Hiç Antlaşma Sandığını veya Ölü Deniz Parşömenlerinde tasvir edilen bir hazineyi bulabilecek miyiz?
Tarih boyunca, farklı kültürlerin fantastik hazineleri çalınmış veya esrarengiz bir şekilde kaybolmuş. Savaş veya felaket sırasında ortadan kaybolmuş veya çalınmış. Korunamamış veya bir ordu ganimet olarak almış. Bazı hazineler geri bulunur ama çoğu hala kayıp.
Belki de hiç bulunamayacak hazinelere bir göz atalım. Belki de bazıları parçalanmış, bazıları da hala sapasağlam bulunmayı bekliyor.
Kehribar Odası
Kehribar Odası, 18. yüzyılda St. Petersburg yakınlarında bulunan Catherine Sarayına inşa edilmiştir. Altın yaldızlı mozaikler, aynalar ve oymalar, 450 kiloluk kehribar paneller ile çevrili olarak inşa edilmiş.
2. Dünya Savaşı’nda kale Almanya tarafından ele geçirilmiş, odanın içindekiler ise sökülüp Almanya’ya götürülmüş. O zamandan beri bir daha görülmemiş, muhtemelen yok edilmiştir. Bugün Kehribar Odası yeniden yapılmaya çalışılıyor.
Menkaure’nin Lahiti
Mısır firavunu Menkaure piramidi, yaklaşık 4.500 yıl önce Giza’da inşa edilen üç piramidin en küçüğüdür. 1830’larda, İngiliz ordu subayı Howard Vyse Giza piramitlerini keşfetti. Yapıların arasında yolunu bulmak için yok edici bir yöntem kullanıyordu.
Vyse, Giza’da sayısız keşif yaptı. Menkaure’nin piramidindeki firavun lahti dahil. 1838’de Beatrice isimli gemi ile İngiltere’ye taşımaya çalıştı. Ancak yolculuk sırasında gemi içindekilerle birlikte battı. Eğer gemi bulunabilseydi, antik lahit kurtarılabilirdi.
Ahid Sandığı
İbranice İncil’e göre, Ahid Sandığı, 10 Emir ile kazınmış tabletler tutan bir sandıktı. Antik İsrail Jerusalem’de, Kral Süleyman tarafından yaptırılan bir tapınakta tutuluyordu. İlk Tapınak olarak da adlandırılan bu tapınak, Yahudi halkı için dünyadaki en kutsal yerdi, ancak MÖ 587’de Kral II. Nebuchadnezzar liderliğindeki antik Babil‘den bir ordu Kudüs’ü fethettiğinde ve şehri yağmaladığında yıkıldı. Ahid Sandığına ne olduğu bilinmiyor.
Honjo Masamune Kılıcı
Honjo Masamune, 1264“ten 1343”e kadar yaşayan ve birçok kişi tarafından Japon tarihinin en büyük kılıç üreticisi olarak kabul edilen Gorō Nyūdō Masamune tarafından yaratıldığı iddia edilen bir kılıçtır. Kılıca, 16. yüzyıldaki savaşın hediyesi olarak alan Honjo Shigenaga’nın adı verilmiş.
Kılıç daha sonra 16. yüzyılda bir dizi savaşı kazandıktan sonra Japonya’nın ilk şogunu olan Tokugawa Leyasu’nun mülkiyetine geçti. Kılıcın Japonya’nın Amerikan işgali sırasında Amerikalı yetkililere teslim edildiği II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Tokugawa ailesinde kaldı. Ama kılıç bir daha görülmedi. ABD askerlerinin yakalanan diğer Japon silahlarıyla birlikte kılıcı yok etmesi mümkündür; ya da kılıcı Amerika’ya getirmiş olabilirler.
Moskova Çarlarının Kayıp Kütüphanesi
Moskova Çarları Kütüphanesi, sözde çeşitli dillerde yazılmış metinlerin yanı sıra geniş bir antik Yunan metinleri koleksiyonu içeriyordu. Moskova Büyük Dükalığı’nın yöneticileri 1518’de kütüphaneyi inşa ettiler.
