Sivil hak hareketleri yön vermiş bir akademisyen ve papaz Martin Luther King suikast sonucu hayatını kaybetmesinin ardından “Martin Luther King Jr. Günü” ile her yıl anılmaktadır.
Martin Luther King Hakkında Kısaca
İsim Soyisim: Martin Luther King Jr.
Doğum Tarihi: 15 Ocak 1929 – Atlanta, Georgia, ABD
Ölüm Tarihi: 4 Nisan 1968 (39 yaşında) – Memphis, Tennessee, ABD
Meslek: Sosyolog, din adamı, politik eylemci
Eğitim: Morehouse Koleji, Crozer İlahiyat Semineri, Boston Üniversitesi
Boy: 170 cm
Din: Baptist
Çocuklar: Yolanda Denise King, Martin Luther King III, Dexter Scott King, Bernice Albertine King,
Ödüller: Nobel Barış Ödülü – 1964
Martin Luther King Kimdir?
Martin Luther King Jr. 1950´lerden itibaren Amerika´daki kökleşmiş ırksal ayrımcılıkların ortadan kaldırılması için gösterilen mücadelede oldukça önemli bir iz bırakmıştır.
Martin Luther King birçok girişiminin yani sıra Güney Hristiyan Liderlik Konferansı´na (SCLC) da başkanlık etmiş. Dahası kullandığı aktivizm yöntemleri ve etkileyici hitabet yeteneği ile Amerika´da Afro-Amerikan vatandaşlara uygulanan yasal ayrımcılıkların sona erdirilmesi ve 1964 Yurttaş Hakları Yasası ile 1965 Oy Hakki Yasası’nın kabul edilmesinde oldukça önemli bir rol oynamıştır. Bu mücadelesi birçok ödülü de beraberinde getirdi. Bunlardan biri de 1964´de kazandığı Nobel Barış Ödülü´dür.
Hayatinin İlk Dönemleri
Martin Luther King Jr. 15 Ocak 1929´da Michael King Sr. ve Alberta Williams King çiftinin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi. King , Michael King Jr. adıyla nüfus kaydına geçirilse de daha sonrasında Martin Luther King olarak adını kullanmaya başladı. Hem annesinin hem de babasının kökenleri Amerika’nın Georgia eyaletine dayanıyordu. King´in büyükbabası A. D. Williams yıllarca taşrada papazlık yapmasının ardından 1893´te Atlanta´ya taşındı.
Burada aşağı yukarı 13 üyesi olan küçük Ebenezer Baptist Kilisesi´ni devralmış ve onu güçlü bir cemaate dönüştürmüştü. Jennie Celeste Parks ile evlenmiş ve bu evliliğinden Alberta adında bir çocukları dünyaya gelmiştir. Fakir bir çiftçi toplumundan gelen Martin Sr. 1926´da Alberta ile evlendi. Bu yeni evli çift Atlanta’da yaşayan A. D.´nin evine taşındı.
1931´de A.D.´nin ölümü üzerine Martin Sr. papaz olarak kayınpederinin Ebenezer Baptist Kilisesi´ndeki görevini devraldı. Martin Sr. papazlıkta oldukça başarılı olmuştu. Alman protestan lider Martin Luther King ´in ismini kendi ismi olarak kullanmaya başladı. Martin Jr. da babasını takip ederek Michael Jr. yerine Martin Luther King Jr. adını benimsemiştir. Willie Christine adında bir ablası ve Alfred Daniel Williams adında bir erkek kardeşi olan King sevgi dolu bir ortamda büyüdü. Baba Martin Sr. oldukça disiplinli biriyken anne daha yumuşak bir yaklaşıma sahipti ve böylelikle birbirlerini dengeliyorlardı.
King ailesi, çocuklarını ırkçılıktan uzak tutmak için ellerinden geleni yaptılar. Martin Sr. sadece kendi ırkının çektiği acılara şahit olduğu için değil; ırkçılığı Tanrı’nın iradesine bir hakaret olarak gördüğünden ırkçılığa karşı mücadele içindeydi. Bu nedenle çocuklarının hiçbir sınıf üstünlüğü duygusunun etkisinde kalmamaları için uğraştı. Bu çabası Martin Jr. üzerinde oldukça etki bırakmıştır.
