Psikofarmokolojinin doğuşu bir dizi keşfin, psikiyatrinin gidişatını ve milyonlarca hastanın yaşamını sonsuza dek değiştirdiği 1950’li yıllara dayanıyor. Bazıları artık yaygın olarak kullanılmasa da, aşağıdaki ilaçlar psikiyatriyi bir zamanlar tedavi edilemez olarak görülen hastalıkların tedavisine açarak, bu alanı dramatik yollarla değiştirmiştir. Keşifleri de tıp dünyasındaki en büyük başarılar arasında yer almakta.
1. Lityum Karbonat
Lityum tuzları, Roma günlerinden bu yana, stresi hafifletmek amacıyla kullanıyor. Romalı doktorlar, gergin ve huysuz hastalarını, güney ve batı Avrupa’daki su kaynaklarında yıkanmaya gönderirdi. Biz ise şu an şunu biliyoruz ki, bu özel kaynaklar Avrupa kıtasındaki en yüksek doğal lityum konsantrasyonlarına sahip.
Bipolar bozukluk için bir tedavi olan lityumun modern keşfi, o zamanlar maninin nedeni olduğuna inandığı ürik asidi nötralize edeceği için, lityumu seçen Avustralyalı psikiyatrist John Cade tarafından yapıldı. Göründüğü üzere, bipolar bozukluk ürik asit karşısında çok savunmasız. Fakat lityum, büyülü bir şekilde manik hastaları sakinleştirdi. Hal böyle olunca da, belirli bir psikiyatrik bozukluğu hedef tahtasına koyan ilk spesifik ilaç oldu. Keşfinin üzerinden yetmiş yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, bipolar bozukluğa sahip hastaların %70’inden fazlasına yanıt verme oranıyla halen psikiyatri alanındaki en etkili ilaç. Bunların yanında, büyük kutuplu depresyonların tedavisinde de son derece işe yarar kullanımlara sahip.
Avustralya’daki ilk keşfinden sonra lityum karbonat; 1960’ların başlarında; Columbia Üniversitesi’nde ilk lityum kliniğini açmada etkili olan psikiyatrist Ronald Fieve tarafından Amerika’ya getirildi. Lityumun mükemmel tesirine rağmen; daha yeni ve daha kârlı duygudurum dengeleyicileri ve antipsikotikler lehine daha az reçete edildiğine dair büyük bir fikir birliği var. Yine de, bipolar bozukluk için etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılan lityumun keşfi, psikiyatride psikofarmokolojik bir devrim niteliğinde olduğu görmezden gelinemez. Çünkü tarihte ilk defa, ciddi bir akıl hastalığının tedavisi için bir şeyler yapılabildi.
2. Torazin
Lityumun 1948’deki şans eseri keşfini, kısa bir süre sonra bir başka mucizevi keşif takip etti. Dünya’nın ilk antipsikotik ilacı. 1949’da, Tunus’ta Henri Laborit adında Fransız askeri bir cerrah, tıbbi şoku azaltmanın bir yolunu arıyordu. Ameliyattan önce verildiğinde hastalar üzerinde büyük psikolojik etkiler bıraktıklarını keşfettiği antihistamin olan klorpromazini inceledi. Merakı epey uyanan Laborit, psikoterapik etkileri ile ilgili geri bildirim sağlamak için psikiyatrist bir meslektaşını ilacı yutmaya ikna etti. 1952’de, bir başka psikiyatristi de, ilacı ilk kez bir şizofreni hastasına vermeye ikna etti.
Klorpromazinin ilk nöroleptik kullanımı Avrupa’da hızla yayıldı. Fakat psikanalitik olarak baskın olan ABD’de, alımı susturuldu. O sıralar Amerikalı psikiyatristler, Gregory Bateson’un çifte bağ teorisi gibi şizofreninin psikososyal açıklamalarının peşindeydi. Klorpromazin (marka adı torazin) üreten farmasötik şirket Baffled; ilacın devlet ruh sağlığı programları için maliyeti koruyabileceği konusunda ısrarcı olarak, psikiyatristler ve tıp okulları yerine devlet hükümetlerine kur yapmaya başladı.
Çok kısa süre sonra, neredeyse her ABD psikiyatri hastanesi ilacı kullanmaya başladı. 1964’te 10.000’den fazla incelemeden geçmiş çalışma ‘Torazin’ adı altında yayınlandı. Torazin’in ABD’de piyasaya sürülmesi, en sonunda daha geniş bir ‘topluma yeniden kazandırma’ hareketine katkıda bulundu. Hastanedeki hasta sayısı 1952’de 600.000 civarındayken, 1977’de 160.000’e düştü. Torazin, özellikle ciddi hastalar için en etkili antipsikotik ilaç olmaya devam etmekte. Acil durumlarda ise onlarca faydalı kullanımı var. Lityum ile birlikte de Dünya Sağlık Örgütü Temel İlaçlar Listesi’nde.
