Quentin Tarantino, Amerikan sinemasının en özgün, etkili ve tartışmalı yönetmenlerinden biridir. Tarzını belirleyen unsurlar arasında şiddet, diyalog, pop kültürü referansları, müzik seçimi, zaman çizgisinin bozulması ve sinema tarihinin yeniden yazılması sayılabilir. Tarantino’nun filmleri hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden büyük beğeni toplamış, pek çok ödül kazanmış ve kült bir hayran kitlesi oluşturmuştur. Bu makalede, Tarantino’nun hayatı, kariyeri, eserleri, etkileri ve eleştirileri hakkında detaylı bilgiler bulacaksınız.
Quentin Tarantino’nun Hayatı
Quentin Jerome Tarantino, 27 Mart 1963’te Tennessee’nin Knoxville şehrinde doğdu. Babası Tony Tarantino, New York’tan gelen İtalyan asıllı bir aktör ve müzisyendi. Annesi Connie McHugh ise Tennessee’li bir hemşireydi. Babası oğlunun doğumundan kısa bir süre sonra aileyi terk etti. Tarantino’nun annesi ise oğlunu tek başına büyüttü.
Tarantino’nun sinemaya olan ilgisi küçük yaşlarda başladı. Annesi onu pek çok film izlemeye götürdü. Ayrıca evlerinde de televizyon izlemesine izin verdi. Tarantino’nun en sevdiği filmler arasında westernler, korku filmleri ve Uzak Doğu sineması vardı.
Tarantino 14 yaşındayken Los Angeles’a taşındı. Liseyi bitirmeden bıraktı ve bir video kiralama dükkanında çalışmaya başladı. Burada sinema bilgisini geliştirdi ve pek çok film izledi. Ayrıca senaryo yazmaya da başladı. İlk senaryosu olan The Birthday adlı kara komediyi arkadaşı Craig Hamann ile birlikte yazdı ve yönetti. Ancak film tamamlanamadı ve çoğu kayboldu.
Tarantino 20’li yaşlarında Robert Redford’un Sundance Enstitüsü’ne katıldı ve burada senaryo yazma eğitimi aldı. Burada tanıştığı arkadaşı Scott Spiegel sayesinde yönetmen Roger Avary ile tanıştı. Avary ile birlikte True Romance adlı senaryoyu yazdılar. Bu senaryo daha sonra Tony Scott tarafından filme çekildi.
Quentin Tarantino’nun ilk profesyonel işi 1987 yılında From Dusk Till Dawn (Gün Batımından Şafağa) adlı korku filmi için senaryo yazmak oldu. Bu film daha sonra Robert Rodriguez tarafından yönetildi ve Tarantino da oyuncu olarak yer aldı. Bu filmdeki rolü sayesinde televizyon dizisi Altın Kızlar’da Elvis Presley’i canlandırma fırsatı buldu.
Tarantino’nun ilk uzun metrajlı yönetmenlik deneyimi 1992 yılında Reservoir Dogs adlı suç filmi oldu. Filmde altısı da takma isim kullanan soyguncuların başarısız bir mücevher soygunundan sonra yaşadıkları anlatılıyordu. Film Sundance Film Festivali’nde gösterildi ve büyük ilgi gördü. Film hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden övgü aldı ve Tarantino’nun ününü artırdı.
Tarantino’nun ikinci filmi Pulp Fiction(Ucuz Roman), 1994 yılında vizyona girdi. Film, birbirleriyle bağlantılı olan çeşitli suç öykülerini anlatıyordu. Film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandı. Ayrıca Akademi Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Özgün Senaryo dallarında aday gösterildi. Tarantino ve Avary, En İyi Özgün Senaryo ödülünü kazandılar. Film, modern Hollywood sinemasının en önemli filmlerinden biri olarak kabul edildi.
Tarantino’nun üçüncü filmi Jackie Brown, 1997 yılında gösterime girdi. Film, Elmore Leonard’ın Rum Punch adlı romanından uyarlanmıştı. Filmde bir uçuş görevlisinin (Pam Grier) uyuşturucu kaçakçılığı yaparken yakalanması ve hem polis hem de suçlular arasında sıkışması anlatılıyordu. Film, blaxploitation türüne bir saygı duruşu olarak nitelendirildi.
