Stresi tanımlamak, kavramın genişliğinden ötürü zorlayıcıdır. Ancak kaba tabirle stres, çeşitli uyaranların oluşturduğu fizyolojik veya psikolojik zorlanma, baskıdır. Stres çalışmalarıyla ünlü endokrinolog Hans Selye stresi “Bireyin çeşitli çevresel stresörlere karşı gösterdiği genel tepki.” olarak tanımlayarak odağı tepkilere, yani çıktılara çekmiştir.
Bu tepkiler pek çoğumuzun bildiği üzere kalp atışı ve solunumun hızlanması, terleme, sıcak basması, kas gerginliğinin artması ve benzeri, stresörlere karşılık ortaya çıkan alarm tepkileridir.
Tüm bunlara bakılarak stres olumsuz bir kavram olarak algılanıyor olsa da son dönem çalışmalarına göre stres, vücudun ihtiyaç duyduğu bir düzenektir. Zihni ve bedeni harekete geçirme potansiyeline sahip olması bakımından hayati öneme sahiptir.
Bu açıdan bakıldığında bireyin kendisi için gerekli ve stres verici yaşam deneyimlerine yönelik algıladığı “optimal düzeyde” stres, aslında harekete geçirici bir enerjidir. Böylece birey bu yaşam deneyimine hazırlık yapabilir, s∂vaş-kaç tepkisini oluşturabilir ve gereklilikleri yerine getirebilecek gücü kendisinde bulabilir.
Stresin yapıcı nitelikte olması iyi stres (eustress) olarak tanımlanmaktadır. Ancak stres her zaman eyleme geçirici, olumlu ve istendik etkiye sahip değildir. Strese çok uzun süre maruz kalmak “kronik strese”, kronik stres ise olumsuz deneyimlere ve çeşitli patolojilere sebep olabilmektedir. Yıkıcı nitelikteki bu stres türü kötü stres (distress) olarak tanımlanmaktadır.
Peki kötü stres ne tür hastalıklarla ilişkilendirilmektedir?
Migren
Migren, genellikle ense, şakak veya göz çevresinde kendini belli eden ve bireyin işlevselliğine zarar veren yoğun ağrıdır. Yapılan pek çok çalışmada migrenin, kronik stresle ilişkili kaygı bozukluğu (Anksiyete) ve depresyon gibi patolojilerle ilişkili olduğu ve stresle tetiklenebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Erken çocukluk döneminde maruz kalınan fiziksel, duygusal ve c¡nsel istismar gibi ağır yaşam deneyimleri, baş ağrısının erken yaşta başlamasına ve ağrının kronik bir yapıya bürünmesine sebep olabilmektedir. Ayrıca gün içerisinde karşılaşılması muhtemel stresörler de migren ataklarını etkinleştirebilmektedir.
Ülser
Ülser, mide asidi ve sindirim sıvısı gibi tahriş edici nitelikteki vücut sıvılarının mide duvarında (gastrit ülser) ya da duodenumda (peptik ülser) ortaya çıkardığı lezyon, doku kaybıdır. Mide yanması, mide ağrısı ve bulantı, kusma, mide kanaması, hazımsızlık gibi belirtilerle kendini gösterir. Ülserin fizyolojik pek çok sebebi olabilmekle beraber kronik stresin etkisi yadsınamaz ölçüde. Bunu destekleyen hayvan çalışmaları bulunmaktadır. Pek çok deneyde strese maruz bırakılan farelerde (elektrik şok uygulamak gibi) denetlenemeyen stresten kaynaklanan ülser oluşumu görülmüştür.
Kanser
Kanser, vücutta herhangi bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz bir şekilde çoğalmasıyla karakterize bir hastalıktır. Kanserin 100’ü aşkın türü olmasına karşın hepsinin ortak noktası kontrolsüz hücre çoğalmasıdır. Araştırma bulgularına göre stresin doğrudan kansere sebep olan bir mekanizması yoktur.
