İnsanlar, Leonardo da Vinci ‘nin ‘Mona Lisa ’sında ki modelin kim olduğunu, gülümsemesinin ardında yatan sebebi ve baktığımızda neden gözlerinin bizi takip ediyormuş gibi gözükmesini yüzyıllarca merak ettiler. Bazım bilim insanlarına göre uzamsal sıklık sayesinde portreye baktığınız noktaya bağlı olarak Mona Lisa’da ki gülümseme değişiyor. Modelin kim olduğuna gelince; bazıları onun varlıklı bir patronun karısı olabileceğini ya da Leonardo’nun portrede kendisini çizmiş olabileceğini düşünüyor. Fakat Mona Lisa sanat dünyasında ki pek çok gizemden sadece biri ve bu makalede daha az duymuş olabileceğiniz yedi diğer çarpıcı sanat gizemlerine yer veriyoruz.
Caravaggio Tablosunda Suçunu İtiraf mı Etti ?
Michelangelo Merisi da Caravaggio modern renkleri çarpıcı biçimde kullanmasıyla tanınan usta bir İtalyan baroktu. O ayrıca sıklıkla ağız dalaşına giren öfkeli bir sanatçıydı. 1606 yılında tartışmaya girdiği bir adamı oldurdü ve sonrasında Roma’yı terk ederek Malta’ya kaçtı. 1608’de ‘The Beheading of John the Baptist’ adlı eserini de orada çizdi. Bu, onun üzerine imzasını attığı tek eseriydi ve daha ilginç olan ise imzasını John Baptist’in boynundan akan kanın içine atmasıydı.
Caravaggio Malta’ya kaçmıştı ve Papa’ya hizmet eden St. John emrine Ressam olarak katılmıştı. Roma’ya geri dönmek için Papa’nın izni gerekiyordu. Belki de Caravaggio’nun kanlı imzası onun St. John’un emriyle kurtulmuş olabileceğine işaret ediyordu. Ya da kanlı imza Roma cinayetinin kendisi tarafından işlendiğine dair bir itiraf niteliğindeydi. İmzasında ‘f. Michelang’ ibaresi yer alıyordu.
Bazıları ‘F’harfinin ‘Brother’ anlamına da gelen ‘Frater’ kelimesinin baş harfi olabileceğini değerlendirdi çünkü Caravaggio St. John’un emrine mensuptu. Bir diğer varsayım ise ‘F’harfinin Latincede ‘yaptım’ anlamına gelen ‘Fecit’ kelimesinin baş harfi anlamına gelmesi üzerineydi. İmzayı Michelangelonun cinayet itirafı olarak yorumlamak kimilerine göre doğru kimilerine göre ise gerçeği yansıtmayan bir varsayımdı.
İnci Küpeli Kız Kim?
1665 yıllarında Alman ressam Johannes Vermeer, dudakları hafif aralanmış, omzunun üzerinden bakış atan genç bir kızın baştan çıkartıcı bir portresini resmetti. Resmettiği genç kızın gözleri ona bakan kişiyi takip ediyor gibi gözüküyor ve kulağında ise büyük bir inci sallanıyordu. Tüm dünya uzunca bir süredir bu çekici genç kızın kim olduğunu merak ediyordu.
Birçok insan onun Vermer’in kızı ya da metresi olabileceğini düşünürken, onun gerçekte olmadığını hatta bilinçli olarak oluşturulmuş gizemli ve zamanımıza ait olmayan bir figür olarak düşünenlerde mevcuttu. Vermer’in kendisi de ilginç bir karakterdi, içeriği insan figürü olan fazla bir eseri yoktu, çok nadir biyografik çalışmaları mevcuttu. Evli ve 15 yaşında bir kızı olduğu biliniyordu.
‘Kuzeyin Mona Lisası’ olarak adlandırılan resim 1903’ten beri Hague’nin daimi koleksiyonu halini aldı. Ve dünyanın neresinde sergiye çıkarsa çıksın rekor kıran kalabalık tarafından ziyaret ediliyor.
Raphael’in ‘Bir Genç Adamın Portresi’ Nerede?
