COVID-19 bilim ve felsefeyi yakınlaştırırken, bilge İbn-i Sina ‘ya olan ilginin yeniden canlandığını gördük.
Halen enfekte olan hastalara bakmak ve onları iyileştirmek için hayatlarını riske atan doktorlara, hemşirelere ve diğer sağlık çalışanlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Ayrıca, dünya çapında binlerce bilim insanının, hastalıkla mücadele etmek için gerekli bilgiyi ve biyomedikal atılımları sağlamaya yardımcı olmak için yaptığı çalışmaları takdirle karşılıyor. Aynı zamanda onu kontrol altına almak için hangi politikaları uygulayacakları konusunda hükümetlere tavsiyelerde bulunuyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya veya Hindistan gibi işlevsiz ve başarısız devletlerin gölgesinde ve Donald Trump, Jair Bolsonaro ve Narendra Modi gibi hizmet ettikleri ekonomik ve ideolojik grupların çıkarlarını korumayı inlanların sağlığın daha çok önemseyen yetersiz liderler. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom veya Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Anthony Fauci gibi figürler, kaosun ortasında akıl ve akıl sağlığının takdire şayan kişilikleri olarak ortaya çıktılar.
Nitekim sağlık personeli ve bilim insanları bu salgının gönülsüz kahramanları olarak ortaya çıktı.
İlginizi çekebilir: En İyi Bilim İnsanları ve Buluşları
Bilimin Mücadeleleri
Doktor ve bilim insanı figürleri çok ünlü bir karakter, bir nevi kurtarıcı olarak ortaya çıkarken, bilim de kendi başına büyüyen zorluklarla karşı karşıya. Pandeminin ortasında, bilimsel topluluklar iyi bilim ile kötü bilim arasında ayrım yapmakta zorlanıyor.
Jackie Flynn Mogensen, Mother Jones için yakın tarihli bir makalesinde;
“Bilimin çirkin, karmaşık bir karanlık tarafı var,” ve “Koronavirüs onu ortaya çıkarıyor.” diye yazmıştı.
Buradaki argümanı şudur:
“Bir zamanlar bir maraton 400 metrelik bir çizgiye sıkıştırılmıştı; Araştırmacılar sonuç vermek için yarışıyor. Akademik dergiler yayınlamak için yarışıyor ve medya korkmuş ve sabırsız bir halka yeni bilgiler sunmak için yarışıyor.”
Tıp mesleğinin ve bilimin hayal etmeye ve ele almaya hazır olmadığı ve donatılmadığı sorular gün yüzüne çıkıyor.
Joe Humphreys’in geçtiğimiz günlerde Irish Times gazetesindeki görüşüne göre “Koronavirüs salgını, sadece sağlık sistemi için bir şok olmadı. Ahlaki vicdanlara bir sıçrama başlattı. Temel çalışanlara düşük ücret ve hastane tedavisinin önündeki gelir engelleri gibi toplum olarak hoşgördüğümüz şeyler birdenbire iğrenç görmeye başladı.
Ama bu kadar hayati konuları kim ele alacak?
Bilim insanları olarak doktorlar mı yoksa eleştirel düşünürler olarak ahlaki filozoflar mı, yoksa her ikisi mi, ya da hiçbiri mi?
Bu tür konular, bilim sosyolojisi alanında bilim insanlarının nesiller boyu çalışma konusu olmuştur. Bu disiplinin merkezinde, hiçbir bilimsel araştırmanın veya bilimsel metodolojinin, sorulan soruların ve speküle edilen cevapların doğasını çerçeveleyen sosyal ve politik faktörlerden ve hatta dini tercihlerden tamamen bağımsız olmadığı fikri yatar.
İlginizi çekebilir: Sosyoloji nedir?
Mevcut bilimsel araştırma durumları hakkındaki bu tür erken eleştirel düşüncelerden tamamen habersiz olan COVID-19’un ortaya çıkışı bazı acil gözlemlere neden oldu. Financial Times’ın The End of Two Cultures adlı son sütunlarından birinde Janan Ganesh, sanat ve bilim arasındaki ayrımı tartıştı. Pandeminin ardından şunu önerdi: “Bilimdeki cehalet artık kibar bir şirkette geçerli olmayacak İki kültür tek olacak. Ve uzlaşma beşeri bilimlerdeki bizler tarafından yapılmak zorunda kalacak.”
