1993 baharında, bir yazılım ve donanım mühendisi olarak deneyimlerim, Edutech öncüsü Nobuyuki Ueda’nın eğitim yönetiminden yararlanarak Kyoto’daki bir enstalasyon¹ olarak sanat dünyasıyla çarpıştı. Elektrik ve siber uzayın soyut dünyasında çok uzun süre çalıştıktan sonra, onu daha iyi anlamak için bu projenin gerçek olduğunu görmeye can atıyordum. Böylece Dr. Ueda’nın yüksek lisans öğrencileri tarafından, insanların bir bilgisayarın çalışma bileşenlerini somutlaştırdığı iki günlük bir atölyede gerçekleştirilen İnsan İle Güçlendirilmiş Bilgisayar Deneyi ortaya çıktı.
(Enstalasyon nedir¹: Kısaca yerleştirme sanatı. Çevreden bağımsız bir sanat nesnesi içermeyip belirli bir mekân için yaratılan, mekânın niteliklerini kullanıp irdeleyen ve izleyici katılımının temel bir gereklilik olduğu sanat türü.)
90’lı yıllarda bilgisayarların hala disk sürücüleri vardı, bu yüzden tüm sistem bir güç anahtarını açarak ve ardından dev bir karton diski bölme aracılığıyla bir yuvaya yerleştirerek başladı. Bölünen alanın bir kısmına bilgisayar kullanıcısı otururdu. Diğer yarısına insan gücüyle hesaplamaların yapılması içindi. Yani o küçükken telefonların, radyoların ve televizyonların içerisinde minik insanların olduğuna inandığımız dönemlere benziyor. Performans alanı dediğimiz alan, ziyaretçilerin aynı anda her iki tarafta da olup biteni görebilmeleri için iki kat boş alana yayıldı.
Kâğıttan yapılmış güç düğmesi “AÇIK” konumuna getirildiğinde, “güç yöneticisi” rolünü oynayan kişi el yazısıyla yazılmış şu senaryoyu takip ediyordu:
Bilginin disk bölmesinden okunabilmesi için diskin yuvaya yerleştirilmesini bekliyor. Tıpkı bilgisayarların disketten bilgi okuması gibi.
Bilgi diskten okunduğu zaman, veriyolu daha sonra verileri ilgili bileşenlere(CPU, bellek, fare, GPU vb.) göndererk bilgisayarın “ön yükleme” işini gerçekleştirmesini sağlıyordu.
İnsan Gücüyle Çalışan Bir Bilgisayar Acayip YAVAŞ
Bunu tahmin etmenin o kadar zor olduğunu sanmıyorum hele ki günümüzdeki şartları düşünecek olursak. Bilgisayardaki sözde fare, sözde fare dememin sebebi bir ızgara üstüne konulmuş bir karton kutu olması, neyin üzerinde olduğunu izlemek ve bilgisayar ekranında karşılık gelen komutu görüntülemek üzere programlanmıştı.
Bu fareyi hareket ettirdiğiniz zaman, imleç video ekranında buna karşılık gelen hareketi yapacağı anlamına gelir. – Bu günümüz bilgisayarlarında akıcı bir şekilde gerçekleşir. – Program yazmak, talimatların karton tabağına yapıştırılması ve ardından bunların okunması gibi işlemler var. Disk sürücüsü diski alıyor, giyiyor(gerçekten giyiyor.) ve sonrasında disk tablasını birinci bölümde döndürmeye başlıyor.
Otobüs ilk talimat paketini aldı ve ardından doğru hedeflere teslim etti ve sonraki bilgi kartlarını verdikten üç saat sonra, sonunda fare yöneticisinden bir x-y koordinatını okumaya gitti. Otobüs bu bilgiyi video yöneticisine taşıdı ve ardından ekran yeni pozisyonunu aldı. Sadece bu anlattığımız işlem üç saat sürüyor. Gün içerisinde hiç düşünmeden belki de eğlencesine öyle ekranda gezdirdiğimiz farenin insan yapımı bir bilgisayarda bir hareketi yaklaşık üç saat sürüyor. Sanatsal olarak düzenlenmiş bu üç saatin üç dakikasını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz:
Bu Deneyden Ne Öğreniyoruz?
Asıl mesaj, bilgisayarlar bu kadar hızlı olmasaydı ve bunu insanlarla yapmaya çalışsaydık ne kadar yavaş olacağını görüyoruz. Fark edilen bir diğer şey de insan gücüyle çalışan bilgisayarlar yaygın olsaydı yazılan bir bilgisayar programı çöktüğü zaman kendimizi yenilemek için bir yemek molası verecektik ama gerçek bilgisayarların şu zamana kadar bizlerden 1 dilim ekmek bile istememesiydi.
Beklenmeyen bir sonuç vardı. Profesor Ueda’nın öğrencileri- hepsi pırlanta gibi gençler- bilgisayarların nasıl daha iyi çalışabileceklerine dair bilgiler elde ettiler bunlardan bazıları:
- İşleri hızlandırmak için bir otobüs yerine iki otobüs kullanamaz mıyız?
- Video yöneticisini GPU ile yakınlaştırırsak daha az vakit harcamaz mıyız?
Elbette, modern bilgi işlem mimarilerinden beklediğimiz teknolojik gelişmeler hakkında konuşuyorlardı. Neden daha fazla insanın makineleri daha yetkin bir şekilde kullanabilmesi için çabaladığımı merak ediyorsanız bu deneye nasıl başladığımı anlatayım:
Bu deneyi yürütmemin altında yatan sebep, Bauhaus hakkında bilgi edinmekten ve insanların hizmetinde 1. ve 2. Sanayi Devrimleri sırasında yeni elektrik, kimyasal ve mekanik teknolojilerden yararlanmanın yeni yollarını bulmaktan geldi. 3. ve 4. Sanayi Devrimleri, bilgi işlem ve makineleri kullanmakta becerikli insanlar daha fazla insana duyulan ihtiyaçla ilgilidir.
Yazan: John Maeda
Çeviren: Meriç ÇAPAR
Bunlar da ilginizi çekebilir
28.000 Yıl Dayanabilen Nükleer Atıklardan Yapılmış Pil Tanıtıldı.
Kötü Amaçlı Yazılım (Malware) Nedir? ve Bilgisayarınızı Nasıl Koruyabilirsiniz?
Yorumlar 5