Birçoğumuz konu robotlara, yapay zekalara ve tıbbi alanlara gelince ilgilenmeden edemiyoruz. Her birinin çok bilgi birikimi, bolluk ve yaratıcılığa dayandığını biliyoruz. Tek tek sektörlerde halihazırda yapılmış olan icatlara bakmak için biraz zaman ayırmak, hepsi birleştiğinde olasılıkların gidişatını anlamak için tek yok olacaktır.
Aşağıdaki 5 icat insanlığın nerede olduğu ve daha ne kadar ilerleyebileceği hakkında bize fikir veriyor.
İcat 1: The Eyeborg
Bu alet tamamen Sinestezi ile ilgili. Birkaç insana özgü olduğu düşünülse de, bu cihazı kullanan herkes potansiyel sinestezi deneyimini yaşayabiliyor. Birçoğunuz sinesteziyi dolaylı ya da direkt yoldan yaşamıştır, ancak bazıları tamamen bu konuya yabancı olabilir- daha yakından bakalım.
Sinestezi yaşayan insanların en çok işitsel ve görsel kortekslerinin etkilendiğini söylemesi, Sinesteziye en çok işitsel ögelerin (tartışma sesleri…) sebep olduğunu gösterir. Bir ismin sesi belli renkleri açığa çıkarabilir ve belirli bir şarkı Sinestezili bir insan için aynı görselliği sunabilir.
İstemsizce meydana gelen bu durumu deneyimlememiş bazı kişiler için bu fikir büyüleyici ve cezbedici görünebilir. Ya bu bariz deneyimi yaşatabilen bir cihaz mevcut olsaydı?. Evet, böyle bir cihaz var.
2004 yılında, renk kōrü bir artist olan Neil Harbisson daha sonraları eyeborg ismiyle anılacak olan bir cihazı başına yerleştirdi. Bu cihaz akan görüntülerdeki renkleri seslere çeviren basit bir prensiple çalışıyordu. Bu sesler sonrasında kulaktaki kemik iletimi ile beyne ulaşıyordu. Basite indirgersek, Neil renkleri duyuyordu. Ancak, bu beynin duyduğu bu sesleri tekrar görselleştirebildiği anlamına gelmiyor. (Mesela mavi rengin kesin olarak ne gibi göründüğünü bilmiyor.) Ancak mavi rengi duyabiliyor.
Nasıl Çalışır ?
Dahası, eyeborg’un kamerası normal spektrumun ötesindeki ışık dalga boylarını bile algılayabiliyor. Yani, bu Eyeborg’un kamerasının renklerden seslere geçiş sürecinde yılanların ve arıların yaptığı gibi kızılötesi ve mor ötesi ışıkları çözümleyebildiği anlamına geliyor. Bu, cihazın 360 farklı tonu ayırabilmesinin bir sonucudur. Buna ek olarak Neil’in yaratıcı dizayn çalışmaları söz konusu olduğunda, o sadece bilgi yelpazesini genişleten mimari yapıları dinleyebilir.
Kullanımını takiben, Harbisson Eyeborg’u kolayca kafasının arkasından bir USB kablo ile şarj ederek sonraki kullanımına hazırlıyor.
“Amacım elektrikle şarj yerine, vūcut enerjimle bu cihazı şarj edebilmek”. Diyor. “Gelecekte, kan dolaşımımla veya kinetik enerji ile belkide beyin enerjisiyle bu cihazı şarj edebilirim.”
Harbisson ekliyor, “ İç güdülerimiz ve bedenlerimiz değişecek. Teknolojiyi bedene dahil ettiğinizde, bedenin uyum sağlamak için değişmesi gerekecek, yeni durumlara uyum sağlayacak. Bu değişime nasıl adapte olacağımız çok ilginç olacak.”
İcat 2: The BrainPort
1960’larda, sonraları “BrainPort” olarak bilinen cihaz bulundu. Bu cihaz kōr olan bireylerin dilleri ile görmesini sağlayabilmek için üretildi. BrainPort’un başarısı konusunda en çok bilinen hikaye Erik Weihenmayer’e (13 yaşında retinoskisiz teşhisiyle kōr olan bir dağcı) aittir. Ancak, bu durum Weihenmayer’i hayallerinin peşinden gitmekte alıkoymadı hatta sonrasında Everest’in zirvesine ilk ulaşan kōr dağcı olmayı başardı. En etkileyici olan bunu tamamen tek başına başarmış olmasıydı.
