Mezopotamya mitolojisi; mitleri, destanları, ilahileri, ağıtları, tövbe mezmurlarını, büyüleri, bilgelik edebiyatını ve eski Mezopotamya’nın ayinlerini ve kehanetlerini içeren el kitaplarını kapsar. Mezopotamya mitolojisinin kısa bir değerlendirilişi şu şekilde ele alınmaktadır.
Öncelikle, Mezopotamya ile ilgili günümüze kadar ulaşan kaynaklar, taş ya da kil tabletler üzerine yazılmıştır.
Yazılı kaynakların üretilmesi korunması, tapınaklar ve sarayla ilişkili katiplerin sorumluluğundaydı.
Dini ve dinsel olmayan yazılar arasında belirli bir ayrım yapılmamaktadır. Tapınağın bir gıda dağıtım merkezi olarak işlevi görünürde dinsel olmayan nakliye makbuzlarının bile dini bir yönü olduğu düşünülüyordu.
Benzer şekilde, yasalar tanrılar tarafından verilmiş gibi algılanırdı. Kralların zafer anlatıları, genelde tanrıların iyiliği ile ilişkilendirildi ve tanrılara övgü olarak yazılırdı. Tanrılar, günün politik yetkileri arasında antlaşmaların oluşturulması ve uygulanması da yer alırdı.
Alametlerin yorumlanmasıyla ilgili geniş bir metin kümesi günümüze ulaşmıştır. Tanrıların iradesi, ortaya koyulan göstergelerle hissedildiğinden dolayı, uğursuz göstergelerin ve vaaz verdikleri olayların toplamalarına özen gösterilirdi.
Göstergeler veya işaretler dikkatli bir şekilde gözlemlenirse, uygun apotropaik (nazardan koruyan) ayinlerin uygulanmasıyla gelecekteki olumsuz olaylar önlenebilirdi.
Kehanet metinlerinin en bilinenleri arasında, hayvanların ve insanların kusurlu doğumunu inceleyen shuma izbu metinleri (anormal doğum metinleri) yer alır. Daha sonra benzer bir dizi metin örneği olarak, kişinin fiziksel özellikleri de gözlemlenmiştir.
Rüya alametleri de temsil edilebilir, ancak diğerlerine göre nadirdir. Hastaların tanı ve tedavisinde hekime rehberlik edecek alamet gözlemleri de bulunur. 100’den fazla tablet içeren en büyük alamet koleksiyonu olarak “Bir Şehir Bir Tepedeyse. . . ” yer alır.
Çeşitli dua türleri de muhafaza edilmiştir. Dualar, İlahı överek başlar, daha sonra ibadet eden kişinin isteği veya şikayetiyle devam eder ve ilahtan beklenen kurtuluş için övgüyle sona erer. Diğer dualar, tanrıların müdahalesiyle ibadet eden kişiyi çeşitli hastalıklardan korunmak için yaptıkları çağrışımlardır.
Bazı dualar ağıt iken, bazıları da belirli bir tanrıya övgüdür. Birkaç açık ayin metinleri hala günümüze ulaşmıştır. Babil yeni yılı festivalinde önemli olan şey, Enuma Eliş adlı Yaratılış Destanının okunmasıydı.
Bu tabletler tanrıların bir soy kütüğü olmasıyla başlar, ardından Marduk (Tanrı) tarafından katledilen Tiamat’ın bedeni, göğün ve yerin yaratılmasını anlatır. Marduk’un tanrılar üzerindeki hâkimiyeti yükselişi bu destanın altında yatan bir temadır.
Evren kuruluşunun bir parçası olarak insanlık, Tiamat’ın topluluğundan olan Kingu’nun kanından yaratılmış ve böylece Marduk’un şehri olan Babil kurulmuştur.
Bir diğer ünlü metin ise Gılgamış Destanıdır. Bu destanın 12 tableti, Gılgamış’ın kurduğu Uruk surlarında başlar ve biter.
Hikayenin kendisi Gılgamış ve arkadaşı Enkidu’nun maceralarını anlatıyor. Bu maceralar arasında öne çıkan, Sedir Dağı’nın koruyucu canavarı olan Humbaba’nın yenilgisidir.
Enkidu’nun ölümüyle birlikte Gılgamış, çabalarını ölümsüzlük arayışına çevirir ve bunun sonucunda, Tufan’dan sağ kurtulduğu için ölümsüzlük bahşedilen Utnapiştim gibi kişilerle ilişki kurmasını sağlar.
Gılgamış üç kez hedefine tam ulaşacakken elinden kaçırıyor. Mezopotamya’dan gelen diğer bazı hikayeler de ölümsüzlük temasıyla ilgilidir.
Adapa Efsanesi’nde, Adapa Güney Rüzgarı’nın kanatlarını kırdığı için tanrıların huzuruna çağrılır. İlahi babası Ea’nın uyarısından dolayı, kendisine sunulan tanrıların yiyeceklerini yemeyi veya içmeyi reddeder; bu da ona ölümsüzlük kazandıracaktır.
Etana’nın hikayesinde çocuğu olmayan Kral Kish’in farklı bir ölümsüzlük türüne de değinir.
Doğum Bitkisine ulaşmak için bir kartalı esaretten kurtarır ve cennete geri döner.
Diğer Mezopotamya efsaneleri, Tufan’dan kurtulan bilge bir adamın Atrahasis’in hikayesini ele alır; kendisini kurtarmak adına tanrılardan biri tarafından bir gemi inşa etmesi için ikaz edilir.
İştar’ın yeraltı dünyasından iniş ve dönüş efsanesi, doğurganlık döngüsüyle açıkça bağlantılıdır. Nergal ve Ereşkigal’in hikayesi ise Nergal’in nasıl yeraltı dünyasının hükümdarı olduğunu anlatır.
Irra Destanı, Babil tanrısı Marduk’un şehrini, diğer tanrılardan sorumlu olarak terk ettiğini ve şehrin yıkımına nasıl yol açtığını anlatır. Destan, Marduk’un dönüşü ve şehrin yeniden refahı ile sona erer.
“Bilgeliğin Tanrısına Övgüler” (Let Me Praise the Lord of Wisdom) adlı eser, Eyüp Kitabıyla karşılaştırılır ve kendi Tanrısı tarafından terk edilmiş bir prensin acılarını anlatır.
Durum daha sonra tersine döndüğünde Tanrı’ya (Marduk) övgü odak nokta haline gelir.
Fatime ABİK / Kaynak: Britannica
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Yorumlar 2