Zamanda beşyüz yıl geriye gidebilseydiniz; neredeyse faaliyetinin sonuna gelmiş olan bir Aztek imparatorluğuyla, Raphael, Titian ve Durer’in yeni resimleriyle ve Kuzey Yarım küre’nin bir ucundan diğer ucuna kadar uzanan soğuk havalarla karşılaşırdınız. Bu dönem; Küçük Buz Devri’nin (MS 1300-1850) ortasında bir dünya ve şimdilerde Keşif Çağı olarak bilinen geniş bir Avrupa keşif dönemiydi.
Peki ya 500 yıllık geleceğe bakıp 26. yüzyılın dünyasını görebilseydik? O zaman Dünya bize 21. yüzyılın 16. yüzyıl insanlarına göründüğü kadar farklı görünebilir miydi? Bu sorunun cevabı büyük ölçüde insan uygarlığı ile doğal çevremizin geçmişi, bugünü ve geleceği arasındaki ilişkiye bağlıdır.
Tarım Devrimi’nden bu yana Dünya’yı değiştiriyoruz. Bilim insanları bu noktadan öncesinde bile kaç tane hayvan neslinin tükenmesinin bizim sorumluluğumuzda olması gerektiği konusunda hemfikir değiller. Yerli bitki ve hayvan türlerinin evrimini çıkarlarımız doğrultusunda yönlendirdik. Manzarayı yok ettik. Yaşam şeklimizi güçlendirmek için fosil yakıtları kullandık.
İlginizi çekebilir: Dünya ismi nereden geldi? Kim koydu bu ismi?
Sonuç olarak, gezegenin iklimi değişti ve hala değişmekte. Bazı uzmanlar iklim değişikliğinin başlangıcını 1800’lerde Sanayi Devrimi’ne bağlarken; diğerleri iklim değişikliğini tarih öncesi dönemlerdeki tarımsal uygulamaların başlangıcıyla ilişkilendiriyor. Her iki durumda da kuvvetli bilimsel bulgular insan faaliyetinin geçen yüzyıldaki iklim değişikliklerinden kesinlikle sorumlu olduğunu gösteriyor.
NASA’ya göre karbondioksit seviyeleri, bilim insanlarının CO2’i ilk izlemeye başladıkları 1958’de 316 ppm’den, Aralık 2019 itibarıyla milyonda 412 pm’e kadar çıktı. Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi, küresel sıcaklığın 1880’den beri 1,15 °C arttığını söylüyor. Bu arada NASA; Arktik buzullarının on yıl içerisinde %12,85 azaldığını ve deniz seviyelerinin yılda 3,3 milimetre yükseldiğini söylüyor.
Başka bir deyişle;
Gezegenimiz ısınıyor, aşırı hava koşulları artmaya devam ediyor. Doğal çevremiz değişiyor. Bu değişiklikler zaten yüksek oranda sömürülen doğal kaynakların dengesini tehdit ediyor. Birleşmiş Milletler; ortaya çıkan kuraklıkların, sellerin, sıcak dalgalarının ve orman yangınlarının yalnızca arazi bozulmasını hızlandıracağı ve gıda kıtlığı tehlikesini ciddi bir şekilde hızlandıracağı konusunda uyarıyor. Bu tür eksiklikler, tarihsel olarak toplumsal huzursuzluğun, kitlesel göçün ve çatışmaların hızlanmasına yol açıyor.
Yani; bir düzeyde, 26. yüzyıl Dünya’sı iklim değişikliğiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Bazı bilgisayar modellerine göre, Antartika buzunun erimesi, deniz seviyelerinin bu yüzyılın sonunda 0,3 metre; 2300 yılında ise 8 metre yükselmesine neden olabilir. Belki de 26. yüzyıl atalarımız, bizim yaşadığımız döneme baktıklarında gücümüzü toparladığımızı görecekler. Belki de kitlesel yok oluşları, politik karışıklıkları, çevresel yıkımı ve hatta uygarlığın çöküşünü önlemek için gerekli olan teknolojik, kültürel ve politik değişiklikleri yaptığımızı göreceklerdir.
Elbette, kültürel ve politik olarak rotayı takip etme zorunluluğumuz olduğu sürece işe başlamak için harekete geçme rotaları belirlenmiştir
Ya da belki dünyayı isteyerek harabeye çeviren insanlarla karşılaşırlar. Bununla birlikte, torunlarımız teknolojilerini ilerletecekler. Teknoloji; antropojenik iklim değişikliği ve nükleer savaş risklerini yaratırken, aynı zamanda bize rotayı değiştirme ve gelişme potansiyeli sağlayacak. Teorik fizikçi ve fütürist Michio Kaku, sadece 100 yıl içinde insanlığın Kardashev Ölçeğinde tip 0 medeniyetten tip I medeniyete sıçrayacağını öngörüyor.
Başka bir deyişle;
Bir gezegenin tüm enerjisini kullanabilen bir tür olacağız. Böyle bir gücü kullanan 26. yüzyıl insanı, füzyon ve güneş enerjisi gibi temiz enerji teknolojilerinin ustası olabilir. Dahası, küresel iklimi kontrol etmek için gezegensel enerjiyi manipüle edebilirler. Yine de fütüristler, teknolojik yeteneklerimizdeki bu tür varsayımsal bir yükseltmenin zamanlaması konusunda hemfikir değiller.
Böyle bir yükseltme kesinlikten uzak. Kuşkucu bir bilim yazarı olan Michael Shermer’ın 2008 Los Angeles Times gazetesine yazdığı makalesinde belirttiği gibi, siyasi ve ekonomik güçler büyük bir sıçrama yapmamızı pekala engelleyebilir. Teknoloji, 1500’lerden bu yana hızla gelişti. Bu hız önümüzdeki yüzyıllarda da muhtemelen gelişmeye devam edecek.
Fizikçi Stephen Hawking, 2600 yılına kadar bu büyümenin her 10 saniyede bir yayınlanan 10 yeni teorik fizik makalesi göreceğini öne sürdü. Moore Yasası doğruysa ve hem bilgisayar hızı hem de karmaşıklık her 18 ayda iki katına çıkarsa, bu çalışmalardan bazıları çok akıllı makinelerin işi olabilir. Daha sonra Hawking tekrar, aşırı kalabalığın ve enerji tüketiminin Dünya’yı 2600 yılına kadar yaşanmaz hale getireceğini tahmin etmişti.
26. yüzyılın dünyasını başka hangi teknolojiler şekillendirecek?
Fütürist ve yazar Adrian Berry, ortalama insan ömrünün 140 yıla ulaşacağına ve insan kişiliklerinin dijital olarak depolanmasının bir tür bilgisayarlı ölümsüzlüğü sağlayacağına inanıyor. Robotlar dış kozmosu keşfederken insanlar okyanuslarda ekip biçecek, yıldız gemilerinde seyahat edecek ve hem ay hem de Mars kolonilerinde yaşayacak. İklim değişikliğiyle başa çıkmak için ciddi değişiklikler yapılmazsa bu teknolojiler yalnızca ayrıcalıklı bir azınlık için kullanışlı olabilir.
Eylül USTAOĞLU
Yorumlar 4