Tarantino’nun dördüncü filmi Kill Bill, iki bölüm halinde 2003 ve 2004 yıllarında yayınlandı. Film, eski bir suikastçının (Uma Thurman) kendisine ihanet eden eski meslektaşlarından intikam almasını konu alıyordu. Film, dövüş sanatları filmlerine, spagetti westernlere ve animeye göndermeler içeriyordu. Film hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden olumlu yorumlar aldı.
Tarantino’nun beşinci filmi Death Proof, 2007 yılında vizyona girdi. Film, bir dublörün (Kurt Russell) arabasını bir silah gibi kullanarak genç kadınları öldürmesini anlatıyordu. Film, Robert Rodriguez’in Planet Terror adlı filmiyle birlikte Grindhouse adlı bir çift program olarak sunuldu. Bu program, 1970’lerin ucuz ve şiddetli sinema salonlarını andırıyordu.
Tarantino’nun altıncı filmi Inglourious Basterds, 2009 yılında gösterime girdi. Film, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki Fransa’da geçiyordu. Filmde Yahudi-Amerikan askerlerden oluşan bir timin (Brad Pitt liderliğindeki Basterds) Nazilere karşı yaptıkları operasyonlar ve bir sinema sahibinin (Mélanie Laurent) Hitler’i öldürme planı anlatılıyordu. Film Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Christoph Waltz’a kazandırdı. Ayrıca Akademi Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Özgün Senaryo dallarında aday gösterildi. Tarantino bu dallardan hiçbirini kazanamadı ancak Waltz En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü aldı.
Tarantino’nun yedinci filmi Django Unchained, 2012 yılında vizyona girdi. Film, kölelik döneminde geçiyordu. Filmde bir kölenin (Jamie Foxx) özgürlüğünü kazanması ve karısını kurtarmak için bir Alman avcıyla (Christoph Waltz) işbirliği yapması anlatılıyordu. Film Tarantino’nun en çok hasılat yapan filmi oldu ve 425 milyon dolar kazandırdı. Ayrıca film Akademi Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Özgün Senaryo dallarında aday gösterildi. Tarantino bu dallardan hiçbirini kazanamadı ancak Waltz En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü ve Tarantino da En İyi Özgün Senaryo ödülünü aldı.
Tarantino’nun sekizinci filmi The Hateful Eight, 2015 yılında gösterime girdi. Film, Amerikan İç Savaşı sonrasında geçiyordu. Filmde kar fırtınasına yakalanan sekiz yabancının (Kurt Russell, Samuel L. Jackson, Jennifer Jason Leigh, Walton Goggins, Tim Roth, Michael Madsen, Bruce Dern ve Demián Bichir) bir dağ kulübesinde yaşadıkları gerilimli olaylar anlatılıyordu. Film 70 mm formatında çekildi ve özel gösterimlerde üç saatlik bir süreye sahipti. Film Akademi Ödülleri’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Leigh), En İyi Sinematografi (Robert Richardson) ve En İyi Müzik (Ennio Morricone) dallarında aday gösterildi. Morricone bu dalda ödülü kazandı.
Tarantino’nun dokuzuncu ve son filmi Once Upon a Time in Hollywood, 2019 yılında vizyona girdi. Film, 1969 yılında Hollywood’da geçiyordu. Filmde bir televizyon yıldızının (Leonardo DiCaprio) ve dublörünün (Brad Pitt) sinema sektöründe tutunmaya çalışmaları ve ünlü aktris Sharon Tate’in (Margot Robbie) Manson Ailesi tarafından öldürülmesi olayına tanıklık etmeleri anlatılıyordu. Film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarıştı ve Pitt En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Ayrıca Akademi Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Özgün Senaryo dallarında aday gösterildi. Pitt En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alırken, film de En İyi Sanat Yönetimi ve En İyi Kostüm Tasarımı ödüllerini kazandı.
