Bu, iletişim, duygusal zeka (diğer adıyla sosyal zeka), iş hayatında ve günlük hayatta istediğinizi nasıl elde edeceğinize dair bir yazı. Eğer bunu faydalı bulursanız daha ayrıntılı bilgi için Bill Murphy’nin “Sosyal-Duygusal Zekayı Geliştirmek 2021” başlıklı ücretsiz e-kitabını edinebilirsiniz.
Kitap, güçlü araştırmalara ve tavsiyelere dayanan, daha iyi bir sohbet oluşturacak ve yüksek sosyal-duygusal zekaya sahip insanlara önemli konuşmalarda bunları nasıl kullanabileceğini gösteren yedi temel kural hakkında.
Şimdi bu kuralları inceleyelim.
1- Amaçlar: Hedef sonucunuz hakkında önceden düşünün.
Kabul etse de etmese de herkesin içinde bulunduğu her konuşmadan bir sonucu için bir amacı vardır.
- Bu amaç, önemli ve stratejik olabilir: “Amacım, bu çalışanı, üstesinden gelmesini istediğim yeni görevi üstlenmenin, şirket için olduğu kadar kendisi için de iyi olacağına ikna etmek.”
- Bu amaç, duygusal olabilir: “Şu anki açık pozisyonumuz için gerekli şartları karşılamasa da bu muhtemel işe alımın iyi bir şekilde sonuçlanmasını istiyorum.” (Gelecekte neler olacağını bilemezsiniz!)
- Ya da tamamen savunmacı bir amaç olabilir: “Konuşma nasıl geçerse geçsin, ben bu müşteri için daha fazla mesuliyet almak istemiyorum.”
Ve tabii ki birden fazla amaç da olabilir.
Kişisel bir örnek verelim: “Bu gece gerçekten dışarıda yemek yemek istiyorum ama aynı zamanda eşim başka bir gece dışarı çıkmak istiyorsa şu an sadece zorunluluktan dolayı evet demesini de istemiyorum.”
Sosyal-duygusal zekası yüksek olan insanlar, neredeyse her konuşmadan önce amaçlarının ne olduğu hakkında düşünmenin değerini bilir. Bu sayede konuşma içinde verdiğiniz kararlar, sizi onlardan istemsizce uzaklaştırmaz.
Bazen de kartları açık oynayıp direkt iletişim kurmak faydalı olabilir: “Bu konuda karar vermemizi ve bunu yapmamızı istiyorum.”
Hayatınızdaki herkesin bu kadar açık sözlü olduğunu düşünsenize…
2- Dikkat: Odaklanın ve odaklanmış gibi de görünün.
Kafası karışık, dikkat süresi kısa olan bir toplumda yaşıyoruz.
Buna, pandemiden politik iklime kadar neredeyse iki tam yıl boyunca sürekli dikkat dağınıklığı ve tehlikeye maruz kaldığımız gerçeğini de ekleyin. Bütün akademik kariyerini bizim yaşadıklarımızı incelemek üzerine kuracak kişiler olacağından eminim.
Temple Üniversitesi Halk Sağlığı Koleji’nde yardımcı doçent olan Jeni Stolow’un da dediği gibi: “Bu, tüm dünyanın geçirdiği bir bilişsel bozukluk.”
Bu nedenle sosyal-duygusal zekası yüksek olan insanlar, konuşmaya başladıklarında iki şeyin farkında olurlar:
- Dünya üzerindeki herkes gibi onların da odaklanmaları ve dikkatlerini vermeleri için ekstra bir efor sarf etmeleri gerekir.
- Yine dünya üzerindeki herkes gibi büyük ihtimalle konuştukları insanın dikkatini ona verdiğini göstermesi için ekstra bir teşvike ihtiyaçları vardır.
Peki bu, pratik anlamda neyi ifade eder?
Kısa zaman p∂rçalarını sadece içinde bulunduğunuz sohbet için engellemeyi ifade eder. Yani dikkatinizi dağıtacak şeyleri fiziksel olarak ortadan kaldırmanız, telefonunuzu masaya ters bir şekilde koymak ya da dizüstü bilgisayarınızı kapatmanız gibi.
Bu, çoklu görev yapmamayı ve görüntülü görüşmelerde ortamınızın bire bir görüşmelere elverişli görünmesini sağlamak anlamına gelir.
Odaklanmaya çalışın ama bunu yapmak kolaymış gibi göstermeyin; diğer kişiye dikkatinizi verdiğiniz şeyin sadece o ve tartıştığınız şey olduğunu hissettirin.
3- Cevaplar: Karşı tarafa nasıl göründüğünüz ve karşı tarafın sizi nasıl anladığı konusunda iyice düşünün.