Yüzyıllar boyunca bu gizli kütüphaneyi bulmak için girişimler oldu ama her seferinde araştırmacılar eli boş döndü.
İrlanda’nın Taç Mücevherleri
1907’de Dublin Kalesi’nden çalınan “İrlanda’nın taç mücevherleri” herhangi bir taç giyme töreniyle bağlantılı değildi ve taç üstünde değildi. University College Cork’ta tarihçi ve proje yöneticisi olan Tomás O’Riordan, 2001 yılında History Ireland dergisinde yayınlanan bir makalede “St. Patrick’in mücevherli yıldızı, bir elmas broş ve bu siparişin beş altın yakası, hepsi kraliyet mülkü” diye yazdı.
Mücevherlerin yapıldığı 1783 yılında İrlanda, Britanya kontrolündeydi.
Mücevherler bir kütüphanede tutuldu ve gevşek güvenlik soygunu mümkün kılmakla suçlandı. Mücevherleri kimin çaldığı ve onlara ne olduğu gizemini koruyor. Ünlü kaşif Ernest Shackleton’ın kardeşi Francis Shackleton da dahil olmak üzere çok çeşitli insanların soygunu gerçekleştirdiğinden şüpheleniliyor, ancak hiçbir şey kanıtlanmadı.
Sappho’nun Kayıp Şiirleri
MÖ 7. yüzyılda yaşamış Yunan şair Sappho, zamanının Shakespeare’iydi. Onu en iyi şairlerden biri olarak gören eski Yunanlılar tarafından büyük saygı görüyordu. Ne yazık ki onun şiirlerinden sadece birkaçı günümüze ulaştı. 2014 yılında, Sappho’nun daha önce hiç görülmemiş iki şiirinin bölümleri Oxford Üniversitesi papiroloğu Dirk Obbink tarafından ortaya çıkarıldı. Şiirlerden biri kardeşi, diğeri ise karşılıksız aşk hakkındaydı.
Ölü Piskopos’un Hazinesi
1357’de, Portekiz’den Fransa’ya giden, yakın zamanda ölen Lizbon piskoposu Thibaud de Castillon tarafından edinilen hazineleri taşıyan, Sao Vicente adlı gemi yola çıktı. Hazinede altınlar, gümüşler, yüzükler, duvar halıları, mücevherler, porselen tabaklar ve taşınabilir sunaklar vardı. Günümüz İspanya’sındaki Cartagena kasabası yakınlarında yelken açarken, Sao Vicente, mürettebatı hazineyi ele geçiren iki ağır silahlı korsan gemisi tarafından saldırıya uğradı.
Korsanlara ve çalınan hazineye ne olduğu bilinmiyor.
Adil Yargıçlar
“Adil Yargıçlar” paneli, Belçika’nın Ghent kentindeki Saint Bavo Katedrali’nde Hubert ve Jan van Eyck tarafından boyanmış 15. yüzyıldan kalma bir sanat eseri olan Ghent Altarpiece’in bir parçasıdır. Panel’de, kimlikleri belli olmayan pek çok karakter at üstünde resmedilmiş.
Panel, 1934’de çalınmış ve bir daha bulunamamış. Bu soygundan önce, sayısız soygun girişimi yaşanmış.
Florentin Elması
137 karatlık Florentin Elması, Hindistan gibi kendine, Avrupa yolu açmış. Bunun ne zaman ve nasıl olduğu bilinmiyor. 1467-1477’de Burgonya Dükü olan Cesur Charles’ın onu daha büyük bir elmastan kestiği ve Florentin Elması’na o kadar aşık olduğu ve hatta onu savaşa taşıdığı ve sözde onunla birlikte öldürüldüğü iddia ediliyor.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya-Macaristan’ın son imparatoru I. Charles onunla birlikte İsviçre’ye kaçtı ve burada onu bir banka kasasına koydu ve tahttan indirilen kraliyet ailesinin onu ve diğer kraliyet mücevherlerini satmasına yardım etmesi gereken Bruno Steiner adında Avusturyalı bir avukata emanet etti. Sonrasında neler olduğu belli değil. 1924’te yayınlanan bir haber, Steiner’in tutuklandığını, dolandırıcılıkla suçlandığını ve beraat ettiğini belirtti. Elmas’ın yedinen kesilip bir dizi elmas yapılma olasılığı yüksek.