Quentin Tarantino Filmleri
Quentin Tarantino’nun filmleri genellikle şiddet, diyalog, pop kültürü referansları, müzik seçimi, zaman çizgisinin bozulması ve sinema tarihinin yeniden yazılması gibi ortak unsurları paylaşır. Tarantino’nun filmleri ayrıca birbirleriyle bağlantılıdır. Bazı karakterler akraba veya tanıdık olabilir, bazı nesneler veya markalar diğer filmlerde de görülebilir, bazı olaylar diğer filmlerin arka planında gerçekleşebilir. Tarantino bu bağlantıları iki kategoriye ayırır: Gerçek Dünya ve Sinema Dünyası. Gerçek Dünya filmleri karakterlerin yaşadığı dünyayı temsil ederken, Sinema Dünyası filmleri karakterlerin izlediği veya hayal ettiği filmleri temsil eder. Örneğin Pulp Fiction ve Reservoir Dogs Gerçek Dünya filmleridir; Kill Bill ve From Dusk Till Dawn ise Sinema Dünyası filmleridir.
Tarantino’nun filmlerinin bir diğer önemli özelliği de müzik seçimidir. Tarantino genellikle orijinal müzik yerine var olan şarkıları kullanır. Bu şarkılar genellikle 1960’lar ve 1970’lerin rock, soul, funk veya country müziğinden seçilir. Tarantino bu şarkıları filmin atmosferini yaratmak, karakterleri tanıtmak, sahnelere duygu katmak veya ironi yaratmak için kullanır. Tarantino’nun filmlerinde kullandığı bazı ünlü şarkılar şunlardır:
- Misirlou (Dick Dale and His Del-Tones) – Pulp Fiction
- Stuck in the Middle with You (Stealers Wheel) – Reservoir Dogs
- Girl, You’ll Be a Woman Soon (Urge Overkill) – Pulp Fiction
- Bang Bang (My Baby Shot Me Down) (Nancy Sinatra) – Kill Bill
- You Never Can Tell (Chuck Berry) – Pulp Fiction
- Across 110th Street (Bobby Womack) – Jackie Brown
- Cat People (Putting Out Fire) (David Bowie) – Inglourious Basterds
- Unchained (The Payback/Untouchable) (James Brown and 2Pac) – Django Unchained
- The Ecstasy of Gold (Ennio Morricone) – The Hateful Eight
- California Dreamin’ (The Mamas and the Papas) – Once Upon a Time in Hollywood
Tarantino’nun filmlerinin bir başka özelliği de zaman çizgisinin bozulmasıdır. Tarantino genellikle filmlerini kronolojik sıraya göre değil, tematik veya dramatik olarak uygun olduğunu düşündüğü şekilde anlatır. Bu şekilde izleyiciye sürprizler, geri dönüşler, gizemler ve paralel olaylar sunar. Tarantino bu tekniği filmlerinin yapısını zenginleştirmek, izleyicinin ilgisini canlı tutmak ve sinema dilini yeniden yorumlamak için kullanır.
Tarantino’nun zaman çizgisini bozduğu filmleri şunlardır:
- Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri): Film soygunun öncesini ve sonrasını anlatırken, soygun sahnesini göstermez. Ayrıca karakterlerin geçmişlerine dair bazı bölümler de filmde yer alır.
- Pulp Fiction (Ucuz Roman): Film üç ana hikayeden oluşur: Vincent Vega ve Marsellus Wallace’ın Karısı, Altın Saat ve Butch’un Büyük Kaçışı. Bu hikayeler kronolojik olarak değil, birbirleriyle bağlantılı oldukları şekilde anlatılır. Örneğin filmde Vincent Vega öldürülmesine rağmen, sonraki hikayede hayatta görülür.
- Kill Bill: Film iki bölümden oluşur: Birinci Bölüm ve İkinci Bölüm. Bu bölümler de kendi içlerinde farklı zaman dilimlerine ayrılır. Örneğin Birinci Bölüm’de Gelin’in intikam listesinin ilk iki ismi olan Vernita Green ve O-Ren Ishii’yi öldürmesi anlatılırken, bu olayların nasıl gerçekleştiği İkinci Bölüm’de gösterilir.
- The Hateful Eight (Nefret Sekizlisi): Film iki bölümden oluşur: Minnie’nin Kürk Dükkanı ve Domuz Kuyruğu. Bu bölümler arasında bir geri dönüş sahnesi vardır. Bu sahnede Minnie’nin Kürk Dükkanı’nda neler olduğu ve Domuz Kuyruğu’nda ortaya çıkan gizemin nasıl oluştuğu anlatılır.
