Antik Mısır’daki hayret verici mimari başarıları düşününce akla gelen ilk yapılar piramitlerdir. Ama bu tarihi yapılar Nil nehri’nin yakınındaki tek devasa geometrik eser değil. Aslında, onların dikdörtgensel benzeri olan dikilitaşlar, Washington D.C., Fransa gibi dünyanın dört bir tarafında bulunuyor. Bununla birlikte ikonik anıtlar hâlâ yoğun bir gizem tabakasıyla kaplı.
Tarihçi Pamela O. Long yazdığı e-posta’da “Dikilitaşlar antik Mısır’dan yayıldı. Mısır’ın güneş tanrılarına adanan ve firavunun gücünü temsil eden gösterişli anıtlardı. Dünyasal ve ilahi gücün birleşimine adanmışlardı.” diyor.
Long’a göre Dikilitaşlar ilk Eski Krallık’ın beş ve altıncı hanedanlıkları zamanında (M.Ö. 2494-2184), yani Giza piramitleri ile aynı çağda inşa edildi. “Dikilitaşlarla ilgili önemli bir gerçek granitten -çoğu aşağı Mısır’daki Aswan madeninden çıkarılmış granitler- oyulmuş monolit olmaları. Yani tek bir taşın ağırlığı birkaç yüz ton. İlk yapıldıklarında tabanları kareydi. Yükseldikçe konileşti, en üst kısmı da piramit ile tamamlandı.”
Birkaç yüz tonluk bir taştan sanatsal ve mimari bir eser çıkarmak kulağa inanılmaz zor geliyorsa, nedeni bunu yapmanın gerçekten inanılmaz zor olması. Long “Madendeki anakayadan dikilitaşı oymak, Nil Nehri’ndeki gemiye taşımak, indirmek, duracağı yere taşımak ve yükseltmek çok yüksek teknolojik beceri ve kaba kuvvet gerektiriyor.” diyor.
Antik Dikilitaşlar Monolitikti
Bu orijinal yapıların monolitik olması -yani tek p∂rç∂ taştan oyulmuş olmaları- onları daha güncel varyasyonlarından ayırıyor. Long “Çoğu insan antik dikilitaşın monolit olduğunun farkında değil,” diyor. “Onları güzel ve önemli yapan şey bu. Washington D.C.’Deki Washington Anıtı gibi dikilitaş şekilli yapılar var, fakat bunlar ayrı p∂rç∂ların birleştirilmesi ile oluşturulmaları nedeniyle antik Mısır’ın monolitik yapılarından farklı.
Uzmanlara göre dikilitaşlar genellikle antik Mısırlı güneş tanrısı Ra ile bağdaştırılıyordu. Ama anlamları çok daha derin olabilir. Brown Üniversitesi Mısır bilimi doktora adayı Vicky Almansa-Villatoro e-posta’sında “Dikilitaşlar yenilenme ve yaratmanın solar sembolü, Benben taşını sembolize ediyor.
Peki Benben taşı nedir?
Yaratılışın antik Mısır efsanelerine göre (‘kozmogoni’), başlangıçta hiçliğin ilkel okyanusu Nu vardı. Bu kozmogonilerde Heliopolitan kayıtları sudan yükselen ilk toprağın İlkel Tepe adındaki tepecik olduğunu söyler. Açıkça bellidir ki bu tepecik Nil nehrinde yıllık sel geçtiğinde ve ekim zamanı yaklaştığında ortaya çıkan verimli tepelerden esinlenmiştir. Benben taşı İlkel Tepe’yi temsil eden simge, tepenin büyülü temsilidir.
Almansa-Villatoro’ya göre, Benben muhtemelen Heliopolis sakinlerinin taptığı gerçek, tepe şekilli bir anıttı. “Beşinci hanedan’ın Güneş tapınaklarının bahçelerine topraktan, küçük bir piramidi andıran tepeler yerleştiriyordu. Benzer şekilde dikilitaşların da tepesinde piramitler bulunuyor.
