Sahra Çölü binlerce yıldır insanları, hayvanları ve hatta bitkileri bile ayıran geçilmesi imkansız bir bariyer görevi görmekte. Ancak elbette bu her zaman böyle değildi. Bir vakitler ülke büyüklüğündeki tatlı su gölleri, vadilerden aşağılara gürleyen nehirleri ve neredeyse size Amazon’da olduğunuzu hissettirecek kadar sık, balta girmemiş ormanlarıyla yeşil, yemyeşildi bu ıssız çöl.
İyi de ne değişti ki su havzaları kurudu, ağaçlar cılızlaşıp toprağı en sonunda çıpIak bıraktı? Ne oldu da o yeşil tepecikler yaşanılamayacak kadar verimsiz, çorak arazilere dönüştü?
Cennet denilebilecek bu yer nasıl kavurucu cehennem haline geldi?
Bilim insanları, kabaca her 20.000 yılda bir, Dünya’nın eksenini değiştirdiğini fark ettiler. Bu da son 240.000 yılda Sahra’nın birçok kez ıslak ve kuru iklim döneminden geçtiği anlamına geliyor.
Son ‘yeşil’ dönem 5.000 yıl kadar önce sona erdi ve bölgenin giderek artan çölleşmesine yol açtı. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz dönem bu ve önümüzdeki 10.000 yıl daha böyle sürecek.
Yine de ‘yeşil’ dönemde yaşamış olanlar için hayat nasıldı?
Neler görmüş olabilirlerdi ve en önemlisi etraflarındaki her şey birer birer y∂kıcı kuma dönmeye başladığında nereye gittiler?
Yeşil Sahra Nasıldı?
Nil nehri birçok medeniyetin can damarı olmuştur. Kuzey Afrika’nın en verimli toprakları arasındadır ve tarih boyunca Mısır, Roma ve İran’ı geçindirmiştir. Nil nehri 10.000 yıl önce, Yeşil Sahra döneminde var olmasına rağmen daha az bilinen başka bir nehir bulunmaktaydı.
Fransız araştırmacılar, günümüzde böyle bir nehri olmayan batı Sahra’nın bir zamanlar 500km (320 mil) uzunluğundaki ve eğer bugün hala buralarda bulunsa dünyanın en büyük 12. Drenaj havzası olabilecek bir nehre ev sahipliği yaptığını varsaydılar.
Lakin bu tek antik nehir değil. Küçük akarsular ve kollar iç tarafta kalan tatlı su göllerini beslemişti. Bunlar arasında en genişi ve bugünkünden on kat daha büyük olanı Megaçad olarak da bilinen Çad Gölü, 400.000 (150.000 mil kare) kilometre kareden fazla yer kaplamaktaydı ve Dünya üzerindeki en büyük göllerden biri haline gelmişti. Megafezzan Gölü de dahil olmak üzere diğerlerinin yanı sıra, bu göller sayısız bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapacaktı.
Sahra tamamen açık olur; filler, antiloplar ve gnular (bir tür antilop) da dahil olmak üzere büyük sürüler ovalarında dolaşırdı. Bu erişilebilirlik, belirli türlerin neden birbirinden ayrıldığını açıklamaya yardımcı olabilir.
Mesela, kendilerini Sahra’nın bir tarafında bulan herhangi bir hayvan binlerce yıl orada kapana kısılırdı. Belki de bu, Kuzey Afrika’nın bir zamanlar farklı fil ve aslan alt türlerini barındırmasının nedenidir, güneydeki kuzenlerinin yanlarına geri dönemiyorlardı!
Neyse ki musonlar sayesinde bitkiler de gelişti ve neredeyse Sahra’nın tamamına yayıldı. Sadece uçlardaki belli alanlar günümüzün savanalarına benzer şekilde yarı kurak kalırdı.
Yeşil Sahra muhtemelen gerçek bir cennetti ve orada yaşayan insanlar için istedikleri her şeye kolayca erişebilmelerini mümkün kılıyordu.
İnsanlar Nasıl Yaşamıştı?
10.000 yıl önce Sahra’da yaşayan insanlar için, manzarayı çepeçevre saran nehir ve gölün kıyılarına yerleşmişlerdi. Peki bu kişiler son derece gelişmiş toplumlar mı oluşturdular?
Bu türden uygarlıklara örnek olabilecek bir isim Garamantes’tir. Libya’da üslenmiş olan bu uygarlık gelişmiş sulama teknolojisine sahipti ve surlu kasabalar, kaleler inşaa etmişti. Bu sonraki yapılar Roma döneminde gerçekleşmiş olsa da teknolojileri muhtemelen yeni tarım teknikleri geliştirmeye zorlandıkları Yeşil Sahra döneminden kaynaklanmıştır.
Yine de yeşil Sahra’nın gerçek teknolojik ilerlemenin sağlanması için yeterince uzun sürmesi, yani uzun süre yeşil kalması, olası değildir.
Alman arkeolog Kröpelin ise Sahra’daki insan uğraşlarını gün yüzüne çıkartmak için bir keşifte bulundu. Yazdıkları şu şekildedir:
‘MÖ 7000’ den sonra Doğu Sahra’da insan yerleşimi iyice oturmuş, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği (pastoralism) gelişmiştir. Geri çekilen muson yağmurları MÖ 5300’de Sahra’nın kurumaya başlamasına neden oldu.
Tarih öncesi popülasyonlar da Nil vadisinde, daha ekolojik olan sığınaklarda barınmak ve yağış miktarıyla su seviyesinin hala yeterli olduğu Sudan Sahra’sına göç etmek zorunda kaldılar. MÖ 3500 yıllarında çölün tam anlamıyla geri gelişi Nil vadisindeki Firavun uygarlığının ilk aşamalarıyla çakışıyordu’.
