Tıpkı 80’lerin kendi komedi türünü oluşturan, delidolu “Sevimli Aile Avrupa Tatilinde” filminin kalitesiz bir devamı olan “Tatil Zamanı” gibi “Örümcek-Adam: Evden Uzakta” da bir hava değişikliği yarattı. Ancak kendinden beklenen etkiye tam olarak ulaşamadı.
Kabul edelim, “Örümcek-Adam: Eve Dönüş” filminin başarısını tekrar etmek zor. Jon Watts’ın yönettiği 2017 tarihli film, başrolde beklenen yıldız oyuncu Tom Holland ile New York Şehrinin baş döndürücü yaz havasını bir araya getirdi. Ayrıca “Evden Uzakta” Marvel çizgi romanlarından uyarlanan hatta belki de bütün çizgi roman uyarlaması filmlerden en özgünü diyebileceğimiz, piyasanın yönünü değiştirip Oscar kazanan “Örümcek-Adam: Örümcek-Adam Evreninde” animasyon filminden sadece altı ay sonra çıktı.
Watts bu filmi yönetirken hem Marvel’in sürekli gelişen sinematik evreninin önemli bir noktasında hem de Peter Parker’ın bireysel hikayesinde kritik bir rol üstlendi. “Evden Uzakta”, özellikle “Yenilmezler 4: Son Oyun”un bittiği yerden devam ettiği için, bir süreliğine eğlenceliydi. Chris McKenna’nın ve Erik Sommers’ın yazar olarak dönüşüyle Watts ve ekibi şakayla karışık, Thanos’un can alıcı parmak şaklatmasından beş yıl sonra neler olduğunu ve dünyanın nasıl tekrar şekillendiğini her açıdan gösterdi.
Bu bağlamda “Evden Uzakta” en fazla “Örümcek-Adam: Eve Dönüş” gibi gençlerin kendilerini keşfetmelerini ve içinde bulundukları bu yeni dünyada duygularını nasıl ifade edeceklerini anlamaya çalıştıkları bir lise komedisi görevi görür. Peter zorunlu olarak gelen bütün o koşuşturmacayı ve sorumlulukları tecrübe etmiştir. Fakat şimdi sadece normal bir genç olmak istiyordur. Dünyayı yok olmaktan tekrar kurtarmaktansa sınıf arkadaşlarıyla ve özellikle Zendaya’nın gülünç, ifadesiz, karanlık cazibesini katarak canlandırdığı MJ’nin de içinde bulunduğu bir Avrupa macerasına katılmayı yeğler. Kim onu suçlayabilir ki? Bu çok büyük bir yük, onun için de bizim için de.
Fakat görev bekliyor;
“Evden Uzakta” büyük ses getiren Marvel sinematik evreninden, 4 Temmuz haftasının sonunda çıkan bir filmi olduğu için geniş çaplı aksiyon gösterisi beklentilerini karşılamakta çok zayıf kalıyor. Devasa sanat eserleri ve kötü adamın onlarla ulaşmaya çalıştığı şey boş, dikkat dağıtan bir kaos ve ses girdabına yol açıyor. Kabul edilmelidir ki aslında amaç tam da budur. Bundan biraz sonra filmin sürprizini bozmadan bahsedeceğiz. Ancak bunların hepsi artarak ve yükselerek bir araya gelen fazlaca yüklenmiş bilgisayar sinyalleri gibi hissettiriyor. “Evden Uzakta” sözde heyecan verici kreşendosuna ulaşma yolunu yitiriyor. Bunun en büyük nedeni ise riskli sahnelerinin aslında biraz sıkıcı olması.
Demir-Adam’ın uçma ve lazer atma becerileriyle beraber Thor’un giyim trendinin birleşiminden doğan, Jake Gyllenhaal’ın canlandırdığı Mysterio karakteri bu güç gösterilerinin merkezinde. Başlangıçta kendisini müttefik olarak tanıtıp gelecek için umut verse de kim olduğu ve ne istediği pek sürpriz değil. Gyllenhaal bu giysi oyununu oynamaya çok istekli gibi gözüküyor. Özenle hazırlanmış (şaşırtıcı bir şekilde anlaşılabilir) planının nedenlerini açıkladığı sahneye büyük bir canlılık getiriyor. Ancak yine de bütün bunların sonunda o hissi yok ediyor. Asıl bomba kapanış bölümüne kadar patlamıyor. O yüzden her zamanki gibi en sonuna kadar koltuğunuzdan kalkmayın.
Filmin ilk yarısında o kadar çok kahkaha patlıyor ki;
“Evden Uzakta” keşke direkt romantik komedi olarak çekilseydi diyorsunuz. Peter’ın Paris ve Venedik’teki engellerin MJ ile yok olmasına dair saçma fikirleri, sersem ergen erkek fantezilerinden ibaret. Tatlı, benzer bir aşk beklenmeyen bir şekilde Peter’ın esprili, rol çalan en yakın arkadaşı Ned (Jacob Batalon) ile aşırı ciddi biri olan Type-A Betty (Angourie Rice) arasında gerçekleşiyor. Tony Stark’ın sağ kolu Happy (Jon Favreau) ve Peter’ın Mary teyzesi (Marisa Tomei) arasında geçen üçüncü ilişkinin de bir potansiyeli var. Ancak Peter’ın örümcek hislerini harekete geçirmesine rağmen henüz bir ilerleme görülmüyor.
Holland, özellikle “Yenilmezler 3: Sonsuzluk Savaşı”ndaki üzücü çıkışında gerçekleştirdiği, öncesinde ondan gördüğümüz karakter derinliğini karşılayamadı. Fakat bir kez daha karşı koyulamayacak çocuksu coşkusunu öne sürerek ve Tobey Maguire ile Andrew Garfield’ın önceki canlandırmalarından bütünüyle farklı biçimde gerçekleştirdiği rolüyle bizi büyüledi. Hatta onun Peter versiyonu, eğlenceli bir şekilde hayal kırıklığına uğrayan Nick Fury’den (Samuel L. Jackson) artarak gelen çağrıları atlatan sorumsuz bir çocuk olmanın parıltılarını da gösterdi.
Belki de onun gerçek süper gücü Marvel sinematik evrenindeki diğer karakterlerden farklı olarak kendinden bir şeyler bulabileceğin, kanlı canlı bir insan olmasıdır. Tabii bunu kesin olarak anlamak için birçok şansımız olacak.
Zehra Güzelhan
Bunlar da ilginizi çekebilir
İlk Yenilmez: Kaptan Amerika Film İncelemesi