Yüzyıllar, hatta bin yıllar boyunca, eski zamanların en şaşırtıcı tarihi yerleri olarak bazıları dünyanın dört bir yanındaki ormanların, çöllerin ve tarlaların altında gömülü kalarak unutulmuş belki de dünyadan gizlenmiştir. Kayıp şehir söylentileri veya normal yaşantılarını sürdüren insanların şans eseri bulguları, bugün dünyanın şahit olduğu hayal bile edilemeyen keşiflere yol açtı. Bunların çoğu UNESCO Dünya Mirası, tarihi yerleri olarak belirlenmiştir.
Yüzlerce yıldır etrafımızda bulunan Bazı inanılmaz tarihi yerler ilk ortaya çıktıkları zamanki kadar büyüleyici halleriyle turistleri çekiyor. Dünyamızdaki en büyük tarihi yerleri keşfetmek için herhangi bir doğru zaman olmadığını söylemek klişe olabilir ama bu gerçeği değiştirmiyor.
Hepsi çok önemli olsa da bazıları yoruma açık bir şekilde diğerlerinden daha etkileyici. İşte en iyi Dünya Mirası tarihi yerleri listemiz.
Dünyanın tarihi yerleri listemize geçmeden Dünyanın 7 Harikası makalemizi de okuyabilirsiniz.
1. Machu Picchu, Peru
Urubamba Nehri’nin yukarısındaki yemyeşil, dağlık arazide inşa edilen Machu Picchu, dünyadaki herhangi bir arkeolojik sit alanının en çarpıcı yerlerinden birinde yer almaktadır. Bu antik İnka kenti, dağın her iki tarafındaki sarp yamaçlarından aşağıya, uçurumun yukarısında kaybolan sıralı basamaklarla aşağıdaki vadiye doğru ilerler. Bu akıl almaz harabeler restore edilip bakım yapılarak, ziyaretçilere 15-16. yüzyıllardaki işgal döneminde nasıl göründüğüne dair iyi bir fikir vermektedir.
Pek çok insan Peru’ya yalnızca Machu Picchu ‘yu ziyaret etmek için gelmektedir. Aynı zamanda gezginlerin bu harabelere nasıl ulaşmayı tercihine bağlı olarak başlı başına bir macera yaşamaktadırlar. Çoğu ziyaretçinin Cusco veya Kutsal Vadi ‘den trenle ulaşım sağladığı bölgeye, maceracı ruhlar ünlü İnka Patikası boyunca rehber eşliğinde gündelik bir yürüyüş ve kamp gezisini tercih edebilir veya daha kolay bir yol olan tepenin dibindeki küçük Augas Calientes kasabasından otobüsle harabelere ulaşabilirler.
2. Giza Piramitleri, Mısır
Çorak çöllerde yükselen olağanüstü manzarasıyla Kahire’nin hemen dışındaki Giza Piramitleri, dünyanın en ikonik yerlerinden birisidir. Yanı başında ise nöbet tutan ve en az onun kadar etkileyici olan Sfenks(Sphinx), ifadesiz bir şekilde araziye bakmaktadır.
Firavun mezarı olarak inşa edilen piramitlerin en büyüğü MÖ 2560 ile 2540 yılları arasında yapıldı. Yaşlarını daha net anlayabilmek için örnek verebileceğimiz Roma’daki Kolezyum inşa edilirken piramitler zaten 2.600 yaşından daha büyüktüler. Bugün, bu dev anıtlar Antik Dünyanın 7 Harikası ‘nın hayatta kalan tek üyesidir.
İlginizi çekebilir: Antik Mısır Hakkında Duymamış Olabileceğiniz 15 İlginç Gerçek
İlginizi çekebilir: Dünyanın ve Antik Dünyanın 7 Harikası
3. Bagan, Myanmar
Sabahın erken saatlerinde ya da güneş batarken Binlerce antik tapınak ve stupaların gökyüzüne doğru yükselen siluetleri, büyülü bir manzaraya sahip olan Baganda sonsuzluğa doğru uzanmaktadır. Bölge, Pagan Krallığı’nın başkenti olduğu çoğu 1000’li ve 1100’lü yıllarda inşa edilen dünyadaki en büyük Budist tapınaklarına sahip olmasıyla bilinir. Bunlardan bazıları restore edildi. Bazıları ise ufak tadilatlardan geçti.
