Bizi ne mutlu eder? Sağlık mı? Para mı? Eğer ikincisiyse, para size gerçekten sevgi veya mutluluğu getirebilir mi? Bu tür sorular sıklıkla derinlemesine düşünülür, ancak nadiren kesinlik ve tutarlılık ile yanıtlanır. İşte tam bu noktada, sizler için hazırladığımız paranın mutluluğu nasıl etkilediğine dair bir inceleme.
Önemli noktalar
- Düşük gelirli ülkeler, temel insan ihtiyaçları karşılandığı sürece, ekonomik büyümenin çok önemli olmayabileceğini gösterir.
- İnsanlar, düşük çevresel ve maddi etkiye sahip kendi kendine yeten topluluklarda yüksek düzeyde mutlu olabilir.
- İnsanlar daha sürdürülebilir bir ekonomiye doğru ilerlerken mutluluğun nereden geldiğini incelemelidir.
Kaynaklarımızın üzerinde savunulamayacak derecede baskının olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Gelecek nesillerin diğer canlılarla birlikte bir ekosistemde yaşayabilmelerini sağlamak için değişmemiz gerekiyor. Karbon ayak izimizi düşüreceğimize dair sözler veriyoruz ancak elle tutulur eylemlerin zor olduğunu fark ediyoruz ve bu da iyi niyetimizi raydan çıkarıyor.
Çevreye zarar veren davranışlarımızı düzeltmenin ekonomik büyümeyi yavaşlatacağı yanılgısına düşüyoruz fakat bu görüş büyük olasılıkla alternatif gelişim yolları hakkında düşünmenin tüm yönlerini kapsamıyor. Bu endişenin altında ekonomik büyümenin mutluluğa ulaşma yolunda gerekli bir etken olduğu varsayımı yatıyor. Peki bu ne kadar doğru?
Mutlu Olmak İçin Paraya İhtiyacımız Var Mı?
Cevap, geleneksel sosyal kalkınma ölçütlerinden daha karmaşıktır. Kalkınma ölçümlerinin çoğu Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) gibi metriklere odaklanır. Ancak bunlar, doğal kaynakların tükenmesi ya da gelir eşitsizliğinin artması gibi çevresel ve sosyal zorlukları kapsamayan kaba ölçümlerdir.
Peki mutluluğu toplumsal düzeyde nasıl ölçeriz? Mutluluğu ölçmek karmaşık olsa da bunun bir ölçütü öznel iyi oluştur. Bu, diğer şeylerin yanı sıra sağlık, sosyal destek ve gelir dikkate alındığında insanların mutluluğunun iyi bir göstergesi gibi görünüyor.
Geliri ele aldığımızda mutlulukla bir ilişki görülse de bu sadece belirli bir düzeye kadar geçerli oluyor. Temel insan ihtiyaçlarına erişim sağladığı için paraya ihtiyacımız var, bu yüzden düşük gelirli ülkelerde mutluluk gelirle bağlantılı gibi gözüküyor.
Ancak araştırmalar, insanların zenginleştikçe mutlu olduğunu göstermiyor: Buna “Easterlin Paradoksu” deniyor, yani zamanla gelir artmaya devam ettikçe mutluluğun yükselme eğiliminde olmadığı görülüyor.
Bazı araştırmalar ise biraz farklı bir soru üzerinden gidiyor: Ya para temel insan ihtiyaçlarını sağlamak için bu kadar önemli olmasaydı ne olurdu?
Gelir, mutluluğu sağlamak için gerçekten önemli mi?
İnsanların kendilerine yetecek kadar ürettikleri ve sadece cüzi miktarda temel olmayan mal ve hizmetler için ticaret yaptıkları toplumları yani düşük gelirli toplulukları inceleyen bir araştırmada, Bangladeş ve Solomon Adalarındaki (genellikle “yoksulların en yoksulu” olarak adlandırılan) küçük çaplı balıkçı topluluklarından veri toplandı.
Bulgular, ekonomik büyümenin mutluluk için gerekli bir koşul olduğu görüşüne meydan okumaya devam ediyor. Bu çalışmada, en düşük gelirli topluluklarda en yüksek mutluluk seviyesi bulundu. Bu ülkelerdeki mutluluk seviyesi, yüksek gelirli ülkelerdeki mutluluk seviyesi ile karşılaştırılabilir durumdaydı.
Örneğin Solomon Adalarındaki yaşam doyumu düzeyinin, ülkede daha önce yürütülen çalışmalarla tutarlı; hatta en yüksek ortalama ulusal doyuma sahip olan Finlandiya ve Danimarka’nınkine benzer olduğu bulundu.
Çalışmada, en düşük para kazanma seviyesi, günlük hayatta doğa ile iç içe yaşayan insanlarla ilişkilendirildi. Doğal ortamlarda bulunmanın mutluluk sağladığını biliyoruz. Bu topluluklarda ifade edilen mutluluk da bu ortamlarda geçirilen zamanın bir sonucu olabilir.
Düşük gelirli yerlerde müzik dinlemek, dinlenmek ya da deniz kenarında yürümek gibi keyif verici aktivitelerin sıkça yapıldığı ve gelir arttıkça bu aktivitelerin sıklığının azaldığı gözlendi.
Bu araştırmadan çıkarılacak sonuç, insanların düşük çevresel ve maddi etkiye sahip kendi kendine yeten topluluklarda yüksek düzeyde mutlu olabileceğidir.
Hepimizin küçük kıyı topluluklarına yerleşmesine ve balıkçı olmasına gerek yok ancak bu durum, insan mutluluğunun temellerinin para peşinde koşmaktan ziyade temel ihtiyaçlarımızı karşılama ve zamanımızı geçirme şeklimize bağlı olması konusunda bizi aydınlatır.
Zehra Güzelhan
Yorumlar 2