Marlon Brando, 3 Nisan 1924’te Omaha, Nebraska’da dünyaya geldi. Babası Marlon Brando Sr., bir kimya mühendisi ve ilaç firması yöneticisiydi. Annesi Dorothy Julia, bir oyuncu, ressam ve tiyatro yönetmeniydi. Brando’nun iki kız kardeşi vardı: Jocelyn ve Frances. Brando’nun çocukluğu ve gençliği pek mutlu geçmedi.
Ailesi sık sık taşındı ve babasıyla arası bozuktu. Babası onu şişman, aptal ve başarısız olarak görüyordu. Annesi ise alkol bağımlısıydı ve oğluna ilgi gösteremiyordu. Brando, okulda da sorunlar yaşadı. Derslerine ilgi duymuyor, disiplin cezaları alıyor ve arkadaş edinemiyordu. 16 yaşında askeri okuldan atıldıktan sonra, ailesinden uzaklaşmak için New York’a gitti.
New York’ta Brando, oyunculuk kariyerine başladı. Önce Amerikan Tiyatro Kanatları’nda, sonra da Stella Adler’ın öğrencisi olarak Actors Studio’da eğitim aldı. Burada Stanislavski sistemi ve yöntem oyunculuğu ile tanıştı. Bu sistem, oyuncuların karakterlerini daha iyi anlamak ve duygularını daha gerçekçi bir şekilde ifade etmek için kendi hayatlarından deneyimler kullanmalarını öneriyordu.
Brando, bu sistemi çok etkili buldu ve kendine has bir oyunculuk tarzı geliştirdi. Broadway sahnelerinde rol aldığı oyunlarla adını duyurmaya başladı. Özellikle Tennessee Williams’ın Bir Tramvay Yolu Çağırdı adlı oyunundaki Stanley Kowalski rolüyle büyük beğeni topladı.
Brando, 1950 yılında ilk filmi olan The Men’de rol aldı. Bu filmde, savaşta yaralanarak felç olan bir askeri canlandırdı. Rolüne hazırlanmak için haftalarca tekerlekli sandalyeli gazilerle birlikte yaşadı. Bu filmdeki performansıyla eleştirmenlerin dikkatini çekti ve Oscar’a aday gösterildi. Ardından Bir Tramvay Yolu Çağırdı filminde de aynı rolü tekrarladı ve ikinci Oscar adaylığını kazandı. Bu filmdeki çığlık sahnesi sinema tarihinin en unutulmaz anlarından biri oldu.
Brando, 1950’lerin başında peş peşe yaptığı filmlerle Hollywood’un en popüler yıldızlarından biri haline geldi. Julius Caesar (1953), The Wild One (1953), On the Waterfront (1954), Désirée (1954), Guys and Dolls (1955), The Teahouse of the August Moon (1956) ve Sayonara (1957) gibi filmlerde farklı karakterleri başarıyla canlandırdı. On the Waterfront filmindeki Terry Malloy rolüyle ilk Oscar ödülünü aldı.
Brando, 1957 yılında Hint aktris Anna Kashfi ile evlendi ve ilk oğlu Christian’i dünyaya getirdi. Ancak bu evlilik kısa sürdü ve 1959’da boşandılar. Aynı yıl Meksikalı aktris Movita Castaneda ile evlendi ve ikinci oğlu Miko’yu dünyaya getirdi. Bu evlilik de 1962’de sona erdi. Brando, aynı yıl Mutiny on the Bounty filminde tanıştığı Tahitili aktris Tarita Teriipaia ile evlendi ve üçüncü oğlu Teihotu ve kızı Cheyenne’i dünyaya getirdi. Bu evlilik de 1972’de bitti. Brando, daha sonra da pek çok kadınla ilişki yaşadı ve toplamda 11 çocuk sahibi oldu. Bunlardan biri olan Simon Teihotu Brando, annesi Tarita’nın önceki evliliğinden olan oğluydu. Brando, onu da kendi çocuğu gibi kabul etti.
Brando’nun 1960’lı yılları, kariyerinde bir düşüş dönemi oldu. Kendi yönettiği One-Eyed Jacks (1961) filmi gişede başarısız oldu. Mutiny on the Bounty (1962) filmi ise hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden olumsuz tepkiler aldı. Brando, bu filmdeki rolü için çok fazla para aldığı ve filmin bütçesini aştığı için Hollywood’da tepki gördü. Brando, bu dönemde yaptığı diğer filmlerle de eski başarısını yakalayamadı. The Ugly American (1963), Bedtime Story (1964), Morituri (1965), The Chase (1966), A Countess from Hong Kong (1967), Reflections in a Golden Eye (1967), The Night of the Following Day (1968), Burn! (1969), The Nightcomers (1971) ve The Godfather (1972) gibi filmlerde rol aldı.
