Atacama Çölü’nde çiftçilik yapmanın kolay olacağı şimdiye kadar hiç kimsenin aklına gelmemiştir. Gerçi, böyle bile olsa, yeryüzündeki en kurak, en sert ortamlardan birinde (ve kutupsuz en kurak çölde) kara dışında yaşamanın acımasız zorlukları birçok insan için öIümcüI oldu ve tüm tehIikeler çöl tarafından dayatılmış değildi. Buradaki en kοrkunç tehlikelerden bazıları insanların kendileriydi.
Yeni bir çalışmada araştırmacılar, yaklaşık 3.000 yıl önce şu anda Şili olarak bildiğimiz yerdeki Atacama Çölü’nde toprağı ekip biçmeye çalışan ilk bahçıvanlardan bazılarının tüyler ürpertici insan kaIıntıIarını incelemişlerdir.
Bu son derece kurak yerde mahsul yetiştirmenin zorluğunun çok ötesinde, toplumsal ve kültürel dönüşüm dönemindeki sosyal gerilimler, mirasının bugün hala iskeletlerde de açıkça görülebildiği dramatik çatışmalara ve ş¡ddete yol açmıştır.
Şili’de bulunan Tarapacá Üniversitesi’ndeki ilk yazar ve antropolog olan Vivien Standen liderliğindeki araştırmacılar, makalelerinde ,”Bu zorlu çölde, çiftçilik önemli ölçüde kısıtlandı ve vadi terasları, sel çukurları ve vahalarla sınırlıydı, bu arazi bölgeleri, manzaraya hâkim olan geniş, kıraç interfluvial* pampalarla* ayrılmıştı.” ifadelerine yer vermişlerdir.
(İnterfluvial: Bir ara geçiş, iki vadi arasında dar, uzun ve plato benzeri veya sırt benzeri bir arazi şeklidir.) – (Pampa: Pampa, Güney Amerika’nın güneydoğusundaki Río de la Plata’nın ağzındaki otluk steplere verilen addır.)
“Bereketli kıyılardan uzaklaşmak, bu üretken vahalardan taşınmak, su ve geçim kaynakları olmayan çorak manzaralarla yüzleşmek anlamına geliyordu. Bu yeni sosyo-kültürel çerçeve ve arazi kullanımı, bahçecilik yaşam tarzına yatırım yapan gruplar arasında sosyal gerilimleri, çatışmaları ve ş¡ddetī tetikleyebilirdi.”
İnceleme yapmak için araştırmacılar, bir zamanlar kuzey Şili’deki en zengin ve en verimli vadilerden biri olan çölün Azapa Vadisi’ndeki antik m∈zarIıklara gömülü 194 yetişkin bireyin kaIıntıIarını incelemeye aldı.
Çöl ortamının aşırı kuruluğu nedeniyle, bu iskeletler esrarengiz bir şekilde iyi şekilde muhafaza edilmiştir ve bazıları hala, yaklaşık MÖ 800-600 yıllarından kalma, saç ve yumuşak dokuya sahiptir. Ancak bu eski çiftçilerin çoğunda, ş¡ddet ve k∂vga alametleri belirgindir.
Araştırmacılar, “Çalışılan 194 yetişkin bireyin yüzde 21’i, vücutIarın bütünlük derecesine bakılmaksızın kişilerarası ş¡ddetIe uyumlu travma sergilemiştir” açıklamasını yapmaktadır. (Burada bahsedilen travma, keskin olmayan bir cisimle kafaya alınan d∂rbe)
“Toplam numunenin yüzde 10’u (20/194), çoğunlukla olası öIümcüI sonuçları olan perimortem (öIüm anında veya yakınında) travma göstermiştir. 14 kişinin kafatasında perimortem kırıklar gözlenmiştir.”
Araştırmacılara göre, bu yüksek etkili travma izlerinin çoğu, bireyler tarafından kişilerarası ş¡ddet bağlamında, bazıları önden bir çatışmadan veya arkadan gelen bir saIdırıdan gelen öIdürücü d∂rbeIer gibi bile bile ve kasıtlı eylemlerden kaynaklanmış olabilir.
Araştırmacılar, y∂raIanmaların topuz (topak şeklinde sivri çıkıntıları olan demir alet), tahta çubuklar, coplar veya oklu mermiler gibi siIahIardan kaynaklandığını belirterek, “Bazı bireyler, kraniyofasiyal ayrılma ve beyin kütlesinin dışarı çıkmasıyla birlikte yüz ve nörokranyumun büyük ölçüde t∂hrip olmasına neden olan kafatasında ciddi yüksek d∂rbe kırıkları ortaya koydular.” ifadesini kullanmışlardır. (Nörokranyum: Baş iskeletinin beyin ve duyu organlarını saran ve koruyan kıkırdak ve kemik dokusu.)
Bu ş¡ddet olaylarının neden ortaya çıktığına gelince, araştırmacılar, yaşam alanları ve toprak ve su gibi kaynaklar üzerindeki anlaşmazlıkların büyük olasılıkla El Niño-Güney Salınımı’ndaki (ENSO) gibi iklim olayları ile alakalı olduğunu düşünüyor.
Ekip, “Bu faktörler, Oluşumsal Dönem boyunca Azapa Vadisi’nde bulunan rakip komşu sosyal gruplar arasında olan rekabeti, gerilimi ve ş¡ddetli çatışmaları tetiklemiş olabilir.” açıklamasını yapmıştır.
“Ayrıca, arazi kullanımı ve bahçecilik üretimine dayalı bu yeni ekonomik durumda, ortaya çıkan liderler, stresli koşullar altında sosyal eşitsizlikler yaratarak, üretken alanları kontrol etmeye çalışarak daha fazla güç ve saygınlık kazanmaya çalışmış olabilirler.”
Bulgular, Antropolojik Arkeoloji Dergisi’nde yer almaktadır.
Sara Özdemir