Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Glasgow’da düzenlenen COP26, iklim konferansını “kömür, arabalar, nakit para ve ağaçlar” sloganıyla başlattı. Ancak şimdiye kadar konferans, odadaki fili büyük ölçüde görmezden geldi. Daha doğrusu inekler, domuzlar, tavuklar ve balıklar.
Küresel gıda sistemi, şu anda tüm insan yapımı sera gazlarının yaklaşık dörtte birinden sorumludur ve bu rakamın artacağı tahmin ediliyor. Gıda sistemi salınımlarındaki artış, tek başına 1,5°C’nin üzerindeki ısınmayı tehdit ediyor.
Fosil yakıtları kullanmayı bırakmamız gerektiğine şüphe yok; ancak yüksek ve orta gelirli ülkelerde hayvan tüketimini azaltmak, hem iklimi korumak hem de doğayı eski haline kavuşturmak için hayati önem taşıyor.
COP26 hükümetleri, 2030 yılına kadar, ormanların yok edilmesini durdurma ve metan salınımını %30 azaltma sözü verdi. Çok fazla et yemek, her ikisinin de büyük bir itici gücüdür; fakat şu ana kadar herhangi bir azaltma hedefi açıklanmadı. 45 hükümetin imzaladığı doğayı koruma taahhüdü, et tüketiminden hiç bahsetmezken, ABD tarım sekreteri, bir röportajda Amerikalıların daha az et üretmesine veya yemesine hiç gerek olmadığını iddia etti.
COP26’ya göre, tabağımızın daha az et (ve süt ürünleri) içermesi için dört neden vardır.
1- Hayvancılık yüksek karbon ayak izlerine sahiptir
Bitkileri doğrudan kendimiz yiyebiliyorken, hayvanları bitkilerle beslemek çok verimli değildir. İnekler, koyunlar ve keçiler, insanların aksine, ot yiyebilseler de otlatma için hala çok fazla toprağa ihtiyaç duyarlar; öte yandan bu topraklar; doğal ormanlar, otlaklar veya bataklıklarla daha fazla karbondioksit depolamak veya bazı durumlarda insan tüketimi için bitki mahsulleri yetiştirmek amacıyla kullanılabilir. Ayrıca bu hayvanlar, sindirim sistemlerinde güçlü bir sera gazı olan metanı önemli miktarda üretirler.
Sığır ve kuzu etinin karbon ayak izi, 100 gr protein başına domuz, kümes hayvanları veya çiftlik balıklarından yaklaşık üç kat, fasulye ve mercimek gibi bakliyatlardan ise 24 kat daha fazladır. Hayvancılık, küresel kalorinin yalnızca %18’ini ve proteinin %37’sini üretir, ancak gıdaların sera gazı salınımlarının yarısından fazlasından sorumludur.
Az miktarda et ve süt ürünleri, sürdürülebilir gıda sistemlerinde rol oynarken, bazı bitkilerin çevresel etkileri oldukça yüksektir ve bazı fındıklar çok fazla su kullanır. Ancak genel olarak, en düşük karbon ayak izine sahip et bile, protein bakımından yüksek olan en yüksek salınıma sahip bitki bazlı gıdalardan daha yüksek salınıma sahiptir.
2- Hayvancılığı azaltmak doğayı korur
Tarım arazileri, Dünya’nın yaşanabilir topraklarının %50’sini kaplar ve bu tarım arazilerinin büyük çoğunluğu, hayvancılık ve hayvanların yemleri için kullanılır. Sığır eti üretimi, tropikal orman kaybının en büyük nedenidir.
Daha fazla et yemek, daha fazla doğal yaşam alanının temizlenmesi ve ormansızlaştırılması gerektiği anlamına gelir ve yüksek ve orta gelirli ülkelerdeki insanların beslenme düzenleri, küresel ormansızlaşmanın temel itici güçleri olabilir. Tersine, et tüketimini azaltmak, insanlara ve yaban hayatına fayda sağlamak ve karbon depolamak için onarılabilen arazileri boşa çıkarmaya yöneliktir.
3- Et üretimi 1960’lardan bu yana dört katına çıktı
1961’den beri dünya çapında et üretimi dört katına çıktı, çünkü kişi başına et arzı neredeyse iki katına çıktı (23 kg’dan 43 kg’ın üstüne) ve insan nüfusu iki kattan fazla arttı (3 milyardan 7 milyara).
Sonuç olarak her yıl k∈silen hayvan sayısı hızla arttı. Her yıl öldürülen tavuk sayısı 1960’lardan bu yana on kat arttı (6,6 milyardan 68,8 milyara), domuzlar neredeyse dört katına (0,4 milyardan 1,5 milyara) ve inekler 0,2 milyardan 0,3 milyara yükseldi.
Et tüketimi de çok dengesiz bir şekilde dağılmıştır. Daha zengin ülkeler, daha yüksek sera gazı salınımına sahip olma eğiliminde oldukları gibi, daha fazla et yemeye de eğilimlidirler. Örneğin, ortalama bir ABD vatandaşına yılda 124kg et verilirken, Çin, Nijerya ve Hindistan’a sırasıyla 61kg, 7kg ve 4kg et verilir.
4- Daha sürdürülebilir, daha sağlıklı demektir
Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme düzenleri, az miktarda kırmızı ve işlenmiş et içeren ve sebze, kepekli tahıllar ve bakliyat bakımından yüksek beslenme düzenleri ile büyük ölçüde örtüşür. Bazı önemli istisnalar vardır: yağlı balıklar sağlığa faydalıdır, ancak balıkçı tekneleri tarafından kullanılan yakıtın genellikle bitki bazlı proteinlerden daha yüksek sera gazı salınımına sahip olduğu anlamına gelirken, birçok balık popülasyonu çok fazla avlanır. Şeker ise nispeten düşük çevresel etkiye sahiptir ancak kalori dışında herhangi bir besin değeri yoktur.
Çevresel zararı en aza indirmek için tasarlanmış sağlıklı bir beslenme düzeni olan Gezegensel Sağlık Diyeti, haftada ortalama üç küçük porsiyon et, iki küçük porsiyon balık ve yedi bardak süt önerir.
Ancak, düşük gelirli ülkelerdeki en yoksul insanların çoğu, bundan daha az et ve balık yiyor veya sağlıklı alternatif gıdalara erişemiyor. Yedikleri hayvansal ürün miktarının azalması değil, artması fayda sağlar. Bu, çok fazla et, balık ve süt ürünü tüketen insanların, yediklerini azaltmasını daha da önemli kılıyor.
Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme düzenlerini daha erişilebilir hale getirebilecek birçok farklı politika vardır. Bunlar arasında, hayvancılık için sübvansiyonların kaldırılması, hayvan yetiştiricilerinin alternatif tarım sistemlerine geçişlerine yardımcı olunması, menülerin çoğunlukla bitki bazlı düzenlenmesi ve sağlıklı ve sürdürülebilir gıdaların belirgin şekilde konumlandırması ve daha ucuz fiyatlar aracılığıyla davranış değişikliklerinin teşvik edilmesi yer alıyor.
Eğitim ve kamu bilgilendirmesi (önemli olmakla birlikte) tek başına yeterli olmayacaktır. Elimizden geleni yapmamız gerekiyor: gezegen buna bağlı.
Buse Usta