Günde bir kez tuvalete çıkıyor musunuz? Belki iki, hatta üç kez çıkıyorsunuz, ya da belki haftada sadece birkaç kez gidiyorsunuz? Evet, kaka yapmaktan bahsediyoruz. Yeni çalışmamızda, ne sıklıkta tuvalete çıktığınızı, en azından bir dereceye kadar, genetik yapınızın bir işlevi olduğunu bulduk.
Bunu neden çalışma konusu olarak seçtiğimizi merak ediyor olabilirsiniz. Çoğu insan, tuvalete gitme dürtüsü hissettiğinde tuvalete gitmeyi nadiren ikinci kez düşünürken, diğerleri için Irritabl (Huzursuz) Bağırsak Sendromu (IBS) gibi yaygın mide-bağırsak rahatsızlıklarına neden olur.
IBS, dünya genelinde insanların %10’unu etkiler ve karın ağrısı ve şişkinlik, düzensiz bağırsak alışkanlıkları, kabızlık ve ishal ile nitelendirilir. Hayati tehlikesi olmasa da kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.
IBS’ye neyin sebep olduğunu tam olarak bilmiyoruz; bu, terapötik seçeneklerin sınırlı olduğu, çoğunlukla belirli nedenleri saptamak yerine semptomları tedavi etmeye yönelik olduğu anlamına gelir. Ayrıca, kimlerin IBS riski altında olduğunu söylemenin bir yolu yok.
Bu ortamda, genel araştırmamız, geniş insan grupları genelindeki genomik bilgilere ve sağlıkla ilgili verilere bakarak IBS için genetik risk faktörlerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Buradaki fikir, bulgularımızın zamanla daha iyi tedavi seçeneklerine giden yolu açabileceğidir.
Cell Genomics dergisinde yayınlanan son çalışmamızda, insanların ne sıklıkta kaka yaptıklarına – veya “dışkı sıklıklarına” – ve bunun onların genleriyle nasıl ilişkili olduğuna baktık. Bulgularımız, IBS ile ilişkili genetik risk faktörleri hakkında ipuçları sağlamaktadır.
IBS gibi karmaşık hastalıkların genetik bağlantılarını araştırmak, çeşitli nedenlerden dolayı zorlayıcıdır. İşleri basitleştirmenin bir yolu; hastalığı, hastalık sırasında bozulan fizyolojik süreçlerle ilgili bireysel biyolojik bileşenlere veya özelliklere ayrıştırmaktır. Bunlara ara fenotipler veya “endofenotipler” denir. Eğer kalp hastalığına bakarsanız, kan basıncı bir ara fenotip örneği olurdu.
Araştırmamızda bu yaklaşımı benimsedik ve IBS’nin ayırt edici bir ara fenotipi olarak, bağırsaklarla ilgili hareketlilikleri veya bağırsağın kendi hareketliliğini incelemeyi tercih ettik. Arka planda IBS’li birçok kişi, bağırsakların içindekileri (yiyecek ve içecek gibi) sindirim sisteminden düzgün bir şekilde geçiremediğinde bağırsak dismotilitesi yaşar. Bu, kabızlık veya ishal gibi semptomlara neden olabilir.
İnsanlarda bağırsak hareketliliğinin doğrudan ölçümü, büyük ölçekli çalışmalar için uygun olmayan klinik prosedürler gerektirirken, dışkı sıklığının bağırsak hareketliliği ile ilişkili olduğu gösterilmiştir ve bu nedenle büyük genetik çalışmalarda bunun temsilcisi olarak kullanılabilir.
Bu temelde, bağırsaklarının ne sıklıkla hareket ettiği hakkında İngiltere Biobank, Avrupa ve Amerika’da dört küçük gruptaki 167.875 kişinin bilgilerinden alınan verileri analiz ettik.
Bu verilerin yanı sıra, her birimizi genetik olarak benzersiz kılan DNA’mızın yapı taşları olan milyonlarca DNA belirteçlerini analiz ettik. Dışkı sıklığının en azından kısmen kalıtsal bir özellik olduğunu ilk kez gösterdik.
Nüfusun geri kalanına kıyasla daha yüksek veya daha düşük dışkı sıklığı bildiren kişilerde, spesifik DNA belirteçlerinin daha sık görüldüğü insan genomunun 14 bölgesini belirledik. Bu mantıklı, çünkü bu bölgelerde çok sayıda gen ürünleri (nörotransmitterler, hormonlar ve reseptörler dahil), bağırsak ve beyin arasındaki iletişimde yer alır.
Bu moleküllerin bazıları zaten biliniyordu ve hatta, bağırsak hareketliliğini etkileyen ilaçların hedefi olsa da, çoğu ishal, kabızlık ve IBS tedavisi için potansiyel yeni adayları temsil ediyor.
Ortak bir genetik payda
Ayrıca, dışkı sıklığı ve IBS arasında benzer genetik yapıya dair kanıtlar bulduk. Başka bir deyişle, dışkı sıklığını kontrol etmek için önemli olan genetik faktörler, IBS gelişim riski söz konusu olduğunda da önemli görünmektedir.
Son olarak, çalışmamızda öğrendiklerimizin, IBS taşıma riski artan kişileri belirlemeye çalışmak için kullanılıp kullanılamayacağını görmek istedik. Bunu, genetik bilgiyi özetleyen sayısal değerler olan poligenik puanları hesaplayarak yaptık; bu durum, dışkı sıklığının değişme olasılığıyla ilgilidir.
Bu, öncelikle, ishal ile nitelendirilen IBS için daha bilgilendiriciydi. İngiltere Biobank’tan alınan verileri kullanarak, daha yüksek poligenik puanlara sahip kişilerin (dolayısıyla daha yüksek dışkı sıklığına sahip olma olasılığı daha yüksek) popülasyonun geri kalanına kıyasla ishalli IBS’den muzdarip olma olasılığının beş kata kadar daha fazla olduğunu gösterdik.
Bazı kιsιtlamalar
Çalışmamızın, bağırsak alışkanlıkları üzerinde kesinlikle etkisi olan yaşam tarzı ve beslenme düzeni faktörlerini hesaba katmadığını belirtmek önemlidir.
Ve dışkı sıklığı için önemli olan DNA belirteçlerini içeren 14 bölge tanımlarken, bu bölgelerin çoğunda, bireysel genlerin ve onların spesifik biyolojik işlevlerinin hala belirlenmesi gerekiyor.
Ayrıca, dışkı sıklığı poligenik puanları ve bunların IBS’yi öngörmedeki değerlerinin bağımsız çalışmalarda ve farklı etnik kōkenlerden insanlar arasında test edilmesi ve doğrulanması gerekir (bu araştırmaya yalnızca Avrupa kōkenli bireyler dahil edilmiştir).
Ancak genel olarak, bunlar yeni tedavi seçeneklerini belirlememize yardımcı olabilecek önemli ilk genetik bulgulardır. Dahası, IBS hastalarını ve ayrıca belirli alt tiplere girenleri (ishal ile nitelendirilen IBS gibi) tanımlamak için genetik bilgiyi kullanma olasılığını da açarlar. Bu da hastaları, uygun tedavi gruplarına ayırmaya yardımcı olabilir.
Buse Usta