Sıraladığımız bu 10 cihazın iddiası buydu fakat dünyayı değiştirmeleri beklenirken, tamamen başarısız oldular.
Arada bir birileri dünyayı değiştireceğini iddia ettiği buluşlarla çıkagelirler. Bu tür buluşlara tarihte çok rastlarız ama çok azı dünyayı değiştirebilir.
Çoğu buluş eşsiz olabilir veya eskisini ileriye taşıyabilir fakat tek seferde dünyayı değiştiren buluşlar çok nadirdir. Her buluş bir radyo, televizyon veya internet değildir.
Aşağıda sıraladığımız, bu 10 cihazın iddiası buydu fakat dünyayı değiştirmeleri beklenirken, tamamen başarısız oldular.
10- Uçan Tanklar
İster inanın ister inanmayın, bir zamanlar insanlar birkaç kanadı zırhlı bir tanka bağlayıp savaşta kullanmanın iyi bir fikir olduğunu zannediyorlardı. Uçan tanklar bir tankın gücünü ve zırhını, hava gücü ile birleşmiş haliydi ama tahmin edebileceğiniz gibi işler çok da iyi gitmedi.
Esasen, bunlar tanklara bağlanmış planör kanatlarıydı ve bir uçağın altında taşınabiliyorlardı. Daha sonra uçağın altından çatışmanın içine atılıp piyadeye destek sağlayabiliyorlardı. Çok az etkisi olsa da başarıya ulaşamadılar.
Dünyayı değiştirmek yerine 2.Dünya Savaşından sonra hurdaya ayrıldılar ancak Sovyetler Birliği konseptin üretimine 1970’lerin ortalarına kadar devam etti.
Uçan tanklar geçmişte kaldı ama yerini yeni teknolojik oyuncaklar aldı. AC-130 Gunship üzerindeki ağır silahlar ve ekipmanlarla tankları oyuncağa dönüştürdü. AC-130 Gunship, 25mm veya 40mm minigun ve 105mm toplar ile savaş alanında etkili uçan bir tank.
9- Videofonlar
Televizyonun icadından çok önce, insanlar telefon ile diğer tarafta konuştukları kişiyi görebilecekleri bir dünya hayal ediyorlardı. Bu nedenle teknoloji, tüketici için pahalı olan bir fiyatla, uzun süredir hayal edilen ürünü piyasaya sürdü.
Böylesine bir ürün ilk kullanıma sunulduğunda çok pahalıydı ve çok az insan bu fiyatı karşılayabiliyordu. Çıkan cihazların tanesi 1.500 dolar ve aylık hizmet bedelinin 100 dolar olması cihazları tüketici için çok pahalı, şirketler için ölü bir yatırım haline getiriyordu.
Milenyumun başlarında, şirketler hala telefon telleri üzerinden videolu görüşme yapmak için çok çalışıyorlardı ancak bunun için gerekli olan teknoloji hala çok pahalı ve yetersizdi. Sonuçta bu telefon hatları üzerinden videolu görüşme işini bir kenara bırakmak zorunda kaldılar.
Onun yerine veri bağlantısı ve internet kullanan farklı telekonferans araçları geldi. Günümüzde, insanlar iletişim kurmak için aplikasyonları kullanıyorlar. Teknoloji daha fazlasını vaat etse de insanlar mesaj yazmayı, mail atmayı ve telefonla basit bir görüşme yapmayı tercih ediyorlar.
Görüntülü görüşmeler bir süredir var ama dünyayı değiştirecek kadar etkili değiller. İnsanlar görüntülü görüşme alternatifi yerine arama yapmayı tercih ediyorlar ve bu değişecek gibi de durmuyor.
8- Fiske Okuma Makinesi
Bradley Allen Fiske hayatı boyunca sayısız icatlar yaptı. Kendisi torpido ve denizaltılarda kullanılan optik mesafe ölçerin de mucididir. Tabii ki, hepsi deniz silahları için teleskopik görüşler sağlamıyordu. Fiske’in okuma makinesi dünyanın bilgiyi sindirme şeklini değiştirmek için üretilmişti ancak bu buluş okuyucuları yakalamakta başarılı olamadı.
İcat bir gözün önünü kapatan ve diğer göze bir büyüteç dayamamızı sağlayan küçük bir aletti. Metin, foto gravür teknikleriyle minyatür hale getirilip yaklaşık 5 ila 15 cm boyutlarında kartlara yazdırılırdı. Bu yazıları çıplak gözle okumak imkansızdı.
Lens den baktığınızda kartta yazan her şeyi okuya biliyordunuz. Fikir, kağıt kullanımını azaltmak, kitaplarınızı cebinize kadar sokmak ve insanların okuma anlayışını değiştirmek üzerine kuruluydu.
Fiske, icadını göstermek için, Mark Twain’in The Innocents Abroad (Yurtdışındaki Masumlar) kitabını 13 karta sığdırdı. Yayıncılık sektöründe devrim yaptığına inandı ama bu icadı ilk kez duyduysanız yapamadığını anlayabilirsiniz. Bu çok da kötü bir fikir değildi ama insanlar kitapları böyle okumak istemediler ve Fiske’in okuma makinesi asla seri üretime geçemedi.