- Once Upon a Time in Hollywood (Bir Zamanlar Hollywood’da): Film 1969 yılında geçerken, bazı sahnelerde karakterlerin geçmişlerine veya hayallerine dair görüntüler verilir. Örneğin Rick Dalton’un eski filmlerinde oynadığı sahneler, Cliff Booth’un Bruce Lee ile dövüştüğü sahne veya Sharon Tate’in kendisini sinemada izlediği sahne bunlara örnektir.
Tarantino’nun filmlerinin son olarak değinilmesi gereken bir özelliği de sinema tarihinin yeniden yazılmasıdır. Quentin Tarantino bazı filmlerinde gerçek tarihi olayları kendi yorumuyla değiştirerek anlatır.
Bu şekilde izleyiciye beklenmedik, şok edici ve eğlenceli bir deneyim sunar. Tarantino’nun sinema tarihinin yeniden yazdığı filmleri şunlardır:
- Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi): Filmde Hitler ve diğer Nazi liderleri, bir sinema salonunda patlayan bir bomba ve ateş açan bir grup Yahudi direnişçi tarafından öldürülür. Bu olay, II. Dünya Savaşı’nın sonunu getirir.
- Django Unchained (Zincirsiz): Filmde Django, karısını kurtarmak için bir pamuk plantasyonuna saldırır ve burada pek çok köle sahibi ve işbirlikçisini öldürür. Ayrıca plantasyonu da havaya uçurur. Bu olay, köleliğe karşı bir başkaldırıyı tetikler.
- Once Upon a Time in Hollywood (Bir Zamanlar Hollywood’da): Filmde Manson Ailesi, Sharon Tate’i öldürmek yerine Rick Dalton’un evine girer. Burada Cliff Booth ve Brandy adlı köpeği tarafından saldırıya uğrarlar. Rick Dalton da alev püskürten bir kokteyl atarla onlardan birini öldürür. Bu olay, Manson Ailesi’nin cinayetlerini engeller ve Sharon Tate’in hayatta kalmasını sağlar.
Etkileri
Tarantino’nun sineması pek çok yönetmen, senarist ve eleştirmen tarafından etkilenmiştir. Tarantino’nun kendisi de sinema tarihindeki pek çok yönetmen ve filmle ilham aldığını belirtmiştir. Tarantino’nun etkilendiği bazı yönetmenler şunlardır:
- Sergio Leone: İtalyan yönetmen Sergio Leone, spagetti western türünün en önemli temsilcisidir. Leone’nin filmleri genellikle şiddet, intikam, adaletsizlik ve kader gibi temaları işler. Leone’nin filmlerinde kullandığı uzun planlar, yakın çekimler, müzik ve ses efektleri Tarantino’yu etkilemiştir. Tarantino, Leone’nin En İyi Yönetmen olduğunu söylemiştir.
- Jean-Luc Godard: Fransız yönetmen Jean-Luc Godard, Yeni Dalga akımının en önemli isimlerindendir. Godard’ın filmleri genellikle geleneksel sinema kurallarını yıkar, deneysel teknikler kullanır, politik ve felsefi mesajlar içerir. Godard’ın filmlerinde kullandığı kırık zaman çizgisi, doğrudan kamera ile konuşma, altyazı ve yazı kullanma gibi unsurlar Tarantino’yu etkilemiştir. Tarantino, Godard’ın kendisine en çok ilham veren yönetmen olduğunu söylemiştir.
- Brian De Palma: Amerikalı yönetmen Brian De Palma, gerilim, suç ve korku türlerinde başarılı filmler yapmıştır. De Palma’nın filmleri genellikle Hitchcock tarzında çekilir, şok edici sahneler, karmaşık hikayeler, çarpıcı müzikler içerir. De Palma’nın filmlerinde kullandığı bölünmüş ekran, yavaş çekim, dönen kamera gibi teknikler Tarantino’yu etkilemiştir. Tarantino, De Palma’nın kendisine en çok destek veren yönetmen olduğunu söylemiştir.
Tarantino’nun etkilendiği bazı filmler ise şunlardır:
- The Good, the Bad and the Ugly – İyi, Kötü ve Çirkin (1966): Sergio Leone’nin yönettiği bu film, spagetti western türünün en ünlü örneğidir. Filmde üç silahşörün (Clint Eastwood, Lee Van Cleef ve Eli Wallach) bir define peşinde koşması anlatılır. Filmdeki müzik, şiddet sahneleri, karakterler ve diyaloglar Tarantino’yu etkilemiştir. Tarantino bu filmi tüm zamanların en iyi filmi olarak nitelendirmiştir.
