Ebeveyniniz, büyükanneniz, büyükbabanız veya dadınız sıcaklıklar düştüğünde toparlanmadığınız için sizi azarlarsa dediğini yapmayın. Umursamıyorsanız, yalnız değilsiniz. Kültürler ve coğrafi sınırlar arasında, ani meteorolojik değişikliklerin otomatik olarak soğuk algınlığı ve gribi tetiklediğine dair eski zamanlardan beri devam eden, yaygın bir inanç var gibi görünüyor. Ama teori gerçekten işe yarıyor mu? Hem evet hem de hayır.
Sağlık uzmanlarına göre, hava koşulları bir hastalık etkeni kabul edilebilir ancak sıcaklığın kendisi, sonuçta ortaya çıkan hastalığın dolaylı bir nedenidir. Başka bir deyişle, sizi hasta eden soğuk havanın kendisi değil, bununla ilişkili çevresel faktörlerdir.
2002 tarihli bir meta-analiz, cildinizin düşük sıcaklıklara maruz kalması sizin direncinizi düşürmediği, hastalığa davetiye çıkaran durumun sıcaklıktaki ani düşüşle ilişkili olan nemdeki düşüş olduğunu kanıtladı.
Göğüs hastalıkları uzmanı Ray Casciari’nin The Atlantic’e söylediği gibi, düşük nemli bir ortamda, “gözleriniz kuruma eğilimindedir, burnunuzdaki mukoza zarları kurur ve ciğerleriniz kurur ve bu nedenle bakteri ve virüslere karşı çok daha savunmasız olursunuz. ” Ve virüslerin soğukta hayatta kalma ve çoğalma olasılığı sıcağa göre daha yüksek olduğundan, hava soğuk olduğunda hastalanma olasılığınız daha yüksektir.
2010 yılında yapılan bir çalışmada, Columbia Üniversitesi’nden Jeffrey Shaman ve meslektaşları, 30 yıllık iklim kayıtlarını sağlık kayıtlarıyla karşılaştırdılar. Grip salgınlarının neredeyse her zaman havadaki nem düşüşünü takip ettiğini belirlediler. Analizler, 2015 Journal of Infection çalışmasında gözden geçirildi ve Domuz gribi pandemisinin 2009 analizinde tekrar tekrarlandı.
Araştırma, kuru havanın bu tür soğuk algınlığı ve gribi nasıl ve neden teşvik ettiğine dair oldukça ikna edici bir resim çiziyor: Havada nem olduğunda, öksürdüğümüzde veya hapşırdığımızda burnumuzdan ve ağzımızdan büyük parçacıklar salıyoruz.
Ancak bu büyük p∂rçaIar kuru havada, çevrede saatlerce hatta günlerce asılı kalabilen minik p∂rç∂lara ayrılırlar ve nefes almamız için süper büyük, virüs dolu bir hava bulutu oluştururlar.
Soğuk aylarda hastalık riskinizi azaltmanın kolay bir püf noktası bir hava nemlendiricisi çalıştırmaktır; 2013 yılında yapılan bir çalışma, bir saat boyunca bunu yapmanın okullarda havadaki virüslerin yüzde 30’unu öldürebileceğini kanıtladı.
Ancak, yaşamdaki her şey gibi, denge de önemlidir, çünkü küf gibi bazı patojenler aslında nemli ortamlarda gelişmektedir.
Bu yüzden asılar ve el yıkamalar gibi eski geleneksel yöntemlere güvenmek her zaman iyi bir fikirdir. Soğuk havalarda büyüğünüzü dinleyip toplansanız da toplanmasanız da..
Zozan Tatar