Ancak stres, bağışıklık sistemini baskılar ve vücudun direncini azaltarak kanser üzerinde dolaylı bir etkiye sebep olur. Kansere yatkınlığı olan 400 fare üzerinde yapılan bir deneyde strese maruz bırakılan farelerin %90’ında kanser oluşumu gözlenmiştir. İnsanlarla yapılan çalışmalarda ise kanser tanısı almış bireylerin tanıdan bir yıl öncesinde çeşitli yaşam olaylarına maruz kaldıkları görülmüştür.
Kalp Hastalıkları
Kalp kaslarının çalışmasını sağlayan damarların tıkanmasından kaynaklanan bu hastalık koroner kalp hastalığı/koroner damar hastalığı olarak tanımlanır. Göğüs ve kalp ağrılarıyla kendini belli eder. Oksijenin kalbe gitmesi tamamıyla engellendiğinde ise kalp krizi meydana gelebilmektedir. Kronik stresin koroner kalp hastalığı için önemli bir risk faktörü olduğu araştırma bulgularındandır.
Diyabet
Diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi veya vücut dokularının insüline karşı duyarsız hale gelmesiyle insülini kullanamaması durumunda ortaya çıkan ve normalden fazla yemeye rağmen doymama hissi, sıklıkla idrara çıkmak ve ağızda kuruluk hissiyle kendini belli eden kronik bir hastalıktır. Stres, diyabet hastalarının uygulamaları gereken diyete uyumu zorlaştırması, fiziksel egzersiz düzeyini azaltması ve ilaç kullanım düzenine zarar vermesi bakımından diyabet hastaları için risk oluşturmaktadır.
Hipertansiyon
Hipertansiyon, diğer adıyla yüksek tansiyon, kalpten pompalanıp damarlar aracılığıyla vücuda yayılan kanın atardamar duvarlarına uyguladığı basınçtır. Stresli durumlar sırasında adrenal (böbreküstü) bezler tarafından adrenalin salgılandığında kan basıncı yükselmektedir. Stresin sık sık yaşanarak kronikleşmesi durumunda sürekli kan basıncı yaşanır ve hipertansiyon meydana gelebilmektedir.
Uyku Bozuklukları
90’ın üzerinde uyku bozukluğu çeşidi bulunmakla beraber en son gözlemlenen uyku bozuklukları; uykusuzluk, dalma güçlüğü, aşırı uyuma gereksinimi, sık uyku bölünmeleri, uyku kalitesinde bozulmalardır. Uyku bozukluklarının fizyolojik veya psikolojik pek çok sebebi olabilmektedir. Araştırma sonuçlarına göre stresin uyku kalitesi üzerinde olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Yapılan bir araştırmada son 1 ayda zorlayıcı bir yaşam deneyimi geçirmiş bireylerin uyku kalitesinin 2,6 kat kötüleştiği sonucuna ulaşılmıştır.
Depresyon
Depresyon; umutsuzluk, çökkün duygudurum, anhedoni, isteksizlik, benlik saygısında azalma, çaresizlik, değersizlik gibi belirtilerle karakterize, işlevselliğe zarar veren bir psikopatoloji türüdür. Yapılan araştırmalarda stres verici yaşam deneyimlerinin depresyon için risk faktörü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Kısırlık ve Üreme Sağlığı
Kısırlık veya infertilite, 12 ay korunmasız c¡nsel ilişkiye rağmen gebeliğin oluşamaması durumudur. Strese karşı bedensel ve duygusal tepkilerimizi düzenleyen hipotalamus, aynı zamanda üremeyle ilişkili faaliyetlerini de düzenlemektedir. Yapılan çalışmalarda, HPA ekseninde (Hipotalamus-Pitüiter-Adrenal) meydana gelen değişikliklerle, vücudun s∂vaş-kaç tepkisini oluşturan hormonların üretimi artarken üreme hormonlarının azaldığı görülmüştür. Araştırma bulgularına göre stres, kadınlarda fallop tüpü spazmına sebep olmakta ve erkeklerde sperm sayısını azaltmaktadır. Dolayısıyla stresin, üreme, gebelik ve doğumu olumsuz etkilediğini, gebe kalma ihtimalini daha da azalttığını söylemek mümkün.
