Eski kaşiflerin yeni bir ülkeye nasıl seyahat ettiğini hiç merak ettiniz mi? Doğru hesaplamaların olmaması nedeniyle, haritacılık olarak da bilinen harita yapımı anlayışı ilkel bir aşamadaydı. İnsanlar gezegenlerinin ne kadar geniş olduğunu bilmiyorlardı. Çoğu zaman, bir ülkenin sınırları tüm evreni kapsıyordu. Kültürler bilgi alışverişinde bulundukça ve ticaret genişledikçe, harita yapımı sanatı ve bilimi de genişledi.
Dünya haritasında daha önce hiç karşılaşmadığımız kültürleri belirledik. Ekvator, Tropik ve Kuzey ve Güney Kutuplarının hepsi tespit edildi. 15.yy’da keşif çağı başladı. Bununla birlikte, keşif çağından önce, ulusların sınırları ve toprakları tam olarak tanımlanmamıştı.
Haritalar, Babil Dünya Haritası gibi efsanevi bölgeleri tanımlayarak başladı ve zaman içinde giderek daha ayrıntılı hale gelerek, kaşiflere alternatif rotalar bulmalarında yardımcı oldu. Bize bir insan keşfi hikayesi anlatan, keşif çağından önceki on dünya haritasına bakalım.
Keşif Çağı’nın başlangıç noktası olarak 1492’de Kristof Kolomb’un Amerika’ya yaptığı seyahati aldım. Çinli amiral Zheng He’nin keşifleri gibi 1492’den önce dünya yolculukları olmasına rağmen, Kristof Kolomb’un yolculuğu yeni bölgeleri keşfetmeye yönelik dünya çapında bir ilgi uyandırdı.
Sonuç olarak 1492’yi referans noktası olarak kullanmak makul görünmektedir.
Babil Dünya Haritası (MÖ 6. Yüzyıl)
MÖ altıncı yüzyıldan kalma Babil dünya haritası, bulunan en eski haritadır. Yeniden oluşturulan harita, Babil’i Fırat Nehri kıyısında dairesel bir kıta ile çevrili olarak gösteriyor. ‘Acı bir nehir’ veya bir okyanus, Asur ve Urartu (modern Ermenistan) krallıklarını çevreliyor ve Babil şehrini ve Fırat Nehri’ni dikdörtgenler olarak tasvir ediyor. Dikdörtgenleri çevreleyen daireleri fark edeceksiniz. Bunlar Asur ve Susa şehirlerini temsil eder.
Üçgen olarak çizilmiş sekiz dış mekân var ve bunlardan beşinin detayları günümüzde varlığını sürdürüyor. Babillilere göre buralar insan yerleşiminin ötesindeki yerlerdi ve mistik tasvirler içeriyordu. Örneğin; üçüncü bölge, ‘kanatlı kuşların ulaşamadığı’ bir noktadır. Dördüncü bölgede ‘ışık, güneşten ve yıldızlardan daha parlaktır’, beşinci bölgede ise ‘güneş ulaşamaz’ ve bu da sonuç olarak zifiri karanlık demektir.
Eratosthenes’in Dünya Haritası (MÖ 276-194)
Büyük İskender’in İran ve Hindistan’daki başarıları, Yunan bilge Eratosthenes’e değerli bilgiler sundu. Ondan önce Avrupalılar Asya’nın ne kadar büyük olduğunu bilmiyorlardı. Artık onun enginliğini daha net anlıyorlardı.
Eratosthenes, medyanları ve paralelleri dünya haritasına dahil eden ilk coğrafyacıydı. Bu da onun Dünya’nın küresel doğasının tamamen farkında olduğunu gösterir. Harita öncekilerden daha doğruydu ve Asya ile Afrika’nın daha iyi anlaşılmasına yardımcı oldu. Afrika eski zamanlarda Libya olarak biliniyordu.
Strabo’un Dünya Haritası (MÖ 64-MS 24)
Strabo’nun 17 ciltlik Geographica’sı, dünyanın her yerindeki insanların ve yerlerin tarihini belgeleyen, antik dünyanın en iyi araştırılmış yayınlarından biriydi.
Strabo, matematiksel uzmanlıkları için Eratosthenes ve astronom Hipparchus’un yazılarına atıfta bulundu, ancak kapsamlı tanımlayıcı yönteminin coğrafyayı anlamak için daha uygun olduğunu düşündü.
Strabo, Geographica’ya bir Avrupa haritası eklemiştir. Farklı bölgelere ilişkin açıklamaları, yukarıda gösterildiği gibi tüm dünyanın haritasını yeniden oluşturmak için kullanıldı.
Ptolemy’nin Dünya Haritası (MS 150)
MS 150 civarında bir dünya haritası çizen Ptolemy, haritacılıkta matematiksel bir yaklaşım kullanan ilk kişi oldu. ÖIümünden sonra yüzyıllar boyunca, onun geliştirdiği fikirler kullanılarak dünya haritaları oluşturuldu.