Brando, 1970’li yıllarda kariyerine yeniden yön verdi. The Godfather filmindeki Vito Corleone rolüyle ikinci Oscar ödülünü kazandı. Ancak Brando, bu ödülü reddetti ve törene katılmadı. Ödülü yerine Kızılderili aktivist Sacheen Littlefeather gönderdi. Brando, bu hareketiyle Amerika’nın Kızılderililere karşı uyguladığı politikayı protesto etti.
Brando, aynı yıl Bernardo Bertolucci’nin yönettiği Last Tango in Paris filminde de rol aldı ve Oscar’a aday gösterildi. Bu filmdeki cinsel içerikli sahneler nedeniyle sansüre uğradı ve tartışmalara yol açtı. Brando, bu dönemde de pek çok önemli filmde rol aldı. The Missouri Breaks (1976), Superman (1978), Apocalypse Now (1979) ve The Formula (1980) gibi filmlerde karakter rolleri üstlendi.
Brando, 1980’li yıllarda sinemadan uzaklaştı ve dokuz yıl boyunca film yapmadı. Bu süre zarfında özel hayatındaki sorunlarla uğraştı. Oğlu Christian, kız arkadaşının erkek kardeşi Dag Drollet’i vurarak öldürdü ve hapse girdi. Kızı Cheyenne ise depresyona girdi ve intihar etti. Brando, bu olaylar karşısında büyük üzüntü yaşadı ve kendini eve kapattı. 1989 yılında A Dry White Season filminde küçük bir rol alarak sinemaya geri döndü. 1990’lı yıllarda da The Freshman (1990), Christopher Columbus: The Discovery (1992), Don Juan DeMarco (1995), The Island of Dr. Moreau (1996) ve The Brave (1997) gibi filmlerde rol aldı.
Brando’nun son filmi 2001 yılında çekilen The Score oldu. Bu filmde Robert De Niro ve Edward Norton ile birlikte oynadı. Brando, bu filmde de repliklerini ezberlemeyi reddetti ve küçük kağıtlara yazdığı metinleri okudu. Brando, son yıllarında sağlık sorunları yaşadı ve kilo aldı. Diyabet, karaciğer kanseri ve kalp yetmezliği gibi hastalıklarla mücadele etti. Brando, 1 Temmuz 2004’te Los Angeles’taki evinde kalp yetmezliği nedeniyle 80 yaşında vefat etti. Cenazesi yakıldı ve külleri Tahiti ve Death Valley’de dağıtıldı. Brando, sinema tarihinin en büyük oyuncularından biri olarak anıldı ve saygıyla yad edildi.
Marlon Brando’nun Filmleri
Marlon Brando, altmış yıla yayılan kariyeri boyunca 40’tan fazla filmde rol aldı. Bu filmlerden bazıları sinema tarihinin en önemli eserleri arasında yer aldı. Brando, filmlerindeki oyunculuk tarzı, yöntemi ve teknikleriyle Hollywood sinemasını ve kültürünü etkiledi.
Brando’nun filmografisi şöyledir:
The Men (1950)
A Streetcar Named Desire (1951)
Viva Zapata! (1952)
Julius Caesar (1953)
The Wild One (1953)
On the Waterfront (1954)
Désirée (1954)
Guys and Dolls (1955)
The Teahouse of the August Moon (1956)
Sayonara (1957)
The Young Lions (1958)
The Fugitive Kind (1960)
One-Eyed Jacks (1961)
Mutiny on the Bounty (1962)
The Ugly American (1963)
Bedtime Story (1964)
Morituri (1965)
The Chase (1966)
A Countess from Hong Kong (1967)
Reflections in a Golden Eye (1967)
The Night of the Following Day (1968)
Burn! (1969)
The Nightcomers (1971)
The Godfather (1972)
Last Tango in Paris (1972)
The Missouri Breaks (1976)
Superman (1978)
Apocalypse Now (1979)
The Formula (1980)
A Dry White Season (1989)
The Freshman (1990)
Christopher Columbus: The Discovery (1992)
Don Juan DeMarco (1995)
The Island of Dr. Moreau (1996)
The Brave (1997)
Free Money (1998)
The Score (2001)
Bu filmlerden bazılarına daha yakından bakalım:
A Streetcar Named Desire
A Streetcar Named Desire, Tennessee Williams’ın aynı adlı oyunundan uyarlanan 1951 yapımı bir filmdir. Filmin yönetmeni Elia Kazan, oyuncuları ise Marlon Brando, Vivien Leigh, Kim Hunter ve Karl Malden’dir. Film, güneyli bir kadın olan Blanche DuBois’un, New Orleans’taki kız kardeşi Stella ve onun kaba kocası Stanley Kowalski ile yaşadığı çatışmaları konu alır.
