Kargaşa dolu 2020 yılını geride bıraktığımıza göre artık sosyal medyada bir şeyin kaç rengi var gibi çok önemli tartışmalara yeniden odaklanabiliriz. Bu ayın başlarında, Twitter’da “Kaç renk görüyorsunuz?” sorusuyla klasik bir optik illüzyon yayınlandı.
Cevaplar 3-17 arasında değişiyordu. Bu durum ‘gerçek’ rakamın ne olması gerektiğine dair hararetli tartışmalara neden oldu. On binlerce tweet atıldı.
Bibaktım ekibi olarak görüntüde kaç farklı renk olduğu konusunda güçlü bir fikrimiz yok (11 değil mi?). Ancak neler olup bittiğine dair bir açıklama yapabiliriz.
Kesin olarak söylemesi zor olsa da bu eserin gizemi büyük olasılıkla ilk olarak yaklaşık bir buçuk yüzyıl önce bir nesnenin hızını ses hızıyla karşılaştıran birime adını veren Avusturyalı fizikçi Ernst Mach tarafından tanımlanan bir etkiden kaynaklanıyor.
Sadece bu örnekte, Mach’ın hızdan çok görme ile ilgisi vardı. 1860’larda Graz Üniversitesi’nde matematik ve fizik profesörü olarak çalışırken, optik ve akustiğe derin bir ilgi duyuyordu. 1865’te, şu anda hepimizin hayran kaldığına benzer bir illüzyonla ilgilendi.
Benzer renklerin hafif zıt tonların temas halindeyken kolayca ayırt edilebilirler. Ancak ayrıyken renkleri ayırt etmek daha zordur. Mach’ın anlayışına göre gözümüzde, özellikle de retinayı oluşturan ışığa duyarlı dokuda tuhaf bir şey vardı. Daha sonra bu ton şeritleri onun şerefine Mach Bands olarak anılacaktı.
Dikkate değer bir şekilde;
Teorileri oldukça başarılıydı. Mach’ın erişmeyi umduğundan daha iyi teknolojiyi kullanan araştırmalar, o zamandan beri bu garip göz hilesinin arkasındaki mekaniğin, yanal engelleme adı verilen bir retina davranışı olduğunu doğruladı.
Retinanız sinemadaki ekrana benzer, göz bebeğinden yansıtılan ışığı yakalar. Bu ekran, bazıları daha parlak ışık altında daha kuvvetli tepki verecek ve beyne bir sinyal barajı gönderecek olan reseptörlerle kaplıdır.
Beyne çok benzer iki sinyal gönderen iki hücre hayal edersek, kısaca o renklerin aynı renkte olduklarını varsayabiliriz. Beynimiz kestirmeleri sever. Yoğun bir dünyada en ince ayrıntıya odaklanacak kadar zamanımız yoktur.
Ancak doğa, beynimizin benzer tonlar arasında kalıpları daha kolay ayırt etmesine yardımcı olmak için akıllıca bir numara geliştirdi. Ne zaman ışığa duyarlı bir hücre sinyal gönderirse, yakın komşularına susmalarını söyler.
Bu rekabet, birbirlerine bağıran ve susturan hücre grupları arasında çok az fark yaratır. Ancak daha koyu bir gölgeye tepki veren daha sessiz bir hücre grubu, yüksek sesli hücrelerin hemen yanında oturduğunda, sınırdaki hücreler üzerindeki engelleyici etki, onları benzersiz bir şekilde yanıt vermeye zorlayarak gölgeler arasındaki farkı etkili bir şekilde artırır.
Tonlar:
Reseptörler:
Uyarıcı:
Nöronlar:
Yukarıdaki şema, neler olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir. Daha parlak ışık, reseptörlerin karşılık gelen sinir hücresini daha yoğun şekilde tetiklemesine neden olur. Aynı zamanda ışığa duyarlı her hücre, komşularının sinirlerini zayıflatır.
Sonuç olarak farklı tonlar arasındaki sınırda bulunan farkı artıran sinyaller gönderen ve beyninizin alması için net bir sinir sinyali sağlayan sinirlerdir.
Bu yetenek, odaklanmanızı asla tam olarak ayarlayamayacağınız çıldırtıcı noktaların “scintillating grid” de dahil olmak üzere çeşitli optik illüzyonlarda rol oynar.
Yanal engelleme;
Gözlerimizin renkler yan yana olduklarında neden benzer tonları daha iyi ayırt edebildiğini açıklasa da neden bazılarımızın bu yanılsamada olduğu gibi zar zor zıt parlaklıktaki renkler arasındaki farkı anlayamadığını tam olarak açıklamıyor.
Hücrelerimizdeki engelleyici etkiler, hepimizin çeşitli derecelerde deneyimlediği bir şey olabilir. Ancak aynı zamanda beynimize bir görüntüyü nasıl yorumlayacağını söyleyen tek faktör olması da olası değildir. Bunların çoğu gözümüze, beynimize, bilgisayar ekranlarımıza ve çevremize özgüdür.
Işık kaynakları, ekranlarımızın ve monitörlerimizin parlaklığı hatta retinamızın hassas hücresel yapısı farklılık gösterir. Beyinlerimiz, deneyimlerine ve bağlantılarına dayanarak kendi benzersiz yöntemleriyle de bir düzeltme yapar.
Bu kadar çok değişken göz önüne alındığında, hepimizin kaç farklı pembe tonunun olduğu hakkında aynı fikirde olmaması beklenebilir.
Bunların hepsi Twitter’da eğlenceli bir oyun olabilir. Ancak retinalarımızın üzerlerine düşen tonlardaki farklılıkları nasıl geliştirdiğini daha fazla anlamak, vizyonumuzu geliştirmenin yollarını bulmamıza yardımcı olabilir. Tabi ki de optik alanında uzman olduğumuzu iddia etmiyoruz.
Tüm bunlar, illüzyonların psikolojisine derin bir sevgi besleyen bir bilim yazarının yaptığı teorilere dayanıyor. Ancak, dikdörtgenin içinde kaç renk olduğuna dair soruların ötesinde, ortak yönlerimiz hakkında bize çok şey söyleyebilecek büyüleyici bir biyoloji olduğunu biliyoruz.
Feride İrem Yılmaz
Bunlar da ilginizi çekebilir
Güneş Hangi Renktir, Güneş’in Gerçek Rengi Nedir?
Yeni Keşif Kanserle İlgili 100 Yıllık Bir Gizemi Çözmüş Olabilir
Yorumlar 1