Eğer tarih bunun için belirleyici sayılırsa, cevap evet. Yaştan, zamandan veya mekandan bağımsız olarak, kadın olmanın kendisi bir güç, mutluluk ve tatmin hissi veriyor. Ancak geçmiş zamanlar hakkında konuştuğumuzda, kadınların çokça baskılandığını görüyoruz. Kadınların oy hakları esirgenmiş, boşanmalar imkansız kılınmıştı. Çalışmak isteyen kadınların yaşadığı zorluklar ve kadına yönelik şiddet şu an olduğundan daha yaygındı.
Tarih sayfalarında öne çıkan ve kadınların üstün sayıldığı toplumları anlatan birçok örnek olduğunu bilmek sizi şaşırtacaktır. O zamanlar ne feminist hareket ne de kadınların davalarında ısrarını devam ettirecek bir gündemleri vardı. Kendi toplumlarına sadece halklarının iyiliği için hizmet ettiler.
Bu örneklerin kabarık olduğu listenin içinden, kadınların gücü elinde tuttuğu ve tarihin akışını değiştirdiği üç örnekten bahsedeceğim.
Spartalı Kadınlar
Sparta kanunları efsanevi kanun koyucu Likurgus tarafından hazırlanmıştı. Sparta toplumunun güçlü ve korkutucu olacak şekilde gelişme gerekliliğinden yola çıkarak MÖ 7. yüzyılda bu kuralları belirledi. Spartalılar, yaşadıkları çağa göre çok ilerideydiler. Uygarlığın bir bütün olarak gelişmesine yardımcı olmak için, kadınlara çok daha fazla özgürlük ve müsaade verilmişti.
Bir jenerasyondan diğerine aktarılan mitoloji ile birlikte, Arkaik Yunan şair ve tarihçileri Spartalı kadınların cesaret dolu yaşamları hakkında şarkılar söylediler. Onları diğer Yunan kadınlarından ayıran benzersiz güzellikleri ve muntazam eğitimleriydi. Kazançları, devlet destekli toprak dağıtımıyla kendilerinin, ya da ailelerinin sahip olduğu arazi mülklerinden geliyordu. O zamanlar bir kadının toprak sahibi olabilmesi duyulmamış şeydi.
Sparta kadınlarının, erkeklerinin yaptığı gibi dışarıda ç*pIak bir halde egzersiz yapmasına izin veriliyordu. Atletik etkinliklerde zorlu mücadelelere çıktılar. Güçlü kadınların büyüdüklerinde mükemmel sav@şşçılar olacak güçlü bebeklere doğum yapacağı düşünülüyordu. Farklı c*nsiyetlerin iç içe olması Sparta’da yaygındı. O zamanlar dünyada yaşananlar hakkında sohbetler edebilmesine olanak sağladı. Tes testeron yönetiminde bir dünyada, keskin zekaları ve kendine güvenen halleri onları dünyanın diğer kadınlarından ayırdı.
Doğruyu söylemek gerekirse, “Eğer Sparta kadınına bir inç verirseniz, size bir mil getirir.”
Kadın Firavunlar
Eski Mısırlılar kadınlarına erkeklerinden çok güvenirlerdi. Tarihleri güvenilmez zamanlarda ataerkilliğin korunması için güç verilen kadınların örnekleri ile dolu. Krallığın varisi yönetimin sorumluluğunu alamayacak kadar küçük olduğu zaman annesi, teyzesi veya kız kardeşi düzeni koruma ve dengede tutma pozisyonunda olurdu. Bir diğer adam o mevkiyi alana kadar yerlerini tutma görevi onlara aitti. Ancak hüküm sürdükleri sürece, bu müthiş kadınlar Kral’la aynı statüdeydi.