Da Vinci’nin Kayıp Duvar Resmi
1505 yılında, Anghiari savaşında İtalyan güçlerini tasvir eden bir duvar resmi çizdi. Floransa’nın belediye binası Palazzo Vecchio’da yapıldı, 1563’de mühendis ve ressam Giorgio Vasari tarafından restore edilirken resim kayboldu.
2012 yılında bir grup sanat uzmanı, Vasari’nin Da Vinci’nin resmi üzerine kendi resmini yaptığına dair kanıtlar bulduğunu açıkladı. Yani resim yok edilmemişti.
Ancak, ekibin sonuçları hiçbir zaman doğrulanmadı ve araştırma o yıl içinde süresiz olarak askıya alındı. 2020’de farklı bir araştırma ekibi, da Vinci’nin başlangıçta duvar resmini hiç çizmediğini iddia etti, ancak bu iddia da tartışmalı. Nihayetinde, duvar resmine ne olduğu – var olup olmadığı – bir tartışma konusudur.
İkinci Tapınaktan Çok Kollu Şamdan
Yaklaşık MS 66 ile 74 yılları arasında Yahudi isyancılar, İsrail’i Roma İmparatorluğu’nun kontrolünden kurtarmak amacıyla Roma ordusuna karşı savaştı. MS 70’te, Kudüs’ün Titus liderliğindeki Roma kuvvetleri tarafından ele geçirilmesiyle isyancılar kritik bir darbe aldı. O zamanlar Yahudi halkı için en önemli dini alan olan İkinci Tapınak yıkıldı ve Roma ordusu hazinelerini antik Roma’ya taşıdı. Hazineye altı kollu şamdan Menora da dahildi.
Roma’daki Kolezyum’un yakınında bulunan Titus Kemeri, menoranın Roma’ya taşınmasını tasvir eden bir sahne içerir; sahnede menora, neredeyse onu taşıyan askerler kadar büyük bir nesne olarak görünür. Roma’ya geldikten sonra, Menora’nın kaderi belli değildir.
Bakır Parşömen Hazineleri
Batı Şeria’daki Kumran mağaralarında keşfedilen belki de en sıra dışı Ölü Deniz Parşömeni, çok miktarda gizli hazinenin yerini tartışan bir bakır levhaya kazınmış bir metindir. Bakır parşömen Ürdün’de bir müzededir. Parşömenin yazarının gerçek mi yoksa sahte bir hazine mi yazdığı araştırma konusudur. Parşömen yazıldığı sırada, MS 70 civarında, Roma ordusu Roma yönetimine isyan eden Yahudi gruplarını yenme sürecindeydi; Roma ordusu Kudüs’ü ele geçirmiş ve İkinci Tapınağı yıkmıştı.
Bazı akademisyenler, Bakır Parşömen’de atıfta bulunulan hazinelerin, Roma ordusu tapınağı yok etmeden önce gizlenmiş gerçek hazineler olabileceğini iddia ettiler. Diğer akademisyenler, Bakır Parşömen’de tartışılan hazine miktarının çok büyük olduğundan dolayı efsane olması gerektiğini savundular.
İsabella Stewart Gardner Müzesi Çalıntı Sanat Eserleri
18 mart 1990’da, polis kıyafeti giyen iki hırsız, Boston’daki İsabella Stewart Gardner Müzesinden 500 milyon dolar değerinde 13 sanat eseri çaldı. Hırsızların kimliği ve sanat eserlerinin durumu hala bilinmiyor. Hırsızların öldüğü ve eserlerin bozulduğu veya yok edildiğini söylemek mümkün.
