Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, Gine’deki sağlık yetkilileri pazar günü o zamandan beri öIen bir hastadan alınan bir örnekte virūs tespit edildikten sonra vakayı doğruladı. Hastalığın saIgınları ve tek tük vakaları, daha önce doğu, orta ve Güney Afrika’nın yanı sıra Avrupa’nın belirli bölgelerinde görülmüştür, ancak bu Batı Afrika’da belgelenen ilk vakadır. Marburg virūsū, Ebola’ya sebep olan virūsle aynı ailedendir (Filoviridae).
Ne yazık ki, bu vaka Guinea’nın bu yıl şubat ayında başlayan Ebola saIgınının sona erdiğini bildirmesinden iki aydan kısa bir süre sonra tespit edildi. Marburg virūs hastalığı, Ebola’da görülen benzer şekilde hoş olmayan bir dizi semptoma sebep olur. Hastalık genelde yüksek ateşle, şiddetli baş ağrısıyla, şiddetli yorgunlukla ve kas ağrısıyla aniden başlar. 3. güne kadar insanlar şiddetli sulu ishal, karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma yaşamaya başlayacaktır.
Hastalığın bu evresi ilerledikçe insanların derin gözleri, ifadesiz yüzleri ve aşırı uyuşukluklarıyla hayalet benzeri bir görünüme sahip oldukları söylenir. 5 ile 7 gün arasında öIümcüI vakalar kusmuk ve dışkıdaki kanın yanı sıra burun, diş etleri ve vajinadan bir tür kanamadan acı çekmeye başlayacaktır. Hastalarda bazen kafa karışıklığı ve saIdırganlık yaşanmasıyla merkezi sinir sistemi de etkilenmeye başlayacaktır.
Eğer vaka öIümcüIse çoğu insan, ilk semptomlarını yaşadıktan yaklaşık 8 veya 9 gün sonra öIür. Ortalama vaka öIüm oranı, virūs suşu ve vaka yönetimine bağlı olarak, son yıllardaki saIgınlarda bu oran yüzde 24’ten yüzde 88’e kadar çeşitlilik gösterse de, yaklaşık yüzde 50 civarındadır.
Şu anda Marburg virūs hastalığı için onaylanan herhangi bir ası veya antiviral tedavisi bulunmamaktadır. Ama erken tedavi ve rehidrasyon bir hastanın hayatta kalma şansını önemli ölçüde arttırabilir.
Marburg virūsū ilk olarak 1967’de Alman şehirleri Marburg ve Frankfurt’ta ve Yugoslavya’daki Belgrad’da (şimdi Sırbistan) en az 32 kişinin hastalanmasından sonra tanımlandı. Tüm vakalar, yakın zamanda Uganda’dan enfekte Afrika yeşil maymunlarının bir sevkiyatını ithal eden üç şehirdeki laboratuvarlara kadar takip edildi.
Bunun öne sürdüğü gibi, virūs insan olmayan primatlara da bulaşabilir, ama virūsūn Afrika ve Orta Doğu’nun bazı bölgelerinde bulunabilen Mısır meyve yarasalarından (Rousettus aegyptiacus) kaynaklandığı düşünülüyor. (Mısır meyve yarasası ya da Afrika meyve yarasası, Afrika, Asya ve Türkiye’nin güneyinde Akdeniz Bölgesinde yaşayan, iri bir yarasa türü.)
Yarasaların, Nipah virūsū, Hendra virūsū, Ebola, kuduz ve bir sürü korona da dahil olmak üzere insanlarda hastalık yapan kötü virūslerin ana kaynaklarından biri olmasının birkaç nedeni var. Öncelikle, süper şarjlı bağışıklık sistemlerine bağlı. Yarasalar, uçma yeteneklerini beslemek için metabolizma hızlarını yükseltir.
Bunun dezavantajı, düzeltmek için güçlü bir bağışıklık sistemi gerektiren reaktif moleküllerin birikmesinden kaynaklanan doku hasarıdır. Yarasaların bu kaya gibi sağlam bağışıklık sistemleri, şiddetli virūslerin gelişmesini sağlayacak bir ortam hazırlar. Bu dayanıklı virūsler daha az dayanıklı bağışıklık sistemi olan bir memeli türüne geçmeyi başardığında, yıkıcı olabilir. Kesin olmamakla birlikte büyük olasılıkla SARS-CoV-2’nin nasıl ortaya çıktığı budur.
Dilara TANIŞ