Arılar ve insanlar birbirinden oldukça farklı organizmalardır. Bu farklılıklarına rağmen son birkaç yıl içinde arıların ve insanların sosyal etkileşim kurma yöntemlerinde şaşırtıcı benzerlikler fark edilmeye başlandı. Şimdilerde Illinois Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, önceki çalışmalarının üstüne koyarak deneyler yapıp arıların sosyal iletişim ağları ve bu ağların nasıl geliştiğini ölçmeyi başardılar. İnsanların ve arıların sosyal ağları arasında detaylı benzerlikler keşfettiler. Bunların tamamını teorik bir modellemeyle açıkladılar. Deneylerle kanıtlanan bu teori, arıların arasında bireysel farklılar olduğunu gösterdi. Tıpkı insanlarda olduğu gibi.
Bal arılarının arasındaki bireysel farklılıkları ölçen bu çalışma Sang Hyun Choi, Vikyath D. Rao, Adam R. Hamilton, Tim Gernat, Nigel Goldenfeld ve Gene E. Robinson tarafından yürütüldü. Bu iş birliği Hamilton, Gernat ve Robinson’un bal arılarının sosyal davranışlarını ölçen deneylerini, Rao’nun veri analizlerini ve teorik modellemelerini, Choi ve Goldenfeld’in ise yorumlamalarından oluşuyor. Takımın bulguları, yakın zamanlarda “Proceedings of the National Academy of Science” dergisinde bir makale şeklinde yayınlandı.
“Aslında, arıları, kendi kompleks sosyetemizi ölçmek ve onun hakkında düşünmek için uygun sosyal böcekler olarak kullanmak istedik,” diyor Goldengeld. “Birkaç sene önce, Gene, Tim, Vikyath ve ben, arılara “barkodlar” koyduğumuz büyük bir projede beraber çalıştık. Bu barkodlar sayesinde arıların kovan içinde nereye gittiklerini, hangi yönlere yöneldiklerini, her etkileşim kurduğu partneri takip edebiliyorduk. Böylece geçici ağ da dediğimiz bir sosyal iletişim ağı kurabilmiştik.”
Birkaç sene önce yapılan bu çalışma;
Barkodlara uyumlu bal arılarının pozisyon ve oryantasyonlarını fotoğraftaki gibi haritalandırarak onların etkileşim etkinliklerini saptayabilen algoritmaların kullanımıyla gerçekleşmişti. Bu çalışmalarda bal arılarının sosyal etkileşimlerini ölçerken araştırmacılar, trophallaxis, yani arıların ağızdan ağıza yaptıkları sıvı gıda transferine odaklanmışlardı. “Trophallaxis’e odaklanmayı seçtik çünkü bu, arılar arasında kesin olarak izleyebildiğimiz bir sosyal etkileşim tipi,” diyor Choi. “Arılar trophallaxis yaparken hortumları aracılığıyla fiziksel temasta bulunduklarından ötürü birbirleriyle etkileşimde bulunup bulunmadıklarını net bir şekilde görebiliyoruz. Ayrıca her bal arısı etiketli, yani hangi arının hangi etkileşimde bulunduğunu da saptayabiliyoruz.”
“Önceki çalışmalarımızda kendimize, ‘Arıların birbirleriyle buluşmaları arasında ne kadar süre geçiyor?’ sorusunu sormuştuk ve etkileşimlerin tekdüze bir şekilde seyretmediğini bulduk,” diyor Goldenfeld.
“Sang Hyun ve ben aynı veri grubunun üstünde çalışırken bu sefer farklı bir soru sorduk: Peki ya etkileşimler arasındaki süre değil de etkileşimin devam süresi?” Bireysel etkileşimlere bakıldığında, harcanan vaktin kısa etkileşimlerden uzun etkileşimlere doğru çeşitlilikler gösterdiği gözlendi. Bu gözlemlere istinaden Choi, insanlara benzer bir şekilde arıların da bireysel tercihler sergilediklerini savunan bir teori geliştirdi. Buna örnek olarak insanların yabancılar yerine arkadaşları ya da aileleri ile vakit geçirmeyi tercih etmeleri verilebilir.
“Bu teoriyi çok basit bir düşünceye dayandırıyoruz; eğer bir arı başka bir arıyla etkileşimde bulunuyorsa bunu bir sanal yay olarak düşünüyoruz.” diyor Goldenfeld. “Yayın gücü iki arının arasındaki ilişkinin gücünü ölçüyor. Yani eğer yay güçsüzse arılar hızlıca yayı kırıp etkileşim kurmak için başka arılar aramaya koyuluyor. Eğer yay güçlüyse, etkileşimleri daha uzun sürebiliyor. Bu teorik açıklamayı minimal bir model olarak görüyoruz. Çünkü ilgi fenomenini abartılı ve gereksiz mikroskobik gözlemlere gerek kalmadan nicel olarak yakalayabiliyor. Fizikle ilgisi olmayan insanlara böylesine detaylı incelemelerin ve tahminlerin bu kadar az veriyle yapılabilmesi şaşırtıcı geliyor.