Pekin Adamı
1923’te, 200.000 ila 750.000 yıl önce yaşayan Pekin Adamı (bir tür Homo erectus) olarak adlandırılan bir hominidin fosilleri, Pekin’e yakın Zhoukoudian köyü yakınlarındaki bir mağarada keşfedildi. Japonya’nın Çin’i işgali sırasında fosiller kayboldu ve nerede olduğu hala bilinmiyor. Bazı akademisyenler, fosillerin Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınırken denizde kaybolduğunu iddia ederken (onları işgalden kurtarmak için); bazıları ise aslında Çin’de bir otoparkın altında bulunabileceklerini düşünüyor.
Q Kaynağı
Q Kaynağı, MS 1. yüzyılda İsa’ya atfedilen konuşamaları içeren yazılardan oluşur. Varsa, bilim adamları Q kaynağının eski yazarlar tarafından Matta ve Luka’nın müjdelerinin hazırlanmasına yardımcı olmak için kullanıldığına inanıyorlar. Q Source’un varlığı kısmen Matta ve Luka’daki birkaç pasajın aynı olduğu gerçeğine dayanmaktadır.
Markos İncili’nin hem Matta hem de Luka için bir kaynak olduğuna inanılırken, hem Matta hem de Luka’da yer alan bazı pasajlar Markos’ta değildir. Asıl problem Q Kaynağının hiç kopyasının olmamasıdır. Son zamanlardaki bazı araştırmalar, ikinci yüzyıl kanonik olmayan bir metin olan Marcion İncili’nin bu Q Kaynağının parçalarını içerebileceğini öne sürüyor.
Nazi Altını
Efsaneye göre, II. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, SS subayı Ernst Kaltenbrunner liderliğindeki bir Nazi kuvveti, işgalci Müttefik kuvvetler tarafından ele geçirilmesini önlemek için Avusturya’daki Toplitz Gölü’ne büyük miktarda altın gömdü. O zamandan beri pek çok araştırma yapıldı ancak herhangi bir altın elde edilemedi.
Bunun sadece bir efsane olması mümkün. Bazı araştırmacılar gölün zayıf görüş mesafesine ve herhangi bir altını bulma girişimlerini hem zor hem de tehlikeli hale getiren çok sayıda kütük ve döküntüye sahip olduğunu belirtti. Bu efsaneye inanıp altın aramaya çalışan pek çok dalgıç bu gölde boğularak can verdi.
Kayıp Raphael Resmi
1483-1520 yılları arasında yaşamış İtalyan ressam Raphael Sanzio, “Genç adamın portresi” adını verdiği bir resim yaptı. Resimdeki kişinin kim olduğu ve Raphael’in resmi ne zaman yaptığı bilinmiyor. Resim, Alman ordusunun Polonya’yı işgal ettiği Eylül 1939’da Polonya’nın Krakow kentindeki Czartoryski Müzesi’ne aitti. Nazi yetkilileri tabloyu müzeden çaldılar ve Avusturya Linz’de (Linz Sanat Galerisi) açılması planlanan Führermuseum’a koymayı amaçladılar.
Führermuseum hiçbir zaman inşa edilmedi ve resim en son Ocak 1945’te Almanya’nın Schliersee gölü üzerindeki Hans Frank’in dağ evinde görüldü. Hans Frank bir Nazi subayıydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yargılandı, ölüm cezasına çarptırıldı ve idam edildi, ancak Raphael’in resmi hiçbir zaman bulunamadı.
Kraliyet Mücevher Kutusu
1800’de Polonya Prensesi Izabela Czartoryska, ülkeyi yöneten kraliyet ailelerinin eserlerden oluşan bir koleksiyon olan sözde kraliyet mücevher kutusunu yarattı. Polonya krallarının kullandığı mücevherler, sanat eserleri ve hatıraları içeriyordu. Polonya, bölgedeki diğer çeşitli güçler arasında bölünerek 1795’te bağımsız bir devlet olarak varlığını yitirmişti. Eylül 1939’da Polonya’yı işgal ettikten sonra Nazi Almanyası tarafından ele geçirildi. Kutunun içindekiler artık kayıp.
