Evet, Epiktetos’u kısaca tanıyalım. Epiktetos tüm zamanların en önemli Stoacılık akımına mensup filozoflarından biriydi. Hierapoliste (M.S) 50 yılında köle olarak dünyaya geldi (Hierapolis konum olarak günümüz Türkiyesi).
Epiktetos isminin kendisi “Edinilmiş, Kazanılmış” anlamlarına gelmektedir. Epiktetos solgun ve eli ayağı tutmayan biri olarak görülürdü ancak aynı zamanda büyük ölçüde zekiydi. Gençken Roma İmparatoru Nero’nun arkadaşı olan ve azat edilmiş bir Romalı olan Epafrodit arafından satın alındı.
İlginizi çekebilir: İmparator Neron, Gerçekten Çılgın Bir İmparator muydu?
Epiktetos, hayatının ilerleyen dönemlerinde ünlü stoacı filozof Musonius Rufusun öğrencisi oldu. Neronun ölümüyle (68 M.S) birlikte özgür oldu.
Tüm Filozofların, Bilim İnsanlarının ve Astrologların sürülene kadar (M.S 93) Roma’da yaşadı.
Yaşamının son günlerini kendi felsefe okulunu kurduğu yer olan Yunanistan, Niğbolu’da geçirdi (Bugün o topraklar Bulgaristana ait).
Enchiridion
Tıpkı Sokrates gibi, Epiktetos hayatında hiçbir şey yazmadı. Fakat öğrencilerinden biri olan eski tarihçi sayesinde, Nicomedia’dan Arrian, (Filozofun Öğretilerinin) kısa bir el kitabına sahibiz. Bu kitap Enchiridion (Kılavuz Kitap) olarak isimlendirilmiş ve Antik Yunan tarihinde yazılmıştır.
Kendisi pratik bir etik el kitabıdır ve günlük yaşam felsefesinde yardımcı olmaktadır ve ilkeler bugün hala büyük ölçüde faydalıdır.
Epiktetosun amacı mutluluğa ulaşmak ve başkalarına aynı hedefe giden zorlu yolda ilham vermekti. Metafiziğin ve tüm karmaşık sorularını bir kenara bırakarak, yalnızca insanlığa odaklandı.
Hadi, Enchiridion’dan mutlulukla ilgili alıntıları okuyalım
“Bazı şeyler bizim gücümüz dahilindedir, bazıları ise değildir. Gücümüz dahilinde olanlar fikir, motivasyon, arzu, isteksizlik ve tek kelimeyle kendi yaptıklarımızdır.
Gücümüz dahilinde olmayanlar ise bedenimiz, malımız, itibarımız, ofisimiz ve tek kelimeyle kendimizin yapabildiği şeyler değildir.
Size ait olanı yalnızca kendininmiş gibi görüyorsan ve size ait olmayanı kendinin değilmiş gibi kabul edersen, hiç kimse sizi asla zorlamayacak, kimse size engel olmayacak, siz de hiç kimsede kusur bulamayacaksınız, kimseyi suçlayamayacaksınız, iradeniz dışında hiçbir şey yapmayacaksınız, düşmanınız olmayacak ve hiç kimse size zarar vermeyecek çünkü hiçbir kötü şey sizi etkilemeyecektir.”
Filozoflara göre;
Bizler sürekli mutsuzuz çünkü bazı şeylerin bizim elimizde olmadığına inanıyoruz. Bizler vücudumuza veya diğerlerinin bizimle ilgili ne düşündüğünü kontrol edemiyoruz, ancak arzularımızı ve isteklerimizi kontrol edebiliyoruz.
“Eğer sadece kontrol edebildiğimiz şeylere odaklanırsak, mutluluğa ulaşabiliriz.”
“Kimi zaman rolü seçmek size değil, başkasına aittir. Yazar tarafından belirlenen bir oyunda oyuncu olduğunuzu unutmayın. Kısaysa kısadır, uzunsa uzundur. Dilenci gibi davranmanı istiyorsa, o zaman bunu bir sakat, bir hükümdar veya bir vatandaş gibi mükemmel bir şekilde yapmalısın çünkü amacınız bu.”
