Çocukluğu ve Gençliği | İslam Milleti’nde Yükselişi ve Düşüşü | Hacca Gidişi ve Ölümü | Malcolm X: Bir Efsane
Malcolm X elli altı yıl önce, 21 Şubat 1965’te öldürüldü. O gün bir aile kocasız, babasız ve kardeşsiz kaldı. ABD, 20. yüzyılın en muhteşem hatip ve düşünürlerinden birini, İslam Alemi de büyük bir önderini ve rol modelini yitirdi.
Çocukluğu ve Gençliği
Malcolm X, gerçek adıyla Malcolm Little, 19 Mayıs 1925’te Omaha, Nebraska’da doğdunda Amerika’da siyahi olmanın ne demek olduğundan habersizdi. Büyüdüğünde avukat olmak istiyor, bunun hayalini kuruyordu. Öğretmeni ona el becerilerinin yüksek olduğunu, bu yüzden marangoz olması gerektiğini söylediğinde gerçeklerle yüz yüze gelmiş, hayalleri yıkılmıştı.
Babası (muhtemelen Ku Klux Klan tarafından) öldürüldükten, annesi de bir akıl hastanesine kapatıldıktan sonra Malcolm X kendini yetimhanede buldu. Orada büyüdü. Yetimhaneden ayrılıp New York’a gittikten sonra hayatta kalabilmek için üç kağıtçılığa, hırsızlığa ve kadın ticaretine bulaştı.
Alex Haley’e kaleme aldırdığı otobiyografisinde bu zamanlardaki halini her zaman risk almaya meyilli, sürekli tehlike içinde yaşayan, tek derdi geceleri en havalı kıyafetleri giyip sokaklarda nüks etmek olan ve kıvırcık saçlarını düzleştirmeye çalışırken kafa derisini yakıp duran bir genç olarak tasvir eder.
Malcolm X’in gayrimeşrudan yana şansı ancak 1946’ya kadar rast gitti. Sonunda hırsızlıktan tutuklandı ve on yıl hapse mahkum edildi. Amerika’da hapse giren kişinin buradan kurtulması genelde mümkün değildir.
Hapishane sistemi, bireyi topluma geri kazandırmak amacıyla işlemez. Sistem aynı bir uyuşturucu gibi bağımlılık yapacak şekilde tasarlanmıştır. Bir defa hapishaneye giren ve mahkum olarak yaftalanan kişi için hapishane artık bir kader, bir son durak olur.
Ne var ki Malcolm Little için kader farklıydı. O, kendisinin de sonradan değineceği gibi hapishaneye bir köle ismiyle girip oradan Malcolm X olarak ayrılmayı başardı.
Günümüzde İslam, Amerika’da en hızlı yayılan dindir
En hızlı yayıldığı yer de hapishanelerdir. Birçok siyahi Amerikalı İslam ile hapishanelerde tanışmıştır. Bu Malcolm X‘in zamanında da pekala böyleydi. Malcolm X hapse girdiğinde İslam Milleti isimli örgüt, hapishanelerde oldukça faaldi.
Elijah Muhammed’in önderlik ettiği örgüt, hızlıca yeni üyelere ulaşıyordu. Birçok insan, İslam Milleti’nin sadece üyesi olarak kalsa da Malcolm X için iş bununla kalmayacak, zamanla örgütün en büyük gücü haline gelecekti.
Malcom X doğuştan liderdi ve liderliğinin ilk adımlarını hapishanede attı. Burada müslüman mahkumların sözcüsü oldu. Onların kıbleye bakan hücrelere alınması için mücadele etti. Ayrıca müslüman mahkumlara domuz eti içermeyen yemeklerin verilmesini istedi. Hapishane yönetimini, taleplerini karşılamazlarsa Mısır konsolosluğuna şikayet etmekle tehdit etti.
Yeni çıkan biyografisi “Malcolm X: Arayışlarla Dolu bir Hayat”ın yazarı Manning Marable, hapisanede yaşadıklarının Malcolm X’in hikayesini nasıl şekillendirdiğinin izini sürer. Siyasi kariyeri burada başlamıştır. Elijah Muhammed ve İslam Milleti ile burada tanışmıştır ve ayrılıklarının tohumu da yine böylece atılmıştır.