7- Kripto Paralar
Dünyanın ilk kripto para birimi Bitcoin oldu. İlk kez 2008 yılında çıktığında (bilinmeyen kişi veya gruplarca) sanki dünyayı değiştirebilecek bir buluş gibi görünüyordu. Kripto paralar bir merkez bankası ve yönetici tarafından yönetilmeyen dijital para birimleridir.
Nispeten karmaşıktırlar, tutarlı bir zincir bloğu içerisinde yeni bloklar oluşturmak için yüksek güçlü ekran kartları kullanılarak yani “madencilik” yapılarak oluşturulur. Aslında, matematiksel hesaplar yaparak yavaş yavaş bitcoin üretirler.
Başlangıçta bitcoin, gerçek dünya parasına göre çok değerli değildi ancak 2016 yılında fiyatı 2.900 doları buldu ve 5 yıl içinde 19.511 dolara yükseldi ancak bu değer hızla düştü.
Kripto para birimleri teorik olarak insanların uluslararası iş yapma biçimini değiştirebilir. Yine de madenciliğin ve harcanmasının anonim olması yüzünden yasa dışı olaylarda çok kullanılmıştır.
Merkezi olmayan bir para birimi olmasına rağmen, sahtecilik, manipülasyon gibi geleneksel bir para birimiyle aynı sorunlara karşı hala hassastır. Bitcoin ve benzeri kripto paralar hala piyasada. Yine de uluslararası para sistemlerini değiştireceği sayısız nedenden dolayı pek olası değil.
6- Gündüz sineması
Sinemaya gittiğinizde kendinizi büyük bir tiyatroda otururken bulursunuz ve tek göze çarpan ışık kaynağı, projektörün lambasıdır. O ışık ekrana yansıtılır ve başka bir ışık kaynağı olmadığın da harika çalışır. Bir başka ışık açmak görüntüleri görmemizi güçleştirir.
Bu gerçeğe rağmen, insanlar günışığında film izlemenin daha güvenli olacağını düşündü.1910’da birileri “gündüz sinemasını” buldu. Bu Amerika da orman yangını gibi yayıldı.
Konsept şuydu, daha karanlık ekranlara, daha güçlü ve aydınlık projektörlerle film yansıtılıyordu ve insanlar gündüz daha iyi kalitede izlediklerini zannediyorlardı. Hatta Kaliforniya’da sinemaların daha aydınlık olması gerektiğiyle ilgili bir yasa bile çıktı.
Elbette bu uzun sürmedi. Projeksiyoncular filmlerin iyi aydınlatılmış yerlerde daha iyi olmadığını açıkladılar. Diğer sorunlarla beraber gündüz sinemaları tarihin tozlu sayfalarında yerlerini aldı.
5- The Helio-Motor
1900 yılında, Dr. William Calver, Helio-motor ismini verdiği enerji endüstrisinde devrim yaratacağını düşündüğü bir icat geliştirdi. Arşimed’in ısı ışınından esinlenmişti. Güneş enerjisini başka uygulamalarda kullanmak için tasarlamıştı.
İlginizi çekebilir: Enerji Nedir?
Aynaları kullanarak güneş ışığını yoğunlaştıran bir cihaz yaptı ve “güneş ışınlarının kullanımını” çözdüğüne inanıyordu. Bu enerjiyi suya ya da tuğlaya yansıtarak elektrik kullanmadan enerji üretiyorlardı.
Helio-motorun ilk çıkışı heyecanla karşılandı ve insanlar yatırım yapmak için sıraya girdiler. Leland Stanford (Stanford üniversitesinin isim sahibi) bir keresinde Calver’a şöyle demişti: “Buhar makinesi büyük bir devrim yaptı ve bu bir tane daha yapacak”.
Kimse evindeki her cihazı çalıştıran bir Helio-Motor sahibi olmadığı için icadın o böyle bir devrim yaptığı söylenemez. Enerji üreten ve depolayan diğer cihazlardan daha verimli değildi.
Helio-motor dünyayı değiştirmese de konsept yıllar içinde çok gelişti. Günümüzde güneş ışınını enerjiye dönüştürmek için kurulan güneş ışığı santralleri daha uygun ve Calver’ın icat ettiğinden daha gelişmiş.
4- Cinerama
IMAX geliştirilmeden önce, geniş ekran da film izlemenin en iyi yolu Cinerama denilen buluştu. Televizyonun yükselen popülaritesine karşı film endüstrisi tarafından geliştirilmişti. İlk kez 1952’de, This is Cinerama isimli filmin Broadway’ deki galasında heyecanlı ve hevesli izleyiciyle buluştu.
Bu yeni format, görüntüyü üç büyük, derin kavisli ekranlara yansıtarak panoramik bir görüntü elde edilmesini sağlıyordu. Film izlemenin gelecekteki hali olarak öngörüldü ama pazarda kendine yer bulamadı ve belirsizlik içine düşüp kaldı.
