Kopenhag Üniversitesi Niels Bohr Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, kendi galaksimiz olan Samanyolu’ndaki yıldızların etrafında dönen 1000’den fazla gezegen sistemini araştırdılar. Ayrıca gezegenlerin yörüngeleri, gezegenlerin sayısı, oluşum ve yıldızlara olan uzaklıklarıyla ilgili bilgi sahibi oldular.
Ardından şunu farkettiler: Kendi güneş sistemimizin diğer sistemlere kıyasla bazı yönlerden çok nadir olduğu, bazı yönlerden ise çok sıradan olduğunu fark ettiler.
Sekiz gezegene sahip olmak nadir bir şey. Ancak bu çalışma Güneş sisteminin bir yıldızın etrafındaki gezegenlerin oluşumu için tamamen aynı, çok temel ve sıradan kuralları izlediğini gösteriyor.
Onu yaşamı barındıracak kadar özel kılan şeyin tam olarak ne olduğu sorusu hala gizemini koruyor. Çalışma MNRAS dergisinde yayınlandı.
Bu makale de ilginizi çekebilir: Güneş Sistemi Hakkında Herşeyi Öğrenin!
Dış merkezli gezegen yörüngeleri, gezegenlerin sayısını belirlemein anahtarıdır
Herhangi bir Güneş sistemindeki yörüngelerin dış merkezi ile gezegen sayısı arasında çok bariz bir ilişki var. Gezegenler oluştuğunda, bir gaz ve toz bulutu içinde dairesel yörüngelerde dönmeye başlarlar. Ancak yine de nispeten küçüktürler, Ay ile karıştırabilmeniz çok mümkün.
Biraz süre sonra, yerçekimi yoluyla etkileşime girerler ve giderek daha fazla eksantrik (dış merkezli) veya eliptik yörüngelerde dönmeye başlarlar. Bu eliptik yörüngeler birbirleriyle kesiştiği için çarpışmaya başlarlar ve böylece çarpışmalar nedeniyle gezegenler boyut olarak büyürler.
Çarpışmanın sonucunda sadece bir veya birkaç gezegen oluşursa, aslında yeni gezegen oluşmuyor önceki hallerinden biraz daha büyük oluyorlar, yörüngelerinde kalmaya devam ederler. Ancak sonunda birçok gezegen oluşursa, aralarındaki çekim kuvveti onların enerji kaybetmesine neden olur ve böylece giderek daha fazla dairesel yörüngeler oluştururlar.
Araştırmacılar, gezegenlerin sayısı ile yörüngelerinin ne kadar dairesel olduğu arasında bir bağlantı keşfettiler. Profesör Uffe Gråe Jørgensen,
“Aslında bu bir sürpriz değil.” diye söyledi. “Ancak Güneş sistemimiz, bizimki kadar çok gezegene sahip başka hiçbir Güneş sisteminin bilinmemesi açısından benzersiz. Dolayısıyla, belki de Güneş sistemimizin bu bağlantıya uymaması beklenebilir. Ama uyuyor, bu doğru.”
Bu kurala uymayan tek Güneş sistemi, tek bir gezegene sahip sistemlerdir. Bazı durumlarda bunun nedeni, tek gezegen sistemlerinde, gezegenin yıldıza çok yakın bir yörüngede dönmesidir ancak diğer sistemlerde bunun nedeni, sistemlerin aslında başlangıçta varsayılan olan daha fazla gezegeni barındırabilmesidir.
Makalenin ilk yazarı Nanna Bach-Møller, “Bu durumlarda, kuraldan sapmanın şimdiye kadar gizlenmiş olan daha fazla gezegeni ortaya çıkarmamıza yardımcı olabileceğine inanıyoruz.” diye açıkladı. Gezegenin yörüngesinin dış merkezinin boyutunu görebilirsek, o zaman sistemde kaç tane gezegen olması gerektiğini biliriz.