Film, döneminin sansür kurallarına rağmen cinsellik, şiddet ve sapkınlık gibi konuları işlemesiyle dikkat çekti. Film, sekiz dalda Oscar’a aday gösterildi ve dördünü kazandı. Marlon Brando ise ilk Oscar adaylığını bu filmle elde etti. Brando’nun filmdeki Stanley Kowalski rolü, sinema tarihinin en ikonik karakterlerinden biri oldu. Brando, bu rolde yöntem oyunculuğunu kullanarak karakterin duygu ve düşüncelerini gerçekçi bir şekilde yansıttı. Filmdeki “Stella!” diye bağırdığı sahne ise unutulmaz anlardan biri oldu.
On the Waterfront
On the Waterfront, Elia Kazan’ın yönettiği ve Marlon Brando, Karl Malden, Lee J. Cobb, Rod Steiger ve Eva Marie Saint’in oynadığı 1954 yapımı bir filmdir. Film, New York limanlarında çalışan işçilerin sendika mafyasına karşı verdiği mücadeleyi anlatır. Filmde Marlon Brando, eski bir boksör olan Terry Malloy rolünü oynar. Terry, sendika lideri olan ağabeyinin baskısı altındadır ve bir cinayete tanıklık etmiştir. Terry, cinayet kurbanının kız kardeşi Edie ile tanışınca vicdan azabı duymaya başlar ve sendikaya karşı gelmeye karar verir.
Film, dönemin siyasi ve sosyal gerçeklerini yansıtan bir dramadır. Film, 12 dalda Oscar’a aday gösterildi ve sekizini kazandı. Marlon Brando ise bu filmle ilk Oscar ödülünü aldı. Brando’nun filmdeki performansı, sinema tarihinin en iyi oyunculuk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Brando, karakterinin iç dünyasını ve çelişkilerini mükemmel bir şekilde yansıttı. Filmdeki “I coulda been a contender” diye söylediği sahne ise sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden biri oldu.
The Godfather
The Godfather, Mario Puzo’nun aynı adlı romanından uyarlanan 1972 yapımı bir filmdir. Filmin yönetmeni Francis Ford Coppola, oyuncuları ise Marlon Brando, Al Pacino, James Caan, Robert Duvall, Diane Keaton ve Talia Shire’dir. Film, New York’ta yaşayan bir İtalyan-Amerikan mafya ailesinin başından geçen olayları konu alır. Filmde Marlon Brando, ailenin babası olan Vito Corleone rolünü oynar. Vito, hem sevgi dolu bir baba hem de acımasız bir mafya lideridir. Vito, suç dünyasındaki gücünü korumak için rakipleriyle savaşırken, aynı zamanda oğullarını da geleceğe hazırlamaya çalışır.
Film, mafya filmi türünün en önemli örneklerinden biridir. Film, 11 dalda Oscar’a aday gösterildi ve üçünü kazandı. Marlon Brando ise bu filmle ikinci Oscar ödülünü kazandı. Ancak Brando, bu ödülü reddetti ve törene katılmadı. Ödülü yerine Kızılderili aktivist Sacheen Littlefeather gönderdi. (Fotoğrafı aşağıdadır) Brando, bu hareketiyle Amerika’nın Kızılderililere karşı uyguladığı politikayı protesto etti. Brando’nun filmdeki performansı, sinema tarihinin en iyi oyunculuk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Brando, karakterinin görünümü ve ses tonu için özel bir makyaj ve protez kullandı. Filmdeki “I’m gonna make him an offer he can’t refuse” diye söylediği replik ise sinema tarihinin en ünlü repliklerinden biri oldu.
Last Tango in Paris
Last Tango in Paris, Bernardo Bertolucci’nin yönettiği ve Marlon Brando, Maria Schneider ve Jean-Pierre Léaud’un oynadığı 1972 yapımı bir filmdir. Film, Paris’te tanışan ve isimlerini bile bilmeyen iki yabancının yaşadığı cinsel ilişkiyi konu alır.
Filmde Marlon Brando, karısının intiharından sonra yalnız kalan orta yaşlı bir Amerikalı olan Paul rolünü oynar. Paul, boş bir dairede rastladığı genç Fransız kadın Jeanne ile tutkulu bir ilişkiye girer. Paul, Jeanne ile aralarında hiçbir duygusal bağ olmadığını söyler ve ondan ismini bile öğrenmez. Ancak zamanla Paul, Jeanne’e karşı duygular geliştirmeye başlar ve onunla gerçek hayatta da tanışmak ister.