Bunların Dışında Stres;
- Çocuklar yeterli bakımı alamaz ve uzun süre strese maruz kalırsa diğer çocuklara oranla iletişim becerisi, dil kullanma becerisi, motor becerileri, bilişsel beceriler gibi gelişim alanları daha geriden gelebilir.
- Yoğun strese maruz kalmak, huysuz barsak sendromunun (Irritable Bowel Syndrome-IBS) ortaya çıkışı için risk faktörü olabilir ve halihazırda var olan IBS’nin belirtilerini arttırabilmektedir.
- Araştırma sonuçları stres ve uyumsuz baş etme stratejilerinin yeme bozukluklarıyla ilişkili olduğunu görmektedir.
- Kronik stres, stres hormonlarının bağışıklık sistemini baskılamasına ve vücudun hastalıklarla s∂vaşma mekanizmasına zarar vermesine sebep olmaktadır. Böylece vücut hastalıklara karşı açık hale gelir.
Stres, kaçınılmaz bir olgudur. Önemli olan stresi yönetebilmek, stresin olası sonuçlarının farkında olabilmektir.
Yazan: Psikolog Büşra ERKILINÇ
KAYNAKÇA
- Antony, D., George, P., Eaton, C.B. 2014. Cardiac risk factors: environmental, sociodemographic, and behavioral cardiovascular risk factors. FP Essent. 421: 16-20
- BALTAŞ, Acar; BALTAŞ, Zuhal; Stres ve Başaçıkma Yolları. İstanbul, Remzi Kitabevi. 10. Basım, 1990
- Bilal, T., Altıner, A., 2019. Beslenmeye bağlı stres faktörlerinin bağışıklık üzerine etkisi. Hayvanlarda Beslenme ve Bağışıklık İlişkisi. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; p.68-80.
- Bilge A, Çam O. Kanseri önlemede önemli bir faktör olarak kadınların stres ile başa çıkma tarzları ve sağlık inanışlarının incelenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008; 9:16-21.
- Güçlü, N.(2001). “Stres Yönetimi”, G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(1): 91-109.
- Hughes, B., & Boothroyd, N. (1997). Günlük Hayatın Stresine Son, çev. Işık Kusun (Ankara: Doruk yayımcılık, 43.
- Hülya Şahin, “Örgütsel Stres”, 2005, http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/b7e926154c1274e_ek.pdf(19 Ağustos 2010),s.54.
- Aydın, İ. (2002). İş Yaşamında Stres. Ankara: Pegem A Yayınları.
- Karşıyaka S, Kavakçı Ö, Kuğu N, Güler SA. Migren hastalarında travma sonrası stres bozukluğu: migren, travma ve aleksitimi, Nöropsikiyatri Arşivi, 2013, 50:263-268.
- Kocatürk, P. A.(2000). Strese cevap. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası. 43(1)50-51
- Leblebicioğlu, M. (2018). Algılanan Stres, Bilişsel Duygu Düzenleme Stratejileri ve Yeme Tutumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Maltepe Üniversitesi.
- Sarı, Ö.Y., Üner, S., Büyükakkuş, B., Bostancı, E.Ö., Çeliköz, A.H., Budak, M. (2015). Bir üniversitenin yurtta kalan öğrencilerinde uyku kalitesi ve etkileyen bazı faktörler. TAF Prev Med Bull, 14(2), 93-100
- Yapıcı Eser, H. (2013). Psikolojik Stres ile Kortikal Yayılan Depresyon Uyarılma Eşiği İlişkisi ve İlgili Mekanizmaları. Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Yorumlar 6