Aşkın Emeği Kazandı
William Shakespeare, “ aşkın emeği kazandı”adlı eserin yazarı olarak bilinir ancak eserin herhangi bir kopyası bugüne ulaşmamıştır. Shakespeare’in 1590’larda kaleme aldığı “aşkın emeği kayıp” adlı komedisinin devamı olabilir. Bazı akademisyenler, “aşkın emeği kazandı” kayıtlarının Shakespeare’in iyi bilinen ve bugün hala icra edilen “kuru gürültü” adlı başka bir oyununa atıfta bulunduğuna inanıyor.
Birinci Yüzyıl İncilleri
Kanonik Hıristiyan müjdelerinin hayatta kalan en eski kopyaları – Mark, Luke, Matthew ve John – MS ikinci yüzyıla aittir. Ancak birçok bilgin, bu müjdelerden bazılarının ilk olarak M.S. birinci yüzyılın ikinci yarısında yazıldığına inanmaktadır. Bu birkaç soruya yol açtı: Birinci yüzyıldan itibaren herhangi bir kopya hayatta kalabilir mi? Eğer öyleyse, tarihlerini nasıl belirleyebiliriz?
2015 yılında bilim adamları, birinci yüzyıla ait olduğuna inandıkları bir mumya maskesinin kalıntıları içinde Markos İncili’nin bir parçasını bulduklarını bildirdiler. Ancak, metin The Oxyrhynchus Papyri dergisinin 2018 baskısında yayınlandıktan sonra, metnin ikinci veya üçüncü yüzyılda yazıldığı ortaya çıktı.
Michelangelo’nun Pan Maskesi
1475-1564 yılları arasında yaşamamış Michelangelo, Pan maskesi adlı mermer eseri yapmıştır-pan, yarı insan yarı keçi bir mitolojik yaratıktır. Eser Floransa’daki Bargello Müzesi’ne aitti, ama 1944 yılında çalındı.
Almaya’nın 10. ordu askerleri tarafından çalındı. Askerler maskeyi 22 Ağustos ve 23 Ağustos 1944 tarihleri arasında çaldılar ve bir kamyona yerleştirdiler. İtalya’nın Forli kentinde kısa bir duraktan sonra, bu sanat eserini ve diğerlerini içeren 10. Ordu kamyonu 31 Ağustos’ta devam etti. Bu maskenin son görülüşüydü ve maskenin şimdi nerede olduğu bilinmiyor.
Caravaggio’nun Doğuşu
“St. Francis ve St. Lawrence ile doğuşu” 1609’da, 1571’den 1610’a kadar yaşayan İtalyan ressam Michelangelo Merisi da Caravaggio tarafından yapıldı. Akademisyenlere göre, bebek İsa’nın samanlıkta yatmasıyla Mesih’in doğumunu gösteriyor – doğumunun yoksulluğunu vurgulayan bir sahne. 1969’da, Palermo’da şapel olarak kullanılırken çalındı. Resim bulunamadı ve kimin çaldığı belirlenemedi. Uzun bir süre Sicilyalı mafya üyelerinden şüphelenildi. 2015 yılında, orijinalinin çalındığı şapelde bir replikası bulunuyor.
Romanov’un Kayıp Paskalya Yumurtaları
1885 ve 1916 yılları arasında, o zamanlar Rus kuyumcu Peter Carl Fabergé tarafından işletilen mücevher şirketi Fabergé, Rus imparatorluk ailesi için süslü bir şekilde dekore edilmiş “Paskalya yumurtaları” yaptı.
Bu yumurtalar ünlü Rus mücevher evinin nihai başarısıydı ve aynı zamanda “objects d’art”ın son büyük komisyonları olarak kabul ediliyor. İmparator III. Alexander döneminde, 1885’ten 1893’e kadar on yumurta üretildi; oğlu II. Nicholas’ın yönetimi sırasında 40 tane daha yaratıldı, her yıl iki tane, biri annesi için, ikincisi karısı için.