Bu olağan üstü yapılar boyutları ve değişik düzenleriyle ziyaretçilerin ilgisini çekerek bölgeyi keşfetmelerini sağlamaktadırlar. Bölgeyi isterseniz eski bisikletlerle gezebilir, bir araba hatta at bile kiralayabilir, bölgenin üzerinde sıcak hava balonu gezintisi yapabilir veya sadece bir taksi de kiralayabilirsiniz. Bu yöntemlerin her birisinin kendi çekiciliği vardır.
4. Angkor Wat, Kamboçya
Angkor Wat, Siem Reap şehrinden çok uzak olmayan eşsiz bir ormanın içinde, dünyanın en büyük dini anıtı olarak biliniyor. Ancak Angkor yapılarını bu kadar ilginç kılan şey boyutunun çok ötesindedir. Çarpıcı mimarisiyle bölge, 12. yüzyılda Kmerler tarafından inşa edilmiştir.
Bölge, çeşitli şekillerde, boyutlarda ve hasarlı olanlarının restore edildiği tapınaklarla ilgi çekici bir görünüme sahiptir. Her yöne bakan devasa taşlardan oyularak yapılmış yüzlerle birlikte bazı yapılar, ağaçlar ve kökler tarafından yutuldukça mistik bir görünüme bürünmektedir. Geniş alanları, dallı budaklı ve yarı kabartmalı duvarlar ve kapılar kaplamaktadır. Ayrıca hala bu bölgede keşfedilmeyi bekleyen yıkık geçitler ve dik, taş merdivenler de mevcuttur.
15. yüzyıldaki çöküşünden önce Angkor Wat, dünyanın en büyük şehriydi. Karışık ve çok büyük olan bu bölgeyi gezerek birkaç gün geçirmek isteyebilirsiniz.
5. Çin Seddi
Ormanların ve dağların arasında yaklaşık 6.000 km boyunca uzanmaktadır. Çin seddi uzun yıllar boyunca büyük maceralara ilham veren, aynı zamanda ölmeden önce görülmesi gereken yerler listesinde bulunan bir güzelliktir. Siperleri ve gözetleme kulelerini birbirine bağlayan bu devasa duvarın inşası yüzyıllar boyunca sürmüş ve en eski bölümleri MÖ 7. yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Günümüzde, Pekin gibi yerlerden duvarı günübirlik ziyaret edebilir ya da daha organize bir şekilde birden fazla gün ayırarak duvarın tamamını gezebilirsiniz. Unutmadan söylemek gerekirse duvarın bazı bölümleri restore edilmiş halde bazı bölümleri ise onarıma muhtaç durumdadır.
6. Roma Kolezyumu, İtalya
Dünyanın en tanınmış yapılarından biri olan Roma Kolezyumu, Roma döneminden kalan en büyük yapıdır. Modern Roma’nın şehir merkezindeki heybetli varlığı, şehrin inanılmaz tarihinin ve Roma İmparatorluğu’nun başarılarının bir kanıtıdır.
Bu güzelliği en yakın metro durağından çıkan veya bir köşeyi dönüp ilk kez gören ziyaretçiler, muazzam varlığından şaşkına dönebilir. İnşaatı MS 72’de başlayan bu eser bugün hala dünyanın en büyük turistik yerlerinden biri.
7. Atina Akropolis, Yunanistan
Tepedeki tünellerden Atina şehrinin üzerinde yükselen Akropolis, Antik Yunanistan için gururlu bir anıt olarak varlığını sürdürmektedir. MÖ 5. ve 4. yüzyıllardan kalma bu bölgeye hâkim olan Parthenon, döneme ait en büyük ve en tanınmış yapıdır. Ve ülkenin kapsamlı tarihini simgelemektedir.
Modern Atina’dan sadece birkaç adım uzaklıkta bulunan Akropolis, gündüzleri Akdeniz güneşinde parıldayan ve geceleri dramatik bir etki için aydınlatılan şahane bir manzaraya sahiptir. Şehre ilk kez gelen ziyaretçiler için hayranlık uyandıran bu manzara Yunanistan’ın diğer bölgelerine seyahat etmeyi planlayan gezginler için ilham vermektedir.
8. Stonehenge, İngiltere
Bu inanılmaz tarih öncesi anıt, her yıl çok sayıda ziyaretçiyi çekerek Birleşik Krallık’ın en çok ziyaret edilen turistik yerlerinden biridir. Anıtın MÖ 3000-1500 yılları arasında inşa edildiği düşünülüyor, ancak kökeni veya amacı hakkında hiçbir kayıt yok, bu da her türlü spekülasyon ve mitlere yol açıyor. Kimileri bu yapının dini veya astronomik amaçlı olduğunu öne sürüyor.