Cinerama teknolojisinin ilk sorunu aynı anda ve senkronize çalışan 3 projektör (3 projeksiyoncu) olması gerekiyordu. Eğer aynı anda çalışmazlarsa düzgün görüntü sağlanamıyordu buda Cineramayı işgücü gerektiren ve maliyetli bir konuma getiriyordu.
Çoğu sinema böyle bir maliyetin altına girmek istemedi. Zamanla, dijital teknoloji birden fazla kişiye ihtiyaç duymadan projektörlerin birbiriyle bağlanıp senkronize çalışmasını sağladı ama artık çok geçti. Amerika’da hala Cinerama izleyebileceğiniz yerler mevcut ama artık hiçte dünyayı değiştirecek bir yanı kalmamış.
3- Dymaxion Ev
1930’larda, Buckminster Fuller, yeni bir endüstriyel dal yaratmak ve insanların ekonomik ev ihtiyacını çözmek için Dymaxion evini geliştirdi. Fikir şuydu, olabildiğince çok sayıda insanın ihtiyacını karşılayacak hızlı bir şekilde kurulabilen bir ev yapabilmek.
Evler, ülkenin herhangi bir yerine kamyonla taşınabiliyor ve 2 gün içinde kurulabiliyordu. İçinde iki yatak odası ve bir banyosu vardı ama bu standart biçimi bir çözümden çok problem haline gelmişti.
Yuvarlak duvarları olan bir evi dizayn etmek ve içine sığacak mobilyalar bulmak neredeyse imkansızdı. 2.Dünya savaşıyla beraber ekonomik ev talebini nispeten çözebilecek bir çözüm olmasına rağmen, Fuller tasarımın iyileştirilmesi gerektiğini düşündü.
Prototipin ticari olarak üretilmesine izin vermek yerine, daha iyi bir tasarım yapabileceğin de ısrarcıydı ama somut bir çalışması olmadı. Sonuç olarak, Dymaxion evi savaş sonrası Amerika’nın genişleyen banliyölerinde başarısız mimari bir tuhaflık olarak kaldı.
2- Radyoaktif ürünler
1898’de radyum keşfedildikten sonra, insanların onu akla gelebilecek her ürüne koyması gecikmedi. Bu maddenin cinsel güç arttırma, saç çıkarma gibi birçok yeteneğinin olduğuna inanılıyordu.
Bir zamanlar radyum rujdan çikolataya kadar her şeyin içinde bulunabiliyordu ve şimdi bildiğimiz gibi bu çok yanlış bir fikirdi. Radyum insanların bugün “GDO içermez” veya “Organik” yazan şeyleri satın alması gibi 20.YY’ın “pazarlayıcı” kelimesi haline gelmişti.
Bu ürünün dünyayı değiştireceğine inanıldı ve değiştirdi, ama iyi yönde değil. 1925 yılında, The Newyork times “Radyum hastalığı bulundu; 5 kişinin ölüm sebebi.” başlığı atana kadar Radyum tereyağının içine bile konuluyordu.
Yeni hastalığın adı “Radyum nekrozuydu” ve gerçekten ciddi bir problemdi ve radyum hızla raflardan ve tüketicinin ulaşabileceği yerlerden kaldırıldı. Radyumun keşfi kesinlikle dünyayı değiştiren bir olaydı ancak radyum içeren ürünler insanlara zarar veriyordu.
Radyum 1960’lara pazarda kullanılmaya devam etti. Radyumdan faydalanan son ürünler parlayan saatlerdi.
1- Uçan arabalar
Otomobiller icat edildiğinden beri insanlar uçan otomobil hayali kuruyorlar. Yıllar geçtikçe bunları yapmak için bazı somut adımlar atıldı. 20. Yüzyılın başlarında çeşitli prototipler geliştirildi ancak dünyayı değiştirmeyi başaramadılar.
1940’ta Henry Ford şöyle dedi: “Sözümü bir kenara yazın: bir uçak ile bir otomobilin birleşimi gelecek. Gülebilirsiniz ama gelecek.” aslında haksız da sayılmazdı. Asrın sonlarına doğru Aerocar gökyüzünde belirdi ama asla seri üretime girmedi veya başka bir prototipi yapılmadı.
Uçan arabaların en büyük sorunu aslında insanlarla ilgili. Çoğumuz bir uçak uçurmak için eğitimli değiliz ya da kanatları olan bir arabayı hava da tutamayız. Bu yüzden hiçbir hükümet, sınırları içerisinde kimsenin ciddi bir düzenleme olmaksızın uçmasına izin vermiyor. Örneğin Aerocar sadece havaalanlarından uçabildi ve asla otoyoldan havalanmadı.
Rüya hala birçok mucit için taze ve sık sık dünyanın çeşitli yerlerinden haberler geliyor. Eylül 2020’de Japonya’da ilk defa insanlı bir uçan araba testi yapıldı ve hala dünyayı değiştirmemiş olsa da bir gün değiştirebilir…
Erhan KESKİN
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Dünyayı Değiştiren ve Kazara Ortaya Çıkan 4 Önemli Buluş
Yorumlar 10