Futbolda penaltı atışları, bu spordaki en öngörülemeyen anlardan ve dramatik olaylardan biridir; oyuncularda ve maçı yöneten hakemlerde tam bir coşku ve derin bir umutsuzluk oluşturur. Son UEFA Euro 2020 şampiyonasında gördüğümüz gibi, oyuncular penaltı atışı yaparken taraftarlar genellikle yüzlerini kapatır. Yapılan araştırmalar bize bunun nedenini gösteriyor. Taraftarların yaşadığı güçlü duyguların ve yukarıdaki görüntüdeki gergin yüz ve vücut ifadelerinin arkasında psikolojik nedenler mevcuttur.
Penaltıyı kullanan oyuncu, kaygı ve stresini azaltmak için yeteneğini ve kontrol duygusunu kullanabilir. Ancak taraftarların takımlarını cesaretlendirmek için tezahürat yapmak ve muhalefeti ertelemek için alaycı yaklaşmak dışında olayları etkileme yetenekleri çok az olduğundan, bazen taraftarlar başa çıkmanın ve kısmen neler olduğunu engellemenin bir yolu olarak yüzlerini kapatabilir.
Bir diğer faktör ise çevremizdekilerin etkisidir. Bir kalabalığın içindeki insanları izlediğimizde yüz ifadeleri, vücut hareketleri, bağırışları ve duruşlarıyla duygularını yakalarız. Bunun sebebi, beynimizde diğer insanların davranışlarını gözlemlediğimizde ortaya çıkan ve daha sonra duygularımızı onlarınkiyle senkronize ettiğimiz “ayna nöronların” varlığıdır.
Hakemlerin maçın sonucunu penaltı atışlarıyla belirleyeceğini belirtmek için düdük çaldıkları andan itibaren, penaltıyı kullanan oyuncunun orta çizgiden penaltı noktasına kadar uzun bir yürüyüş yapmasını izleyen taraftarlar, oyuncuların hissettiği duyguları hissetmektedirler. Aşağıdaki görüntüde ortaya çıkan duygularını yönetmeye çalışan bir hayranın yüzündeki stresi görebilirsiniz.
Çevre taraması
Penaltı atışları, her vuruşun önemi ve tahmin edilemezliği nedeniyle maçın sonucu için korku ve stres oluşturan olaylardır. Ünlü bir stres ve başa çıkma teorisine göre; sürekli olarak çevremizi stres faktörleri için tararız. Herhangi bir stres faktörüyle karşılaştığımızda ise onları tehdit, zarar, meydan okuma veya fayda açısından sınıflandırırız; daha sonra ise bu stresle başa çıkmak için çeşitli imkanlar üretiriz.
Duygular, bir futbol maçının sonucu gibi anlamlı durumlara verilen fizyolojik ve psikolojik tepkilerin bir kalıbıdır. Bu tepkiler, artan kalp atış hızı gibi bedensel duyumları ve düşünceler, duygular, ifadeler gibi zihinsel süreçlerdeki değişiklikleri içerir.
Roy Baumeister ve Mark Leary tarafından yürütülen araştırmada gösterildiği gibi, insanlar olarak başkalarına ait olmaya ve onlarla bir bağlantı duygusu hissetmeye ihtiyacımız vardır. Belirli bir spor takımının taraftarı olmak gibi, herhangi bir gruba üyelik insanlara güçlü bir sosyal kimlik sağlayabilir.
Spor bağlamında bu, bir bireyin bir takımla bağlantılı hissettiğini ve takımı kendisinin bir parζası olarak gördüğünü ifade eder. Gerçekten de oyuncunun sahada hissettiği stres taraftarlar tarafından da hissedilmektedir.
Sosyal kimlik, kendimizi nasıl gördüğümüzle bağlantılıdır. Dolayısıyla takımlarıyla son derece özdeşleşmiş taraftarlar, takımlarının kazanıp kazanmadığına büyük ölçüde yatırım yaparlar ve bu nedenle maç sonuçlarına en yoğun duygusal tepkileri verirler. Kendimizi özdeşleştirdiğimiz takımların başarısı veya başarısızlığı, duygusal durumumuzla bağlantılıdır ve bir spor fanatiği olmanın gelişmiş sosyal bağlantılar ve gelişmiş refah dahil olmak üzere pek çok faydası vardır. Ancak bu durumun olumsuz yanları da mevcuttur: takımınız kaybettiğinde üzülmeniz gibi.
Sağlık etkileri
Başarısız takımların taraftarlarının, kazanan takımların taraftarlarına kıyasla daha yüksek seviyelerde olumsuz duygular ve daha düşük seviyelerde olumlu duygular yaşadığı rapor edildi. Fransa, 1998’de Dünya Kupası’nı kazandıktan sonra Fransa’da kalp krizinden dolayı olan öIümlerde azalma bile oldu.
Bu nedenle, bir dahaki sefere bir penaltı atışları izlediğinizde, sadece oyuncuları ve vuruşların gol olup olmadığını düşünmeyin, diğer tüm taraftarları ve yaşadıkları duyguları da hesaba katın.
Eylül Ustaoğlu