İlk Mısır Kraliçesi oğlunun tahtını alan İlk Hanedan döneminden (MÖ 3000-2890) Kraliçe Merneit’di. Aynı şekilde, Kraliçe Hatşepsut 18. Hanedanlıkta (MÖ 1550-1295) yeğeninin mevkisini üstlendi. Tam yirmi yıl boyunca hüküm sürdü. Mısır topraklarını en uzun süre yöneten kadındı. Bilişsel bilimler kadın beyninin erkeğinkinden çok daha farklı çalıştığını gösterirken hiç yanılmaz. Duygusal bağlara eğilimli halleri ve kesinlik yerine ayrıntı odaklı değerlendirebilmeleri sayesinde, kargaşanın baş gösterdiği sıralarda bir kadın lider her zaman daha önemlidir. Belki de bu özellikleri Mısırlıları yönetim sorumluluğunu kadınlara devretmek ve toplumu geliştirmesini sağlamak adına etkilemiştir.
İlginizi çekebilir: Kleopatra, Antik Mısır’ın Son Helenistik Kraliçesinin Hayat Hikayesi
Amazon Sav@şçıIarı
Muhteşem rüzgarlar kadar sert olan İskit kadınları aynı erkekler gibi, s@vaştıIar, yabani hayvanları avladılar, at sürüp ok ve yay kullandılar. Klanları MÖ 900-200 arasında gelişti. Tek başına anaerkil değil, eşitlikçiydiler. İskit toplumunda atlar çok önemliydi. Sav@şçıIar, atların üstünde küçük yaylarla uzaklardan fark edilir heybetli bir görüntüye sahipti. Bu düşmanları çok uzak mesafelerden hedef almalarını sağlardı. İskit kadınları bir erkekten daha fazla değilse eşit derecede öIümcüI, iyi eğitmiş güçlü sav@şçıIardı. Şiddetli doğaları Yunan mitolojisini ve eski Amazon kadınlarıyla bağ kurmasını etkilemiş olmalı.
Zamanının geleneksel kadınlarından farklı olarak, İskit kadınları içk*den keyif alır, geceleri esrar içerlerdi. Bütün vücutIarını kaplayan güzel, detaylı dövmeleri vardı. İlginç bir şekilde, ilk defa pantolon giyen kadınlar arasında olabilirler. Bu üç özellikleri onları geri kalan kadınlardan ayırıyordu. Bu İskit kadınlarının bıraktığı en büyük miras son İskit sav@şçısı yaşamını yitirdikten sonra bile çağdaşlarınca ısrarla hissedilen korku ve hayranlıktı.
Güçlü ve sert kadınlar eşitlik davamızda hep yanımızda oldular. Bazen ruhları örtbas edilse, hatta bazen zapt edilse de. Ancak şu anda, dünyanın her yerindeki kültüre geri dönüyorlar. Artık, “kız gibi dövüşüyorsun” demenin küçük düşürmek için değil, iltifat etmek amacı taşıyacağı günler uzakta değil.
Tarih Kendini Neden Tekerrür Etmiyor?
Antik dünyanın farklı köşelerinden gelen bu güçlü ve vahşi kadınlar bizi geçmişten çağırıyor. Uzun zamandır bizi çağırıyorlardı. İlle politik olarak değil, kadınların kendi benliklerine hizmet etmek amacıyla, hak ettikleri gücü vermemiz için bizi zorluyorlar. Kadınların duygusal zekaları ve insanlara kurdukları bağlar bakımından babalarından, kocalarından ve oğullarından farklı olduğunun en büyük tanıkları tarih ve bilim. Onları farklı kılan özellikler var, onları ulus için bağlayıcı faktör yapan özellikler.
Eğer tarih şimdi tekerrür ederse, kadınların yumuşak doğası başkalarıyla bağ kurmaya yardımcı olur. Anlaşmazlıklarda ortak noktalar bulur, ve sonunda elinizi tetikten çeker. Belki bu, dünyayı topluca incelikli bir çözüm aramaya zorlar. “Bu duygusallık — doğuştan gelen bu unsur, dünyanın şu anda ihtiyacı olan şey değil mi?” Belki de bu dünyanın kadınlar tarafından kurtarılmaya ihtiyacı var. Tarih zaten bize bunu işaret ediyor.
Sena Uzunorman
Yorumlar 3