Edvard Munch, Norveçli bir ressam ve grafik sanatçısıdır. En bilinen eseri olan Çığlık (1893), modern sanatın en ikonik görüntülerinden biri haline gelmiştir. Munch’un çocukluğu hastalık, kayıp ve ailedeki zihinsel rahatsızlık korkusuyla gölgelenmiştir. Kristiania’daki (bugünkü Oslo) Kraliyet Sanat ve Tasarım Okulu’nda eğitim gören Munch, nihilist Hans Jæger’in etkisiyle bohem bir yaşam sürmeye başlamış ve kendi duygusal ve psikolojik durumunu (‘ruh resmi’) resmetmeye yönelmiştir. Bu da onun kendine özgü tarzının ortaya çıkmasını sağlamıştır
Seyahatler ona yeni etkiler ve olanaklar getirmiştir. Paris’te Paul Gauguin, Vincent van Gogh ve Henri de Toulouse-Lautrec’ten özellikle renk kullanımı konusunda çok şey öğrenmiştir. Berlin’de İsveçli oyun yazarı August Strindberg ile tanışmış ve onu resmetmiştir. Ayrıca Yaşamın Frizi olarak adlandıracağı büyük bir resim serisine girişmiştir. Bu seride aşk, kaygı, kıskançlık ve ihanet gibi derinden hissedilen temaları atmosferle yoğunlaştırarak işlemiştir. Çığlık, Kristiania’da tasarlanmıştır. Munch’a göre, o gün batarken yürüyüşe çıkmıştı, ‘doğanın kocaman, sonsuz çığlığını duymuştu’. Resmindeki acılı yüz, modern insanın kaygısını simgelemektedir. 1893 ile 1910 arasında iki boyalı, iki pastel versiyonu ve birçok baskısı yapmıştır. Pastellerden biri daha sonra açık arttırmada satılan bir resim için ödenen dördüncü en yüksek nominal fiyatı almıştır
Şöhreti ve serveti artmasına rağmen, duygusal durumu güvensiz kalmıştır. Kısaca evlilik düşünmüş ama kendini bağlayamamıştır. 1908’de yaşadığı zihinsel çöküntü onu ağır içki içmekten vazgeçirmiş ve Kristiania halkının onu kabul etmesi ve şehrin müzelerinde sergilenmesi onu mutlu etmiştir. Son yıllarını huzur ve gizlilik içinde çalışarak geçirmiştir. Nazi işgali altındaki Avrupa’da eserleri yasaklanmasına rağmen, çoğu İkinci Dünya Savaşı’nı atlatmış ve ona bir miras bırakmıştır
Edvard Munch’un Çocukluğu ve Gençliği
Edvard Munch, 1863 yılında Norveç’in Løten kasabasında bir çiftlik evinde doğmuştur. Annesi Laura Catherine Bjølstad, babası ise papazın oğlu olan doktor Christian Munch’dur. Edvard’ın Johanne Sophie adında bir ablası ve Peter Andreas, Laura Catherine ve Inger Marie adlarında üç küçük kardeşi vardır. Laura sanatsal yetenekli bir kadındır ve Edvard ve Sophie’yi teşvik etmiş olabilir. Edvard, ressam Jacob Munch ve tarihçi Peter Andreas Munch ile akrabadır
Ailesi 1864 yılında babasının Akershus Kalesi’nde doktor olarak atandığı Oslo’ya (o zamanlar Christiania, 1877’de Kristiania olarak değiştirilmiştir) taşınmıştır. Edvard’ın çocukluğu hastalık ve ölümle doludur. Annesi 1868’de tüberkülozdan, ablası Sophie ise 1877’de aynı hastalıktan ölmüştür. Edvard da tüberküloza yakalanmış ama iyileşmiştir. Babası ise dindar ve katı bir adamdır, ancak aynı zamanda depresif ve melankoliktir. Ailedeki zihinsel rahatsızlık korkusu Edvard’ı derinden etkilemiştir
Edvard, resme ilgi duymaya başlamış ve babasının desteğiyle 1879’da Kraliyet Sanat ve Tasarım Okulu’na kaydolmuştur. Burada resim, heykel ve mimari dersleri almıştır. Okulda tanıştığı Christian Krohg gibi natüralist sanatçılardan etkilenmiştir. Natüralizm, gerçekçi bir tarzda günlük yaşamın sahnelerini resmetmeyi amaçlayan bir akımdır. Munch, ilk resimlerinde bu tarzı takip etmiştir. Örneğin, 1885’te yaptığı Hastalık Çocuğu (The Sick Child) adlı eserinde ablasının ölüm anını betimlemiştir.