Ptolemy veya Claudius Ptolemaeus, Mısır’ın İskenderiye kentinde yaşayan bir Yunan bilgesiydi. Dünyanın dört bir yanındaki konumların matematiksel olarak hesaplanmış tanımlarını içeren sekiz ciltlik bir inceleme olan Coğrafya’yı yazdı. Orijinal Ptolemy haritaları günümüze ulaşmadı ve çizimlerine dayanan en eski haritalar 13.yüzyıl Bizans İmparatorluğu’nda keşfedildi.
Ptolemy’nin haritası, daha önce Avrupalılar tarafından bilinmeyen uzak ülkelere ait tasvirler de dahil olmak üzere, o günlerde olağanüstü idi. İzlanda ve Kore, enlem ve boylamların geometrik izdüşümlerini kullanarak tanımladığı iki ülke örneğiydi. Hindistan, azaltılmış bir yarımada ile de olsa İndus ve Ganj nehirleri arasında gösterildi. Bu, ilk kez bir Avrupalı haritacının Hindistan alt kıtasının büyüklüğüne ilişkin bir tahmin sunmasıydı.
Doğruluk o zamanlar için şaşırtıcıydı ancak Ptolemy, Hint Okyanusu’nu bir deniz olarak tasvir etmek gibi bazı bariz hatalar yaptı. Harita, Çin haritada yer almasa da Roma’nın Hindistan ve Çin ile ticaretinin kapsamını anlamaya yardımcı oluyor. Roma ticaret limanları haritada kapsamlı bir şekilde gösterilmiştir.
Tabula Peutingeriana: Tüm Yollar Roma’ya Çıkar (MS 4. Yüzyıl)
Tabula Peutingeriana, Roma İmparatorluğu’nun yollarının resimli bir haritasıydı. Tarihçiler, haritanın İmparator Augustus’un saltanatı sırasında Romalı general Agrippa tarafından yaratıldığını iddia ediyor. Ancak Augustus’un saltanatına ait haritanın hiçbir orijinal kaydı bulunamadı. Ancak haritada Augustus’un saltanatı sırasında (MÖ 31-MS 14) görevlendirildiğini gösteren güçlü ipuçları var. 16. Yüzyıldan kalma bir Alman bilim adamı olan Konrad Peutinger, haritayı restore etti ve haritaya onun adı verildi.
Harita Avrupa, Asya (Orta Doğu, İran ve Hindistan dahil) ve Kuzey Afrika’yı gösteriyor. MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın volkanik patlamasıyla yok olan Pompeii şehrini de içeriyor. Hindistan’ın Kerala eyaletinin Malabar Sahili’nde bulunan kıyı kenti Muziris’te bir Augustus tapınağını gösteriyor. Bunlar, haritanın kabul edilen MS 4. Yüzyıldan çok daha eski olduğunun en güçlü göstergeleridir.
Tabula Peutingeriana, gezginler için tasarlanan ve Roma karayolları boyunca yer alan yerler için güzergahlar içeren dünya haritası türünün tek örneğiydi.
Sevilla’lı Isidore Tarafından T ve O Haritası (MS 636)
İspanyol bir bilgin ve din adamı olan Sevillalı Isidore, 7.yüzyılda Isidore dünya haritası olarak da bilinen T ve O dünya haritasını yarattı. Harita, dünyayı T harfi boyunca Asya, Avrupa ve Afrika kıtası olarak gösterilen üç bölüme ayırıyor. Isidore, Etimoloji adlı eserinde haritayı şu şekilde açıklıyor:
‘Yerleşik katı toprak kütlesine bir dairenin yuvarlaklığından sonra yuvarlak denir, çünkü bir tekerlek gibidir […] bir kısmı Asya, ikinci kısmı Avrupa ve üçüncü kısmı Afrika olarak adlandırılıyor.’
- Etimoloji, bölüm 14, Ve Ülkenin P∂rç∂l∂rı.
Sevillalı Isidore, dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu ve açıklaması, dünyanın sadece yarısını, belki de o zamanlar dünyanın haritacılara göre bilinen yerleşim bölgelerini kapsıyordu.
Kaşgarlı Mahmut’un Dünya Haritası (1072)
Bilgin Kaşgarlı Mahmut, Dîvânu Lugâti’t-Türk adlı kitabında Avrupalıların yaptığı haritalardan farklı bir harita oluşturmuştur. Bu dünya haritası, merkezinde çağdaş Kırgızistan’da eski bir Sogad şefi olan Balasagun’un bulunduğu Asya merkezliydi. Buna karşılık Avrupa haritaları, muhtemelen dini önemi nedeniyle Kudüs’ü dünyanın merkezi olarak gösteriyordu.
Kaşgarlı’nın haritasına göre kuzeyde Hazar Denizi, doğuda Çin ve Japonya, batıda Irak, Ermenistan ve Mısır, güneyde Hindustan (Kuzey Hindistan) ve Keşmir bulunmaktadır. Haritanın kırmızı çizgileri dağ sıralarını, mavi çizgiler is nehirleri temsil ediyor.