Sonuç olarak, Bronz Çağından bu yana ayakta duran taş çemberi, özellikle gün doğumunda ve gün batımında gelen ışığın taşlarla aynı hizaya geldiği yaz ve kış gündönümlerinde neredeyse mistik bir hava yaratıyor. Salisbury şehrinin yakınında bulunan Stonehenge, Londra’dan bir günlük gezi ile kolayca ziyaret edilebilir.
9. Borobudur, Endonezya
Borobudur, dünyanın en önemli Budist mekânlarından birisidir. Aynı zamanda tartışmasız Endonezya’nın en ünlü simgelerinden biridir. Uzakta yükselen dağlar ve volkanların bulunduğu yemyeşil tropikal bir ortamda yer alan bu yer, görsel olarak çarpıcı ve huzur verici bir şölen oluşturur.
Yogyakarta yakınlarındaki Java adasında bulunan bu devasa tapınak 700’lerde inşa edildi ancak iki ila üç yüz yıl sonra, bölge muhtemelen volkanik patlamalar nedeniyle terk edildi. Bu sebeple yüzyıllar boyunca kısmen bozulmadan kaldı. Bölge 1800’lerde İngilizler tarafından ortaya çıkarılmış ve daha sonra restore edilmiştir. Günümüzde, Endonezya’nın en önemli turistik yerlerinden birisidir.
10. Mesa Verde, ABD
Mesa Verde, ABD’deki görsel açıdan en çarpıcı arkeolojik alanlardan birine ve Kuzey Amerika’daki en iyi korunmuş Hint kalıntılarından bazılarına ev sahipliği yapmaktadır. En etkileyici yerlerinden birisi kanyon duvarlarına tehlikeli bir şekilde yerleşmiş uçurum konutlarıdır. Fakat bu bölge yalnızca bu uçurum konutlarına değil, ormanla kaplı plato da dahil olmak üzere çok sayıda kalıntılara ev sahipliği yapmaktadır.
Eski kuşaktan Pueblo’lar, şimdi Colorado olan bu bölgede yüzlerce yıl yaşadılar. 6. ve 12. yüzyıllar arasında platonun tepesinde, ardından 13. yüzyılın sonlarına doğru uçurum evlerinde hayatlarını sürdürmüşlerdir.
Bölgeye arabayla gidilebilen Mesa’nın tepesine doğru hafifçe kıvrılan yol boyunca görebileceğiniz platodaki çukur evlerin, uçurum konutlarının ve diğer kalıntıların muhteşem manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
Fiziksel olarak biraz zorlanmaya razı olanlar, bazı uçurum konutlarında rehberli bir tura çıkabilir, merdivenlere tırmanabilir ve bölgeyi ayrıntılı olarak keşfedebilirler.
11. Terracotta Ordusu, Çin
Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın üzerinde nöbet tutan Terracotta Ordusu, dünyadaki hiçbir arkeolojik sit alanına benzemiyor. Her biri benzersiz bir yüze sahip binlerce yıldır var olan savaşçı, MÖ 3. yüzyılda buraya gömüldüklerinden beri yerleştirildikleri ilk andaki gibi durmaktadırlar. Yaklaşık 8.000 kil savaşçısını barındırdığı düşünülen bölgenin oluşturulmasında 700.000 işçinin yer aldığı tahmin ediliyor.
Bölge, bir çiftçinin 1970’lerde bir kuyu kazıp hazineyi ortaya çıkarmasına kadar bin yıllar boyunca keşfedilmemiş olarak kaldı. Alanın bir kısmı kasıtlı olarak kazılmadı, ama yine de önünüzde duran devasa ordudan etkilenmemeniz mümkün değil.
12. Petra, Ürdün
Dramatik, dar bir kaya geçidinden ulaşılan, kumtaşı duvarlara oyulmuş konutların bulunduğu taş bir şehir olan Petra antik kenti…
Nabatalıların bu antik başkenti, MÖ 4. veya 5. yüzyıla kadar uzanan köklere sahiptir. Batılılar tarafından 1800’lerin başında keşfedilen, kayanın renginden ve görüntüsünden yola çıkılarak “oyulmuş şehir” ya da “gül şehri” olarak anılmaktadır.