Naziler tarafından el konulan ‘Bir genç Adamın Portresi’ ikinci dünya savaşı esnasında kaybolan sanatın en önemli parçalarından biri olarak görülmüştür. Rönesans sanatçısı ünlü İtalyan ressam Raphael tarafından 1513 yılında çizilen tablo 1939 yılında Polonya’da bulunan Princes Czartoryski müzesinden çalınmıştır.
Nazi genel hükümetinin polonya başkanı Hans Frank, tabloyu Hitlerin planı dahilinde Linz’de ki Führer müzesinde sergilenmek üzere teslim alan ilk kişiydi. Tablo önce Almanya’ya ve devamında Frank ile olan yolculuğu son bulmadan önce Avusturya’ya götürüldü. Müttefik kuvvetler 1945’te Frank’ı tutukladığında artık çok geçti.
Zaman zaman çıkan söylentilere göre tablo başka bir ülkede ve özel bir koleksiyoncunun yanı başında uzanıyor olabilir fakat şu ana kadar doğruluğu teyit edilen bir bilgi yoktur. Günümüzde Polonya hükümeti Czartoryski sanat koleksiyonunu oluşturdu. Eğer tablo bir gün bulunacak olursa şuan Princes Czartoryski müzesinde içi boş şekilde asılı olan orijinal çerçevesinde tekrar sergilenecek. Tablonun, Raphael’in kendi otoportresi olduğu düşünülüyor.
Banksy kimdir ya da nedir ?
Banksy sanatı 2004 yılında Londra’nın Brick Lane caddesinde ortaya çıkmış ve Banksy o tarihten itibaren adını duyurmaya başlamıştır. Sanat dünyasındaki tüm gizemlerin arasından en can sıkanı belki de Banksy’nin gizli kalan kimliği olabilir. Çünkü Banksy hala yaşıyor ve çizimlerine de devam ediyor. Bazıları tarafından sanat dünyasının bir parçası olarak görülen Banksy, ilk olarak 1990 yılında kolayca göze çarpan sokak sanatı ve duvar yazılarıyla tanındı.
Sanatında genel olarak sosyal ya da siyasi mesajlara yer verirken bazen de acıklı ve mizahi çizimlerde yapıyordu. 2010 yılında çekilen ‘Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından’ (Akademi Ödüllü) isimli belgesel gibi görsel medya da yer alan projelerde yıllarca çalışmasına rağmen Banksy kimliğini gizli tutmayı başarmıştır.
Birçok kişi onun İngiliz olduğuna inanıyor. Çünkü 2007 yılında düzenlenen ‘En iyi Britanyalılar 2007’ yarışmasında adaylardan Antony Gormley ve Sam Mendesi geçerek Sanat kategorisinde birinci oldu. Banksy’nin gizemli kalmasının ardında yatan nedenlerden biri de 2007 de düzenlenen Glastonbury festivali esnasında Stonehenge alanına çok sayıda portatif tuvalet getirtmesi de olabilir.
Van Gogh’a Ne Oldu Hayatı Nasıl Son Buldu?
İnsanların Vincent van Gogh hakkında bildiği şeylerin başında onun kulagını kesmş olması gelir. Bunun muhtemel sebebi ise Alman post-empresyonist ressamın mental bir rahatlığı bulunması ve muhtemelen ciddi bir depresyon halinde olmasıydı. Van Gogh günümüzde bir dahi olarak takdir edilmesine rağmen, hayatı boyunca yalnızca bir tablosunu satmıştır. 1890 yılında 37 yaşındayken av tufeği ile yakın mesafeden kendi canına kıyarak int*har etmiştir.
Van Gogh’un akıl sağlığının yerinde olmadığı düşünülürse olası bir durum gibi gözüküyor. Fakat cesedinin yakınlarında herhangi bir tufek bulunamadı ve yerel halkın bildirimine göre olümünden hemen önce 2 genç çocuk onunla alay ediyorlardı. 2011 de ki “Van Gogh: The Life” adlı biyografinin yanı sıra,2018 de ki “At Eternity’s Gate” ve 2017 de ki “Loving Vincent” isimli filmlerde öne sürülen bir iddiaya göre; tetiği çeken René Secrétan adında ki yerel bir serseriydi.
