Sofra tuzu olarak bildiğimiz bu basit mineralin, medeniyetleri nasıl şekillendirdiği ve imparatorlukların yükselmesine ve yok olImasına nasıl sebep olduğuna dair ilginç bir yazı.
Roma ordusu, askerler, atlar ve diğer besi hayvanları için tuza ihtiyaç duyuyordu. Hatta askerlerin maaşının tuz ile ödendiği dönemler bile olmuştu ki İngilizcedeki “salary” yani maaş kelimesi” ve “worth his salt” (aldığı ücreti hak etmek) de buradan gelmektedir. -Mark Kurlansky
PatIamış mısırımızı, elimizi korkak alıştırmadan tuzlarken çok azımız aslında p∂tIayıcı ve tehIikeli iki maddeyi tükettiğimizi fark eder. Tabi ki bu durum sodyumu ve kloru ayrı ayrı düşündüğümüzde geçerli. Fakat bir araya geldiklerinde, insan vücudunun en önemli yapıtaşlarından biri olan sodyum klorürü, nam-ı diğer sofra tuzunu, oluştururlar.
Bu mineral sadece insan vücudunun kimyasıyla da sınırlı değildir, aksine insanlık tarihi boyunca boy göstermiştir. Tuz, ilk uluslararası ticareti yapılan ve para biriminin eski bir formu olarak kullanılmış bir üründür. Ayrıca, yiyecekleri bozulmadan saklayabilme özelliğinin keşfedilmesi tuza olan ilginin daha da artmasına sebep olmuştur.
Mark Kurlansky’nin 5. kitabı olan “Tuz: İnsanlığın Tuzlu Tarihi” bu konuda yazılmış oldukça çarpıcı bir kitaptır. Tuzun tarih boyunca yolculuğunu takip ederek sayfaları çevirmenin aydınlatıcı olduğu kadar da eğitici olduğu bir gerçek. Hikâye bizi tuzun elde edildiği deniz suyunu barındıran Antik Çin’den yola çıkarıp, eti bozulmadan saklamayı bambaşka bir boyuta taşıyan ve insan mumyalama seviyesine kadar getiren Mısır’ın Nil Deltası’na götürüyor ki burası tuzun, güçle eş değer tutulduğu Antik Roma’ya kadar ulaştığı yerdir.
Tuzun bu öyküsü, imparatorluğunu tuz üzerine kuran bir grup zengin, eski ve az bilinen insanlar olan Keltler’den; Amerika’nın Bağımsızlık S∂v∂şı’na nasıl sebep olduğuna; tuz sanayisinin nasıl çevresel felaketlere sebep olduğundan, tuz üzerinden alınan vergilerin nasıl yalnızca büyük işletmelere fayda sağladığına kadar birçok olayla devam etmektedir. İşte tuzun damga vurduğu tarihsel olaylara birkaç örnek:
Tuzun Büyüleyici Tarihi
Keltler, antik dönemin gelişmiş toplumlarından olmalarına rağmen bu başarının tuzdan geldiği pek bilinmez.
Uzun yıllar önce, Avusturya sınırlarındaki bir dağ madeninde, balık gibi tuzlanmış ve mükemmel bir şekilde korunmuş bir c∈set bulunmuştu. “Tuz kalesi” anlamına gelen Salzburg kasabasına yakın bir yerde ve renkli kıyafetler giyinmiş şekilde bulunan c∈sedin, M.Ö. 400 yıllarına dayanan eski bir tuz madencisi olduğu tahmin ediliyordu. Bu iyi korunmuş c∈sedin, daha sonra eski bir Kelt olduğu kanıtlandı.
Yunan ve Roma tarihçileri tarafından kendilerine Yunanca tuz anlamına gelen ‘hal’ ismi verilen Keltler, parlak kumaşlar içinde devasa, ürkütücü adamlar olarak tanımlanıyorlardı. Kültürlerinin koruyucuları Druidler yazılı kayıt tutmadıkları için onlar hakkında çok az şey biliyoruz. Ama tuz konusunda öncü oldukları bir gerçek.
Madencilerin böylesine ‘tuzlu’ zamanında, Kelt bölgesi Avrupa’nın büyük bölgelerini kapsıyordu. Keltler, tuzlanmış jambon da dâhil olmak üzere tuz ve tuzlu mal ticareti yaparak çok zengin oldular.
Ayrıca Keltler, bu değerli minerali çıkarmak için yenilikçi teknikler geliştirmekten de sorumluydular. Örneğin, demir yerine bronz maden aletleri kullanmanın avantajını ilk olarak Keltler keşfettiler. Bronzun paslanmayacağını kim düşünebilirdi ki? Görünüşe göre Keltler!