İslam Milleti’nde Yükselişi ve Düşüşü
Malcolm X hapishaneden 1952 yılında çıktı ve derhal İslam Milleti için kollarını sıvadı. Ta-Nehasi Coates’in The Atlantic için kaleme aldığı “Malcolm X Efsanesi” isimli yazısında anlattığı üzere Malcolm X hapisten çıktığında İslam Milleti’nin sadece birkaç yüz üyesinin bulunduğuna inanmakta hayli zorlanmıştır.
Ne var ki Malcolm X, canını dişine takarak çalışır. İslam Milleti onun çabasıyla büyük kitlelere ulaşmaya başlar. Yeni yayınlanan Netflix belgeseli “Malcolm X’i Kim Öldürdü?” bu dönemi etraflıca irdeler. Malcolm X lafını hiçbir zaman esirgemeyen bir hatiptir. Onun sert sözleri yılgın, bıkkın ve umutsuz kalmış birçok siyahi Amerikalıya ışık olur.
Malcolm X bu insanların sönmüş umut, inanç ve güvenlerini tazelemekte, eski yaşamlarını bırakıp İslam’a gelmeleri konusunda onlara ilham vermektedir. Ne var ki Millet’e üye toplamak için Malcolm X’in kullandığı akılcı söylemler sadece kurulu düzeni değil, örgütün lideri Elijah Muhammed’i de rahatsız eder.
Malcolm X şiddetten yana değildir
Malcolm X’in şiddetten yana olduğunu söyleseler de bu iddianın gerçekte pek bir karşılığı yoktur. Şiddeti bir eylem biçimi olarak değil, bir savunma yöntemi olarak desteklemiştir. Bütünüyle barışçıl hareketlerin, örneğin Martin Luther King’in hareketinin bir başarıya ulaşacağına inanmaz.
Barışçıl protestolar ve oturma eylemleri düzenleyen siyahi Amerikalıların habire polis şiddetine maruz kalırken pasif kalarak haklarını kazanacaklarına ihtimal vermez. Malcolm X’e göre hak verilmez, alınır. Haliyle siyahiler de haklarının verilmesini beklememeli, bizzat almalıdırlar.
Malcolm X siyasi bir figüre dönüştükçe ABD’ye yönelik eleştirileri de sertleşecektir. ABD hükümetinin emperyalist dış politikalarına, haksız kararlarına, ırk ayrımcılığına değinmesi, J. Edgar Hoover’ı (dönemin FBI başkanı) endişelendirir. Malcolm X artık izlenmekte ve telefonları dinlenmektedir.
“Malcolm X’i Kim Öldürdü?” belgeseline göre Malcolm X’in bu yükselişi Elijah Muhammed’in etrafındaki birçok kişiyi rahatsız etmiş, FBI da bu durumdan pek güzel faydalanmıştır. Bu dönemde Elijah Muhammed zaten Malcolm X’e, laflarına dikkat etmesi yönünde oldukça baskı yapmaktadır.
Bir de buna Kennedy suikastinden hemen sonra onun ölümüyle ilgili söyledikleri eklenince Malcolm X, İslam Milleti’nden uzaklaştırılır. Artık Malcolm X’in bu örgütle yolları tamamen ayrılmıştır.
Hacca Gidişi ve Ölümü
Alex Harley’e kaleme aldırdığı otobiyografisinde Malcolm X, Hac deneyimine özellikle değinir. Malcolm X hacca gidip Amerika’ya döndüğünde artık çok daha huzurlu bir insan olmuştur. Daha farklı düşünmektedir.
Mekke’ye gitmeden önce Malcolm, beyazların ve siyahi Amerikalıların aynı çatı altında yaşamasının mümkün olmadığını düşünmekte ve ayrılmaları yönünde çağrı yapmaktadır. Mekke’de ise beyazların siyahilerle ekmeklerini bölüştüklerini, yan yana yattıklarını, ırk ve ten rengi gibi mevzuları mesele etmediklerini görür. İslam’ın duruşunun ırkçılığa bütünüyle karşı olduğunu anlar.