Nasıl Çalışır ?
Dilimiz doğası gereği tat alma organı olarak işlev görmesine rağmen, bulunduğu nemli ortam dolayısıyla beyin makine arayüzü için mükemmel bir yer. Bu durum konum itibariyle ağzımızın beynimize yakın olması ile de ilgilidir. Erik, dilinin üzerine yerleştirdiği BrainPort ile birlikte, alnına bir kamera da yerleştirdi. (veya daha yakın zamanda, her biri Brainport’un kendi içinde bir posta pulu aparatına oturan 400 elektrodun yanında çalışacak özel gözlükler.)
Bu elektrotlar alandaki ışığın miktarına göre titreşirler. Örneğin, beyaz pikseller güçlü titreşimler oluştururken, siyah pikseller titreşim oluşturmazlar. Daha fazlası, bu cihaz kişinin neredeyse görebilen bir insan gibi etrafını analiz edebilmesini ortamdaki şekilleri, derinlikleri ve boyutları çözerek sağlar.
Dağcılık bu özel aletin tek kullanım alanı değildir. Dalgıçlar BrainPort’u bilinmeyen suları araştırmak, askerler 360 derece gece görüşü sağlamak için kullanıyorlar.
İcat 3: Utah Arrray/BrainGate
Kevin Warwick Coventry’deki Reading Üniversitesinde araştırma alanları yapay zeka, kontrol, robot ve biyomedikal mühendisliği olan bir fahri profesör. Kevin, ilk ismi Utah Array ve şu anda BrainGate olarak bilinen bir cihazın nörocerrahi yöntemiyle sinir sistemini direkt olarak bir bilgisayara bağlayarak engeIIi insanların kullanımına sunmak için sol kolunun merkezi sinir sistemine bu cihazı yerleştirmek için öncü bir takım deneyler yaptı.
Bu implant teknolojisinin gelişimi Kevin ile beraber çalışan ve sarsıcı bir araştırmaya bununla beraber imza atmış olan Dr. Mark Gasson liderliğindeki bir araştırma ekini tarafından uygulandı. Kevin bir insan için ilk ultrasonik girdi ve iki insanın sinir sistemleri arasındaki bağlantıyı sağlayan tamamen elektronik iletişim deneyleri konusunda başarılı oldu.
Nasıl çalışır ?
BrainGate beyin ile uzuv arasındaki boşlukta bir köprü görevi görür. BrainGate beynin motor korteksine yerleştirilmiş bir sensörden ve beyin sinyallerini analiz eden bir cihazdan meydana gelir. Servikal omurilik veya beyin h∂s∂rı bu motor korteks ile uzuv arasındaki bağlantıyı kesmiş olabilir. Ancak hasta, hareketleri hakkında düşünebiliyorsa BrainGate, Korteks’den gelen sinyalleri yorumlama ve bağlantıyı tekrar sağlama potansiyeline sahiptir. Bu da hastanın sadece düşünerek uzuvlarını hareket ettirmesine olanak sağlar.
İcat 4: The Elektroftalm ( Yunanca “elektrik + göz” )
1890’larda Polonyalı göz hekimi Kazimierz Noiszewski’nin ilk denemesinde büyük ve ağır olması ayrıca tek piksel çözünürlüğü destekleyebilmesi nedeniyle başarısızlığına rağmen, onu tam bir başarıdan alıkoyan tek bir şey vardı. Bir önceki icat, kōr bir insanın alnına yerleştirilen ve gelen ışığın şiddeti arttıkça daha yüksek ses sinyalini kişinin kulağına gönderen bir fotosel içeriyordu.
Eksik olan neydi? Temas. Neyseki, bir çalışma arkadaşı bu eksikliği farketti topu aldı ve oradan devam etti. Bu 1969’daki ilk başarılı girişimin öncüsü oldu. Duymanın ve dokunmanın kōr kişiler için kritik öneme sahip olduğu anlaşıldığında, gelen girdilerin beyine sesden ziyade dokunma duyusuyla iletilmesine karar verildi.