Yani bu süper hiper gizli Sahra uygarlıklar yok, öyle mi? Bundan tamamıyla emin olamıyoruz ne yazık ki, çünkü toplulukların arkalarında bıraktığı ne kadar kalıntı varsa kumun gazabına uğradı.
Ancak bildiğimiz tek bir şey var ki Yeşil Sahra döneminde orada bulunmuş kişiler kendi zamanında yaşamış diğer topluluklara kıyasla büyük refah içerisindeydi.
Süt hayvancılığının yaygın olduğunu gösteren kaya resimleri, keçi koyun gibi küçük baş hayvanların yanı sıra sığır gibi büyükbaş hayvanların besiciliğinin yapıldığının da kanıtı olmuştur. Süt, kaplarda saklanıp laktoz intoleransına sahip kişilerin kolaylıkla sindirebilmesi için krema ve yoğurt haline getiriliyor olmalıydı.
Zaman periyodu göz önüne alındığında ve bu yapılanların tarımdan önce gerçekleştiği düşünüldüğünde aslında oldukça büyük bir başarıdır.
Kaya resimlerinden bahsetmişken, o dönemde suyun temel alındığı aktivitelerin dönem için önem arz ettiğini bazı çizimlerde göllere dalan insan figürlerinden yola çıkarak söylemek mümkün.
Bu arada, dünyanın en eski kanolarından biri de Sahra Çölü ’nün ortasında bulundu ve tahmin edebileceğiniz gibi tam da bahsettiğimiz döneme işaret ediyor.’ Dufana Kano’ diye adlandırılan bu yapı 8.000 ila 8.500 yıllık oluşunun yanı sıra 8 metre uzunluğunda. Bu denizciliğe ve tabii ki ticarete yol açan olası bir teknolojik yükselişe işaret eden önemli bir ipucu.
Çanak çömlek yapımı da dahil olmak üzere diğer icatlar gıda üretiminden çok daha önce gerçekleşmişti. Ayrıca Kongdua diye adlandırılan mevkide 7.000 yıl öncesine ait seramikler bulundu!
Bugün, çöl bir zamanlar yemyeşil olan her yeri kapladığı için bu tür eski yerleşim yerlerine ulaşmak çok zor. Yine de başka hangi gizli mücevherler bulabileceğimizi kim bilebilir?
Peki Sahra Çöle Döndüğünde Halkı Ne Yaptı?
Elbette Sahra’daki çölleşme bir gecede olup bitmedi. Nesiller boyunca devam etti ve ilk mağdurları kuzeye akın etmeye zorladı.
Bu döngü milyonlarca yıldır devam ediyor ve muhtemelen insanların Afrika’dan göç etmesine neden olan tetikleyiciydi. Her yeşil dönem insanlara bu fırsatı sundu ve ilk büyük göç muhtemelen 100.000 yıl önce gerçekleşti.
Kalanlar sayısız nesiller boyunca diğer tarafta mahsur kalacaktı. Bu nedenle, ilk hominidler (insansılar) Afrika’yı aynı yoldan terk ettiklerinde daha sonra Neandertaller oldular. Ev topluluklarından izole edilmiş ve yeni bir çevre ile yüzleşmek zorunda kalmış, farklı özelliklerle evrimleşmişlerdir.
İyi de, bu bahsi geçen olaylar yüz binlerce yıl önce gerçekleşti. Son Yeşil Sahra dönemi peki?
Sahra halkı kuzeye göç etmenin yanı sıra Çad Gölü ve Nil nehri gibi büyük su kaynaklarına da akın etti. Eski Mısır’ın yükselişi, Sahra’nın çölleşmesiyle aynı zamana denk geldi ve bu kesinlikle bir tesadüf değil.
Bu bölgenin insanları muhtemelen sadece onlarla değil, Akdeniz çevresindeki diğer uygarlıklarla da etkileşime geçmiştir. Büyük insan gruplarının ve onların kaynaklarının, teknolojilerinin ve sürülerinin akını ile Nil vadisi gelişen bir kültürün beşiği haline geldi. Tüm zamanların en büyük antik uygarlıklarından birinin yükselişine yol açan bir tanesinin.
Bugün eski Mısır anıtlarına merakla ve hayretle bakıyoruz ancak devasa piramitler veya gösterişli kral mezarları inşa edebilenler yalnızca onlar mı?
Ya bu yapıtlar zamanında Sahra Çölü ’nde de var olduysa da şimdi kumların altında saklı yerleşim yerlerini oluşturuyorlarsa? Maalesef kumu kazmak henüz mümkün değil fakat ya gerçekten de Sahra Çölü bilmediğimiz bir çok tarihi esere ev sahipliği yapıyorsa?
Muhtemelen Sahra bugün hala yemyeşil kalsaydı tarih baştan yazılır, Avrupa dünyaya hükmedemez ve Afrika şehirlerin ve medeniyetlerin gelişen bir parçası olurdu. Ne kıskançlık çıkartırdı değil mi?
Bugün, çok miktarda kaya gravürleri ve mağara çizimleri, Sahra’yı dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biri haline getiriyor. Bu uçsuz bucaksız çöl bir zamanlar insanlara ev sahipliği yaptığı zamanlara geri götürüyor.
Öyle görünmese de kalıntıları hatırlanmalıdır çünkü Sahra bir gün yeniden yeşil olacak ve bu gerçekleştiğinde o geride bıraktığı her şey yeniden doğacaktır.
Şevval Kurt
Ellerine sağlık