Gezegenimizin yüzeyi 4,5 milyar yıllık varoluşunda bir veya iki şey görüp geçirdi. Okyanus tarafından yıpranmış, rüzgâr tarafından aşınmış ve plaka tektoniklerinin amansız dönüşüyle yeniden şekillendirilen Dünya’nın en ilkel durumunda hiçbir şeyin kalmadığını varsayabiliriz.
Yine de Grönland’daki bir oluşumdaki kayaların analizi, kayalık dünyamızın erimiş bir magma okyanusundan biraz daha fazlası olduğu bir zamanda gerçekleşen jeolojik bir yolculuğun izlerini ortaya koyuyor. Tarihi geçmişimizdeki kayıp detayları doldurabilir.
İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi ve Kanada’daki Carleton Üniversitesi’nden araştırmacılar, Isua Grönland Kuşağı’nın (ISB) kuzey kısımlarından alınan toz halindeki bazalt örneğindeki demir izotoplarının damga düzeylerine özellikle dikkat ettiler.
Kimyasal damgalar, onun tungsteni üzerinde yapılan bir çalışmanın yanı sıra, Dünya’nın tamamen erimiş yüzeyinin sertleştiği bir zamanda, mantonun farklı kısımlarından gelen bileşenlerin karışımından bazaltın doğuşunu yansıtıyor.
Isua kuşağı, Grönland’ın güneybatısındaki, akıllara durgunluk veren 3,7 milyar yıldır nispeten değişmeden kalan ve resmi olarak onları dünyadaki en eski kayalar yapan bir kabuk şerididir.
Yarım yüzyıldan fazla bir süredir ISB, gezegenimizin kabuğunun nasıl oluştuğu ve en eski yaşam formları da dahil olmak üzere kimyasının nasıl ortaya çıkmış olabileceği hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen gezegenci bilim adamları ve biyologlar için düzenli bir uğrak yeri olmuştur.
Kuşak ne kadar eski olursa olsun;
Dünya, oluşumundan yarım milyar yıl önce zaten bir tür gezegen olmuştu. Şimdi tanıyacağımızdan değil. Uzaydan yağan yeni materyallerin ve henüz gezegenin çekirdeğine batmamış radyoaktif materyallerin sık sık çarpışması tarafından ısınan bir kabuk henüz yoktu. Sadece çalkalanan bir mineral çorbasının damlasıydı.
Gezegensel oluşum modellerini uygulayarak bu kadarını çözebiliriz, ancak aşağıda olanlarla ilgili daha ince ayrıntıların çoğu kabataslak kalır. Gezegenimizin dar geçitlerinde ne tür akımlar yükseliyor ve alçalıyordu? Enerji nasıl transfer edildi?
Soğudukça çözeltiden ne tür mineraller kristalize olmuş olabilir? Bunlar, eğer o magmanın bozulmamış örneklerine sahip olsaydık cevaplanabilecek olan sorular. Neyse ki, Isua’da kilitli kalacak olan tam da bu.
Cambridge Üniversitesi’nden Dünya bilimcisi Helen Williams, “Dünya tarihinin ilk milyar yılındaki olaylarda jeolojik kısıtlamalar almak için çok az fırsat var” diyor. “Gezegenimizin erken tarihi hakkında bu kadar çok ayrıntıya girmeyi ve bu kayaları elimizde tutabilmemiz bile şaşırtıcı”.
Numunenin hafniyum ve neodim izotopları tarifi üzerine yapılan önceki araştırmalar, yaklaşık 3,7 milyar yıl önce gezegenin mantosundan fışkıran kayanın kökenini ima etmişti. Magma okyanusunun hala kristalleştiği bir dönemin damgalarını potansiyel olarak koruyordu.
Kayanın yapısındaki belirli bir demir izotopunun ölçülmesi;
En azından bir kısmının eski Dünya’nın ilk derisinin hemen altında bir sıvı olarak aktığına dair spekülasyonları güçlendirdi. Diğer ölçümler, hikayenin çok daha derinlerinden yükselen minerallerden oluşan bir bileşeni ortaya çıkaran daha fazla şey olduğunu belirtti.
Daha derin olan bu kaya, daha üst mantodaki malzeme ile karıştırılmadan önce bir erime ve kristalleşme döngüsünü içeren dinamik süreçlerle dövüldüğüne dair kanıtlarla birlikte alt mantoda zaman geçirmenin işaretlerini gösteriyor.
Bugün dünyanın diğer bölgelerinde yüzeye püskürtülen taze yeni volkanik kayaçlar, benzer karışım belirtileri gösteriyor. Bu da gezegenin çekirdeğine yakın eski süreçlerin bugün hala ayaklarımızın derinliklerinde iş başında olduğu anlamına geliyor.
Yeni yetişen Dünya’mızın tam olarak nasıl soğuduğunu ve kabuklandığını göstermek için kanıtları birleştirmek çok daha fazla kanıt gerektirecektir.
Dünyanın uzak geçmişinin tarihi kayıtları yavaş yavaş aşınmaya devam edecek. Neyse ki, içerdikleri ipuçlarını nasıl çözeceğimizi çabucak öğreniyoruz.
Williams, “Kanıtlar genellikle zamanın seyriyle değişiyor” diyor. “Ancak yaptığımız şeyi bulduğumuz gerçeği, diğer antik kayaların kimyasının Dünya’nın oluşumu ve evrimi hakkında daha fazla fikir verebileceğini gösteriyor. Bu inanılmaz şekilde heyecan verici.”
BETÜL ŞAHİN
Bunlar da ilginizi çekebilir
Bir Volkanın Ne Zaman Patlayacağını Nasıl Anlarız?
Yeni Bir Araştırma: Eskiden Dünya Tamamiyle Bir Su Dünyasıydı
11 Yaşındaki Çocuk İncil Döneminden Kalma Bir Muska Keşfetti