”) deniyordu ve annesiyle birlikte, onlara “İki Tanrıça” deniyordu. Hatta kadınlar, bu “İki Tanrıça” adına yemin edebilirlerdi. Kadınların, bu ikili şerefine yalnızca kadınların bulunduğu ritüelleri vardı. Özellikle Thesmorphia adı verilen bir tören Demeter ve Persephone’a adanan dini bir festivaldi.
Bu İlginizi Çekebilir
Martin, “Özellikle Atina’da genellikle ‘Pherephatta’ diye anılırdı. Ne bu kelime ne de ‘Persephone’ iyi bir Yunan etimolojisine sahip, ancak Platon (Kratylus’ta) ve diğerleri bunun ne anlama geldiğini merak ediyorlardı. Muhtemelen Yunanca’ya ilk aşamalarda giren Yunanca öncesi bir kelimeydi” diyor.
Çeviren: Gamze Bıçakcı