Herhangi bir konuşmada söyleyebileceğiniz sadece üç şey vardır: Doğru şey, yanlış şey ve hiçbir şey.
Hiçbir şey söylememek çoğu zaman tuhaftır ancak bazen bu tuhaflığı stratejik bir avantaja dönüştürebilirsiniz. Sosyal-duygusal zekası yüksek olan insanlar, bir diğer seçenek olan yansıtma taktiğini kullanmanın gücünü bilir.
Temel olarak “Yani, şöyle söylüyorsun…” ya da “Şunu netleştirelim…” gibi ifadeler yansıtma yapmanıza olanak sağlayacaktır.
Yansıtma beden dilini de içerir. Araştırmacılar, tekrarlanan çalışmalarda, müşterilerinin konuşmalarını ve duruşlarını taklit eden satış elemanlarının daha fazla ürün sattığını ve pazarlıklarda karşı tarafı yansıtanların beş kat daha fazla anlaşmaya vardığını bulmuştur.
Ancak önemli olan bunu bilerek yaptığını göstermemektir. Karşınızdaki yansıtma yaptığınızı yani doğal olmadığınızı anlarsa hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Bu zor olabilir, bu yüzden belki de vurgu hem özgün hem de incelikli olmaktır.
University College London’da emekli bir nöropsikoloji profesörü olan Chris Frith, The Wall Street Journal’a, bu fenomenle ilgili bir raporda “Ne yaptıklarını anlamadığımız sürece bizi taklit eden insanlardan hoşlanmaya meyilliyiz.” dedi.
4- Tasarım: Zamanlamaya, konuşmanın yapısına, hızına ve uzunluğuna dikkat edin.
İşte iki insanın neredeyse hiçbir zaman aynı cevabı vermeyeceği bir soru: Bu sohbetin ne kadar sürmesini istiyorsunuz?
Bu yılın başlarında, araştırmacılar, 932 tane birebir konuşmayı içeren bir çalışmanın sonuçlarını paylaştılar. Araştırma doğrultusunda katılımcılara, bu konuşmanın çok uzun ya da kısa mı sürdüğünü yoksa tam zamanında mı bittiğini düşündükleri sorulmuştu.
Sonuçlar, konuşmaların sadece yaklaşık %2’sinin her iki tarafın da bitmesini istediği anda bittiğini gösterdi.
Başka bir çalışmada ise araştırmacılara göre bütün kültürlerde, iki katılımcının bulunduğu bir konuşmanın ortalama süresi 200 milisaniye iken bir kişinin bir sohbette konuşması için sosyal olarak kabul edilebilir ortalama süre kabaca iki saniyedir.
Sosyal-duygusal zekası yüksek olan bireylerin tüm bunlardan çıkaracağı ders, daha az konuşmak ve özlükten yana olmaktır. Böylece siz, karşınızdaki kişinin söylemek istediklerini söylediğinden emin olurken o da sizin söyleyeceklerinizi daha fazla duymayı isteyecektir.
Bunu, konuşmanızın yapısına ve tasarımına en az içeriği kadar dikkat ederek başarabilirsiniz.
5- Duygular: İki tarafın da duygularının farkında olun ve onları güçlendirin.
Sosyal-duygusal zeka, bizim amaçlarımız doğrultusunda, onlara ulaşmak adına hem kendi duygularınızı hem de karşı tarafın duygularını güçlendirmek için geliştirdiğiniz stratejilerle birlikte duyguların iletişiminizi ve hareketlerinizi nasıl etkilediğine dair uygulanan farkındalıktır.
Bunu, sosyal-duygusal zekanın ne olmadığı ile yan yana koymalıyız.
Örneğin durumdan tüm duyguları çıkarmak ya da her zaman empati ve kibarlık için çabalamak değildir. Bunlar, olumlu yan hedefler olabilir ancak ana amaçlar değildirler.
Heyecan gibi bir duyguyu ele alarak örnek verelim:
- Heyecanınızı karşınızdaki kişiye geçirmek için güçlendirebilirsiniz ki o da sizin bu kadar istekli olduğunuz konuda heyecanlansın.
- Veya heyecanınızın düşüncelerinizi bulandırdığını fark ederek onu arka plana atabilirsiniz.
- Aynı şekilde siz de konuştuğunuz kişinin heyecanı yüzünden daha kolay anlaştığınızı fark edebilirsiniz.
Bu gibi durumlarda yapacağınız ilk şey duyguların farkında olmaktır. İkincisi onları kontrol etmeye çalışmak, üçüncüsü ise konuşmadaki asıl amacınıza ulaşmak için duyguları nasıl kullanacağınızı belirlemektir.
6- Sözsüz iletişim: Sözsüz boyuttaki iletişimin farkında ol ve onu güçlendir.
