Yapılan araştırmalara göre; çocukları dövmek, beyin gelişimini !st!smarla aynı şekilde etkileyebilir. Çocukları döven ebeveynlerin popülaritesi son yıllarda hızla düştü. Çünkü bilim, bunun yaramazlık yapan çocuklar için en iyi ceza biçimi olmadığını gösteriyor. Ancak 2019’da yapılan bir araştırma; birçok ebeveynin dayak atmayı ceza olarak uyguladığını, ABD’li ebeveynlerin yarısının önceki yıl çocuklarına dayak attığını ve üçte birinin de önceki hafta dayak attığını gösteriyor.
Çocuk doktorları ve nörologların bu duruma son verilmesi çağrısında bulunmalarına rağmen; pek çok ABD’li ebeveyn bu cezanın gücüne inanmaya devam ediyor. Şimdilerde Harvard Üniversitesi’ne ait Child Development adlı dergide yayınlanan yeni bir araştırma, dayak atmanın bir çocuğun gelişimine önceden düşünüldüğünden daha fazla zarar verebileceğini ortaya koydu. Araştırmacılar, bir disiplin biçimi olarak çocuklara dayak atmanın, beyin gelişimlerine daha şiddetli !st!smar biçimlerine benzer şekilde zarar verebileceğini, beyinlerinin bu durumu tehdit olarak algılamasına sebep olabileceğini ve karar verme süreçlerini doğrudan değiştirebileceğini keşfettiler.
Değişen beyin gelişimi, çocukların ileriki yaşlarında ciddi sonuçlar doğurabilir.
Araştırmanın yazarlarından Profesör Katie McLaughlin; “Aileleri fiziksel cezaya başvuran çocukların anksiyete, depresyon, davranış sorunları ve diğer akıl sağlığı sorunlarıyla karşılaşma ihtimalinin daha yüksek olduğunu biliyoruz.” dedi ve ekledi: “Ancak çoğu kişi, dayak atmayı bir şiddet biçimi olarak görmüyor.”
Çalışma, dayak yiyen 40 çocuğun beyinlerini araştırdı ve böyle bir cezalandırma yöntemiyle karşılaşmamış 107 çocukla karşılaştırdı. Her çocuktan geçmişte dayak atılıp atılmadığını açıklaması istendi ve ayrıca ciddi cinsel veya fiziksel istısmara maruz kalıp kalmadıkları değerlendirildi. Gruplara ayrıldıktan sonra, katılımcılar bir MRI tarayıcısının altına yerleştirildi ve farklı duygular gösteren oyuncuların yüzleri gösterilerek her bir çocuğun beyin aktivitesi gözlemlendi.
Dayakla büyümüş çocukların “korkulu” yüzlere daha fazla sinirsel tepki verildiği görüldü. Bu aynı zamanda, iki grupta da yer alan ciddi !st!smara maruz kalmış çocuklarda da görüldü. Tepkilerdeki bu farklılıklar, !st!smara uğramış çocukların ve dayak atılan çocukların gelişiminde güçlü bir benzerlik gösterdi. McLaughlin, “Fiziksel cezayı bir şiddet biçimi olarak kavramsallaştırmasak da, bir çocuğun beyninin nasıl tepki verdiği açısından, !st!smardan çok da farklı değil,” dedi. “Aralarında sadece şiddet derecesi farkı var.”
Birçok çalışmada olduğu gibi, bu çalışma da bunlarla sınırlı değildir. Çocukların ne kadar ciddi şekilde dayak atıldığını ölçmek imkansızdır ve çocukların bunları bildirmemeleri, çalışmayı eksik raporlamaya sebep olabilir. Bu bulgular ayrıca, neden dayak atılan ve yapılmayan çocuklar arasında farklılık görüldüğünü açıklamıyor ki bu, gelecekteki çalışmaların anlamlandırması gereken bir iştir. Bununla birlikte, bu çalışma ebeveynlik tarzları arasındaki bazı önemli gelişimsel farklılıkların altını çiziyor ve fiziksel cezanın şiddetten çok farklı olup olmadığı konusundaki mevcut fikre meydan okuyabilir.
Eylül USTAOĞLU