Buna göre, hem dikilitaşlar hem de piramitler İlkel Tepe ve Benben taşının sembolizminden kōkIenen yaratıcı simgeler. Mısırlı yaratılış efsaneleri birden fazla, bazen de birbirleri arasında çelişkili. İlkel Tepe ve Benben taşını içinde bulunduran efsane Heliopolitan Efsanesi, Heliopolis de güneş tanrısı Ra’ya ve onun manifestolarına tapan şehirdi.
Birçok orijinal dikilitaşta bulunan önemli bir özellik, dekoratif güzelliği. “dikilitaşların dört tarafı hiyerogliflerle süslenmiştir, hiyeroglifler firavunları ve yaptıklarını anlatır,” diyor Long. “Dikilitaşlara duyulan hayranlık Mısır bilimcilerin dikilitaşların inşasını, taşınmasını, dikilmesini ve anlamını araştırmasına neden oldu. Modern dünyanın bilim insanları (Dikilitaşların çoğunda bulunan) hiyeroglifleri, onların mimari ve kültürel içeriğini araştırırken, antik dikilitaşlarla ilgili çok şey öğrendiler.”
Fakat birkaç yüz ton ağırlığında olan cisimleri düşünürken çoğumuzun gözden kaçırabileceği bir nokta var: Bu cisimlerin yerini değiştirmek imkansız değil.
“dikilitaşların taşınabilen antik anıtlar olduğunu biliyoruz – anıtlar bir mekandan (ve kültürden) diğerine taşınırken anlamları değişir.” diyor Long.
“Mısır, Roma, İstanbul, Paris, Londra ve New York’taki dikilitaşların her biri içinde bulundukları kültürler ve o kültürün insanları için oldukça farklı anlamlar ifade ettiler. İfade ettikleri anlamlar antik Mısır’daki anlamlarından çok farklıydı.”
Dünya’nın en uzun dikilitaşı olma onurunu Washington Anıtı (555 feet, yani 189 metre uzunluğunda) taşısa da, Long dünyadaki en ünlü dikilitaşın Roma’da, St. Peter’s Meydanı’ndaki Vatikan dikilitaşı olduğuna inanıyor.
“Antik Romalılar tarafından Mısır’dan Roma’ya getirildiğinde değil, dikilitaş Papa V. Sixtus ve mühendisi Domenico Fontana tarafından meydanın kenarından şimdi durduğu yere, ortasına getirildiğinde kazandığı ünden dolayı meşhur.” diyor Long.
“Bu olay, dramatik adımlarıyla, bütün Roma izlerken gerçekleşti. 1586 yılının ilkbahar, yaz ve sonbaharın başını kapsayan döneminde yaşandı.”
Long dramatik taşıma sürecinin tehlike dolu olduğunu ve tamamlandığında bütün İtalya’da kutlandığını söylüyor. “Mühendis Domenico Fontana, yazdığı muhteşem kitapta bütün taşıma sürecini bütün adımlarıyla, kullanılan makineler ve insan gücü gibi detaylarla açıklıyor. Bu kitap 1590’da yayınlandı. Şuan bizi hayret içinde bırakmasının nedeni, Fontana’nın açık anlatımı, adımlar ve kullanılan makineleri gösteren aydınatıcı çizimler.”
Dikilitaşlar anlam ve tarihsel önem açısından zengin olmakla birlikte, asıl dikkat çeken yönü huşu uyandıran estetikleri. “Dikilitaşlar çok güzel. Mısır, İstanbul, Roma, Paris, Londra ya da New York’a giderseniz dikilitaşlara bakmak için zaman ayırın.
Oldukça ağır, aynı zamanda da kιrιlganlar. Dikilitaşlar bulundukları şehirlerde insan yapımı en eski yapılar arasındadırlar. Hemen göze çarpmayan bir geometri bulundururlar. Trafik sesini ve diğer dikkat dağıtıcıları engelleyin, dikilitaşa bakarak biraz zaman geçirin. Etrafında dolaşın, hiyerogrifleri gözlemleyin, güneşi işaret eden piramide dikkat edin. Bu hareket edebilen, inanılmaz ağır anıtlar bizi antik bir geçmişe bağlıyorlar, ama şimdiki zamanda da harekete geçirici olabilirler.”