- Breathless – Serseri Aşıklar (1960): Jean-Luc Godard’ın yönettiği bu film, Yeni Dalga akımının en önemli filmlerindendir. Filmde bir hırsızın (Jean-Paul Belmondo) bir polisi öldürmesi ve bir Amerikalı kızla (Jean Seberg) kaçması anlatılır. Filmdeki kurgu, stil, diyalog ve pop kültürü referansları Tarantino’yu etkilemiştir. Tarantino bu filmi kendi filmlerinin temelini oluşturduğunu söylemiştir.
- Carrie (1976): Brian De Palma’nın yönettiği bu film, Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Filmde telekinetik güçlere sahip bir kızın (Sissy Spacek) okulda ve evde yaşadığı zorbalıklara karşı intikam alması anlatılır. Filmdeki gerilim, şiddet, müzik ve son sahne Tarantino’yu etkilemiştir. Tarantino bu filmi en sevdiği korku filmi olarak göstermiştir.
Eleştiriler
Tarantino’nun sineması hem övgü hem de eleştiri almıştır. Tarantino’nun filmlerinin en çok eleştirilen yönleri şunlardır:
- Şiddet: Tarantino’nun filmleri genellikle aşırı ve gereksiz şiddet içerir. Bu şiddet sahneleri bazı izleyicileri rahatsız eder, bazıları ise bunları eğlenceli bulur. Tarantino şiddeti sanatsal bir araç olarak kullandığını, gerçek hayatta şiddete karşı olduğunu söyler. Ayrıca şiddetin izleyiciye bir duygu uyandırması gerektiğini, bunun da komedi veya korku olabileceğini belirtir.
- Irkçılık: Tarantino’nun filmlerinde ırkçı söylem ve davranışlar sıkça görülür. Özellikle siyahi karakterlere yönelik küfürler ve aşağılamalar dikkat çeker. Tarantino bu eleştirilere karşı filmlerinin gerçekçi olduğunu, ırkçılığın tarihsel bir gerçek olduğunu savunur. Ayrıca filmlerinde siyahi karakterleri güçlü ve özgür olarak gösterdiğini, ırkçı karakterleri ise kötü olarak lanetlediğini söyler.
- Kadın düşmanlığı: Tarantino’nun filmlerinde kadın karakterler genellikle şiddete maruz kalır, cinsel obje olarak sunulur veya erkek karakterlerin gölgesinde kalır. Tarantino bu eleştirilere karşı filmlerinde kadın karakterleri güçlü ve bağımsız olarak gösterdiğini, şiddete uğrayan kadınların da intikam aldığını iddia eder. Ayrıca filmlerindeki şiddetin cinsiyet ayrımı yapmadığını, erkek karakterlerin de şiddete maruz kaldığını belirtir.
Sonuç
Quentin Tarantino, Amerikan sinemasının en özgün, etkili ve tartışmalı yönetmenlerinden biridir. Filmleri hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden büyük beğeni toplamış, pek çok ödül kazanmış ve kült bir hayran kitlesi oluşturmuştur. Filmleri şiddet, diyalog, pop kültürü referansları, müzik seçimi, zaman çizgisinin bozulması ve sinema tarihinin yeniden yazılması gibi unsurlarla tanınır. Filmleri ayrıca birbirleriyle bağlantılıdır ve iki kategoriye ayrılır: Gerçek Dünya ve Sinema Dünyası.
Filmleri pek çok yönetmen, senarist ve eleştirmen tarafından etkilenmiştir. Tarantino’nun kendisi de sinema tarihindeki pek çok yönetmen ve filmle ilham aldığını belirtmiştir. Bu makalede, Tarantino’nun hayatı, kariyeri, eserleri, etkileri ve eleştirileri hakkında adım adım kapsamlı bir bilgi verilmiştir. Tarantino’nun sineması, modern Hollywood sinemasının en önemli parçalarından biri olarak kabul edilebilir. Tarantino’nun gelecekteki projeleri merakla beklenmektedir.