Tedirgin olmasının yanı sıra Secretan’ın genelde tutukluk yapan bir tufeğe sahip olduğu söyleniyor. Bir diğer olasılık ise van Gogh’un olümünün trajik bir kaza olduğu yönünde. Secrétan 1957 yılında yapılan bir röportajda olayla bir bağlantısı olmadığını söylese de bir tabancası olduğunu ve van gogh’un bu tabancayı kendisinden izinsiz almış olabileceğini söyledi. Biyografi yazarlarına göre ise van Gogh zaten ôlmek istiyordu bu yüzden komada kaldığı sürece iki genç ile ilgili herhangi bir suçlamada bulunmadı.
Bu resimleri gerçekten Hitler mi çizdi?
Gençken Adolf Hitler’in tek isteği ressam olmaktı. Fakat sanat okulundan atıldı ve neticede bir felaket inşa eden kötü bir diktatör olma yolunda rota çizdi. Olumunden on yıllar sonra, Hitler’in tabloları genel olarak göz ardı edildi hatta onun tablolarını satın almak sanki bir suçmuş gibi karşılanıyordu. Tüm bunlara rağmen tabloların imitasyonları üretildi ve bunların birçoğu gerçeğine benzemiyordu bile.
2000 ‘li yılların başında Hitler ürünlerinin niş markette satışa sunulmasının ardından fiyatları fırlamaya başladı. Fakat bir problem vardı; Hitler’in orijinal eserini nasıl ayırt edebilecektik? Birçok sahte tabloların arasında uzmanlar sıklıkla orijinal tablonun gerçekte nasıl olduğu konusunda şüpheye düşüyorlardı.
Bu soruna çözüm bulmanın bir yolu Bavyera Eyalet arşivinde bulunan Hitlerin doğruluğu onaylanmış orijinal tablolarıyla kıyaslamaktı fakat arşivde çok az sayıda eser bulunuyordu. Almanya şu aralar piyasada dolaşan sahte tabloların sayısını azaltmak için Hitler eserlerinin satışında bir takım önlemler alıyor.
Gardner Soygununu Kim Gerçekleştirdi?
Boston da bulunan Stewart Gardner müzesinden çalınan 13 eser için hırsızı bulan ya da getirene tam 10 milyon dolar para ödülü verilecek. 1990 ‘daki bu soygun dünyanın en büyük sanat soygunu olarak tarihe geçti çünkü içlerinde Vermeer ve Rembrandt a ait 2020 yılındaki toplam değeri 500 milyon dolar olan eserlerde bulunmaktaydı. Peki olay nasıl meydana geldi ?
Polis kılığına girmiş iki kişi hiçbir eğitim almamış iki güvenlik görevlisini kelepçeleyip etkisiz hale getirdikten sonra soygunu gerçekleştirdi. Hırsızlar devamında hiç biri sergi alanında olmayan güvenlik kameralarını sökmeden önce tabloları çerçevelerinden ayırdı. Ortalama üç dakika sürebilecek bir soygun tuhaf bir şekilde doksan dakika sürdü.
Onlarca yıl geçmesine rağmen tablolar hâlâ meydana çıkmadı. Boş çerçeveler o günün ürkütücü havasını anımsatır şekilde asılı duruyorlar. 13 eserin tamamının bulunabilmesi için gerekli olan yönlendirmeyi yapan kişiye 10 milyon dolar para ödülü taahhüt edilmesinin yanı sıra yalnızca bir eserin dâhi bulunmasına katkı sağlayacak kişi için 100000 dolar para ödülü taahhüt ediliyor.
İŞTE BİR SOYGUN DAHA
Amerika’nın en büyük sanat soygunlarından birisi de 1990 lar ve 2000 ‘lerde larif Rothko,Jackson Pollock ve diğer ünlü isimlere ait eserlerin Glarife Rosales tarafından 1846 da kurulan Newyork ta ki M.Knoedler & Co sanat galerisine satıldığı zaman meydana geldi. 80 milyon dolardan fazla paraya satılan eserlerin eserleri kopyaladıktan sonra çay ve elektrikli süpürge kullanarak onları eskimiş gibi gösteren Çinli göçmenler tarafından üretildiği ve sahte olduğu sonradan ortaya çıktı. Alıcıların dolandırılmasının yanı sıra bu dolandırıcılık sanat galerisinin itibarını da zedeledi.
Tolgahan Seven
Yorumlar 1