Ayrıca şunu da savundu: “Son haftalarda düşüncelerimizin merkezinde yer alan sadece tıp ve epidemiyoloji değil, aynı zamanda nicel bilimdir.”
Emin olunması gereken konu oldukça ciddi. Bilim ve beşeri bilimler arasındaki mevcut bölünmelerin altında yatan faktörlerin ABD ve Avrupa toplumlarında derin kökleri var.
Zamanımız için bir İbn-i Sina mı?
COVID-19’un patlak vermesinden bu yana, İbn-i Sina’ya veya Müslüman dünyasında bilindiği şekliyle İran’da tıp alanında derin ve kalıcı bir etkiye sahip olan Müslüman bilim insanı İbn-i Sina’ya (980-1037) ilginin yeniden canlandığını gördük.
İbn-i Sina biyografisi ve hayatı hakkında detaylı bilgi için: İbn-i Sina Biyografi
Onun ufuk açıcı eseri El-Kanun Fi’t-Tıbb’ı (Tıp Kanunları), tıp literatürünün ve eğitim programlarının geliştirilmesinde kilit rol oynadı ve tıp tarihinde bir dönüm noktasıydı. Tarihçi Jamal Moosavi’ye göre, İbn-i Sina’nın çalışmaları, ölümünden sonra 600 yıl boyunca Müslüman dünyasında ve Avrupa’da tıbbın gelişmesinde çok önemli bir rol oynamaya devam etti. Bugün Müslümanlar gururla dünyaya İbn-i Sina’nın mirasının dünya çapında salgınla mücadele çabalarına yardımcı olduğunu hatırlatıyorlar.
Bir Müslüman yazar, “Mikroskobik bir virüsle savaşmak için, dünya, erken modern tıbbın baba figürü olan Müslüman bilge İbn-i Sina’nın neredeyse bin yıllık tavsiyelerine yöneldi” diye yazdı. Onlar, karantina fikrinin, “ilk olarak 1025’te yayınlanan, beş ciltlik tıp ansiklopedisi The Canon [Al-Qanun] Tıpta hastalıkların yayılmasını kontrol ettiğini” savunan İbn-i Sina ‘nın bilimsel çalışmasına nasıl dayandığına işaret ediyorlar. Bu anlaşılır şekilde gurur verici hatıraların çoğunda, en önemli eksik olan şey, İbn-i Sina’nın sadece bir tıp bilimcisi olmadığı; aynı zamanda yükselen bir filozof olduğu gerçeğidir. Şunu bir anlığına anlamaya çalışın: Tıp tarihindeki anıtsal bir figür, aynı zamanda üretken bir felsefi düşünürdü.
Bu günlerde hatırlanması gereken çok önemli olan şeydir. Fauci’yi hayal edin. Şimdi Alman filozof Martin Heidegger’i hayal edin. Ve şimdi iki resmi bir araya getirmeye çalışın – orada İbn-i Sina’ya yaklaşıyoruz.
Flozof-Bilim İnsanı
Yaşam boyu başarılarına üstünkörü bir bakış, İbn-i Sina’nın sadece bilim ve felsefede çok yönlü olmadığını ya da bugün söyleyeceğimiz gibi, çeşitli konularda yazan çok dilli bir Rönesans Adamı olmadığını gösteriyor. O bu etiketlerden çok daha fazlasıydı.
Çalışmaları, insan bilimlerinin akıl ve önsezi, bilim ve din ya da sosyal bilimler ve beşeri bilimler arasında parçalanmasının henüz gerçekleşmediği Avrupa modernliği sürecinde henüz devrilmemiş epistemik bir ön planlamadan ortaya çıktı
İbn-i Sina mantık, metafizik ve mistisizm üzerine, psikoloji ve müzik, matematik ve tıp üzerine yazdı. Ve bunu derinlemesine öğrenilmiş, kültürlü ve felsefi bir zihnin vizyoner kesinliğinden yaptı.
