Herodot hakkında çok az bilgi mevcuttur. Bu makalede ‘Tarihin Babası’ Herodot hakkında her şeyi sizlere aktaracağız.
Yıllardan beri akıllarda yer eden bu soruya iki türlü cevap arayabiliriz. İlki, bilindiği üzere hiç kimsenin tarihi keşfetmediğidir. Tarihi zamanla çözünen karanlık evrede yaşanmış olaylar olarak düşünebiliriz ancak tarih çalışmalarının kesin bir başlangıcı vardır.
Batı dünyasındaki çoğu insan için, tarih, tarihsel kültürü kuran Herodotus ile başlamıştır. Romen başkanı Cicero tarafından tarihin babası adı ile anılan Herodotus ilk hikayeci tarihi metnin yazarıdır. Günümüze kadar yerel ve sosyal bilimler de birçok makale veya akademik bilgi için Herodot’un metinlerinden faydalanmıştır.
Elbette günümüzde Herodot bir tarihçi sayılmıyor. Sözel ve ikinci kişili anlatımla aktarılan bilgilerin sahibi olarak düşünülür. İnançlı oluşu ve Greco-pers savaşlarının ayrıntılı anlatım çalışması olan The Histories adlı eserden sonra başlayan sayısız eleştiriler Herodot’a ‘’yalanların babası’’ unvanını kazandırmıştı.
Herodot tarihi yazan ilk kişi değildi. Ondan önce Yunanlar ve Miletliler de tarihi olayları yazmıştı. Ancak Herodot’tan önce kimse önemli olaylar hakkında kapsayıcı bilgileri kaydetmemişti. Tüm çalışmalara göre, Herodot sadece ne olduğunu yazmamış, nedenlerini de göstermeye çalışmıştır.
Peki, kim bu Herodot?
Herodot hakkında çok az bilgi mevcuttur. Bugün Türkiye’de bulunan ve zamanında Pers imparatorluğu topraklarına da girmiş Halikarnas’ta doğmuştur. Genç yaşına rağmen Mısır’a ve ardından Atina’ya doğru seyahat etmiştir. Raporlara göre ise Herodot Orta Doğu’nun bir kısmını (Babil, Filistin ve Suriye), Makedonya’yı ve Karadeniz ve Tuna nehrine kadar uzanan Batı Avrupa’yı gezmiştir.
Tüm bu zaman boyunca, yerel halklarla ropörtajlar yaparak ve sohbetler ederek kendi tarihleri hakkında bilgileri toplamıştır. Herodot meraklı biriydi. Nil nehri’nin mevsimsel sel taşkınlarını ve Yunan tanrılarının soyunun Eski Mısır tanrılarına kadar dayandığını açıklamak için yaptığı girişimleri de yazarmış. Muhtemel kendi eserlerinden birçok parçayı da Yunan halkına sözel gösterilerle sunmuştur.
Herodot’un çalışmaları, anlattığı ve gözlemlediği her şeyi bir mukabele yazmaktı. Bir ihtimal bu sebeple de çalışmaları hoşbeş sohbetler olarak eleştirilmiştir. Libya’da gözleri göğsünde olan başsız adamlar ve altın kazıcı karıncalar (dağ sıçanı olduğu düşünülüyor) işitiriz. Herodot’un bu hikayeleri gerçekçi göstermeyi mi amaçladığı yoksa sadece seyahat ederken çeşitli insanlar tarafından anlatılanları sınıflandırmaya mı amaçladığı belli değildir. Bu ve başka sebeplerden dolayı Antik Yunan’da ağır eleştirilere tutulmuştur.
The Histories’den de esinlenerek tarihçi Tukidid bazı hatalar ve önyargılar sebebiyle Herotot’u bu şekilde adlandırmaya dikkat ediyor. Yunan filozof Plutark’a göre ise Herodot’un çalışmaları Yunanlar leyhine ve önyargı ile yazılan, tarihçilerin hükümlerini sorgulayan çalışmalardır. Bugün ise Herodot hakkında uzmanların daha tutarlı bir bakış açısı içerisinde olduğunu söylenebilir. Hikayeleri daima doğru ve gerçek olmasa da haklı olduğu pek çok nokta var ve söylemek gerekir ki Yunan dünyası ve ötesi için düşünceleri de eşsiz.