1917’deki Rus Devrimi, Romanov ailesinin çoğuyla birlikte Rusya’nın son çarı II. Nicholas’ın idam edilmesine yol açtı. Ölümlerinin ardından, yumurtaların bir kısmı kayboldu ve hala kayıplar. Söylentiler, bazılarının dünya çapında özel koleksiyonlarda olduğunu iddia ediyor.
Jules Rimet Kupası
Dünya Kupası turnesinde kazanan futbol takımına verilen bir ödüldü. Futbolun uluslararası yönetim organizasyonu FIFA, web sitesinde, Dünya Kupası’nın kurucusu Jules Rimet’in adını taşıyan kupanın Abel Lafleur tarafından şekillendirildiğini ve “başının üzerinde sekizgen bir kap tutan, yarı değerli taşlardan oluşan bir tabanla altın renginde üretilen zafer tanrıçasının bir tasvirine” sahip olduğunu söyledi.
Kupa ilk olarak 1930’da Dünya Kupası’nda verildi ve her dört yılda bir kazanandan kazanana geçti; ancak 1970’te Brezilya yarışmayı üçüncü kez kazandı. FIFA kurallarına göre, Dünya Kupası’nı üç kez kazanan ilk takım Jules Rimet kupasına kalıcı olarak sahip olur. Kupa Brezilya’ya gönderildi ve yenisi tasarlandı.
1983’de, kupa Rio de Janeiro’da çalındı ve o günden sonra bir daha görülmedi. Hırsızlar büyük ihtimalle kupayı erittiler çünkü 6.1 kilogramlık altından oluşuyordu.
Kupanın ilk çalınışı değildi. 1966 yılında kupa Londra’daydı. Kupa, bir hafta sonra Pickles adında bir köpek ve sahibi David Corbett tarafından, gazeteye sarılı olarak güney Londra’da bir sokakta yatarken bulundu. Bu olayın failleri bulunamadı.
Nimrud’un Hazinesi
Nimrud antik kenti, günümüz Irak’ında yer almaktadır ve MÖ 883’ten 859’a kadar hüküm süren II. Ashurnasirpal döneminde Asur imparatorluğunun başkentiydi. Nimrud’da yeni bir saray yaptırdı. Nimrud’un yakın geçmişi iç açıcı değil. Bazen İslam Devleti grubu olarak adlandırılan terörist grup, Haziran 2014’te bir askeri saldırı sırasında antik kenti ele geçirdi; Kasım 2016’ya kadar geri alınamadı.
O zaman aralığında buldozerler ile şehir yakılıp yıkıldı. Antik kentin yeniden ele alınmasından sonraki, çok az güvenliğin sağlanabildiği dönemde de yağma gerçekleşti. Nimrud’daki birçok hazine yok edilirken, bazıları zarar gördü, bazıları ise karaborsada bulunabilir.
George Malory’nin Kayıp Kamerası
İngiliz kaşifler George Malory ve Andrew Irvine 8 temmuz 1924’de, Everest’in zirvesine yaklaştıkları sıralarda ortadan kayboldu. Dağa tırmanırlarken fırtına kopmuş olabilir. 1953 yılına kadar zirveye ulaşan olmadı. Edmund Hillary önderliğindeki grup Everest’e tırmanan ilk kişiler oldular. Akıllarda tek soru var: Mallory ve Irvine ölmeden önce zirveye ulaşabildi mi ?
1999’da Malory’nin cansız bedeni bulundu. Kanıtlar düşerek öldüğünü gösteriyordu. Irvine’in ölüsü bulunamadı. Eğer Irvine bulunsaydı, yanlarına aldıkları kamera da muhtemelen bulunacaktı. Eğer film sağ salim kurtarılsaydı, zirveye ulaşıp ulaşmadıkları sorusu çözülebilirdi.