Tabula Rogeriana (1154)
Faslı coğrafyacı Muhammed el-Idrisi, Sicilya Kralı II. Roger’a hizmeti sırasında, dönemin en doğru haritalarından biri olan Board Rogerian’ı yarattı. Afrika, Uzak Doğu ve Hint Okyanusu hakkındaki bilgilerini genişletmek için el-Idrisi, Yunan, Roma haritacıları tarafından derlenen bilgileri ve ayrıca Arap tüccarlardan dünyayla ilgili öğrendiklerini birleştirdi.
Ayrıca Avrupalı bir gezginle röportaj yaparak aldığı cevapları halkın siyasetini, iklimini ve kültürünü açıklamak için derledi. El-Idrisi kitabında yedi iklim bölgesini ele alıyor. Dünya’nın çevresinin hesaplanması, gerçek değerin %10’u kadar bir hatayla, o dönem için oldukça hassastı.
Harita hala tüm zamanların en önemli haritalarından biri olarak kabul ediliyor.
Da Ming Hunyi Tu (1389)
Da Ming Hunyi Tu veya Ming İmparatorluğunun Birleştirilmiş Haritası, Uzak Doğu’dan dünyanın günümüze kadar ulaşan en eski haritasıdır. Haritanın çoğunu Çin Ming İmparatorluğu kaplıyor. Bu harita Japonya ve Kore’yi Hindistan’dan daha büyük göstermiştir.
Afrika, gerçek sınırlarına kıyasla oldukça küçük olarak gösteriliyor, ancak Afrika’nın ucu olan Ümit Burnu’nu gösteren ilk haritalardan biridir. Bu, denizcilerin Ümit Burnu’nu dolaşarak Avrupa’dan Asya’ya gitmenin mümkün olduğunu fark etmesiyle tarihte önemli hale geldi.
Fra Mauro Dünya Haritası (1459)
Venedikli keşiş ve coğrafyacı Fra Mauro tarafından oluşturulan Fra Mauro haritası, genellikle orta çağ haritacılığının zirvesi olarak kabul edilir. Harita, Keşif Çağı’nın başlangıcından önce yapılmış en kesin küresel haritaydı. Mauro dünya haritasını yarattığında, dünyanın en büyük haritasıydı. Haritanın her köşesinde dört küre vardı.
Sol üst köşede Oğlak ve Yengeç, Ekvator, Kuzey Kutbu ve Güney Kutbu tropikleriyle dünyayı bir küre olarak tasvir etti. Saat yönünde hareket ederek sağ üstte Aden bahçesini bulabiliriz. Haritanın sağ alt köşesinde Batlamyus’un evren tasvirinden uyarlanan güneş sistemini görüyoruz. Son olarak dört element; toprak, ateş, rüzgâr ve su sol alt köşede gösterilmektedir.
Mauro, haritayı oluştururken bazı yerleşik kuralları göz ardı etti. Kudüs’ü evrenin merkezi olarak göstermedi. Avrupa haritaları Doğu’yu haritanın en üstüne yerleştirirken, Arap haritaları Güney’i en üste yerleştirdi. Kuzey, Ptolemy’nin haritasının en üstündeydi. Mauro, dönemin denizcilik hesaplamalarına dayanarak Güney’i küresel haritanın en üstüne yerleştirdi.
Mauro’nun gözlemleri mevcut bilimsel anlayışa dayanıyordu ve önyargılı varsayımlara meydan okumaktan korkmuyordu. Antik ve orta çağ dönemine ait ilk haritalar değerli bilgiler sağladı ve haritacılık bilimini şekillendirmeye yardımcı oldu. Bu haritalar, gelecek nesil kaşifler tarafından dünyayı dolaşmak için kullanıldı.
Christopher Columbus, Çin’e kısa bir yol bulmaya çalışan böyle bir maceracıydı. Popüler inanışın aksine, Dünya’nın yuvarlak olduğunu kanıtlamak için yola çıkmadı. Bu hikâyeden Avrupalı ve Ortadoğulu bilim insanlarının Dünya’nın yuvarlak olduğunu anlamış olduklarını görebiliriz. Buna rağmen, efsane bu tarihe kadar yayılır.
Referanslar:
- Brodersen, Kai. 2012. “Cartography.” In Geography in Classical Antiquity. By Daniela Dueck, 99–110. Cambridge, UK: Cambridge Univ. Press.
- Harwood, Jeremy, and A. Sarah Bendall. 2006. To the Ends of the Earth: 100 Maps That Changed the World. Cincinnati, OH: David & Charles
- Index of Maps of the Early Medieval Period 400–1300 A.D
- Geography And Map Reading Room at the Library of Congress
- Virtual Mappa: Digital Editions of Early Medieval Maps of the World
- Shirley, Rodney W. 1983. The Mapping of the World: Early Printed World Maps 1472–1700. London: Holland Press.
- Edson, Evelyn. 1993. “The Oldest World Maps: Classical Sources of Three Eighth Century Mappaemundi.” Ancient World
Yazan: Prateek Dasgupta / Çeviri: Büşra Betül Öztürk
Yorumlar 1