Elbette İbn-i Sina Yunan seleflerinin soyundan gelen Müslüman bir filozof / hekimdi. Iraklı ünlü İslam felsefesi tarihçisi rahmetli Muhsin Mehdi’nin sözleriyle:
“Ortaçağ düşüncesinin hiçbir yerinde Galen ile Aristoteles arasındaki çekişme, iki büyük geleneğin kesiştiği İbn-i Sina’nın eserlerindeki kadar dramatik değildi. İbn-i Sina, Galenik tıbbı Kanun’un ortaçağ ders kitabını ve aynı zamanda Aristoteles biyolojisinin (Ḥayawan, Sefaʾ’nın biyolojik bölümü) ortaçağdan kalma merkezi açıklamasını yazdı. Her iki eserinde de Aristoteles-Galenik bölünmesi sorunuyla yüzleşti. Ayrıca iki dev otorite arasındaki çekişmeyi sonuçlandırmak, tıp ve biyoloji alanındaki yaşam-çalışmasının temel ilgi alanı haline geldi. ”
İlginizi çekebilir: Aristoteles Kimdir? Biyografi
Ancak söz konusu mesele sadece bilim ve felsefeyle ilgili değil. Onun felsefi ve bilimsel külliyatının başyapıtı mistik eseri Açıklamalar ve Tavsiyeler’ın (Al-Isharat wa al-Tanbihat) yanına koyarsak, aklının haritasının daha belirgin bir resmine sahip oluruz. El-Isharat, İbn-i Sina’nın alegorik ve mistik düzyazıdaki olgun düşüncelerinin özetidir. Kitap, pedagojik anlamda herhangi bir bilim veya felsefe türüne uymuyor. Çünkü mantık ve ontolojiyi ele alması, sondan dokuzuncu bölümde felsefi zevkler ve teorik ruhani bilgi tartışmalarına yol açıyor.
İlginizi çekebilir: Karantina Günlerinde Okuyabileceğiniz En İyi Kitap Önerileri
İbn-i Sina, İslami öğrenim tarihinde bilim ve felsefeyi birleştiren tek figür değildi.
Nasir al-Din al-Tusi’nin (1201-1274) eşit derecede anıtsal figürü bilim, astronomi ve felsefe füzyonunda, özellikle de İbn-i Sina’nın mistik eseri üzerine yorumlarında aynıydı.
Bu nedenle burada söz konusu olan, İbn-i Sina’nın olağanüstü yetenekli bir Müslüman hekim ve filozof olduğu klişesi değildir. Söz konusu olan, bilim ve felsefenin bu kadar kategorik olarak farklılaştırılmadığı, profesyonelleştirilmediği, disipliner uzmanlaşmaya dönüşmediği ve parçalanmadığı farklı bir epistemolojik ön planlamadır.
İbn-i Sina ne profesyonel bir hekim ne de felsefe profesörüdür. Yunan mirasının, Avrupa’nın yüzyıllar sonra iddia edeceğinden çok farklı bir ahlaki hayal gücüne ulaştığı benzersiz bir skolastik öğrenme çerçevesinin derinliklerinden yazdı.
Bugün, Bruno Latour gibi filozoflar “iklim değişikliğine karşı mücadelenin çok önemli olduğu yeni bir normal” inşa etmeyi öneriyorlar. Politikacılar ve bilim adamları böylesine özenli felsefi zihinleri bir kenara atmak için bir araya gelmeden önce, bilim adamlarının ve filozofların tek ve aynı ya da en azından aynı sayfada olduğu bir zamanı hatırlamalıyız.
Buradaki mesele, ne insanlığın dünyadaki şaşırtıcı bilimsel başarılarını göz ardı etmek, ne de felsefe düşüncesinin aynı dünyada devraldığı dönüşümü küçümsemek.
Geçmiş bir çağı nostaljiyle hatırlamak da değil.
Daha çok mesele, bu salgının korkunç yükselişinden sonra dünyanın değişen ortamı ile hesaplaşmak ve dünyamız hakkındaki öz bilincimizin kökeninde yeni bir epistemolojik atılımın zirvesinde olup olmadığımızı merak etmektir. Nerede duruyoruz, ne yapılmalı, ne tür bilgi ve öz farkındalık insanlığı kendisinden kurtarabilir?
Bunlar felsefi konular kadar bilimseldir. Ortada yeni bir İbn-i Sina var mı?
Çeviri: Feride İrem Yılmaz
İlginizi çekebilir: İbn-i Sina | Biyografi, Hayatı, Eserleri ve Gerçekler
Yorumlar 2