Michaelangelo’nun Leda ve Kuğusu
Michaelangelo’nun “Leda ve Kuğu” adlı resmi, eski mitolojiden tanrı Jüpiter’in bir kuğu görünümünü üstlendiği, Sparta kraliçesi Leda’yı baştan çıkardığı bir sahneyi tasvir ediyor. Efsaneye göre, Truvalı Helen onların yavrularından biriydi. Michaelangelo’nun orijinal resmi hala kayıp ama daha küçük boyutlardaki replikaları günümüze ulaşabilmiş.
Michelangelo’nun resminin tam olarak nasıl kaybolduğu bilinmiyor, ancak bir olasılık, son 500 yılda bazı izleyicilerin erotik doğasını çok fazla bulması ve bir noktada yok edildiğinden bahseder.
General Villa’nın Yaşamı
“General Villa’nın Hayatı”, Meksika liderlerine karşı bir dizi savaş veren Meksikalı devrimci general Francisco “Pancho” Villa’yı (1878-1923) tasvir eden kayıp bir filmdir. Film yoğun bir şekilde kurgulanmış olsa da, Villa’nın güçlerinin yaptığı gerçek hayattaki savaşların görüntülerini içeriyordu. Villa’nın kendisi, Mutual Film Corporation (filmin yapımcısı) ile, film yapımcılarının kendisini ve birliklerinin yaptığı gerçek hayattaki savaşları, filmin kazançlarından bir pay karşılığında filme almasına izin veren bir sözleşme imzaladı. Film gösterildi ve artık kayıp.
Villa, filmin gösterime girmesinden kısa bir süre sonra, birlikleri New Mexico’ya geçip birkaç Amerikalıyı öldürdüğünde Amerika Birleşik Devletleri’nin düşmanı oldu. 1923’te suikasta kurban gitmesine rağmen onu yakalamayı başaramadı.
Dünya’nın İlk Uzun Metrajlı Filmi
1906’da Avustralya’da yayınlanan “Kelly Çetesi’nin Hikayesi”, birçok kişi tarafından dünyanın ilk uzun metrajlı filmi olarak kabul ediliyor. Bir saatten fazla süren film, Kelly ve çetesinin 19. yüzyıldaki hikayelerini anlatıyor. Film büyük başarı elde etti. Film eleştirmenleri Sally Jackson ve Graham Shirley, Avustralya Ulusal Film& Ses Arşivi websitesinde bir makale yayımladı.
Jackson ve Shirley, filmin “1906 Boks Günü’nde Melbourne’de açıldı ve ülke çapındaki izleyicileri büyüledi” diye yazdı. “1907’nin sonlarında, film Yeni Zelanda ve İngiltere’de gösterildi ve burada ‘şimdiye kadar yapılmış en uzun film’ olarak afişe edildi.”
Filmin bir suç çetesi tasvirleri ona biraz ün kazandırdı. “Filmin gösterildiği zamanlardaki raporlara bakılırsa, suç oranlarının arttığı söylenebilir. Jackson ve Shirley, “Mayıs 1907’de film, Viktorya dönemi kasabası Ballarat’taki beş yerel çocuğa para çalmak için bir fotoğraf stüdyosuna girmeleri için ilham verdi ve ardından bir grup okul çocuğunu silah zoruyla kurtardılar” diye yazdı. “Nisan ayında, Victoria Baş Sekreteri filmi güçlü Kelly bağlantılarına sahip iki kasaba olan Benalla ve Wangaratta’da gösterimini yasakladı.”
Jackson ve Shirley, ne yazık ki, filmin hiçbir zaman düzgün bir şekilde korunmadığını ve 1970’lerde sadece “bazı tanıtım materyalleri ve birkaç fotoğraf” kaldığını belirtti. Filmin parçalarının keşifleri, restorasyon çalışmaları ile birlikte, filmin yaklaşık dörtte birinin ortaya çıkmasına izin verdi, ancak çoğu kayıp kaldı.
Çeviren: Nur Seda Korkmaz