Eğitim Hayatı
Martin Luther King, 1948 yılında Morehouse Koleji sosyoloji bölümünden mezun oldu ve Pensilvanya Chester´da Crozer İlahiyat Semineri´ne katıldı. Tüm çalışmalarını basari ile tamamlayıp 1951´de bölüm birincisi oldu ve öğrenci başkanı seçildi. Dahası bir de burs kazanmıştı. Diğer yandan King babasının koyu muhafazakâr yaklaşımını da karşı geliyordu. Kolejdeyken içki içiyor ve bilardo oynuyordu. Beyaz bir kadınla ilişki yasamaya başladı ve bu dönemde oldukça zor zamanlar geçirdi.
Kolejdeki son yıllarında Morehouse Koleji´nin başkanı Benjamin E. Mays, Martin Luther King ´in yol göstericisi oldu. Mays, King´in ruhsal gelişiminde de oldukça etkili bir figürdü. Sözünü esirgemeden ırk eşitliğini savunuyordu. King´in kendi içindeki potansiyeli görmesi için ona yol gösterdi. Doktora için başvurduğu okulların birkaçından kabul alan King, Boston Üniversitesi´ni seçti.
Doktora çalışması sırasında King Coretta Scott ile tanıştı. Coretta Scott Boston’daki New England Konservatuarı´nda okuyan hevesli bir şarkıcı ve müzisyendi. Haziran 1953’te evlendiler ve Yolanda, Martin Luther King III, Dexter Scott ve Bernice adlarında dört çocukları oldu. 1954’te hala tezi üzerinde çalıştığı sırada King, Montgomery’deki Dexter Avenue Baptist Kilisesi’nin papazı oldu. King 1955 yılında doktora diplomasını aldığında henüz 25 yaşındaydı.
Montgomery Otobüs Boykotu
2 Mart, 1955´de 15 yaşındaki bir kız Montgomery otobüsünde kendi yerini bir beyaza vermeyi reddederek yerel kanunları ihlal etti. Claudette Colvin isimli bu genç bunun üzerine tutuklanıp hapse atıldı. İlk başta bu olay Siyahi İnsanların Gelişmesi İçin Ulusal Birlik (NAACP)´nin bölge birimi için Montgomery´nin ayrımcı yasalarını gözler önüne sermek için essiz bir fırsattı. Fakat sonrasında Colvin´in hamile olduğu ortaya çıkmıştı. NAACP´nın sivil hak savunucuları bunun koyu dindar siyahların tepkisini çekmesinden korktu.
1 Aralık 1955´de bu grubun eline ikinci bir fırsat geçti. O aksam 42 yaşındaki Rosa Parks yorucu bir iş gününün ardından Cleveland Avenue otobüsüne bindi. Otobüsün orta kısmındaki renkliler için ayrılan bölümün ilk sırasına oturmuştu. Otobüs güzergâhında devam ederken beyazlar için ayrılmış tüm koltuklar dolmuş fakat birkaç beyaz yolcu daha otobüse binmişti. Bunun üzerine otobüs şoförü ayakta kalan beyazlar olduğunu belirtip Parks ve diğer siyahlardan onlara yer vermesini istedi. Diğer üç siyah amerikalı isteksizce yerlerinden kalkarken Parks koltuğunda oturmaya devam etti.
Şoför bir kez daha koltuğundan kalkmasını istediyse de Parks yine yerinden kalkmayı reddetti. Bunun üzerine Montgomery kanunlarını ihlal etme gerekçesiyle Parks tutuklandı. Bir hafta sonra Parks’ın duruşması yapıldı. 30 dakika süren duruşmada Parks suçlu bulundu. 10 dolarlık bir para cezasına çarptırıldı ve mahkeme ücreti de 4 dolar olarak belirlendi.
Parks’ın tutuklandığı gece, NAACP ´nin bölge başkanı E. D. Nixon bir otobüs boykotu planlamak için Martin Luther King ve diğer yerel sivil hak savunucusu liderlerle bir araya geldi. Boykotu yönetmesi için King seçildi. Bunun sebebi King, genç ve profesyonel bir duruşa sahipti. Diğer yandan King toplulukta yeniydi ve fazla düşmanı yoktu. Bu yüzden insanların güvenini kolayca kazanabileceği düşünüldü.
