Bilim İnsanları, olası ihtimallere karşı Ay’da Dünya’nın yaşam formlarımdan oluşan bir ‘Kıyamet Kasası’ inşa etmek istiyor. Bunu Nuh’un Gemisi’nin Ay versiyonu, bir kıyamet kasası ya da Ay Sığınağı gibi düşünebilirsiniz. Her durumda, bu kötü bir fikir değil. Arizona Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, küresel bir kriz olayına karşın Dünya’daki yaşamı korumak için cesur bir teklifte bulundu.
Gezegenimizin karşı karşıya kaldığı doğa veya insan faaliyeti kaynaklı risklerden uzakta bir yaşam deposu -sadece insan yaşamından değil, bitki ve hayvan yaşamından da bahsediyoruz- inşa etmek için ne gerektiğini ana hatlarıyla açıkladılar. Teklif kulağa bir bilim kurgu hikayesinden fırlamış gibi gelebilir, ancak şaşırtıcı bir şekilde gerçekçi.
Düşüncelerini hafta sonu gerçekleştirilen IEEE Havacılık Konferansında sunan ekip, bunu Dünya’daki medeniyetin başına gelebilecek felaketlere karşı bir ‘modern küresel sigorta poliçesi’ olarak görüyor.
Yani, Ay’da 6.7 milyon türün kriyojenik olarak dondurulmuş sperm, yumurta, spor ve tohum örneklerinin güvenle saklanabileceği bir ‘Ay Sığınağı’ konuşuluyor. Erişim kolaylığı açısından Ay, ideal yer olmayabilir ancak gezegenimizin başında gelebilecek bir kıyamet senaryosundan uzakta olmaktan öte avantajları da var.
Özellikle, Ay’ın lav tüpleri ve yüzeyindeki çukurlar çağdaş Nuh’un Gemisi’ni inşa etmek için ideal yerler gibi gözüküyor; bu Svalbard’ın ünlü ‘Kıyamet Tohum Deposu’ konseptine benzer, sadece burada iklim krizi numunelere erişemez.
Ay’ın yüzeyinin altında yüzlerce lav tüpü var.
Üzerlerindeki kaya sayesinde, radyasyondan ve mikro meteorlardan korunuyorlar. Yeraltındaki aşırı düşük sıcaklıklar numuneleri saklamak için son derece uygun, aynı bir Norveç takımadası olan Arktik Svalbard’ın Tohum Kasası ve Arktik Dünya Arşivi için uygun olması gibi.
Ayrıca böyle bir tesise enerji sağlama kapasitesine de sahibiz. Yüzde 30’luk bir verim alıyor gibi hesaplarsak, 191 metrekare kadar güneş paneli Ay Sığınağı için yeterli. İnşaat ve bütün bunları Ay’a taşımak ise bir güçlük arz ediyor ancak imkansız değil.
Konseptin sunumunu yapan Profesör Jaken Thanga, tesislerin tahminen 250 yolculukta numunelerle doldurulmuş olacağını açıkladı. Karşılaştırma yapmak istersek, Uluslararası Uzay İstasyonu’nu ele alabiliriz. Çok daha kısa bir uçuş mesafesinde bulunan Uluslararası Uzay İstasyonu’nun yapımı için 40 uçuş gerekmişti.
Thanga konuşmasının devamında, “Bu çılgınca büyük değil,” dedi. “Bu konuda biraz şaşırmıştık.”
Üstesinden gelinmesi gereken başka güçlükler de var. Bunlardan bazıları harika potansiyel çözümlere sahip. Ay’ın lav tüplerinin soğuk ve vakumu andıran koşulları, bu tesiste kullanılacak metalleri bir çok farklı şekilde etkileyebilir.
Donabilirler, sıkışabilirler, hatta birbirlerine soğuk kaynak ile kaynayabilirler. Ancak ekibin yaratıcı bir çözümü var; süper iletkenler kullanmak. Süper iletkenler, dirençsiz elektrik akımına izin vermek gibi inanılmaz özellikler sergilerler.
Ayrıca kuantum levitasyon (kuantum kaldıraç/kilitlenme) olarak bilinen bir fenomen sayesinde, bir şeyleri yerine sabitleyebilirler. Dünyadan alınan numuneler, süper iletken raylar üzerinde yerlerine kilitlenebilir. Robotların diğer raylarda onları kontrol etmek üzere hareket etmesine izin verilebilir.
Bu iddialı proje henüz gerçekleştirilmeye hazır olmasa da, ekip ayrıca zıplayabilen ve uçabilen, SphereX adlı robotlar sayesinde Ay’ın lav tüplerini incelemek üzere yöntemler de önerdi. Bu lav tüpleri sadece Dünya türlerinin numunelerini barındırmakla kalmayabilir.
Aynı zamanda insanların Ay’da kalıcı olarak bulunması için de ideal olabilir. Álvaro Díaz-Flores Caminero, Arizona Üniveristesi doktora öğrencisi ve projenin termal analiz başkanı: “Böyle projelerde beni en çok heyecanlandıran şey, bana bir uzay medeniyeti olmaya yaklaştığımızı ve çok da uzak olmayan bir gelecekte insanlığın Ay ve Mars üzerinde üsleri olacağını hissettirmeleri,” dedi.
“Multi-disiplinler projeler karmaşıklıklarından dolayı zordur, ancak inanıyorum ki bu karmaşıklıkları onları güzel yapan şey.”
İpek Aydoğdu