“Hayat bir oyundur ve yaptığımız her şey bir tiyatrodadır. Rollerimizi, içinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun kabul etmeliyiz. Bize verilen bölüme uygun davranmak mutluluğun anahtarlarından biridir.”
“Size olan her şey ile ilgili olarak, kendinize bakmayı ve bununla başa çıkabilmeniz için ne kadar kapasiteniz olduğunu unutmayın. Her netice kötü olabilir ancak her ne olursa olsun, onu iyi bir şekilde kullanmanız için bir fırsat olacaktır ve hiç kimse bunu yapmanızı engelleyemez.”
“Her zaman kötü durumlardan fayda sağlayabiliriz, özellikle bizi yenmesine izin vermezsek. Hala umduğumuzdan daha fazla zorluklarla başa çıkma yeteneğine sahibiz.”
“Hayata bir ziyafet gibi bakmanız gerektiğini unutmayın. Bir şeyin sizin karşınıza geldiğini varsayalım. Elinizi uzatın ve nezaketle bir parça alın. Bir şeyi henüz elde edemediğinizi varsayalım. Arzunuzu ona iletmeyin, karşınıza gelene kadar bekleyin. Bunu herkese karşı saygıyla yapın.
Bu sayede tanrıların ziyafetlerinin değerli bir parçası olacaksınız. Ancak önünüze gelen şeylerin hiçbirini almazsanız ve onlardan nefret ederseniz, o zaman tanrılarla birlikte bir ziyafet arkadaşı olmanın yanı sıra, onlarla tartışma içinde olan biri olursunuz.
Eğer hayata ziyafet gibi davranırsanız Diogenes, Herakleitos ve onlar gibileri tanrısallaşır ve öyle adlandırılırsınız.”
“Hayat bir ziyafettir, açgözlülük yıkıcı bir günahtır ve nihayetinde mutsuzluğa giden yoldur. Mutluluğun sırrı ölçülülükten geçer.”
“Unutma, dayak yemek ya da aşağılanmak zarar görmek için yeterli değildir. Zarar gördüğüne inanman gerekir. Eğer sizi birisi kışkırtmayı başarabiliyorsa bunun sebebinin zihninizin olduğunu, bu yüzden durumlara karşı düşünerek cevap vermemiz gerektiğini unutmayın.”
“Eğer izin vermezsek bizi kimsenin incitemeyeceğini unutmayın. Kendini kontrol etme bu işin anahtarıdır. Her şeye rağmen kontrolü sürdürebilmek güçlü bir karakterin işaretidir.
Harekete geçmeden önce düşünmemiz bir zorunluluktur ve nihayetinde mutluluğa ulaşmada en kritik gereksinimlerinden biridir.
Peki Mutlu Olmak Çok Mu Önemli?
Epiktetos önceki alıntılarda gördüğünüzü gibi, mutlu olmaya çok vurgu yapmış. Ancak yine de kendimize şu soruyu sormamalı mıyız?
Her zaman mutlu olmak bu kadar önemli mi?
Mutluluk hepimiz için değerli bir hedef olsa da mutsuzluk anlarıyla başa çıkmak ve mutsuzlukla birlikte yaşamak da çok önemlidir. Bazen mutsuz olabilme ihtimalini kabul etmeliyiz. Mutluluk, ancak mutsuzluk varsa var olabilir.
Roma İmparatoru Marcus Aurelius der ki:
“Gelecekte bir şey sizi incitmeye çalıştığında hatırlamanız gereken kural şudur: Bu bir talihsizlik demeyin, Buna değecek şekilde dayanabilmek iyi bir servettir deyin.”
Mutluluğun olabilmesi için mutsuzluk gerekir. Her zaman mutlu olmaya çalışmak üzüntünün en büyük sebebidir.
Oğulcan ÖZDEMİR
Bunlar da ilginizi çekebilir
Albert Einstein’ın Mutlu Hayat Formülü
Minnettarlığın Sizi Nasıl Mutlu Edeceğine Dair Nörobilimsel Açıklama