Martin Luther King grubun lideri olarak yaptığı ilk konuşmasında şunları dile getirdi.” Protesto etmekten başka bir seçeneğimiz yok. Yıllardır büyük bir sabır gösterdik. Kimi zaman beyaz kardeşlerimize gördüğümüz muameleden hoşlandığımız hissini verdik. Ama bugün buraya özgürlük ve adalet dışındaki hiçbir şeye göstermediğimiz bu sabırdan kurtulmaya geldik”.
King´in hitabet yeteneği Alabama´daki sivil hak mücadelesine yeni bir soluk getirmişti. 382 günlük otobüs boykot boyunca evden işe yürüyerek gidip gelen Montgomery´nin Afro- Amerikan halkı taciz, şiddet ve tehdide maruz kaldı. Bu süreçte hem King´in hem de Nixon´in evlerine saldırı gerçekleştirildi. Fakat ayrımcılığa maruz bırakılan Afro-Amerikalilar yılmamıştı. Brown v. Board of Education olarak bilinen ABD Yüksek Mahkemesi´nin 1954 yılında verdiği ırksal ayrımcılığı yasaklayan emsal niteliğindeki karardan da güç alarak Montgomery yönetimine karşı yasal işlem süreci başlattılar. Bu girişim başarıya ulaştı ve Montgomery´de toplu taşıma araçlarında uygulanan ırkçı yasa kaldırıldı.
Güney Hristiyan Liderliği Konferansı
Bu zafer ile büyük bir sevin yasayan Afro- Amerikan sivil hak savunucusu liderler, girişimlerini organize etmelerini kolaylaştıracak bir kuruma ihtiyaç duyduklarını fark ettiler. Bunun üzerine Ocak 1957´de, Martin Luther King, Ralph Abernathy ve önde gelen pek çok sivil haklar aktivisti ile beraber Güney Hristiyan Liderlik Konferansı (SCLC)’nı kurdu. Bu girişimin arkasındaki diğer bir sebep siyah kiliselerin otoritesinden ve örgütlenme yeteneğinden yararlanabilmekti. Sivil haklar reformunu teşvik etmek için şiddet içermeyen protestoların yapılmasına yardımcı olacaklardı..
King´in bu girişime dahil olması Güney´de nüfuzunu arttırabilmesi için ona fırsat sağlamıştı. SCLC siyahların söz hakki elde edebilmeleri için ilk adımın oy kullanmak olduğunu düşünüyordu. Ama öncesinde oy kullanabilmek için gerekli seçmen kayıt testlerini geçmeleri gerekiyordu. Bunun üzerine SCLC, siyahların seçmen statüsünü elde etmesi için güneydeki birçok stratejik şehirde girişimler başlattı. Bu bölgelerde kampanyalar düzenlenip ve birçok konferans verildi.
1959´da Amerikan Dostluk Hizmet Komitesi (AFSC)´nin yardımıyla Martin Luther King, şiddetsiz aktivizmin öncülerinden biri olarak ilham aldığı Gandhi’nin Hindistan´da doğduğu yeri ziyaret etti. Bu gezi onu derinden etkilemişti ve Amerika’daki sivil haklar mücadelesine olan bağlılığını artırdı.
Gandhi’nin öğretilerini inceleyen Afro-Amerikalı sivil haklar aktivisti Bayard Rustin, King’in yardımcılarından biri oldu ve şiddetsiz aktivizmin ilkelerinin anlaşılması ve uygulanması konusunda ona danışmanlık yaptı. Rustin, King’in aktivizm döneminin ilk yıllarından itibaren onun akıl hocası ve danışmanı olarak görev yaptı ve 1963 Mart ayındaki Washington Yürüyüşü ´nün de ana kahramanlarından biriydi. Ancak Rustin aynı zamanda tartışmalı bir figürdü. Bunun sebebi Komünist Parti ile bağlantılı olduğu iddia edilen bir eşcinsel olmasıydı. Rustin Martin Luther King için vazgeçilmez biriyken, King´in destekçilerinin çoğu onu Rustin’den uzak durmasi için uyarıyordu.