3. İmipramin
Erken psikofarmokolojideki dönüm noktası keşiflerin üçüncüsü, dünyanın ilk trisiklik antidepresanı olan imipramindi. Onun keşfi de, birçok ilk psikofarmokolojik ajan -torazin ve lityum da dahil- gibi tesadüftü.
1950’lerin başlarında, ilaç şirketleri şizofreni için piyasada torazin ile yarışacak yeni ilaçlar aramaktaydı. İlaç şirketi Geigy’nin işe aldığı İsviçreli bir psikiyatrist olan Roland Kuhn, tek bir bileşiği araştırmaya başladı. Fakat önemli antipsikotik etkiler göremedi. Geigy, Kuhn’dan yeni bir bileşiği araştırmasını istese de, her zaman depresyon ile şizofreniden daha fazla ilgilenen Kuhn oldukça dikkat çekici bir şey yaptı. Araştırmasını finanse eden ilaç şirketinin arkasına geçmeye ve bu bileşiği depresif hastalara uygulamaya karar verdi. Bulduğu şey ise, mucizeden başka bir şey değildi.
Kuhn’un imipramine başlayan kronik depresif hastaları, yalnızca birkaç hafta içinde bir amaç, motivasyon ve umut duygusu kazanmaya başladı. Bir zamanlar yola getirilemeyeceği düşünülen depresif semptomlar, bu yeni çıkmış ilaca, dikkate değer biçimde yanıt verdi. İmipraminin keşfiyle birlikte, psikiyatri nihayetinde üç mühim bozukluk için etkili tedaviler teşkil etmeye başladı. Şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyon. Yıllar boyunca imipramin majör depresyon tedavisinde ‘altın standart’ kabul edildi. Düzenli kullanımının yerini çok büyük ölçüde SSRI ve SNRI’lar almış olsa da, halen refrakter ve atipik depresyonların tedavisinde büyük fayda sağlamakta.
4. Valium
Valium, 1963’te New Jersey’deki Hoffman-La Roche’de kimyager olan Leo Sternbach tarafından icat edildi. Aynı zamanda, Librium’dan -1960- sonra, keşfedilen ikinci benzodiazepin ilaçtı. Valium; 1969’dan 1982’ye kadar ABD’de en çok satan ilaç olarak, psikiyatride adeta bir oyun değiştirici haline geldi. Benzodiazepinlerin piyasaya sürülmesi; aşırı dozda alındığında çok daha yatıştırıcı ve bir o kadar da tehlikeli olan uyku haplarına göre daha önemli bir gelişmeydi. Valium’un piyasaya girişinden bu yana, başta 1981’de üretilen Xanax olmak üzere, birçok benzodiazepin türevi geliştirildi.
Yine de Valium, çığır açan bir benzodiazepin olmanın yarattığı farkı da taşımıyor değil. Benzodiazepin sınıfı ilaçlar fiziksel bağımlılık ve içe kapanma riski nedeniyle her geçen gün daha fazla eleştiri odağı haline gelse de, panik, anksiyete, gerginlik, donakalım gibi birçok bozukluğun tedavisinde etkili birer ajan oldukları da göz ardı edilemez.
5. Prozak
Son 30 yılda, belki de hiçbir ilaç, 1970’te Eli Lilly ve Company tarafından keşfedilen ve 1988’de ABD’de tıbbi kullanıma giren Prozak’tan (fluoksetin) daha iyi bilinmemektedir. İlaç, sentezlenen ilk SSRI ilaçlarından biri olmakla birlikte, piyasaya sürümü ciddi derecede psikiyatrik ve sosyokültürel öneme sahipti. SSRI ilaçlarının keşfi, psikiyatride adeta dönüm noktası niteliğinde bir başarıydı ve şu an da, açık ara farkla klinik depresyon, anksiyete bozuklukları, obsesif-kompulsif bozukluk ve diğer rahatsızlıklar için en çok reçete edilen ilaçlar.
Prozak’ın piyasaya sürülmesinden bu yana, her biri farklı kimyasal yapılara ve yan etkilere sahip,. Fakat temel mekanizmaları ve tesirleri bakımından benzer birçok taklitçi SSRI ilaç ortaya çıktı. Türünün yaygın kullanılan ilk örneği olan Prozak, psikiyatride yeni bir trendden çok daha fazlasıydı. Depresyon, psikiyatrik hastalık ve insan psikolojisine olan bakış açımızı bütünüyle değiştirdi. Etkisi, 1993’te psikiyatrist Peter D. Kramer’in çok satan kitabı Prozak’ı Dinlemek’te, kendisini çok daha açık şekilde gösterdi.
Gamze Pural
Bunlar da ilginizi çekebilir
Psikolog ve Psikiyatrist Arasındaki Fark Nedir?
Psikoz nedir, Psikozun Belirtileri, Sebepleri, Teşhis ve Tıbbi Tedavisi
Yorumlar 1