Ulaşımı için sayılı imkanlara sahip dağlık bir alanda bulunan bu bölge, zamanında önemli ticaret yolunda stratejik bir konuma sahip olmuştur. Petra, bugün Ürdün’deki en önemli turistik bir mekândır.
Petra hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.
13. Tikal Maya Harabeleri, Guatemala
Antik Maya şehri Tikal, Orta Amerika’daki en büyük arkeolojik alanlardan biridir. Kuzey Guatemala’da bulunan ve ormanlarla çevrili olan bu bölge, MÖ 600 ile MS 900 yılları arasında var olmuş, antik piramitler, tapınaklar, meydanlar ve her türden onlarca binadan oluşan 3.000’den fazla karmaşık yapısıyla göz kamaştırmaktadır.
Bölge, 1800’lerin ortalarında yeniden keşfedilerek 1950’lerde halka açıldı. Alanın bir kısmı restore edildi, ancak çalışmalar henüz haritalanmamış veya kazılmamış bazı bölgelerde devam ediyor. Kalıntılar, bölgedeki ormanı ve vahşi yaşamı koruyan bir biyosfer rezervi olan Tikal Milli Parkı’nda bulunuyor.
14. Lascaux ve Lascaux II, Fransa
Fransa’nın Dordogne bölgesindeki Lascaux Mağarası, dünyanın en iyilerinden biri olduğu düşünülen paleolitik dönemden kalma olağanüstü mağara resimleri içermektedir. 17.000 yıldan daha uzun bir süre öncesine ait bu ayrıntılı resimler, İlk bakışta o dönem çerçevesinde burada yaşadığına inanılan hayvanları tasvir ediyor.
Resimler 1940’ta keşfedildi, ancak daha sonra orijinal bölgeyi hasardan korumak için 200 metre uzaklıktaki Lascaux II olarak bilinen bitişik bir alanda yeniden oluşturuldu. Orijinal mağara ve resimlerin ayrıntılı ve doğru bir şekilde yeniden üretilmesini sağlamak için Lascaux II’nin inşasında özenli bir çalışma gösterildi.
15. Chichen Itza, Meksika
Antik Maya şehri Chichen Itza, Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda bulunan düz ormanların iç kısmında, Cancun ve Maya Rivierası’na günlük yürüyüşle kolayca ulaşılabilen bir mesafede bulunmaktadır. Mayaların bu büyük şehri, 7. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar önemli bir merkezdi ve bir süre boyunca bölgenin başkenti oldu.
Bugün, restore edilmiş bu eser Meksika’daki en iyi Maya bölgelerinden birisidir. Aynı zamanda Maya kültürüne ayna tutmaktadır. Meksika’nın en büyük turistik yerlerinden birisi olan bu bölgedeki devasa piramit Chichen Itza’nın en tanınmış sembolüdür. Sonuç olarak bölge, çok büyük ve keşfedilecek birçok kalıntıya ev sahipliği yapmaktadır.
16. Büyük Leshan Budası, Çin
Kırmızı kumtaşı temelli uçurumun yamacında oyulmuş Büyük Leshan Budası, 71 metre uzunluğunda ve dünyanın en uzun taştan yapılmış Buda’sıdır. 8. yüzyılda yapılan heykel Minjiang, Dadu ve Qingyi Nehirlerinin birleştiği yere bakmaktadır.
Yapılış amacı bu nehirlerdeki tekneler için suyun duruluk ve sakinlik vermesidir. Büyük Leshan Budasını çok yakın mesafelerden, her biri çok farklı perspektifler sunan tabandan veya başın yakınından görebilirsiniz.
17. Paskalya Adası
Paskalya Adası, Güney Pasifik Okyanusu’nda Moai heykelleri olarak bilinen ve manzarayı süsleyen dev heykellerle ünlü bir Şili adasıdır. Adada 12. yüzyıldan itibaren yaşadığı düşünülen Rapa Nui halkı tarafından yaratılan yüzlerce Moa, adanın etrafına dağılmış vaziyettedir.
Bazıları kısmen devrilmişken diğerleri dik durmaktadır. Bazıları ise hâlâ taş platformlar üzerinde durmaktadır. Ama birçoğu hala yapıldıkları taş ocağında yerleri değişmeden varlıklarını sürdürmektedir. Bir metreden 20 metreye kadar değişen boyutlarda her biri oyma ve benzersiz yapılardır. Sonuç olarak her heykelin geçmişte yaşamış bir büyüğü sembolize ettiği düşünülmektedir.
MEHMET ÇOLAK
Yorumlar 16