Ayrıca tam tersi bir şekilde de, eğer gezegenlerin sayısına sahipsek, yörüngelerini öğrenebiliriz.
“Bu, kendi Güneş sistemimiz gibi gezegen sistemlerini tespit etmek için çok önemli bir araç olacaktır çünkü Güneş sistemimizdeki gezegenlere benzer birçok dış gezegeni, nerede arayacağımızı bilmiyorsak, doğrudan tespit etmek zor olacaktır.”
Dünya %1’lik şanslı dilim arasında
Dış gezegen arayışında hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, kişi aynı sonuca ulaşacaktır. Yani temel, evrensel bir fizik var. Araştırmacılar bunu şunu söylemek için kullanabilirler: Güneş sistemimizle aynı dış merkeze sahip kaç sistem daha var?
Daha sonra Güneş sistemimizle aynı sayıda gezegene sahip kaç sistemin olduğunu değerlendirmek için kullanabiliriz. Cevap, Güneş sistemimizle aynı veya daha fazla sayıda gezegene sahip tüm Güneş sistemlerinin yalnızca %1’i olmasıdır.
Samanyolu’nda yaklaşık 100 milyar yıldız varsa, bu yine de bir milyardan az Güneş sistemi demek.
Yaşanabilir bölgede yaklaşık 10 milyar Dünya benzeri gezegen var. Ancak Uffe Gråe Jørgensen, yaşanabilir bölgede olmakla yaşanabilir olmak veya teknolojik bir uygarlık geliştirmiş olmak arasında büyük bir fark olduğunu vurguluyor.
“Dışarıda çok fazla UFO olmaması gerçeğinin bir nedeni var. Güneş sistemindeki gezegenlerin fethetmeye başladığımızda, oldukça hızlı oluyoruz. Bunu kendi medeniyetimizde görebiliriz. Ay’a gittik ve Mars’ta halihazırda birkaç robotumuz var.
Ancak yıldızların yaşanabilir bölgelerinde milyarlarca Dünya benzeri dış gezegenden çok sayıda UFO yok, bu nedenle özellikle yaşam ve teknolojik uygarlıklar muhtemelen hala oldukça az.”
Dünya özel değil, her şey sistemdeki gezegenlerin sayısını değiştirebiliyor
Yaşamı barındırmak için, yaşanabilir bölge oluşturmak için Dünya büyüklüğünde bir gezegenden başka ne gerekir? Burada Dünya’da ve Güneş sistemimizde gerçekten özel olan nedir? Güneş sistemimizde birçok büyük gaz gezegeni var.
Büyük gaz gezegenlerinin varlığı, bizim burada, Dünya’daki varlığımızın nedeni olabilir mi? Bu tartışmanın bir kısmı, büyük gaz gezegenleri olan Satürn ve Jüpiter’in, gezegen yarım milyar yaşındayken su taşıyan kuyruklu yıldızları Dünya’ya yönlendirip burada yaşamın oluşmasını sağlayıp sağlamadığı sorusunu içeriyor.
İlk kez yapılan bir çalışma, bir Güneş sisteminin sekiz gezegene ev sahipliği yapmasının ne kadar benzersiz olduğunu gösterdi. Ancak aynı zamanda Güneş sistemimizin tamamen benzersiz olmadığını da gösteriyor.
Güneş sistemimiz, gezegenler oluşturmak için diğer herhangi bir Güneş sistemi ile aynı fiziksel kuralları takip ediyor, sadece ölçeğin alışılmadık bir kısmındayız. Ve hala neden sorusuyla baş başa kalıyoruz.
Utku Emre KOCAİBİŞ
Bunlar da ilginizi çekebilir
Uzaydaki Güneş Enerjisi Santralleri Enerji İhtiyacımıza Cevap Olabilir.
Hayabusa2: Japonlar Bu Uzay Misyonu İle Neyi Başardı?
Yorumlar 1