İnsanlar ve arılar arasındaki benzerlik
Goldenfeld, teorilerinin matematiksel yapısının fiziğin, aslında bir konteynerdeki gaz atomlarını tanımlamak için geliştirilen istatiksel mekanik dalına dayandığını söylüyor. Bu dal, maddenin her halini kapsadığı için ekosistemleri de içine alıyor. Choi ve Goldenfeld’in teorisi önceden toplanan bal arılarıyla ilgili veri grubuyla ilgili doğru tahminlerde bulunmuştur. Sırf meraktan, bu teori insan veri gruplarına da uygulandı. İnsanların arılarla benzer özellikler gösterdiği görüldü. Choi ve Goldenfeld daha sonra insanlardaki gelir ve zenginlik uyumsuzluklarına ekonomik bir ölçüm (Gini katsayısı) uyguladılar. Bunun sonucunda arıların da bu tür uyumsuzluklarla karşılaştıklarını keşfettiler. Bu gözlemler insanlar ve arıların sosyal etkileşimleri arasında ilginç bir evrenselliği ortaya çıkardı.
“İnsanların birbirinden farklı olduğunu zaten biliyoruz ancak bu arılarda insanlardaki kadar belirgin değil,” diyor Choi. “Dolayısıyla, teorimizden bağımsız olarak, işçi arılarının ve bal arılarının aralarındaki aktivite farkını görmek için deneyler yaptık. Grubumuzun önceki çalışmasında Gini katsayısını kullanarak bal arılarının yiyecek toplamalarındaki eşitsizliği ölçmüştük. Yine bu yöntemi kullanarak trophallaxis aktivitesini de ölçebileceğimizi düşündük.” “Arılar ve insanlar arasında bu kadar çok benzerlik bulabilmemiz, evrensel biyoloji prensiplerini ve onların arka planlarındaki mekanizmaları da keşfetme isteği uyandırdı bizde.” diyor Robinson. (Gini katsayısı, bir sıklık dağılımının eşitsizlik miktarı değerlerini ölçer. Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayıdır.)
Araştırmacıların bulguları;
Kompleks sosyetelerin şaşırtıcı derecede basit ve evrensel düzenleri olduğunu ve bunların potansiyel olarak dirençli ve elastik toplulukların nasıl farklı sosyal rol ve etkileşimlerden ortaya çıktığını araştırırken bizlere yardımcı olabileceğini gösterdi. Araştırmacılar, arılara özgü özellikler taşımadığından ötürü bu minimal teorinin, diğer sosyal böceklere de uygulanabileceğini düşünüyorlar.
Choi ve Goldenfeld, gelecekteki çalışmalarda da aynı istatiksel mekanik tekniklerin kullanılarak topluluklardaki karakteristik ikili etkileşimlerin anlaşılabileceğini söylüyorlar. “Bu, Nigel’in grubuna katıldığımdan beri ilk projemdi ve probleme nasıl yaklaşacağımı çözebilmem oldukça zamanımı aldı,” diyor Choi. “Bunun gibi disiplinler arası bir projede yer almak hem çok eğlenceli hem de zorlayıcıydı. Biyolojik sistemler üzerine çalışan bir fizik öğrencisi olarak, daha önce hiç, bir gün ekonomiyle ilgili konseptleri kullanacağımı düşünmemiştim.”
“Fizikle ilintili basit fikirlerin, böylesine karmaşık gözüken ve geniş çaplı sosyal fenomenleri açıklayışını görmek çok heyecan vericiydi.” diyor Goldenfeld. “Bu işte çalışırken, Sang Hyun’un devamlılığı ve anlayış biçimi ile gurur duydum. Her disiplinler ötesi çalışmada olduğu gibi bu da çözmesi çok zor bir problemdi. Ancak hepsi bir araya geldiğinde büyüleyici bir şey çıktı ortaya. Böyle bir şey ancak farklı disiplinlerden bilim insanlarının tek laboratuvarda bir araya gelmesiyle ortaya çıkabiliyor. Bu durumda ise bu laboratuvar Carl R. Woese’un Genom Biyolojisi Enstisüsü oluyor.
Doğa Deren Aydın
Bunlar da ilginizi çekebilir
Sosyoloji Dersleri Hakkında Bilgi
Daha Enerjik Olmanızı Sağlayacak 9 Alışkanlık
Yalnızlık Acıyı Nasıl Arttırır? Yalnızlık ve Acı Arasındaki İlişkiyi Araştıran İlk Çalışmadır
Yorumlar 1