İşte deneyebileceğiniz bir örnek: Bir dahaki sefer ciddi bir konuşmanın içinde bulunduğunuzda ve önemli bir amacınız olduğunda, konuşma sonrasında bir senaryo yazmanız gerektiğini hayal edin.
Böyle söyleyince biraz korkutucu gözüküyor, diyaloğun hepsini es geçmenize izin vererek işinizi kolaylaştırayım. Onun yerine sadece sahne yönergelerini ve açıklamalarını içeren bir senaryo yazın.
Örneğin: Konferans Odası-Sabah
Jane ve Jim, üstü önceki toplantıdan kalma boş kahve fincanları ve kağıtlarla dolu olan büyükçe bir masanın iki tarafında, birbirlerinden uzakta oturuyorlar. Jane, Jim’e göz deviriyor, burada olmaları gerektiğine inanamıyor. Jim aniden endişeli görünmeye başlıyor. Jim yavaşça konuşmaya başlıyor ancak tam o sırada Jane’in telefonu çalıyor. Jane, kimin aradığını görmek için telefonunu eline aldığında Jim’i çoktan unutmuş gibi gözüküyor…
Uzun zamandır senaristlik yapmasam da umarım siz ne demek istediğimi anlamışsınızdır: İletişimimizin büyük bir kısmı kullandığımız kelimelerin dışında gerçekleşir. (Tartışmalı sonuçlar olsa da ünlü bir çalışma, iletişimimizin sadece %7’sinin sözel olarak gerçekleştiğini ortaya koymuştur.)
Yüz ifadeleri, Jane’in ve Jim’in bu konuşmayı darmadağın bir odada yapması, Jane’in dikkatinin bu konuşmadan çok kolay bir şekilde kopması gibi şeyler, her iki tarafın sözel mesajlarıyla ve iletişim kurma amaçlarıyla tutarlı olabileceğine ya da olmayabileceğine dair sinyaller verir.
Sosyal-duygusal zekası yüksek olan insanların bu konudaki farkındalığı yüksektir, buna göre tepki verir ve uyum sağlarlar.
7- Özetler: Karşı tarafın neyi hatırlamasını istediğiniz hakkında iyi düşünün.
Sohbetlerin nasıl bitmesini istediğimiz konusunda evrensel diyebileceğimiz iki şey vardır. Birincisi bir tür özet ve sonraki adım ya da geleceğe dair bir söz içermeleridir.
- “Hazırlıklar bitti! Projeye pazartesi günü başlayacağız.”
- “Şu an anlaştığımızı düşünmüyorum ancak yarın daha detaylı konuşmak isterim.”
- “Bugün iyi zaman geçirdim. Umarım seni yakında tekrar arayabilirim.”
İkinci olarak da duyguların net ve olumlu bir ifadesini içerirler, hatta daha da evrensel açıdan bakarsak bir memnuniyet ifadesinden bahsedebiliriz.
Aslında sosyal-duygusal zekaları yüksek olan bireylerin kullandığı kolay bir yol, her konuşmanın sonuna doğru teşekkür edecek bir şeyler bulmaya çalışmaktır. Bu sayede konuştuğunuz kişi, memnuniyetinizi hatırlayacaktır.
Bu konuda ek bir ipucu daha: Tartışılabilir şeyler yerine kesin olan bir şeyler için teşekkürlerinizi sunun.
- Diğer bir deyişle “Bugün benimle buluştuğun için teşekkür ederim” ya da “Benimle konuşmaya vakit ayırdığın için teşekkür ederim” deyin.
- Fakat “Anlayışın için teşekkür ederim” ya da “Benimle aynı fikirde olduğun için teşekkür ederim.” gibi şeyler söylemekten kaçının.
İlk örnekler, gerçekten yaşanan bir durum için sunulan teşekkür; ikinciler, diğer tarafın aynı ya da farklı bir fikri olabileceği şeylerdir. Hatta bu yüzden konuşmayı memnuniyetle değil, bir anlaşmazlık ile hatırlayabilirler.
Kuralları yıkmayı unutmayın
Pablo Picasso: “Kuralları bir uzman gibi öğrenin ki onları bir sanatçı gibi yıkabilesiniz.” demiş.
Bu söz burada da geçerlidir. Biz bu iletişim kurallarını hazırlamış olsak ve bunlar düşünmeye değer olsa da bunların hepsini her zaman uygulayacak düzeyde sosyal-duygusal zekaya sahip biri ile nadiren karşılaşırız.
Fakat bunların sadece bir kısmını hatırlasanız bile bilinçdışınızın, sohbetlerinizi nasıl düzene soktuğunu ve istediğiniz sonuçlara yönlendirdiğini fark ettiğinizde büyüleneceksiniz.
Zehra Güzelhan