Tıp tarihi, gizemli hastalıkların ve daha tuhaf tedavilerin tuhaf ve harika hikayelerinden oluşan bir hazinedir. İşte, sizler için hazırladığımız; ejderha nefesi, kusulan sümüklü böcekler (salyangozlar) ve güvercin’e kadar 8 tuhaf tıbbi hikaye
1.Gemideki tüm bιçakları yutan adam
1808’de Amerikalı bir denizci, sürekli karın ağrısı şikayeti ile Londra’daki Guy Hastanesine yatırıldı. Doktorlar hastalığının nedenini anlayamadılar ve ‘düzinelerce’ bιçak yuttuğuna dair açıklamasına inanmayı reddettiler.
Birkaç ay sonra öIdü ve doktorlar denizcinin doğruyu söylediğini keşfetti. Bir parti hilesinde korkunç derecede yanlış bir yönlendirilme sonucu yutulan midesinin ve bağırsaklarının içinde 30’dan fazla toka bıçağının aşınmış kalıntıları vardı.
Unutulmaz bir olayda, tek bir seansta 14 kadar bιçağı yutmuştu – lakin bu kaçınılmaz bedeli ödemesi, birkaç yıl sonra gerçekleşti.
2.Kaz gibi korna çalan bir çocuk
1848’de Alman cerrah Karl August von Burow, kendi kariyerinin yahut başka herhangi birinin kariyerinin en garip vakalarından birini tedavi etmek için çağrıldı. Yakındaki bir köyden bir çocuk nefes almakta zorlanıyordu ve her nefes verdiğinde kaz gibi korna çalıyordu.
Dr. von Burow, yerel çocukların kuşun ağlamasını taklit etmek için yakın zamanda öIdürülen bir kazın boğazından üflemeyi sevdiğini öğrendi. Genç hastası bu alışılmadık oyunu oynarken bir öksürük nöbetine tutulmuş ve yanlışlıkla kazın gırtlağını içine çekmişti.
Cerrah trakeotomi yaptı ve sonunda kazın gırtlağını çocuğun içinden çıkarmayı başardı. Sonrasında ise hasta iyileşme sağladı.
3.Tenya tuzağı
Şimdiye kadar satılan en sıra dışı tıbbi cihazlardan biri 1854’te Alphonsus Myers adlı Amerikalı bir doktor tarafından patentlendi. Buluşunu bir ‘tenya tuzağı’ olarak tanımladı: bir parça peynirle yemlenen ve uzun bir ip parçasına bağlanan içi boş bir altın borudan oluşuyordu,
Hastanın bu cihazı yutması ve ardından aç bir tenyanın peyniri ele geçirmesini beklemesi gerekiyordu. Bu noktada Dr. Myers, ‘kordonu hafifçe çekerek tuzak ve solucan kolaylıkla ve emniyetli bir şekilde geri çekilecek’ dedi.
Mucit, mantıksız bir şekilde, elli metreden daha uzun bir canavar tenyasını yakalamak için kullandığını iddia etti. Gerçekte cihaz hem gülünç hem de işe yaramazdı ve birkaç yıl içinde ise sadece tarihsel bir merak olarak kaldı.
4.Bir insan ejderhası
1889’da Manchester’lı 24 yaşındaki bir fabrika işçisi her zamankinden daha erken uyandı ve yatağının yanındaki saate bakmak için bir kibrit çaktı. Alevi söndürmeye çalıştığında ise, tabanca atışı gibi ani bir patlama oldu: nefesi o kadar şiddetli bir şekilde ateşlendi ki yüzü yandı ve bıyığı alev aldı.
Bu tür birkaç olaydan sonra sigarayı bırakmak zorunda kaldı ve çıplak alevlerden kaçınmak için elinden geleni yaptı. Doktoru, hastanın içinde ne olduğunu analiz etmek için adamın midesine bir tüp geçirme gibi parlak bir fikir edindi.
Hastanın bağırsaklarındaki tıkanıklığın mide içeriğinin mayalanmasına neden olduğunu ve büyük miktarlarda yanıcı metan ürettiğini keşfetti. Nedeni belirledikten sonra, deneme yanılma yöntemiyle doktor hastasının dispeptik bir ejderha gibi ateş solumasını engelleyen bir ilaç buldu.
5.Güvercin sağrısı ile tedavisi
19. Yüzyıldaki doktorlar birçok tuhaf tedavi yöntemi uyguladılar, ancak çok azı St. Petersburg’dan bir doktor olan Dr. J. F. Weisse’in kullandığı kadar tuhaftı.
Ağustos 1850’de bir gece, hastalığı oldukça tehlikeli olan bir çocuğu tedavi etmek için çağrıldığında, geleneksel ilaçların neredeyse hiç işe yaramadığını gördü. Bu yüzden çaresizlik içinde hakkında iyi şeyler duyduğu bir halk ilacı denemeye karar verdi.
