Bir astrofizikçi ve bir sinirbilimci, evrendeki kozmik ağlarla beyindeki sinir ağlarının benzerliklerini karşılaştırmak için ortak bir çalışmaya giriştiler. Bu çalışmalar sonucunda, ebat olarak muazzam farklılık gösteren bu iki karmaşık sistem arasında çarpıcı benzerlikler bulunduğunu ortaya koydular. Araştırmacılar, bu karşılaştırma için hem kozmoloji, hem sinirbilim hem de ağ analizi alanlarından aldıkları farklı metodları kullandılar.
İnsan beynini bir buçuk kiloluk evren olarak tarif etmek, tahmin ettiğimizden daha isabetli olabilir: Çünkü bilim insanları bu iki karmaşık yapıyı karşılaştırmalı olarak incelediklerinde, birbirlerine sıra dışı şekilde benzediklerini keşfettiler. Astrofizikçi Franco Vazza ve sinirbilimci Alberto Feletti, bu yapıları sayısal analize tabii tutarak kıyasladılarında ulaştıkları sonuçları çok şaşırtıcıydı: Benzerlikler o denli fazlaydı ki yaşadığımız bu hayatın dev bir simülasyondan ibaret olduğunu düşünmek çok da tuhaf olmazdı.
İnsan beyninde yaklaşık yüz milyar sinir ağı bulunur.
İnsan beyninde yaklaşık yüz milyar sinir ağı bulunur. Bu yüz milyar sinir ağı, birbirleri arasında iletişime girerek yüz trilyon sinir bağlantısı meydana getirirler. Sinir bağlantıları da bir araya gelip filament adı verilen hiyerarşik ağları ortaya çıkarırlar. İşte bu ağlar sayesinde düşüncelerimizi, hislerimizi ve duygularımızı tecrübe ederiz. Ne var ki sinirler, beynin sadece %25’ini oluşturur; beynin geri kalan %75’i sudur.
Tuhaftır ki gözlemlenebilir evrende de yüz milyar gezegen bulunmaktadır. Evrendeki kütleler, yerçekimi sayesinde birbirini çekerken bir yandan da evren genişledikçe birbirinden uzaklaşmaktadırlar; bu zıt hareketlerin yarattığı gerginlikten lifimsi filament ağları doğar. Bu ağlar hem sıradan hem de karanlık maddelerden meydana gelir.
Gezegenler, filamentlerin birleştikleri noktalara yığılırlar. Bu sebeple gezegen yığınları arasında ıssız bucaksız boşluklar bulunur. Ortaya çıkan görüntü, sinir ağlarına şaşırtıcı biçimde benzemektedir. Daha da ilginci, bilim insanlarının hesaplarına göre evrendeki maddelerin sadece %25’i görünür durumdadır. Kalan %75, karanlık maddedir.
Vazza ve Feletti, Frontiers in Physics’de yayınlanan makalelerinde şu tespiti dile getirdiler: “Her ne kadar bu iki sistemin içinde yer alan etkileşimsel mekanizmalar farklı işlese de, mikroskobik ve teleskopik yöntemlerle incelendiklerinde biçimsel yönden çarpıcı benzerlikler göstermişlerdir. Kozmik ağ ile sinir ağları arasındaki benzerlikler, görmezlikten gelinemeyecek kadar çarpıcıdır.”
Benzerlikler daha ilk bakışta bariz olsalar da bilim insanları bu iki sistemi daha niceliksel bir incelemeye tabii tutmak istediler. Bunun için de güç spektrumu analizi yöntemine başvurdular. Bu yöntem, genelde astrofizik alanında, gezegenlerin geniş ölçekli dağılımlarını incelemek için kullanılagelmiş bir yöntemdi. Önce bir galaksiler simülasyonu oluşturdular ve beynin serebellum ve serebral kortekslerini bu simülasyonla kıyasladılar. Sonra da küçük dalgalanmaların her iki sistemdeki karşılıklarını ölçtüler.
Evrende yer alan her şey, aynı fizik kurallarıyla oluşmuş
Bolonya Üniversitesi’nden Vazza, yayınladığı araştırmada; bu küçük dalgalanmaların beyindeki sinir ağlarında da, evrendeki kozmik ağlarda da eşit dağılım gösterdiğini ortaya koydu. Araştırmacılar diğer karmaşık sistemleri de güç spektrumunda kıyasladılar. Bu sistemler arasında ağaç dalları, bulutlar ve sudaki dalgalanmalar vardı. Ne var ki hiçbiri nöronlar ve evrenin gösterdiği benzerlikleri gösteremedi.
Esasında güç spektrumu, sistemlerin karmaşıklığını kavramamıza yardımcı olabilecek bir analiz değildir. Bu karmaşıklığı kavramak için bilim insanları iki sistemde de yer alan ağları masaya yatırdılar. Hem boğumlarda yer alan ortalama bağlantı sayılarını, hem de bu boğumların nasıl bir araya geldiklerini kıyasladılar.
Verona Üniversitesi’nden Feletti şöyle yazdı: “Araştırmalar göstermiştir ki yapısal parametreler birbirleriyle beklenmedik seviyelerde uzlaşmaktadır. Bu uzlaşma; gezegenler ve nöronları düzenleyen fiziksel güçler arasındaki bariz farklara rağmen her iki ağ sisteminin de benzer fiziksel kaideleri izleyerek evrilmiş olmasıyla açıklanabilir.”
Elbette ki araştırmacılar bu benzerliklere sadece belirli yöntemler ve kıstaslar üzerinden ulaşmışlardır. Bu tarz kıyaslamaları yaparken şunu da gözden kaçırmamak gerekir: Evrende yer alan her şey, aynı fizik kurallarıyla oluşmuş ve aynı fizik kurallarıyla gelişmiştir. Haliyle yeterince iyi bakarsanız, bir noktada her şeyin birbirine benzemesi işten değildir.
Yine de gözlemlenebilir evrenimizde yer alan kozmik ağların, gezegen ve yıldızlardan çok beynimizdeki sinir ağlarına benzemesi oldukça ilginçtir. Benzer şekilde, beyinde yer alan karmaşık sinir ağlarının, beyin hücrelerinden çok kozmik ağlara benzemesi de…
Onur Yürür
Bunlar da ilginizi çekebilir
Dünya Yüzeyini Terk Ettikten Sonra Uzay Tam Olarak Nerede Başlar?
Uzaydaki İlk Adam Olan Yuri Gagarin’e Gerçekte Ne Oldu?
Yorumlar 5