Film, cinsellik konusunda oldukça açık sahneler içermesi nedeniyle sansüre uğradı ve tartışmalara yol açtı. Film, iki dalda Oscar’a aday gösterildi ancak kazanamadı. Marlon Brando ise bu filmle Oscar’a aday gösterildi. Brando’nun filmdeki performansı, sinema tarihinin en iyi oyunculuk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Brando, karakterinin duygu ve düşüncelerini doğaçlama olarak yansıttı. Filmdeki “You’re the only woman I ever wanted to love” diye söylediği sahne ise sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden biri oldu.
Marlon Brando’nun Aktivizmi
Marlon Brando, sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda bir aktivistti. Hayatı boyunca pek çok sosyal ve politik konuda sesini yükseltti ve mücadele etti. Özellikle Kızılderili, siyah ve diğer azınlık hakları için çalıştı ve protesto etti. Brando’nun aktivizminin bazı örnekleri şunlardır:
1963 yılında, Martin Luther King Jr.’ın önderliğinde Washington’da düzenlenen “I Have a Dream” mitingine katıldı.
1964 yılında, Mississippi’de siyahlara oy hakkı verilmesi için yapılan Freedom Summer kampanyasına destek verdi.
1968 yılında, Kızılderili aktivistlerin Alcatraz Adası’nı işgal etmesine yardım etti.
1972 yılında, Kızılderili aktivistlerin Wounded Knee’de çatışmaya girdiği sırada onlarla telefonla görüştü ve destek verdi.
1973 yılında, The Godfather filmiyle kazandığı Oscar ödülünü reddetti ve törene katılmadı. Ödülü yerine Kızılderili aktivist Sacheen Littlefeather gönderdi. Brando, bu hareketiyle Amerika’nın Kızılderililere karşı uyguladığı politikayı protesto etti.
1976 yılında, Güney Afrika’daki apartheid rejimini kınayan bir mektubu imzaladı.
1978 yılında, İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı politikayı eleştirdi.
1989 yılında, Çin’in Tiananmen Meydanı’ndaki demokrasi yanlısı göstericilere karşı müdahalesini kınadı.
Brando’nun dini inancı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bazı kaynaklar onu ateist olarak tanımlarken, bazıları da farklı dini inançlara ilgi duyduğunu belirtir. Brando, özellikle Kızılderili manevi inançlarına kendini yakın hissettiğini söylemiştir. Brando’nun aktivizmi, hayatına ve kariyerine hem olumlu hem de olumsuz yönde etki etmiştir. Bazı insanlar onu cesur ve ilham verici bir kişilik olarak görmüş, bazıları ise asi ve sorunlu bir kişilik olarak eleştirmiştir.
Sonuç
Bu makalede, Marlon Brando’nun hayatını, filmlerini ve aktivizmini detaylı bir şekilde inceledik. Marlon Brando, 20. yüzyılın en büyük oyuncularından biri olarak anılır. Oyunculuk sanatına yeni bir soluk getiren, yöntem oyunculuğunun öncüsü olan, pek çok önemli filmde rol alan, Hollywood’un kurallarını yıkan ve kendi kurallarını koyan bir efsaneydi. Aynı zamanda, pek çok sosyal ve politik konuda sesini yükselten ve mücadele eden bir aktivistti. Kızılderili, siyah ve diğer azınlık hakları için çalıştı ve protesto etti. Dini inancı hakkında kesin bir bilgi olmasa da, farklı dini inançlara ilgi duyduğunu söyledi.
Marlon Brando, hayatı boyunca pek çok sorunla da karşılaştı. Ailevi, ekonomik, sağlık ve hukuk sorunları yaşadı. Oğlu bir cinayete karıştı, kızı intihar etti. Kendisi de diyabet, karaciğer kanseri ve kalp yetmezliği gibi hastalıklarla mücadele etti. 1 Temmuz 2004’te Los Angeles’taki evinde 80 yaşında vefat etti. Cenazesi yakıldı ve külleri Tahiti ve Death Valley’de dağıtıldı.
Makaleyi okuduğunuz için teşekkür ederiz. Marlon Brando hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki kaynaklara veya bağlantılara göz atabilirsiniz.
Kaynakça:
- Brando, M., & Lindsey, R. (1994). Songs my mother taught me. New York: Random House.
- Grobel, L. (2004). Conversations with Brando. New York: Cooper Square Press.
- Kanfer, S. (2008). Somebody: The reckless life and remarkable career of Marlon Brando. New York: Alfred A. Knopf.
- Puzo, M., & Coppola, F.F. (1972). The Godfather [Motion picture]. United States: Paramount Pictures.
- Schneider, M., & Bertolucci, B. (1972). Last Tango in Paris [Motion picture]. France/Italy: United Artists.
- Williams, T., & Kazan, E. (1951). A Streetcar Named Desire [Motion picture]. United States: Warner Bros.
Yorumlar 1