Ama ne yazık ki bu başarılı mucitlerin, zeki tüccarların, mühendislerin ve zorlu s∂vaşçıların da tarihteki rolleri değişti ve sonunda MÖ 50’de Julius Caesar’ın öncülüğündeki Roma tarafından kuşatılarak egemenlik altına alındılar ve zamanla Romalılaştırıldılar.
İngiltere’nin, ticareti kısıtlayarak tuz fabrikalarını sabote etmeye kalkışması Amerikan Bağımsızlık S∂v∂şı’nı tetikledi.
Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Venedik ve Cenova tuz ticaretinde etkili olmaya devam etti. Sonrasında, Hindistan’a ve Yeni Dünya’ya giden yeni ticaret yolları ortaya çıktı. Fakat Amerika’nın serbest balıkçıları zamanla daha az tuz ithal etmeye ihtiyaç duydular çünkü artık kendi tuzlarını elde edebiliyorlardı.
Tabii ki, İngilizler bağımsız sōmürgeler istemedi. Bu nedenle, yerel işletmelere zarar vermek için “İngiliz tuzunu” daha ucuz hale getirdiler. Ayrıca tuz vergilerini artırmaya devam ettiler ve piyasayı daha fazla kontrol etmek için birçok ceza yöntemi uyguladılar. Tartışmalar çatışmalara dönüştü ve sonunda 1775’te Amerikan Bağımsızlık S∂v∂şı patIak verdi.
İsyancıları daha da zayıflatmak için İngiltere, sōmürgelere tuz ihracatını tamamen kesti fakat sonunda sōmürgeler galip geldi. Amerika 1783’te bağımsız bir ulus olarak kabul edildi. Tüm bu olayların başlangıcı ise yine tuz oldu.
Tuz yeni Amerika’da da önemli bir rol oynamaya devam etti. Sōmürgelerinin bağımsızlığını tanımasına rağmen, İngiltere başlangıçta ABD ticaretini kısıtladı ve bununla da kalmayıp Amerika’da yeni oluşturulan tüm tuz fabrikalarını yok ∈tmeye çalıştı.
Ama sōmürgeler sanıldığından daha zeki çıktılar. Tuz taşınmasını kolaylaştırmak için gizli tuzlalar ve kanallar inşa ettiler. 1815’te s∂v∂ş sona erdiğinde, tuz tesislerinin yakınındaki kasabalar refah ve büyüme merkezleri haline geldi.
Deniz suyundan elde edilen tuz, evlerin batmasına ve demiryolu raylarının çökmesine neden oldu ancak sonuçta ortaya çıkan vergi, küçük işletmelerin çökmesine; büyük işletmelerin ise güçlenmesine sebep oldu.
İngiltere’deki kuzeybatısında bulunan Cheshire’da, Roma fethinden önce bile tuzlu su kaynaklarından tuz elde ediliyordu. Yüz yıllar sonra, bu özel tuz türü, kendine has özel bir lezzeti olan “Liverpool tuzu” haline geldi.
Liverpool tuzunun bu şöhreti bölgesel sanayide bir patIama yarattı, ancak aşırı üretim ve nakliye çevreye zarar verdi. 1880’de tüm İngiliz tuzunun yaklaşık %90’ı Cheshire bölgesinden geliyordu.
Cheshire’daki hava sürekli olarak kömür dumanından dolayı simsiyahtı. Zamanla kasabaların tüm bölümlerini yutan devasa obruklar ortaya çıktı. Çayırlar ve meralar yok oIdu. 18. yüzyılın sonlarına doğru, Northwich yakınlarında aniden 100 dönümden büyük bir göl ortaya çıktı. Sebep olduğu obruk, demiryolu hatlarını ve köprüleri altüst etti. Su şebekeleri, kanalizasyon hatları ve gaz boruları sürekli kırılmaya devam etti.
1891’de Cheshire, tuz endüstrisinin yarattığı tüm zararı telafi etmek için sabit bir vergi oluşturdu. Bu vergi, birçok küçük ölçekli üreticiyi s∂k∂t bırakarak onları işsiz kalmaya zorlarken, bunu karşılayabilen büyük şirketler piyasaya hâkim olmaya başladı.
Fransa ve İngiltere gibi, endüstrideki tarihi şampiyonlar yerlerini, günümüzde hala yeni piyasanın liderleri olan Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Çin gibi daha endüstriyel odaklı aktörlere bıraktılar.
Şeyma Yanık
Yorumlar 1