Greensboro Oturma Eylemi
Şubat 1960´da Kuzey Carolina´da bir grup Afro -Amerikan öğrenci sonraları Greensboro Oturma Eylemi olarak adlandırılacak hareketi başlattılar. Öğrencilerin öğle yemeği için gittikleri bar ve büfelerde de diğer pek çok yerde olduğu gibi ırksal ayrımcılık yapılıyordu. Siyahlar kendileri için ayrılmış yerin dışında bir yere oturamıyorlar hatta bazı yerlerde bu alanlara kabul edilmiyorlardı. Ancak bu kez durum farklı oldu. Renkliler için ayrılmış kısma oturmaları ya da mekânı terk etmeleri istenen bu bir grup siyahi öğrenci oturmaya devam ettiler. Sözlü ve fiziksel tacize maruz kalmalarına rağmen eylemlerine devam etmekte kararlıydılar.
Hareket diğer şehirlerde de hızla ilgi gördü. Nisan 1960´da SCLC, Kuzey Carolina´daki Shaw Üniversitesi´nde oturma eyleminin liderleriyle birlikte bir konferans düzenledi. Martin Luther King protestoların şiddet içermeyen bir şekilde devam etmesi konusunda öğrencileri teşvik etti. Bu toplantının dışında, Şiddetsiz Öğrenci Koordinasyon Komitesi (the Student Nonviolent Coordinating Committee ) kuruldu ve Komite bir süre boyunca SLCS ile yakın bir şekilde çalıştı. Bu oturma eylemleri sonuç verdi ve 1960 Ağustos’uyla beraber 27 güney şehrinde bar ve büfelerdeki bu ayrımcılığa son verildi.
1960’a gelindiğinde Martin Luther King, ulusal düzeyde tanınmaya başlamıştı. Ancak o Atlanta’ya geri döndü ve Ebenezer Baptist Kilisesi’nde yardımcı papaz olarak babasıyla beraber çalışmaya başladı. Ama sivil haklar mücadelesine buradan da devam etti. 19 Ekim 1960´da Martin Luther Kingve 75 öğrenci yerel bir mekâna girip servis talep ettiklerinde reddedildiler. Mekânı terk etmeleri istendiğinde bunu reddetmeleri üzerine King ve beraberindeki 36 kişi tutuklandı.
Olayın şehrin itibarına zarar vereceğini anlayan Atlanta valisi, geri adim attı ve King hakkındaki suçlamalar böylelikle düştü. Ancak kısa süre sonra King, daha öncesindeki bir trafik sucu nedeniyle verilen şartlı tahliyesini ihlal ettiğinden dolayı tekrar tutuklandı. Hapis haberlerinin gündeme geldiği sırada John F. Kennedy 1960 Başkanlık seçimleri için seçim kampanyasını sürdürüyordu. Başkan adayı Kennedy, King´in eşi Coretta Scott King ile bir telefon görüşmesi yaptı ve King’in trafik cezasına yönelik sert muameleden duyduğu endişeyi dile getirdi. Bunun ardından siyasi baskı hızla etkisini gösterdi. King yakında serbest bırakıldı.
Birmingham Mektubu
Martin Luther King, 1963 baharında Alabama’nın Birmingham şehir merkezinde bir gösteri düzenledi. Gösteriye aileler çocuklarıyla beraber katılmıştı. Bu gösteriye polisin müdahalesi sert oldu ve göstericilerin üzerine tazyikli su kullanıldı Bu olayın ardından King, çok sayıda destekçisiyle birlikte hapse atıldı. Ancak olay ülke çapında tepki çekmişti. King, gösteriye katılan çocukları tehlikeye attığı iddiasıyla hem Siyah hem de beyaz din adamları tarafından eleştirildi.
Birmingham Hapishanesi´nde kaleme aldığı ünlü mektubunda, King şunları ifade etti “Şiddetsiz doğrudan eylemin amacı ısrarla müzakereye reddedenleri meselelerle yüzleşmeye zorlamak için kriz ve gerginlik yaratmaktır.”
“Bir Hayalim Var”
Birmingham kampanyasının sona ermesiyle beraber, Martin Luther King ve destekçileri başkentte yapacakları büyük bir gösteri için çalışmalara başlamışlardı bile. Bu gösteriye hepsi barışçıl çözümden yana olan pek çok örgüttün dahil olması planlanmıştı. Bu çabalar sonucunda “Washington Yürüyüşü” olarak hafızalara kazınacak olan yürüyüş gerçekleştirildi.