Seyahatleri ve Yaşamın Frizi
Munch, 1889 yılında Paris’e gitmiş ve burada yeni sanat akımlarıyla tanışmıştır. Özellikle izlenimcilik, sembolizm ve post-izlenimcilik onun üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. İzlenimcilik, ışık ve renk etkilerini yakalamayı amaçlayan bir akımdır. Sembolizm ise soyut kavramları somut imgelerle ifade etmeye çalışan bir akımdır. Post-izlenimcilik ise izlenimciliğin ötesine geçerek renk, biçim ve ifadeyi daha cesur bir şekilde kullanmayı amaçlayan bir akımdır. Munch, bu akımlardan ilham alarak kendi tarzını geliştirmeye başlamıştır
Munch’un Paris’te en çok etkilendiği sanatçılardan biri Paul Gauguin’dir. Gauguin, renkleri gerçekliğe bağlı kalmadan duygusal bir şekilde kullanmıştır. Munch da Gauguin’in renk kullanımını takdir etmiş ve onun gibi doğrudan tuvale boyayarak daha canlı renkler elde etmeye çalışmıştır. Ayrıca Gauguin’in primitif sanata olan ilgisinden de etkilenmiştir. Primitif sanat, geleneksel Batı sanatından farklı olarak daha basit, stilize ve soyut bir sanattır. Munch, primitif sanatın basitliği ve gücünden etkilenmiştir. Primitif sanat, Batı sanatının aksine daha az detaylı, daha çok renkli ve daha çok sembolik bir sanattır. Munch, bu sanatı kendi duygularını ifade etmek için kullanmıştır.
Munch, 1892 yılında Berlin’de bir sergi açmıştır. Sergisi, Alman izleyiciler tarafından şiddetle eleştirilmiş ve skandala yol açmıştır. Ancak bu durum Munch’un ününü artırmış ve Alman dışavurumculuğu akımının öncülerinden biri haline gelmesini sağlamıştır. Dışavurumculuk, gerçekliği olduğu gibi değil, sanatçının duygularını yansıtarak resmetmeyi amaçlayan bir akımdır. Munch, Berlin’de tanıştığı İsveçli oyun yazarı August Strindberg ile yakın arkadaş olmuştur. Strindberg’in dramatik ve psikolojik oyunları Munch’un eserlerine de yansımıştır. Munch, Strindberg’i 1892’de resmetmiştir.
Munch, 1893 yılında Yaşamın Frizi adını verdiği büyük bir resim serisine başlamıştır. Bu seride aşk, yaşam, ölüm ve kaygı gibi evrensel temaları işlemiştir. Serinin en ünlü parçası olan Çığlık da bu serinin bir parçasıdır. Yaşamın Frizi, Munch’un kendi hayatından kesitler sunan otobiyografik bir eserdir. Munch, bu seriyi 1918 yılına kadar sürdürmüş ve toplam 22 resim yapmıştır.
Yaşamın Frizi’nin diğer önemli eserleri arasında şunlar sayılabilir:
- Aşkın Dansı (The Dance of Life): Bu resimde üç kadın figürü görülür: beyaz giyimli masum bir genç kız, kırmızı giyimli tutkulu bir kadın ve siyah giyimli yaşlı bir kadın. Bu üç kadın hayatın farklı evrelerini temsil ederler. Resmin ortasında ise bir çift dans ederken görülür. Erkek figürü Munch’un kendisi, kadın figürü ise onun sevgilisi Tulla Larsen’dir.
- Vampir (Vampire): Bu resimde bir erkek figürü kızıl saçlı bir kadının kucağında görülür. Kadın erkeğin boynunu ısırırken, erkek acı içinde kıvranır gibi görünür. Bu resim Munch’un aşk ilişkilerindeki korku ve güvensizliğini yansıtır.
- Madonna (Madonna): Bu resimde çıplak bir kadın figürü görülür. Kadın hem saf hem de günahkar olarak tasvir edilmiştir. Kadının arkasında spermler ve cenin şeklinde semboller vardır. Bu resim Munch’un cinsellik ve doğurganlık ile ilgili karmaşık duygularını ifade eder.
