Arabasız tek bir gün hayal edebilir misiniz? Sadece onu kullanmaktan bahsetmiyorum, ayrıca bir günde kaç tane araba gördüğünüzden bahsediyorum. Onları dalgın bir şekilde evinizin önünden geçerken veya camdan baktığınızda görebilirsiniz.
Tekerlek insanlığın en büyük icatlarından biridir. O olmadan yaşam asla bugünkü gibi olmazdı. İlk icat edildiği günden bugüne hatta bin yıl sonrasında bile insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olmaya devam edecek.
Sadece tekerlekler değil, çalar saatler, kapı kilitleri, kağıt gibi gündelik eşyaların hepsi geçmiş icatların bir parçasıdır. Haydi, hala hayatımızın ayrılmaz parçaları olan eski icatlara bir göz atalım.
1. Tekerlek (MÖ 4500):
Tekerleğin kesin olarak ne zaman ve nerede keşfedildiği gizemini koruyor. Çoğu araştırmacı ilk tekerleği geç dönem cilalı taş devri veya bakır çağının başlangıcında Mezopotamya uygarlığıyla (Irak) ilişkilendiriyor. İlk tekerlek çömlekçi çarkında kullanılmıştı.
300 yıl sonra insanlar tekerleğin ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılabileceğini keşfetti. Tekerlekler, MÖ 6. yy’da Antik Yunanistan’da el arabalarında kullanıldı.
Bulunan en eski tekerlekli araç çizimine MÖ 4500 yılına ait bir bronz testi üzerinde rastlandı. Tekerlek MÖ 4000 yıllarında Hint yarımadasındaki İndus Vadisi Uygarlığı ile Avrupa’nın merkezine ulaştı.
Bu eski tekerlekler yapı olarak oldukça basitti — Tahtadan yapılmış aksı tutan küçük bir deliğin olduğu dış yüz. Bugün heryerde gördüğümüz ispitli tekerlek çok yeni bir icat. Sintaştalılar muhtemelen ispitli tekerliği icat eden en eski uygarlıktı. Diğer komşu uygarlıklar sonraları bu tekerleği benimsediler. Atlar ile çekilen ispit tekerlekli araçlar sonrasında ulaşımın genel araçlarından biri haline geldi.
Ancak atlar ve at arabaları çok pahalı olduğu için, sadece zengin insanlar bu tarz araçlara ulaşabiliyordu. MÖ İlk milenyumda, demir çerçeveli ispitli tekerlekler kullanılmaya başlandı. Bunlar çok daha sağlamdı ve Yunan ve Roma bölgelerinde popülerdi. Bu tarz ispitli tekerlekler 1800’lü yılların ortalarına kadar kullanıldı.
1870’li yıllarda, günümüzde kullandıklarımıza benzer tel ispitli ve havalı tekerlekler üretildi. Bu tür tekerlekler daha düşük yol sürtünmesine sahipti ve seyahatlerde verimliliği arttırdı. Günümüzde kullandığımız dökme alaşım tekerlekler yüksek miktarda ağırlığı tolere edebiliyor.
2. 60.000 Yıldır Kullanılan Dikiş İğneleri:
Günümüzde kullandığımız iğne yıllarca süren bir gelişimin ürünüdür. Günümüz iğneleri; çelik veya bakırdan üretilip, korozyondan korunmaları için altın veya gümüş ile kaplanıyor. Günümüzden 60.000 yıl öncesine dayanan ilk iğne Güney Afrika’da keşfedildi.
Çin, Rusya ve diğer bölgelerde keşfedilen diğer eski iğneler 45.000 yıl öncesine dayanıyor. Delikli ilk iğne 25.000 yıllıktır.
Bu erken dönem dikiş iğneleri daha iyi uyan giysiler dikme ihtiyacından çıkmış olabilir. Bu, özellikle eski dönem insanlarının sarındıkları hayvan derisi ve kürklerinin boşluklarından ve aralarından geçen dondurucu soğuk havadan korunma ihtiyacından çıkmış olabilir.
Dikiş iğnelerinin bugün bildiğimiz şekliyle ortaya çıkması MÖ ikinci milenyuma denk gelir, özellikle Bronz Çağına. Altının oldukça esnek yapısı sayesinde, iğneler de pahalı unsurlardan yapılmıştır.
İğnelerin nakış için kullanımı uzun bir zaman sonrasına denk gelir. 30.000 yıl öncesine ait olan en eski nakış örneklerine Orta Asya, Güney Asya ve Orta Doğu’da rastlandı. MÖ 220 yılına ait olan eski Çin yazıtlarından bazıları nakışı “ iğne ile dekorasyon yapma ” olarak tanımlar.
3. Renk Pigmentleri: 400.000 Yıl Boyunca Sayamadığımız Kadar Farklı Amaç İçin Kullanıldılar
Biz insanlara doğuştan renkler çekici gelmiştir. Yaşamın farklı tonları olmadan yaşamak imkansızdır. Belkide bu, renklerin dekoratif amaçlar için tarih öncesi zamanlardan beri kullanılma nedenini açıklıyordur. Doğal madenlerden yeryüzünden kil, toprak boyaları gibi renklendiriciler, koyu kahverengi kobalt birçok kültürde popülerdi.
Mısır ve Çin medeniyetleri renk pigmentleri üretiminde öncü uygarlıklardı. MÖ 1300’lerde Mısırlılar renkli boyaların yumurta kabuklarının protein bileşenleri gibi beyaz bir taban renkle karıştırılmasıyla Madder Lake ve Carmine Lake gibi renk pigmentlerini oluşturmayı keşfettiler.
Ayrıca bu tür pigmentleri karıştırmak bunların alt katmana daha güçlü yapışmasını ve çok daha kalıcı olmasını sağlıyordu. Azurit Mavisinden elde edilen koyu mavi tonlardan başka, bu koyu kestane pigmentleri sık sık eski mısır boyamalarında ve mimarisinde bulunur.
Pigmentleri üretebilmek için kullanılan 400.000 yıllık aletler Zambiya’da keşfedildi. 1400’lü yıllarla birlikte, ceviz ve keten yağı yumurta kabuklarının ve pigment bağlayıcı maddelerin yerini alarak daha kaliteli boylar elde edilmesini sağladı.
Son sanayi devrimine kadar bu renklerin mevcudiyeti ve üretimi çok kısıtlıydı. (Bunların birçoğu doğada bulunan çeşitli bitkilerden ve hayvan türlerinden elde edilebiliyordu.)
1800’lü yıllarla birlikte ortaya çıkan boya tüpleriyle boya renklerini karıştırmak kolaylaştı ve daha portatif oldular. Bu yüzyılın sonunda sentetik boyalar doğal boyaların yerini aldı. (Renklerin ve tonların daha da genişlemesine olanak sağladı.)
Mehmet Atasever
Bunlar da ilginizi çekebilir
Tüm Büyük Bronz Çağ Şehirlerini Ne Yok Etti?
En İyi Bilim İnsanları ve Buluşları
Tarih Öncesi Dönemler: Yazılı Kayıtlardan Önce İnsanlar Nasıl Yaşardı?