28 Ağustos 1963´de Washington’daki bu tarihi yürüyüşe 200 binden fazla insan katılmıştı. Binlerce insan Lincoln Anıtı´nın etrafında bir araya geldi. King´in efsanevi konuşması “Bir hayalim var” da burada gerçekleşti. Bu unutulmaz konuşmasında King söyle demişti:
“Bir rüyam var. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.” (28 Ağustos 1963)
Sivil haklar alanındaki artarda gelen bu girişimler kamuoyu üzerinde güçlü bir etki yarattı. Irksal gerginlik yasamayan şehirlerdeki insanlar bile Jim Crow yasalarını ve neredeyse yüzyıla yakın zamandır Amerika´daki Afrika kökenli vatandaşlara uygulanan ikinci sınıf muameleyi sorgulamaya başladılar.
Nobel Barış Ödülü
Bu süreç, 1964 Yurttaş Hakları Yasası’nın kabul edilmesi ile sonuçlandı. 1964 Yurttaş Hakları Yasası ile kamuya ait alanlarda ırk ayrımcılığını yasaklanmış ve federal hükümet kamu alanlarında ırk ayrımcılığını engellemekle yükümlü kılınmıştı. Bu aynı zamanda King’in 1964’te Nobel Barış Ödülü’nü kazanmasını da sağladı. Martin Luther King ´in mücadelesi 60´lar boyunca devam etti. Ancak mücadele çoğunlukla iki adim i̇leri bir adim geri şeklinde ilerliyordu.
7 Mart 1965’te Selma’dan Alabama’nın başkenti Montgomery’e planlanan bir sivil haklar yürüyüşü sırasında göstericiler Edmund Pettus Köprüsü’nü geçmeye çalışırken polisin coplarla ve biber gazıyla müdahalesi sonucu yürüyüş şiddete dönüştü. Ne var ki Martin Luther King bu yürüyüşte yoktu. Göstericilerin kanlar içindeki korkunç görüntüleri televizyonlarda yayınlandı. Pek çok gösterici ciddi şekilde yaralanmıştı. On yedi göstericinin hastaneye kaldırıldığı bu gün “Kanlı Pazar” olarak hafızalarda yerini aldı.
Kısıtlamalar nedeniyle planlanan ikinci yürüyüş iptal edildi. Üçüncü bir yürüyüş daha planlandı ve bu kez King´de bu yürüyüşe katılacaktı. Kısıtlama emirlerini ihlal ederek güneyli yargıçların tepkisini çekmek istemediklerinden bu kez farklı bir yöntem kullanıldı. 9 Mart 1965’te hem Siyah hem de beyaz 2.500 yürüyüşçü bir kez daha Pettus Köprüsünü geçmek için yola çıktı. Barikatlar ve eyalet askerleriyle karşı karşıya geldi. Martin Luther King, olayı tırmandırmak yerine, takipçilerini dua ederek diz çökmeye yönlendirdi ve sonra geri döndüler.
Alabama valisi George Wallace, yürüyüşleri engellemeye devam etti. Bu durum Başkan Lyndon B. Johnson protestoculara olan desteğini gösterene kadar devam etti. Başkan Johnson ABD Ordu Birlikleri´ne ve Alabama Ulusal Muhafızları´na protestocuları koruma emri verdi. 21 Mart´ da yaklaşık 2.000 kişi Selma´dan eyalet başkenti Montgomery´e yürümeye başladı. 25 Mart’ta sayısı 25.000´e ulaştığı tahmin edilen yürüyüşçüler, King´in televizyon konuşması yaptığı eyalet başkentinde bir araya geldi. Bu tarihi protestodan 5 ay sonra Başkan Johnson 1965 Oy Hakki Yasasını imzaladı.
1965´in sonlarında 1967´e kadar Martin Luther King sivil hak mücadelesini Chicago ve Los Angeles gibi daha büyük Amerikan şehirlerine doğru taşıdı. Fakat ayni dönemde King ,genç ve güçlü siyahi liderlerin artan eleştirileri ve meydan okumaları ile karşı karşıya kaldı. Martin Luther King sabırlı ve şiddet içermeyen bir yöntem benimsiyordu. Bu tutumu beyaz orta sınıfı da kendisine çekiyordu. Ancak yöntemlerinin çok zayıf ve çok etkisiz olduğunu düşünen pek çok kişinin de ondan uzaklaşmasına da sebep oldu.