Zihinsel Çöküntü ve İyileşme
Munch, 1900’lerin başında sanat hayatının zirvesindeydi. Ancak aynı zamanda ağır bir alkol bağımlılığı ve zihinsel sorunlarla da mücadele ediyordu. 1902 yılında sevgilisi Tulla Larsen ile yaşadığı çalkantılı ilişki sonucunda sol elinin yüzük parmağını kaybetti. Bu olay Munch’u derinden etkiledi ve onun eserlerine de yansıdı. Örneğin, Kendini Vuran Adam (The Man Who Shot Himself) adlı eserinde Tulla Larsen’in evlilik teklifini reddettiği gün yaşadığı olayı resmetmiştir.
Munch, 1908 yılında yaşadığı bir sinir krizi sonucunda Oslo’da bir kliniğe yatırıldı. Burada doktor Daniel Jacobson tarafından tedavi edildi. Doktor Jacobson, Munch’a elektrik şoku, diyet ve egzersiz gibi yöntemler uyguladı. Ayrıca Munch’a ağır içki içmeyi bırakmasını ve daha sakin bir yaşam sürmesini tavsiye etti. Munch, doktorunun tavsiyelerine uydu ve klinikten çıktıktan sonra daha sağlıklı bir hayata başladı.
Munch, iyileşme sürecinde sanat yapmaya devam etti. Ancak eserlerindeki tarz ve ton değişti. Daha önceki eserlerinde kullandığı koyu renkler ve çarpıcı imgeler yerini daha açık renkler ve daha sakin imgelere bıraktı. Örneğin, 1912 yılında yaptığı Güneş (The Sun) adlı eserinde güneşin doğuşunu resmetmiştir. Bu resim Munch’un yeni bir başlangıç yaptığını simgeler.
Edvard Munch, Son Yılları ve Mirası
Munch, 1916 yılında Oslo yakınlarındaki Ekely’de bir çiftlik evi satın aldı. Burada huzur ve gizlilik içinde çalıştı. Eserlerinde doğa, insanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkiyi işledi. Ayrıca kendini portreler yapmaya adadı. Kendini Portre: Kafatasının Önünde (Self-Portrait: In Front of the Skull) adlı eserinde ölümle yüzleştiğini göstermiştir.
Munch, 1937 yılında Nazi Almanyası tarafından “yozlaşmış sanat” olarak nitelendirilen sanatçılardan biri oldu. Eserleri Almanya’daki müzelerden toplatıldı ve yok edilmek üzere gönderildi. Ancak Munch’un eserleri bu tehlikeyi atlatmayı başardı. Munch, 1940 yılında Norveç’in Nazi işgali altına girmesine tanık oldu. Bu durum onu endişelendirdi, ancak eserlerini saklamayı başardı.
Munch, 1944 yılında Ekely’deki evinde öldü. Eserlerinin çoğunu Norveç hükümetine bıraktı. Bu eserler daha sonra Oslo’da açılan Munch Müzesi’nde sergilendi. Munch’un sanatsal mirası büyüktür. Eserleri modern sanatın gelişimine katkıda bulunmuştur. Dışavurumculuk akımının öncülerinden biri olarak kabul edilir. Eserleri ayrıca soyut dışavurumculuk, sürrealizm ve pop art gibi sonraki akımları da etkilemiştir. Munch, insan ruhunun derinliklerine inen ve duygularını cesurca resmeden bir sanatçı olarak anılır.
Kaynaklar:
- American Psychological Association. (2020). Publication manual of the American Psychological Association (7th ed.). https://doi.org/10.1037/0000165-000
- Edvard Munch – Wikipedia. (2021, August 23). Retrieved August 24, 2021, from https://en.wikipedia.org/wiki/Edvard_Munch
- The Scream – Wikipedia. (2021, August 23). Retrieved August 24, 2021, from https://en.wikipedia.org/wiki/The_Scream
- Edvard Munch | Biography, Art, & Facts | Britannica. (2020, December 3). Retrieved August 24, 2021, from https://www.britannica.com/biography/Edvard-Munch
- The Scream by Edvard Munch. (n.d.). Retrieved August 24, 2021, from https://www.edvardmunch.org/the-scream.jsp
- The Sick Child by Edvard Munch. (n.d.). Retrieved August 24, 2021, from https://www.edvardmunch.org/the-sick-child.jsp
Yorumlar 2