Malcolm X’in söylemleri değişmiştir. Artık iki ırkın Amerika’da pekala beraber yaşayabileceklerine inanmaktadır. Bunun için yapılması gereken şey herkese haklarının verilmesi ve bu haklara saygı gösterilmesidir.
Bu barışçıl ve makul söylemleriyle Malcolm giderek daha fazla Amerikalıya hitap eden bir kişiliğe dönüşür. Bu da kurulu düzenin en son isteyeceği şeydir. Malcolm X’in emperyalist politikalara işaret edişi ve hükümet eleştirileri giderek şiddetli hale gelir. Üstelik sadece Amerika’yı değil, Elijah Muhammed’i ve İslam Milleti’ni de eleştirmektedir.
Tam bu noktada Malcolm X, fişlendiğinin farkına varır ve günlerinin sayılı olduğunu anlar. Bu kuşkularında ne yazık ki haklıdır da. 21 Şubat 1965’te Harlem’de bir miting sırasında vurularak öldürülür. Bu sırada 39 yaşındadır.
Malcolm X: Bir Efsane
Malcolm X’in öldürülmesiyle ABD hükümeti ve İslam Milleti suların durulacağını düşünürler. Ancak işler hiç de bekledikleri gibi gitmez. Çünkü Malcolm X, giderek yoldan çıkan İslam Milleti’nin bir hatibinden ibaret değildir. 21. Yüzyıl’a damgasını vurmuş büyük bir entelektüeldir.
Irk meseleleri ve Amerikan dış politikası üzerine yaptığı konuşmaların önemi bugün hala geçerliliğini korumaktadır. “İster Mermi İster Oy Pusulası” adlı konuşması, Amerika’nın bugün hala örtbas etmeye çalıştığı gerçekleri irdeleyen açık ara en sarsıcı konuşmalardan biridir.
Malcolm, liberal ve muhafazakar beyazların konu ırk meseleleri olunca birbirlerinden çok da farklı olmadıklarını dile getirir. Liberaller gizliden, muhafazakarlar ise açıktan ırkçıdırlar. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana giriştiği hiçbir savaşı kazanamadığına işaret eder.
Vietnam Savaşı’nın bitişini, Körfez, Irak ve Afganistan Savaşları’nı görmeye ömrü müsaade etmemiştir bile. Malcolm X bu dünyadan hızlıca gelip geçmiştir. Zaten onun gibi insanlar bu dünyaya fazla fazla yaşamak için gelmezler.
Malcolm X’in esas meselesi tutarlılıktır; zaman ne kadar zorlayıcı olursa olsun adalet ve eşitlikten yana tavrını koymuştur. Öldürüleceğini anladığında dahi fikirlerinden geri adım atmamıştır.
Malcolm X aramızdan erken gitmiş olsa da düşünsel ve eylemsel mirası hala aramızdadır. Haksızlığa karşı bedenini ortaya koymaktan çekinmeyen her aktivistte onun mücadeleci ruhunun izlerine şahit oluruz.
“Siyahilerin Yaşamları da Değerlidir” (black lives matter) hareketinde de bu ruh yaşamaktadır. NFL kariyeri pahasına diz çökmeyi reddeden Colin Kaepernick’te de. Bir şekilde onun otobiyografisine denk gelip bıraktığı mirastan ve inançlardan ilham alan her gençte filizlenen bir ruhtur bu.
Haksızlığa başkaldıran insanlar olduğu sürece Malcolm X’in sözleri ve mirası unutulmayacak ve bu efsane varlığını sürdürecektir.
El-Hajj Malik El Shabazz (Malcolm X)
19 Mayıs, 1925 – 21 Şubat, 1965.
“Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz.”
Onur Yürür
Bunlar da ilginizi çekebilir
Kölelikten En Çok Aranan Filozofa | Epiktetos Kimdir? Epiktetos Sözleri
Platon Kimdir? Platon’un Hayatı Hakkında Her Şey