Bu eleştirilere hitaben King ayrımcılık ve fakirlik arasında bir bağ kurmaya ve Vietnam Savaşı aleyhinde konuşmalar yapmaya başladı. Amerika’nın Vietnam´a müdahalesinin savunulabilir bir yani olmadığını düşünüyordu ve hükümetin savaşta fakirlere ayrımcılık yapan tutumunu eleştirdi. Böylelikle tüm dezavantajlı grupların ekonomik ve işsizlik sorunlarını ele alarak çok ırklı bir koalisyon oluşturup tabanını genişletmeye çalıştı.
Suikast
1968´le beraber Martin Luther King ´in canını sıkacak olan gösteri ve çatışma yılları başlıyordu. Yürüyüşlerden, hapse girmekten, ölüm tehdidi altında yasamaktan yorgun düşmüştü. Amerika´daki sivil hak arayışlarında sürecin yavaşlaması ve diğer Afro- Amerikan liderlerin artan eleştiriler onun cesaretini kırmaya başladı. Hareketini yeniden canlandırmak ve geniş yelpazedeki pek çok konuya dikkat çekmek amacıyla Washington´da bir başka yürüyüş için planlar hazırlanıyordu.1968 baharında Memphis isçilerinin düzenlediği bir işçi grevi King´i son bir mücadele için cesaretlendirdi.
3 Nisan tarihinde sanki bir gün sonra yaşanacaklardan haberi varmış gibi bir hisse sevk eden “Mountaintop´a gittim” adli son konuşmasını yaptı. ”Vaadedilmiş Toprakları gördüm. Oraya sizinle beraber gidemeyebilirim. Fakat bu gece bilmenizi istiyorum ki, biz halk olarak o Vaadedilmiş Topraklara ulaşacağız” Ertesi gün Martin Luther King, Lorraine Oteli’ndeki odasının balkonunda otururken bir keskin nişancının hayatını kaybetti. Bir serseri ve eski mahkûm olan James Earl Ray adlı tetikçi, iki aylık uluslararası bir arama çalışmasının sonunda yakalandı.
Suikast ülke genelinden 100´den fazla şehirdeki isyan ve gösterilerin de fitilini ateşledi.1969´da Ray King suikastını gerçekleştirdiğini kabul etti ve 99 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 23 Nisan 1998´de hapishanede öldü.
Miras
Martin Luther King ´in hayati ve mücadelesi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ırk ilişkileri üzerinde silinmesi zor bir iz bıraktı. Ölümünden yıllar sonra bile Martin Luther King döneminin en tanınmış Afro Amerikan lideri olarak kalmaya devam etti. Yaşamı ve çalışmalarını onurlandırmak için onun adına bir ulusal tatil günü ilan edildi; okul ve binalara adi verildi ve Washington D.C.´de anıt inşa edildi. Diğer yandan hayati ile ilgili tartışmalar da vardı. 1970´de ortaya çıkan FBI dosyaları onun hükümetin gözetimi altında olduğunu ortaya koydu. Ayni zamanda ayni belgeler King´in yasak ilişkiler yaşadığı ve komünizmden etkilendiğine dair iddiaları da barındırıyordu.
Yıllar içerisinde detaylı arşiv çalışmaları ile hayati daha kapsamlı bir şekilde incelendi. Bu çalışmalar sonucunda King karmaşık bir figür olarak betimlendi. Buna göre King, kitle hareketlerini yönetirken kusurlu, yanılabilir ve sinirli olsa da sosyal adaleti şiddet içermeyen yollarla sağlamaya derinden bağlı vizyoner bir lider olduğu ortaya konuldu.
Martin Luther King Jr. Günü
1983´de Başkan Regan´in imzaladığı yasa tasarısıyla “Martin Luther King Günü” resmî tatil günü olarak kabul edildi. Böylece suikast sonucu hayatını kaybeden sivil hak savunucusu Martin Luther King her yıl bu gün tekrar anılıyor. Martın Luther King Günü ilk kez 1986´ da kutlandı.
Merve OKUMUŞ
Bunlar da ilginizi çekebilir
Dünyaca Ünlü Yazarlar Hakkında Şaşırtıcı 10 Gerçek
Mahatma Gandhi Kimdir? Mahatma Gandhi Hakkında Her Şey
GIPHY App Key not set. Please check settings
One Comment