2021 yılının şubat ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen ve Mersin Üniversitesi’nden Doçent Ümit Aydınlıoğlu’nun himayesinde bir restorasyon projesi başlatıldı. Amaç, Dağlık Kilikya da bulunan bir Greko-Romen kasabası olan eski antik Uzuncaburç (Diocaesarea) kentini eski ihtişamına geri getirmekti.
Tam da bu kazılar sırasında 2021’in son haftasında tarihi 1400 yıl öncesine dayanan ve hepsi MS 602-628 Bizans-Sasani Savaşı ile ilgili olan 19 eser gün yüzüne çıkarıldı! (Sasani İmparatorluğu, dördüncü büyük İran Hanedanı ve ikinci Pers İmparatorluğu ‘nun adıdır. )
2021’in sonunda hızlı bir şekilde art arda bulunan Bizans-Sasani Savaşı eserleri arasında bir iskelet, kolye, zincir, küpe ve bir muska yer aldı. Bunların hepsi antik kentteki 23 metrelik kulenin restorasyon ve kazı çalışmaları sırasında bir iç odada keşfedildi. Arkeo News, kulenin Uzuncaburç’ta 6. yüzyılın sonunda veya MS 7. yüzyılın başlarında inşa edildiğini bildirdi.
Heyecan Verici Buluntular ve Bizans-Sasani Savaşı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı şunları söyledi:
“Arkeolojinin temelinde gizemin çözülmesinin heyecanı var. Bu tür buluntularla birlikte bütün çalışma arkadaşlarımız heyecan içerisinde bunun hikayesini, gerçek anlamda o dönemde yaşanan olayları tanımlamaya çalışıyorlar.
Bu objeler bizim için o yüzden çok önemli. Kime ait olduğu, oradaki iskeletin, bulabiliyorsak o dönemdeki görevi neydi? Bu buluntular onlara ışık veriyor. Bu heyecan içerisinde gizemi çözdüğümüz zaman biz de bir dedektif edasıyla mutlu oluyoruz. Tüm çalışma arkadaşlarımız, arkeologlarımız heyecan içerisinde bunu yürütmeye çalışıyorlar.”
Karbon tarihleme ve diğer bilimsel test yöntemlerinin ardından, iskelet kalıntılarının bir rahibe ait olabileceği düşünülüyor. Yazgı, “İskeletin bir rahibe ait olabileceğine dair tahminlerimiz var” dedi. Mersin’in kalbindeki Silifke Müzesi’nde Bizans-Sasani Savaşı eserlerinin sergilenmesi planlanıyor.
Buluntulara, Bizans-Sasani Savaşı (602-628) döneminde basılan İmparator Herakleios dönemine ait sikkeler eklendi. Savaşın sona ermesi, İranlıları işgal altındaki tüm bölgelerden çekilmeye ve “Gerçek Haç”ı Bizanslılara iade etmeye zorladı.
Uzuncaburç Antik Kenti’nde kulede çıkan yangın bu çalkantılı dönemde meydana gelirken, Anadolu’nun Silifke bölgesinde de benzer hasar ve tahribatlar meydana geldi.
Ahmet Çamsarı, “Bugüne kadar tüm amacımız diğer alanlarda olduğu gibi arkeoloji alanında da kentimize değer katabilmekti. Mersin’in arkeoturizm açısından bir cazibe merkezi haline gelmesi için bu tür projelerin hayati öneme sahip olduğu bilinciyle hareket ediyoruz ve çok şükür güzel sonuçlar elde ediyoruz.
Kazı ekibinin canla başla çalışması ile elde edilen bu ilk bulgular bundan sonraki süreçte de Uzuncaburç’ta arkeolojik zenginliğin daha da detaylı bir biçimde gün ışığına çıkacağını müjdeliyor. Emeği geçen tüm kazı ekibine, projemize iş birliği ve katkılarıyla değer katan Kültür ve Turizm Bakanlığımız başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
Antik Uzuncaburç ve Türkiye’nin Çok Kültürlü Tarihi
Bir zamanlar eski Roma İmparatorluğu ‘nun zirvesinde doğrudan kontrolü altında olan Türkiye hem Anadolu’yu hem de Doğu Trakya’yı kapsar.
MS 5. yüzyılda imparatorluğun çöküşünden sonra, güç merkezi Konstantinopolis’e kaydı ve ardından gelen imparatorluk Bizans İmparatorluğu olarak adlandırıldı. Bununla birlikte, Bizans veya Doğu Roma İmparatorluğu, Roma yerine Yunan gelenek ve göreneklerine dönüş ile Roma’dan farklıydı.
Sonunda, Konstantinopolis de bin yıl sonra, Osmanlı İmparatorluğu MS 1453’te devraldığında sona erecekti.
Asya ile Avrupa arasındaki bu son derece stratejik konumun daha karmaşık hale getirdiği, güç için rekabet eden farklı güçler ve farklı dini merkezlerin kurulması, şu anda Türkiye‘nin çok kültürlü ve çeşitli tarihinin arka planını oluşturuyor.
Türkiye’nin güneyinde yer alan ve eski adı Diocaesarea olan Uzuncaburç ise Helenistik dönemde bölgeye hâkim olan Olba krallığının ibadet merkeziydi. Olba krallığı bu dönemde hem Seleukos hem de Roma imparatorluklarına bağlı bir devletti. Osmanlılar zamanında bu bölgeye Helenistik dönem kalıntıları ve adı geçen kule nedeniyle Uzuncaburç adı verilmiştir.
Coğrafi olarak Uzuncaburç, dağlık bir alanda kurulmuş düz bir platodur ve burada erken yerleşimleri mümkün kılmıştır. Hitit döneminde bile bölgenin kutsal bir alan olduğu iddia ediliyor.
Arkeo News’in haberine göre Uzuncaburç, Arnavut kaldırımlı sokakların yanı sıra devasa çeşme ve giriş kapılarının da eklendiği Roma dönemine kadar büyüyüp gelişmeye devam etti.
Bizans döneminde kiliseye dönüştürülen kentte Büyük İskender’in generallerinden Seleukos Nikator I, Zeus’a adanan bir tapınak yaptırmıştır.
Bu zengin tarih, bölgeyi Mersin halkının tanıtmak istediği heyecan verici bir arkeolojik cennet haline getirmektedir. Ayrıca yakında bu güzel antik eserler Mersin ilinde herkesin görmesi için sergilenecekler.
Feride İrem Yılmaz