Başsız yaratıkların ve efsanelerin yanı sıra;
Afrika’daki impalalar, ceylanlar ve elandlarla birlikte palmiye ağacından yapılmış uzun yaylarla aslan derilerine sarılmış Etiyopyalılar hakkında da yazmıştır. Çevre bilimi ve biyoloji de çalışmalarında oldukça yer etmiştir. Nil taşkınları haricinde timsahların büyümesini “Bildiğimiz hiçbir ölümlü yaratık, bu kadar küçük bir başlangıçtan bu kadar büyüklüğe büyümez’’ şeklinde anlatmıştır.
Bazı modern tarihçilere göre ise Herodot iddia ettiği yerlere hiç gitmemiş olabilir. Örneğin Babili gezmesine rağmen dünyanın yedi harikasından biri olan Babil Asma bahçelerinden asla bahsetmemiştir. Herodot yine de başka yollarla doğrulanabilir. Örnek vermek gerekirse, yakın zamanda Nil deltasında ortaya çıkarılan bir tekne, kayıtlarda kullanılan tuhaf bir tür mavna benzeri deniz taşıtının tanımıyla neredeyse tam olarak eşleşiyor. Herodot kendisinden önce yazılanları doğrulamaya ve düzeltmeye çalışmıştır. Epik şair Homer tarafından anlatılan Truva savaşı’na ters iddialarda bulunmuştur. Sparta kralı Menelaus’un karısı Helen’in kaçırılması ile savaşın başladığı sanılıyor. Fakat Herodot’un Mısır’daki kayıtlarına göre ise Helen bu zamanda Mısır’da idi. Helen’le karşılaşmış ve farklı rotalara ayrılmışlardır.
The Histories;
Yunanlıların maraton muharebesinde ölmeden önce Atina’ya ulaşan bir koşucunun olduğu efsanevi hikayenin daha doğru halini de içerir. Ancak Herodot’un anlatılarına göre ise Atina’dan Sparta’ya yardım istemek için savaştan önce bir koşucunun gönderilmiş, ardından da tüm Atina ordusu şehre doğru gelen bir Pers filosu ile yüzleşmeye Atina’ya geri dönmüştür.
The Histories’in ana konusu olan Greko-Pers savaşı anlatıları da büyük ölçüde doğru kabul ediliyor. Savaşın tüm öyküsünü ortaya koymak için Herodot, Pers tarihinin yanı sıra Atina ve Sparta’nın tarihini ve yol boyunca sayısız kraliyet karakterinin başarılarını ve çılgınlıklarını anlatarak çok daha geriye gitmiştir. Herodot, ziyaret ettiği yerlerin coğrafyası ve altyapısı ile birlikte, karşılaştığı veya yol boyunca kendisine anlatılan insanlar ve gelenekler hakkında sayısız gözlemler yapmıştır. Bu dolambaçlı yolla Herodot, nihayetinde yaşamı ve on yıllar sonrasınca tarihin akışını belirleyecek on yıllarca süren savaşı çeşitli askeri yükümlülükleri ile uzunca tanımlamıştır. Bu hikaye tek başına çalışmasını değerli bir tarihsel yazı olarak nitelendirebilir. Ancak bugün The Histories’in gerçek değerini tanımlayan, üzerine attığı çok sayıda ve çeşitli ara noktalardır.
Herodot, bize Mısır, Pers, Asur, İskit ve diğer kadim medeniyetler hakkında bilgi verir. Onun var olan en eski nesir eserlerinden biri olduğu düşünüldüğünde, The Histories, Herodot’un ölümünden 2500 yıl sonra bile, bu kültürlerin açıklanması için çoğu zaman bilim insanının en iyi kaynağıdır. Dahası birçok tarihçinin de dikkat çektiği gibi gerçekten eğlenceli bir okumadır.
Ayşe Nur Esen
Bunlar da ilginizi çekebilir
Tarihin En Tuhaf ve Gerçek Olaylarından Biri “Dans Salgını”
Yorumlar 1