Bilim insanları, her biri kaskın üzerine yerleştirilmiş, görüntüleri çizebilen titreşimli motorlardan oluşan bir sistem kurdular. Kōr katılımcılar kapı çerçevelerinin ve mobilya köşelerinin kontrast farkı oluşturmak için boyandığı özel olarak hazırlanmış serbestçe dolaşabilecekleri odalara girdiler. Cihaz ağır olmasına ve ısınmasına rağmen, bilim insanları bu prensibin olma ihtimalini kanıtlanmışlardı.
Nasıl Çalışır ?
Beyine gelen girdilerin (Gözlere gelen fotonlar, kulaklara gelen hava basınç dalgaları ve cildin algıladığı basınç) hepsi genel elektrik sinyal formuna dönüştürüldüğü için, kullanıcı bir yere kadar görüş deneyimi yaşayabilir. Gelen sinyaller dış dünya ile ilgili önemli bir şeyler taşıdığı sürece, beyin onu nasıl yorumlaması gerektiğini bilecektir. Beynin geniş nöron ağı sinyallerin gelirken izlediği yolu çok önemsemez.
İcat 5: FeelSpace ( Diğer ismi naviBelt)
Todd Huffman bir biyohackerdır. Birkaç yıl önce, Todd mail ile küçük bir Neodimyum mıknatıs siparişi vermeye karar verdi. Siparişi geldiğinde, elini ve bir ameliyat bıçağını sterilize edip, parmaklarına bu mıktanısı yerleştirdi. Artık Todd manyetik alanları hissedebiliyor ve sinir sistemi bunları kayıt edebiliyordu. Bu mıknatıs elektromanyetik alanlara maruz kalındığında harekete geçiyordu.
Algısal dünyasının genişlediğini ilk kez elektrikli ocağındaki bir tencereye uzanabildiği zaman anlamıştı. Bir güç kablosu transformatöründen (dizüstü bilgisayarınız gibi) çıkan elektromanyetik dalgaları algılayabildiğini ve bunun, elini hareket ettirerek tanımlayabileceği “görünmez bir balona” dokunmak gibi hissettirdiğini ifade etti.
Başka bir biyohacker olan Shannon Larratt, bir söyleşide kablolardan geçen akımı hissedebildiğini, bu yüzden parmaklarını kullanarak kablosal problemleri herhangi bir voltmetreye ihtiyaç duymadan çözümleyebildiğini söylemiştir. Cihazdan önce hissedemeyip şimdi hissedebildikleri: mikrodalga fırın dalgaları, bilgisayar fanları, hoparlörler ve metro güç transformatör dalgaları. Larratt bu cihaz olmadan, tamamen kōr hissedeceğini söylüyor.
Nasıl Çalışır ?
Onun hayvanlara olan ilgisinin ve hayvanların göç hareketinin zirve yapması sonucu, Osnabrück Üniversitesindeki bilim insanlarında giyilebilen bir cihaz sayesinde insanlarında aynı sinyalden faydalanıp faydalanamayacağı konusunda merak uyandı. Bu an feelSpace kemerinin sahneye çıktığı zaman oldu.
Bu kemer Kuzey’e dönüldüğünde titreşen titreşimli motorlarla sarılıydı. Kuzey yönüne dönerken her zaman titreşimi hissedebilirdin. Birkaç hafta sonunda, bu kemer insanların yön bulma şeklini değiştirdi: Hareketleri gelişti, yeni yön bulma stratejileri geliştirdiler, farklı yerler ile ilgili daha yüksek bir farkındalığa sahip oldular.
Bir kullanıcı deneyimini şöyle paylaşıyor: ” O sadece hissedilebilir bir uyartıdan farklıydı çünkü bu kemer özel bir duygu hissettiriyordu… Sezgisel bir şekilde evimin ve ofisimin yönünü bilebiliyordum.” Diğer bir deyişle, onun deneyimi duyusal bir ikame değil, duyusal bir geliştimeden ziyade duyusal bir eklentide değildir.
İhtimaller sonsuz ve bu 5 icat gerçeğin sadece küçük bir kısmı.
MEHMET ATASEVER