Sihirli mantarlardaki aktif madde olan psilosibin gibi hayal gördüren ılacllar, yaratıcı düşünceyi destekleme potansiyeline sahip olduğu sık sık iddia edilmektedir. Ancak bu varsayım, bilimsel kanıt için büyük ölçüde yetersizdir. Bu belirsizliği gidermek için, araştırmacılar psilosibinin yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçtüler; bir hafta sonra, bu maddenin beyne kalıcı değişiklikleri meydana getirdiği ve kalıpların dışında düşünebilmenin kapasitesini artırdığını buldular.
Sonuçları Translational Psychiatry dergisinde açıklayan çalışmacılar, yaratıcı düşünme sürecinin çeşitli unsurlarını değerlendirmesinden yola çıktıklarını açıkladı. Örneğin, bir görevi tamamlamak veya bir sorunu çözmek için düşüncenin bilinçli uygulanmasını içeren kasıtlı yaratıcılık ile kendiliğinden yaratıcılık arasında ayrım yaptılar, bu sayede kasıtlı bir düşünce veya çaba olmaksızın yeni fikirler ve anlayışlar ortaya çıktı.
Ayrıca, bilinçli yaratıcılığın iki farklı unsurdan oluştuğu düşünülmektedir. Bunlardan ilki, uyumsuz düşünme ve bir dizi yeni düşüncenin hayal edildiği “fikir üretme aşaması” olarak adlandırılır. Bu daha sonra, bir sorunun mümkün olan en iyi çözümü bulması için fikirlerin daraltılmasını gerektiren bir noktada birleşen (yakınsak) düşünceye yol açmaktadır.
Psilosibinin bu yaratıcı süreçler üzerindeki etkisini ölçmek için, araştırmacılar ılaci otuz gönüllüye vererek, diğer otuzuna ılacmiş gibi verilen fonksiyonsuz madde yani teselli ılaci verdiler. Araştırmacılar, uyuşturucunun etkisi altındaki katılımcıların farklı düşünme kapasitelerini ölçmek amacıyla, onları zorlayarak ortak ev eşyalarının alternatif kullanım alanları için fikirlerini istedi. Daha sonra, bir grup resim arasındaki bağlantıyı bulmaları için gerekli olan yakınsak düşünme görevini tamamlamaları istediler.
Psilosibin alan kişiler, her iki görevde de teselli ılaci alanlara göre büyük ölçüde kötü performans gösterdi; bu da ılacin ağır etkilerini kasıtlı yaratıcılığın her iki unsurda nasıl bozduğunu göstermektedir. Araştırmacılar katılımcıların beyinleri taradıktan sonra, hem ıraksak hem de yakınsak düşüncedeki bu azalmanın, düzenli bilinci düzenleyen varsayılan mod ağı (DMN) içindeki bağlantı biçiminin gevşemesinden kaynaklandığını düşündüler.
Tam tersine, psilosibinin etkisi altında DMN içinde daha fazla esneklik kendiliğinden yaratıcılığa neden oldu ve ılaci alanlar, yeni düşünceler için öznel derecelendirmelerin fazla olduğunu söylediler. Örneğin, “Daha önce kafamı karıştıran bağlantılara dair düşüncelerim vardı” ve “çok orijinal düşüncelerim var” gibi ifadelere katılma oranları oldukça yüksekti. Daha da merak uyandırıcı olan şey ise, farklı düşünme testi bir hafta daha tekrarlandığında, psilosibin alanlar teselli ılaci alanlardan daha yüksek puan aldı.
Bu nedenle psilosibinin ağır etkileri, kasıtlı yaratıcılığı bozuyor gibi görünürken, aslında ılacin daha uzun süreli etkilerini, yaratıcı düşünme sürecinin bazı yönlerini geliştirebilmektedir. Bu kalıcı iyileştirmeler, yine DMN içindeki bağlantı ile kalıcı değişikliklerle ilişkilendirildi. Bu sonuç için pratik bir uygulama öneren araştırmacılar, psilosibinin kullanımında, iyileştirici müdahalelerin daha etkili olabileceği fırsatını öne sürüyorlar.
Bu tür maddelerin yaratıcılıkta kalıcı değişikliklerinden faydalanan arştırmacılar, “hastaların daha sonra bu düşünceleri bir terapistle tamamlayabileceğini, uyarlayarak yorumlayabilmeyi ve başa çıkma becerilerini kolaylaştıran daha etkili, yeni stratejiler geliştirebileceğini” iddia ediyorlar.
Fatime ABİK