Ebeveynlerden kendisine bir güvercin bulmalarını istedi ve sonra güvercinin arka (kıç) tarafını genç hastasının arka tarafına gelecek şekilde yerleştirdi. Bu durumu ve sonuçları “Güvercin çocuğun anüsüne uygulandıktan sonra, birkaç kez nefes nefese kaldı, periyodik olarak gözlerini kapattı, sonra ayakları spazm içinde seğirdi ve sonunda kustu.” şeklinde bir tıp dergisinde yayınladı.
Çocuk mucizevi bir iyileşme sağladı, ancak güvercin için de aynı şey söylenemedi: yemeğini reddettikten birkaç saat sonra öIdü. ‘Güvercin sağrısı ile tedavi’ haberi Londra’daki tıp dergilerine ulaştığında, genel bir neşeye neden oldu (Sağrı: Memeli hayvanlarda bel ile kuyruk arasındaki dolgun ve yuvarlakça bölüm)
Ancak Dr Weisse, gülünçlüğün üzerine çıkarak daha fazla araştırma yapılmasını istedi: “Diğer kümes hayvanları ile deneyler gereklidir” diye yazdı.
6.Takma dişleri tarafından öIdürüldü
1842 baharında Londra’dan bir eczacının asistanı olan Bay H. hastalandığında kimse gerçek sebebini sorgulamadı. 35 yaşındaki bu kişi bir astımdan hastasıydı, bu yüzden de ailesi doğal olarak, nefes almak için mücadele etmesinin sebebinin bu hastalık olduğunu varsaydı.
Ancak bu sefer olağan ilaçlar – lavmanlar (kalınbağırsağı anüs yoluyla su fışkırtarak yıkama), kanamalar, müshiller – herhangi bir etki göstermedi. Birkaç gün sonra öIdü ve doktorları otopsi yaptığında, hastanın göğüs boşluğuna yerleşmiş kısmi bir takma diş seti bulduklarında oldukça şaşırdılar.
Adamın babası, ölen adamın onları yanlışlıkla on üç yıl önce ‘yuttuğunu’ hatırladı; doktorlar, gerçekte bu kişinin ölümcül olay meydana gelmeden önce hava yoluna saplanmış olan takma dişleri soluduğu sonucunca on yıldan uzun bir süre sonra vardılar.
7.Karnındaki sümüklü böcekler (salyangozlar)
1859 yazında, Londra’dan Sarah Ann adında 12 yaşında bir kız mide bulantısından şikayet etmeye başladı. Ailesi, bir öğleden sonra “canlı ve çok aktif” olarak tanımlanan büyük bir bahçe sümüklü böceğini kusana kadar bu duruma karşı ilgisizdi.
Sarah Ann daha sonra çeşitli boyutlarda ama hepsi canlı yedi sümüklü böcek daha kustu. Olağandışı bir şey yiyip yemediği sorulduğunda, kız aile doktoruna bahçeden marulla atıştırmayı sevdiğini söyledi.
Doktor, birkaç hafta boyunca midesinde olgunlaşan genç sümüklü böcek ailesini istemeden yuttuğu sonucuna vardı. Dava, tıp dergisinde görebileceğiniz en iyi manşetlerden birine yol açtı‘ ‘Bahçe salyangozu insan midesinde yaşayabilir mi?’
Cevap, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, hayır, yapamazlar. Sarah Ann’in sorunu ne olduğu bilinmiyordu ama bu, midesinde sebzeleri çiğneyen bir yumuşakça ailesi değildi.
8.Kendi kendine yapılan mesane taşı operasyonu
On sekizinci yüzyılda en sık karşılaşılan tıbbi durumlardan biri mesane taşlarıydı. Tek etkili tedavi litotomi olarak bilinen ameliyattı. Anestezi olmadan yapıldığında, dayanılmaz derecede acı vericiydi ve hastalar sıklıkla enfeksiyondan ölüyordu.
1782’de Hindistan’da yaşayan bir Fransız gurbetçi bu durum için dahice bir alternatif buldu. Claude Martin, örgü iğnesinden yapılmış bir törpü olan yeni bir alet türü icat etti. Bu aleti günde üç ya da dört kez kendi üretrasına yerleştirdi ve taşı azar azar kesmek için kullandı.
Bu rahatsız edici bir deneyimdi, ama görünüşe göre acı verici bir operasyona katlanmaktan daha iyiydi. Ve dikkat çekici bir şekilde, 6 ay sonra kendini iyileştirdiğini ilan etti – sadece yeni bir operasyon icat etmekle kalmayıp aynı zamanda bunu kendi bedeninde gerçekleştiren birkaç kişiden biri oldu.
Murat Kaya