Araştırmacıları bile şaşırtan bir keşifte, kalpte genellikle sadece beyin ve omurilikte bulunan gliyal hücreye benzeyen yeni bir hücre türü bulundu.
Kalbin etrafındaki net benzeri görünümleri nedeniyle “nexus glia (bağ dokusu)” olarak adlandırılan keşfin arkasındaki ekip, bu yeni hücrelerin gelecekte kalp hastalıklarını ve kusurlarını nasıl anlayacağımızı gösteren anahtar rolü taşıyabileceğine inanıyor.
Bulgular, yakın zamanda PLOS BIOLOGY dergisinde yayınlandı.
Çalışmanın ortak yazarı Cody Smith, “Benim için büyük bilimin tanımı, daha da fazla soru meydana getiren keşfettiğiniz bir şeydir,” dedi. “Sanırım bunun tanımı bu.”
Yeni keşfedilen hücreler astrositlere benzer. Örneğin, beynimizin tıka basa dolu olduğu yıldız şeklindeki çok görevli hücreler gibi. Bu hücreler beyin ve omurgada, sinir ağları oluşturmada ve sürdürmede çok önemli bir rol oynarlar ancak vücudun başka bir yerinde yaşadıkları düşünülmemektedir ki bu garip, değil mi? Eğer bu kadar önemlilerse neden başka yerlerde de bulunmasınlar ki?
Astrositler, gliyal hücreler olarak bilinen bir hücre sınıfına aittir. Bu isim, hücreleri keşfeden 19. yüzyıl nörologlarının onlar için tespit edebildikleri tek işe yarayan şey olan Yunancadaki “tutkal”dan gelir. Bu günlerde, gliyal hücreler hakkında biraz daha fazla şey biliyoruz ancak her şeyi değil.
Örneğin; pankreas, dalak, akciğer ve bağırsak gibi organlar da dahil olmak üzere tüm vücutta bulunabileceklerini biliyoruz ancak orada tam olarak ne yaptıklarını bilmiyoruz.
Beyindeki nöron fonksiyonu için bu kadar önemli olan astrositlerin neden periferal sinir sisteminde (PNS, yani vücudun beyin ve omurilik dışındaki sinirlerle birbirine bağlı kısımları) temelde yok gibi göründüğü de açık değildir.
Smith, “Şaşkındık, bu yüzden PNS’deki hücreler gibi gliyal aradık,” diye açıkladı.
“Gerçekten, [ilk yazar] Nina Kikel-Coury araştırdı!” diye ekledi. “Nina, her hafta ofisime birçoğuna kuşkusuz ikna olmadığım gliyal bir kimliği destekleyen daha fazla veriyle geldi. Sonunda veriler reddedilemeyecek kadar fazla oldu.”
İlk olarak ekip, son yıllarda hastalıkları modelleyen bilim insanları için hızla tercih edilip kobay haline gelen zebra balığına baktı. Zebra balığı kalbinde, astrositlere benzeyen bir hücre türü keşfettiler ve türler arası analizler, insan ve fare kalplerindeki aynı hücreleri ortaya çıkardı.
Doğumdan önce, sonunda yüzlerimizi ve düz kaslarımızı oluşturmaya devam eden aynı hücre grubundan oluşturulan hücreler, çıkış yollarından kalbe yayıldı ve bu nexus glia’nın (bağ dokusu) işlevi hakkında önemli bir ipucu sağladı.
“Nina, ‘Bu büyüleyici çünkü doğuştan olan kalp hastalıklarının yüzde 30’unda çıkış yolu arızalı,’ dedi. Nexus glia (bağ dokusu) bοzulduğunda kalp atışlarının arttığını fark etti,” diye yazdı Smith.
Dahası nexus glia (bağ dokusu), önemli bir gliyal gelişim geninden yoksun bırakıldığında kalp atışı düzensizleşti. Kikel-Coury, “Kardiyovasküler bulmacaya yeni bir hücresel parça bulabilirsek, bunun gelecekteki çalışmalar için temel olabileceğini düşündüm,” dedi.
Bu doğaya dair pek çok keşif gibi, bunun da tam sonuçları henüz görülemez. Smith, nexus glia’nın (bağ dokusu) “kalbi düzenlemede oldukça önemli bir rol oynayabileceğini” düşünürken, henüz kesin işlevlerini “tam olarak bilmedikleri” konusunda uyardı.
Smith, “[Şimdi] varlığından bile haberdar olmadığımız 100 sorumuz var bu yüzden daha önce hiç araştırılmamış bu yolu keşfetmek için onları takip ediyoruz,” dedi. “Bu, temel nörobiyolojiyi incelemenin birçok farklı bοzukluğun anlaşılmasına nasıl yol açabileceğinin bir başka örneğidir. Gelecek için heyecanlıyım.”
Burcu Yağcı